15 Ağustos 1969 gecesi Protestan bir güruh Belfast'ın batısındaki Katolik bölgesini basıp Bombay Sokağı'ndaki ve çevresindeki evleri ateşe vererek Katolik nüfusu kaçmaya zorlamıştı. Pogrom, Kuzey İrlanda'daki Katolikler üzerinde travmatik bir etki yaratmış, güruha tolerans gösterdikleri ya da yardım ettikleri için yetkililerin meşruiyetini kaybetmesine sebep olmuş, Geçici İrlanda Cumhuriyet Ordusu'nun (Provisional IRA) kurulmasında büyük bir rol oynamıştı.
7 Nisan Çarşamba gecesi Shankill Road'dan gelen Protestan bir güruh Belfast'ın batısında Protestanları Katoliklerden ayıran sözümona barış duvarının devasa çelik kapılarını otomobillerle yıktı. Tarihçi ve Irish News’in köşe yazarı Brian Feeney, yeniden inşa edilen Bombay Sokağı'nın yakınında gerçekleşen ve eski korkuları yeniden uyandıran olay için "bu saldırı çok tehlikeliydi" diyor: "Güruh (çelik kapıları) geçseydi, muhtemelen üzerlerine ateş açılacaktı."
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Kuzey İrlanda'da geçen hafta boyunca gerçekleşen şiddet olaylarına (polise göre onlarca yıldır yaşanan en kötüleri) dair haberler bölgede aynı görünen fakat çok farklı etkilere sahip iki tip ayaklanma olduğunu kavrayamakta yetersiz kalıyor. Biri araçları ateşe verip taş, molotof ve havai fişekler fırlatarak polisle çatışmak. Bu tehlikeli olsa da Kuzey İrlanda'daki olayların dikkatlerini çekecek çarpıcı şiddet olayları olmadığı sürece Britanya anakarası ve dünya genelindeki insanlar tarafından görmezden gelineceğine dair haklı bir varsayımla her iki topluluk tarafından da farklı zamanlarda şikayetlerini duyurmak için kullanılmıştır.
Fakat bir topluluğun diğeriyle karşı karşıya geldiği ve geçmişte mezhepsel sebeplerle dökülen kanı hatırlatan çok daha tehlikeli bir ayaklanma tipi daha var. Bu hafta (5-9 Nisan haftası) Protestan Shankill Road'dan Belfast'ın batısındaki Katolik Springfield Road'a doğru başlatılan saldırının böylesine ölümcül bir potansiyele sahip olmasının sebebi budur.
Belfast'ta çatışmayı uzun yıllar boyunca deneyimlemiş bir arkadaşım "Bu çok iç karartıcı" dedi: "Bu, geride bıraktığımızı düşündüğüm türden bir şey." Katolikler ve Protestanlar arasındaki mezhepçi düşmanlık asla ortadan kalkmadı fakat Hayırlı Cuma Anlaşması (GFA) 23 yıldır iki toplum arasında şu anda bozulmak üzere olan yarım yamalak güç dengesini korumuştu.
Belfast'taki eski düşmanlıklara dönülmesinden yakınan arkadaşım suçun çoğunu Demokratik Birlik Partisi (Democratic Unionist Party, DUP) lideri ve başbakan Arlene Foster'a yüklüyor. Foster hakkında “İnanılmaz derecede beceriksiz” diyor ve kesinlikle kendi toplumunu zayıflatan ve mezhepsel sürtüşmeyi şiddetlendiren bir yersiz fırsatçılık sicili olduğunu söylüyor.
Yine de artan çatışmaların ardında Foster ve DUP'un başarısızlıklarından daha fazlası yatıyor. Kuzey İrlanda'yı Birleşik Krallık'ın (BK) bir parçası olarak tutmaya kararlı birlikçiler daha genel bir krizle karşı karşıya. Kökenleriyse Protestanların egemen olduğu küçük devletin kibarca "Sorunlar" olarak adlandırılan fakat aslında 30 yıl süren düşük düzeyli ve kanlı bir savaşın yaşandığı dönemle sonlanmasına kadar uzanıyor.
Demografik olarak Protestanlar yavaş yavaş kaybediyor. Bir asır önce Kuzey İrlanda devleti kurulduğunda nüfusun üçte ikisini oluşturuyorlardı fakat şimdi muhtemelen yarısından daha azını oluşturuyorlar, bu önümüzdeki yıl güncel nüfus sayımı rakamlarının yayınlanmasıyla daha net hale gelecektir. Sinn Fein, Mayıs 2022'deki genel seçimde birinci parti olabilir ve böylece bölge başbakanı atama şansı kazanabilir.
Bu tür uzun vadeli eğilimler barışçıl bir şekilde sindirilebilirdi fakat 2016'da, bölgenin açık ara farkla kalma lehinde oy vermesine rağmen BK'nin AB'den ayrılma yönünde oy kullanmasıyla bu eğilimler toksik hale getirildi. Karar, Britanya siyasetini 200 yıldan uzun süredir zehirleyen ve GFA'nın geçici olarak huzura kavuşturduğu "İrlanda sorununu" otomatik olarak yeniden açtı. İrlanda'nın bölünmüş durumu Sinn Fein'ı çok mutlu edecek şekilde bir kez daha canlı bir siyasi mesele haline geldi. Kuzey İrlanda'yla Cumhuriyet arasındaki yaklaşık 482 kilometre uzunluğundaki sınır şu anda BK ile AB arasındaki uluslararası sınır. Fakat şimdi kontrollü sınırın kaldırılması GFA'nın temel hükümlerinden biri olduğu için bu sınır İrlanda Denizi üzerinden geçiyor.
2017 ile 2019 arasında kısa süreliğine DUP'nin elinde güçlü siyasal kartlar vardı çünkü Westminster'da Muhafazakar bir azınlık hükümetini iktidarda tutuyordu. Ne var ki eline felaketvari sonuçları olacak kadar fazla güvendi, Boris Johnson'ın İrlanda Denizi sınırını reddedeceğine dair yürekten vaatlerine inandı ve birlikçi bakış açısından olabilecek en kötü seçenek olan İrlanda protokolünü kabul etmek zorunda kaldı.
Bu yıl Britanya ana karasıyla Kuzey İrlanda arasında yeni ticaret düzenlemeleri yürürlüğe girdiğinde Protestan mahallelerindeki evlerin duvarlarında "Protokolü yok et” yazan grafitiler belirmeye başladı. Bu düzenlemeler ticari açıdan özellikle önemli olmayabilir fakat birlikte göze çarpan çatlaklara bir yenisi eklenmiş gibi görünüyor.
DUP için daha endişe verici olansa şubatta yapılan bir kamuoyu yoklamasının partinin Sinn Fein'in çok gerisinde olduğunu ve kendisine verilen desteği şahin Geleneksel Birlikçilerin Sesi'ne kaybetmeye başladığını göstermesiydi. Debelenen ve çaresizce bir politika arayan DUP protokole karşı çıktı ve şimdi beyhude bir çaba içinde yerine yenisini koymaya çalışıyor. Fakat aynı zamanda liderleri, Kuzey İrlanda İdaresi'ne başkanlık ettikleri için, protokolün uygulamasını da yürütmek durumundalar.
Foster ve DUP "ölü kedi" stratejisine geri dönerek dikkati hatalı adımlarından başka yöne çekmek için çarpıcı bir hamle yaptı. Sonuç, Foster'ın Kuzey İrlanda polis teşkilatı başkanı Simon Bryne'ın IRA lideri Bobby Storey'in geçen haziranda yapılan cenazesine katılarak Kovid-19 kısıtlamalarını ihlal ettiği iddia edilen Sinn Fein parti üyelerine kovuşturma yapmadığı için istifa etmesi yönündeki talebi oldu.
Aslında kovuşturma yapılmaması kararı Kuzey İrlanda Savcılığı tarafından alınmıştı çünkü başarılı bir kovuşturma yapılma ihtimali yoktu. Kovid-19 yönetmeliği kısa bir süre içinde “9 defa değiştirilmişti” ve kimse içeriğini tam olarak bilmiyordu. Şimdi protestoların ardından bu karar gözden geçiriliyor.
Rakiplere karşı özenle işletilmesi talep edilen kanunları yok saymak Kuzey İrlanda'nın zengin siyasi geleneğinin bir parçasıdır. Şu anki tehlike bu tür bir göze göz dişe diş yumruklaşmanın Protestanların kaybedenler, kazananlarınsa Sinn Fein ve Cumhuriyetçiler olduğu izlenimini pekiştirmesidir. Ulster birlikçileri ihanete uğradıklarını iddia etmekte her zaman hızlı davrandı ve bu sefer gerçekten de Boris Johnson'ın ihanetine uğradılar fakat daha az saf bir DUP liderliği bunun gerçekleşeceğini çok önceden görebilirdi.
Bazı yorumcular haklı olarak isyanların esas olarak uyuşturucu işiyle uğraşan UDA (Ulster Savunma Birliği) ve UVF (Ulster Gönüllü Gücü) çeteleri tarafından gerçekleştirildiğini söylerken isyanların önemini küçümsüyor. Bu çeteler son zamanlarda polisin ağır baskısı altında kalmıştı, liderlerinin çoğu tutuklandı ve yargılanmayı bekliyor. Ne var ki bu, Protestan işçi sınıfının GFA'dan çok az şey kazandığını hissettiği ve Britanya'nın geri kalanında olduğu gibi gemi yapımı, mühendislik ve tekstil alanlarında yüksek ücretli endüstriyel işlerin ortadan kalkmasına tanıklık ettiği gerçeğini değiştirmiyor. Ayaklanmaların çoğu Kovid-19 enfeksiyon oranlarının yüksek olduğu yoksul bölgelerde gerçekleşiyor.
Bizi ne birleşik bir İrlanda’nın ne de mezhep sebepli bir iç savaşın beklediği söylenemez fakat Kuzey İrlanda, Britanya siyasi hayatındaki en tehlikeli açık yara olarak geri döndü.
https://www.independent.co.uk/voices
Independent Türkçe için çeviren: Noyan Öztürk
© The Independent