Lafın gelişi "Filistin'i hatırlamak" diye başlık attım. Aslında hatırlamaktan daha fazlasını anlatmak istiyordum. Çünkü Filistin Halkına karşı yardım vazifelerimizin olduğuna bütün benliğimle inanıyorum.
Bu konuyu incelemek ya da bu konuyu ele almayı zaten istiyordum. Filistinlilerin neler çektiklerini, öz yurtlarında parya muamelesi gördüklerini biliyordum zaten.
Bu konuyu gücümün yettiğince de takip ediyorum. Ancak Filistinlilerin günlük yaşam zorluklarının ve kendilerine nasıl muamele edildiğinin konu edildiği 25 dakikalık "Present" filmini Netflix'de incelediğimde uyuyamadım.
Bu yazıyı kaleme almayı Filistinlilerin sorunlarını anlatmayı, sizlerle dertleşmeyi istedim. Bu arada Kudüs günü aklıma geldi. Biliyorsunuz Ramazan'ın son Cuması Kudüs günü olarak isimlendirilmiştir.
İlk defa İran dini lideri Humeyni tarafından dile getirilen Filistin gününün amacı Filistin sorununa dikkat çekmek, onların bağımsız bir devlete sahip olma haklarını desteklemek ve bütün Müslümanların Filistin halkına olan yardım ve destek görevlerini hatırlatmaktır.
Bir başka açıdan da Filistin halkına karşı ihanet içinde bulunan bazı Arap ülkelerinin rejimlerini de kınamaktır.
Filistinlilerin sorunlarına İsrail'in Filistin halkına karşı işlenen suçlarla başlamak belki daha iyi olacaktır. Yerleşim hakkından, yaşamlarına, eğitime, temel hak ve özgürlüklerine kadar Filistin halkına karşı işlenen o kadar suç var ki bunların listesini yapmak bile binlerce dosya eder.
Uluslararası Ceza Mahkemesi, İsraillileri, Filistin halkına karşı işlenen suçlar için soruşturma açacağını belirtmiştir. Filistin yönetimi bu soruşturmanın bir an önce açılmasını talep etmektedir.
Her zaman olduğu gibi ABD bu soruşturmaya karşı tepkilidir. Bu konuda büyük bir kampanya başlatılarak bu soruşturmanın bir an başlatılmasını, suçluların cezalandırılması yönünde mücadele edilmelidir.
Bunu öncelikle yapacak ülkeler İslam ülkeleridir. Böyle bir soruşturma İsrail'i büyük ölçüde caydıracaktır.
Ancak İslam Ülkeleri ellerini taşın altına koymazlar ve birbirlerinin çukurlarını kazmaya devam ederlerse İsrail ve ABD bildikleri gibi davranmaya devam edeceklerdir.
Filistin halkı esir kampında yaşıyor. Özgürlüklerinizi düşünün, pandemi dolayısıyla alınan geçici kapanma tedbirlerinin bizleri nasıl rahatsız ettiğini düşünün ve Filistin halkının yıllardır çektiklerini, doğumdan ölüme kadar çok kötü şartlarda nasıl yaşayabildiğini hayal edin.
Gerçekten ancak hayal edebilirsiniz. Yukarıda bahsettiğim 25 dakikalık Present filmini de mutlaka izleyin. İnsanlık onurunun nasıl ayaklar altına alındığını anlamak için lütfen 25 dakikanızı ayırın. Seyrederken insanlığımdan utandım.
Gazze'deki kuşatmadan bahsetmeden Filistin halkının çektiklerini anlayabilmek mümkün değildir. Gazze şeridinde iki milyon Filistinli yaşamamaktadır.
Gazze Şeridi 41 kilometre uzunluğunda, 6-12 kilometre genişliğinde bir kıyı şerididir. Oslo Anlaşması'na göre buranın suyu, hava sahası, kıyısı, elektriği vb. Hususlar İsrail'in kontrolündedir.
İsrail Gazze Şeridi buyunca tel örgü ve duvar inşa etmiştir, Kıyı kesimine de duvar örmüştür. Ayrıca Gazze'yi havadan balon, insansız hava araçları ve hava kuvvetleriyle 24 saat izlemektedir. İkmal yolları İsrail'in kontrolündedir.
Elektrik, su, vb. hususlar İsrail'in inisiyatifi ile kesilebilmektedir. Gazze karadan, denizden ve havadan kuşatma altındadır.
Zaman zaman Mısır'daki refah kapısından ikmal sağlanmaktadır. Bazen de bölgeden Gazze'ye tüneller kazılmaktadır. Bu tüneller de terör gerekçesiyle imha edilmektedir.
Gazze'deki kuşatma ne zaman kalkacak ya da kaldırılacaktır? Böyle bir kafeste yaşadığınızı hiç düşündünüz mü? Çaresiz, umutsuz ve de terkedilmiş!
İsrail ceza evlerinde ömrünü geçiren, çıktığında akıl sağlığını yitiren ya da işbirliğine zorlana binlerce Filistinli var. Ancak her yıl 500 civarında Filistinli çocuk İsrail cezaevlerine giriyor.
Bazıları kısa bazıları uzun süre kalıyor. Peki, suçları ne? Taş atmak, protesto etmek vb. Bazıları bu eylemler sırasında silahla veya başka türlü yaralanıyor. Yaşlarına bakılmaksızın hapse atılıyorlar.
Sorgu esnasında işkence görüyorlar. İtilip kakılıyorlar. Hayatları boyunca üzerlerinden atamayacakları travma yaşıyorlar. Fişleniyorlar.
Öğrenim hayatları sekteye uğruyor. Çözüm ne? Bilen var mı? Filistinlilerin kendi vatanlarında kendi devletlerini inşa ederek yaşamaları tek çözüm.
Bu nasıl sağlanacak? İslam ülkeleri, insan hak ve özgürlüklerinden bahseden batı buna bir cevabınız var mı?
Cevabınız; bana dokunmaya yılan bin yaşasın herhalde! Yazıklar olsun bu düzene, yazıklar olsun esir doğan ve esir ölen insanları görüp, duyup da ses çıkarmayanlara, kendi çıkarlarının peşinden koşanlara!
İki devletli çözüm öngörülmüştü Oslo'daki anlaşmada! Obama ve onun ekibi döneminde ne yapıldı?
Sadece koça bir hiç! Sekiz yıllık Obama döneminden sonra bir dört yıl da Trump dönemi. Trump'ın damadının hazırladığı ve Trump'ın Vaşington'da açıkladığı Yüzyılın Anlaşması mı yoksa fiyaskosu mu belli olmayan İsrail'i esas alan bir öneri getirildi.
İki devletli bir çözüm sulandırılıyordu. Zaten İsrail hiçbir zaman iki devletli bir çözümden yana olmamıştı. Şimdi Obama döneminin Başkan Yardımcısı Biden başkan seçildi.
ABD'nin çok önemli iç sorunları var. Biden yönetimi Filistin sorununun çözümüne odaklanabilecek mi? Trump'ın kendi malıymış gibi İsrail'e hediye ettiği Kudüs ve Golan Tepelerinden sonra onlar da Batı Şeria'nın bir kısmını İsrail'e hediye etmeyi mi düşünüyor?
İsrail ve Körfez ülkelerinin yaptığı İbrahim anlaşmaları bu ülkeleri İran tehdidine karşı korumayı amaçlarken Filistin halkı yalnız bırakılıyordu.
Gemisini kurtaran kaptandı! Önemli olan rejimlerin ve iktidar sahiplerinin saltanatlarının garanti alınmasıydı.
Filistin'de insanlar ölüyormuş, çocuklar cezaevine giriyormuş, Filistin halkı tecrit edilmiş bir şekilde kafeste yaşıyormuş geçin bunları!!!
Ramazanın son cuması düzenlenecek bu seneki Kudüs gününde umarım yukarıda açıklamaya çalıştıklarım hatırlanır ve Filistin halkının sorunları gündeme getirilir.
Sadece sorunlar değil çözümü için neler yapılabileceği de konuşulur, tartışılır. Bölgenin sorunlarının çözümü için on bin kilometre ötedeki ABD'den medet umulmaz.
Zaten başkalarının tavsiyeleri ile ülkelerin bağımsızlıkları sağlanamayacağı gibi sorunları da çözülmez. İslam ülkeleri sadece şapkalarını değil beyinlerini de masaya koyup daha derin düşünebilmelidir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish