Tarihin hangi dönemine bakarsak bakalım kölelik ile karşılaşmak mümkün olurken, isimlerinin değiştiği yahut işlevsel olarak farklılıklar göstermesi aslında hiçbir anlam ifade etmemektedir.
Bugünün dünyasında her nasıl ki köle kavramı ile karşılaşmak mümkün değilse de bunun bir karşılığı olan işçi sınıfı ve bu sınıfın karşılaştığı tüm zorlukları, antik dünyada ancak bir köle sınıfı tahlil edebilirdi.
Yasal düzenlemeler karşısında işçi sınıfını koruma altına alan ve savunucuları oldukları kölelerin ne denli yaşama hakkı elde ettikleri, sorgulamaya ve eleştiriye açıktır.
Antik Roma'da her nasıl ki bir kölenin boynunda yer alan ve ruhuda bıraktığı fiziksel yıpranmaların yanısıra, ruhen bir çöküntüye neden olan kolyeler, bugün birçok işçi sınıfının göğsünde "isimlik" olarak nitelendirdiğimiz yaka kartından farksızdır.
Antik Mısır'daki mezar ameliliğinden sömürülen Assur kölelerine kadar birçok toplumun kendi içinde yarattığı ya da yaratmayı zorunlu kıldığı köle sınıfı, tarihi süreçler içerisinde birçok kez kıyıma maruz kalmıştır.
Savaşlardan elde ettikleri ganimetlerle birlikte kendisine direnen, uzak memleketin savaşçılarını esir edip kendi iktidarlarına getirerek çoğu kez köleleştiren, bununla da yetmeyip canlı canlı derilerini yüzerek ibret alınacak sahneleri duvar kabartmalarına işleyen Assurların nasıl bir halkçı anlayışa sahip olduklarını söylemeye gerek bile yoktur.
Savaş meydanlarında ordu kuvvetleri, kanlarının son damlalarına kadar direndikleri; muharebe sonunda hayatta kalan düşman askerlerinin katledişleri ve buna paralel olarak zorunlu olarak memleketlerini terk etmek zorunda kalan kadınların, savaş meydanlarındaki akıbeti çoğu kez tecavüze maruz kalmak olurken, çoğu kez de köle olarak satılıp sömürülmeleri kaçınılmaz olmuştur.
Köle kadınların varlığı elbette tarihin bize verdiği ipuçlarından sadece bir tanesi olup, bunun yanısıra erkek kölelerin varlığını bilmek cinsiyetçi bir ayrımdan ziyade zihniyet meselesinin toplum içerisinde yer bulmasından ileri gelmekteydi; ki Roma savaş meydanlarında askerlerin cinsel ihtiyaçlarını gidermek için hazır bekletilen bir yığın erkek köle de mevcuttu.
Eşcinsel ilişkiler elbette diğer antik toplumlarda olduğu gibi Roma'da mevcuttu ve bu ilişkilerin ahlaki açıdan yahut toplumsal dinamitlerin ne yönde zuhur ettiği hep bir merak konusu olmuştur.
Özgür bir erkeğin özgür bir erkekle olan cinsel münasebeti oldukça sert bir karşılık bulurken, özgür bir erkeğin köle bir erkekle olan ilişkisine çok katı bakılmayabilirdi.
Şüphesiz, ancak ve ancak Roma toplumunda bir köle sınıfının meydana gelmiş olması beklenen bir durumdu ve şaşırtıcı bir yönü de yoktu.
Roma iktidarı kurulurken nasıl bir hukuk sisteminin meydana geleceği hep bir merak konusu olmuştu ve bunun çözüme kavuşturulabilmesi adına birtakım kavramların ve anlayış tezahürlerinin açığa kavuşması gerekiyordu.
Kölelerin, toplum içerisinde faydalarından birine de cinselliği eklemek mutlak surette gereklidir ve bu kaçınılmaz bir durumdur.
Roma kuruluşunda iki önemli soru gündemi oldukça meşgul etmekteydi:
1. Cinsel eylemlerin anlamı (meşruiyeti) / Cinsel eylemlerin ne olduğunu anlamlandırma
2. Erkek ve kadın birleşimleri, beklentiler
Toplumsal yargıların, hem kültürel anlayışı hem de toplumun mevcut ahlaki anlayışı son derece mühim olurken bununla birlikte ceza hukukunun getirmiş olduğu dayanaklar, bu iki olgunun iç içe geçmesine neden olmuştur.
Toplumu yeni bir dünya düzenine hazırlarken bir kesime sağlanan ayrıcalık temellerde kurulmak istenen asıl düzeni tehdit etmekteydi.
Evli özgür Romalı erkeklerin, özgür Romalı kadınlarla yaşadıkları cinsel ilişkiler ve evli olmayan özgür kadınların diğer erkeklerle olan cinsel ilişkileri yeni düzende bir bakıma tam anlamıyla yer edinebilmiş değildi.
Roma'daki hakim kölelik anlayışı diğer memleketlerin anlayışına kıyasla biraz daha uysal bir siyaset izlenmişti; öyle ki klasik Atina'da kölerin azat edilme konusu çok daha katı bir baskıyla hareket ederken, Roma'da kölelik uzun vadeli bir ceza olarak görülmemiş ve köleler belirli süreler içerisinde azat edilebiliyorlardı.
Atina'da çok az bir kısmı azat edilirken, çoğu yurttaşlık kazanamıyor ve devletsiz bir şekilde hüvviyetsiz kalma gerçeğiyle yüzleşiyorlardı.
2'nci (AD) yüzyıla gelindiğinde ise Roma'da özgür vatandaşların çoğunluğu bir zamanlar azat edilmiş (libertus)* kölelerden müteşekkildi.
Roma'da önemli unsurlardan bir tanesi şüphesiz hane köleciliği olmuş ve bahsettiğimiz hane köleleri sahiplerinin her istediğini yapmakla mükelleflerdi.
Roma toplumunu teşkil eden asıl unsur hem şehirde hem taşrada olsun şüphesiz aile (familia) idi ve aile; anne (mater) baba (peter) erkek evlat (filius) evlenmemiş kız evlat (filia) ve köleler (servus).
Caesar çocukluğunu hem özgür (liber femina) hem de köle (servus femina) kadınlar arasında geçirmiş ve bu süreçten sonra ileride iktidara geldiğinde köle kadınların yaşadıkları zorluklardan dolayı birtakım düzenleme yoluna gidecekti.
Varlıklı kişilerin hanelerinde onlarca köle bulunabilirdi ve Cicero ise bunlardan sadece bir tanesiydi.
Dört ya da beş tane masajcı köle, birkaç sekreter ve katip, aşçı, bahçıvan nice iş gücünden faydanlandığı onlarca köleye sahipti.
Bu köleler, bazı zamanlar aileden biri olarak görülürken, bazı zamanlar ise cinsel bir obje olarak efendilerin seks işçiliğini yapmaktaydıylar.
Özgür varlıklı Roma vatandaşlarının kölelerle yaşadıkları cinsel ilişkilerde toplum nazarında pek de kötü gözle bakılmaz ve bu kölelerin çoğunluğu kadın olmak üzere erkek seks işçileri de bulunmaktaydı.
Köle sayısı 1'nci yüzyıla (M.Ö) gelindiğinde İtalya nüfusunun yüzde 19'una tekabül etmekteydi. Bütün köleleri tek kalıba sokmak ne yazık ki mümkün değildi ve bunlar;
a. Savaşlarda elde dilen köleler
b. Çöplüklerden kurtarılanlar
c. Köle olan kadınlardan doğan köle çocuklardan oluşmaktaydı.
Cumhuriyet dönemi fetih hareketlerinde elde edilen kölelerin nüfusu oldukça kalabalık olurken bu kölelerin Roma içerisindeki durumu ağır olmuş, bazı durumlarda çok iyi şartları kendi içinde barındarabilmişti.
Bu kölelerin çoğu dayak yiyordu ve dayak köleliğin olmazsa olmazlarından biriydi öyle ki; şamar oğlanı deyimi de buradan gelmekteydi.
Caesar'ın Galya Savaşı'ndan sonraki şu sözleri Roma içerisindeki savaş hukuku ve akabinde meydana gelen toplumsal diyasporasının bir açıklaması niteliğindedir:
Siz katledildikten sonra karılarınız ve çocuklarınız köle olarak satılabilir, fethedilenlerin akıbeti budur.
Romalılaştırma politikası kendi süreçleri içerisinde her daim gündemi sıcak tutmuştu. Kölelerin uzun vadeli süreçlerde kendilerini özgürleştiren efendilerine karşı sorumlukları belki de hayatlarının sonlarına kadar devam ettiği başka bir gerçekti.
Azat edilen kölenin (libertus) bu süreçten sonra bir Romalı kimliğine bürünmesi zaman alırken buna alışması da epey uzun sürmüştür.
Tacitus, Romalılaştırma politikasına her daim alaycı yaklaşmış ve Roma Kültürünün köleliğin bir diğer adı olduğunu her daim dile getirmiştir.
Köleleri bir sınıfa ya da bir kalıp içerisine sokmak pek de mümkün olmamış ve dönemin hukukçuları bu konu üzerinde çok kez tartışma yaşamış ve kölelerin ne olduğu yahut ne olmadıkları hakkında çeşitli görüşler dile getirdiler:
Köleler, kişi değildir diye yazar İnstitutiones'te... Gaius ise hayvanlar, başka şeyler diye atılırken, Ulpanius ise Köle, ya da bir başka bir hayvan diye sözünü tamamlar...
Hayvan benzetmeleri ile kölelerin aşağılandığı ve bu aşağılamaların fiziksel uygulanabilirliğin sahipleri tarafından ne denli sınırsız olduğu açıkça ortaya çıkmıştı.
Bir köle, sahibinin bitmek tükenmek bilmeyen arzu ve isteklerinin baş aktörleri olmuş, bununla birlikte köle üzerindeki sınırsız söz hakkı kölenin öz benliğindeki hasarı büyük bir yıkıma taşımıştır.
Hukuk düzeninde bir kölenin sahip olduğu mutlak bir hak dahi tartışma konusudur ve medeni hiçbir hakka da sahip değildi.
Sahip terörünün hangi boyutlara ulaştığı çalışmamızın ilerleyen bölümlerinde anlatmaya gayret edeceğiz.
Kölelerin bir adının olduğu ya da öz kimliklerinin ne olduğu hakkında ne bilgimiz yetersiz kalırken evlenme yahut aile kurma gibi haklardan da mahrumdu.
Cinsel bir araç kullanılan kölelerin kendi vücutlarındaki hasarı anlamak kimi zaman cinsiyetçi yaklaşımla mümkün olmaktaydı.
Köle ve sahibi arasındaki uzun sürmeyen cinsel birleşimler aile kurma cesaretini kırmış ve imtina ettiği yuva kurma arzusu bedenindeki ikinci canı da sahibine bağışlamak zorunda bırakmıştır.
Hukuk düzeninde bir mülkiyet hakkına sahip değildi ve buna karşın sahibinin kendisi üzerindeki mülkiyet hakkı bu düzen içerisinde meşruiyet kazanmıştı.
Köle sahibi bir özgür Romalı, kölesini dilediği gibi kullanma hakkına sahip olurken onu para karşılığı seks programlarına yollayabilirdi.
Bir köle sahibinin izni olmadan hiçbir cinsel ilişkide bulunamazdı çünkü bu mülkiyet kullanımına girerdi ve büyük bir yaptırım gerektirirdi.
Kölelerin hane içerisindeki görevlerini kesin bir şekilde belirleyebilmek oldukça güçtü; çünkü bir köle köleden daha fazlasıydı.
Özgür Romalılar cinsel açıdan asla nüfuz etmek için yasadışı ilişkilerde bulunamazlardı; çünkü Roma hukuku ve geleneği bu tür ilişkilere karşı çıkmış ve bu tür ilişkilere imtina edilmemesi gerektiğini dile getirmiş ve ahlaki açıdan da sakıncalı görmekteydi.
Cinsel eylemlerin anlamı (meşruiyeti)
Her toplumda olduğu gibi Roma toplumunda da cinsel hayat oldukça geniş yer tutmaktaydı. Bundan dolayıdır ki aile hukuku ve ailenin önemi son derece tartışılmaz bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır.
Özgür iki Romalı (erkek-kadın) insanın karşılıklı anlaşması sonucu evlenmeleri meşruiyet kazanırken herhangi bir belge gerektirmeyen bir uygulamaydı.
Evliliklerde asıl beklenen şeyin aile kurmak mı yoksa cinsel hayatı bir düzen üzerinde inşa etmek mi olduğu konusu netlik oluşturması gereken önemli bir konudur.
Özgür bir Romalı erkeğinin özgür olan bir kadınla birleşmesi bu cinsel eylemlerin neresinde kalmaktadır?
Yahut özgür bir kadının bekar erkekle yahut köleyle yaşadığı cinsel münasebet nasıl bir cezayı gerektirmekteydi?
Evlilik harici yaşanan cinsel ilişkilerde varlıklı Romalıların bu ilişkilerden doğacak herhangi bir sorunda bir hükümlülüğü bulunmamaktaydı.
Kölelerin cinsel bir nesne olarak karşımıza çıktığı Roma toplumunda, bir erkek kölenin, bir kadın gibi kıvrak, hareketli ve ateşli olması beklenirken bu ilişkide yaşanan her türlü cinsel eylemin yanısıra kölelerin yaşadıkları travma oldukça dikkate değerdi.
Üst zümre aydınlarının oğlancı arzu ve istekleri erkek kölelerin belki de çoğunun yaşamak istemediği ilişkilerdendi.
Bu eylemin köle sahibiyle mi yaşandığı yahut kölenin başka bir hanede sahibi olmadığı bir Romalıyla mı yaşadığı sorusunun cevabı son derece mühimdir.
Erkek kölelerin iffetli olması beklenirken onların bu tür ilişkilerde yer alması Roma toplumunun yaşadığı cinsel açlığın bir zirve noktası olduğunu söyleyebilmekteyiz.
Toplumdaki köle-seks ilişkisi Roma içerisinde kalıcı bir etkiye sahip olmuş ve zamanla bir meslek grubu haline gelmiştir.
Üst zümre aydınlarının kölelerle yaşadıkları cinsel ilişkiler son derece normal karşılanırken bu durumun köleler üzerindeki hasarı oldukça ağırdı.
Sadece özgür Romalıların değil, kölelerin de yaşamak istediği cinsel birliktelikler yasadışı ilişkilerin artmasına neden olurken bu eylemlerin zamanla önünün alınamadığı bir başka gerçektir.
Yasadışı cinsel birliktelikler açığa vurulduğunda bu durumdan ağır şekilde zarar gören şüphesiz köleler olmuştur; çünkü mevcut hukuk düzeni kölenin ne istediğini pek de önemsememektedir.
Yasadışı zinalar toplumun en alt tabakasını bile yıkıma götürecek bir etkiye sahip olabilmekteydi.
İçinde cinsel eylemlerin olduğu her türlü kültürel tartışma Roma halkı üzerinde ciddi etkiler bırakmıştır.
Yasadışı bir zinadan sonra köleye zarar veren aydınların varlığını bilmek hem fiziksel hem ahlaki açıdan çöküşün bir göstergesiydi.
Mülkiyet hakkına sahip olan sahibin kölesinin yaşadığı tramvayı pek umursamazken yaşadığı zararın karşılanması adına birtakım girişimlerde bulunurdu.
Özellikle aydınların yaşadıkları yasadışı ilişkiler zamanla bir propaganda aracına dönüşmüş gerek köleler gerekse köle sahipleri bu ilişkileri açığa çıkarmakla tehdit etmişlerdir.
Bu ifşa etme girişimi hem özgür Romalı vatandaşı zor duruma sokarken aynı zamanda kölelerin yaşadıkları gurur kırılmaları ve ruhen çöküşleri madalyonun diğer bir yüzüdür.
Bu yasadışı ilişkiler yüzyıllar boyu Roma Edebiyatında ve hukukunda yer bulmuş ve utanç verici birer anı olarak kalmışlardır.
Bu anılar yahut şiirler Roma toplumun cinsel yaşamı hakkında geniş bilgileri ihtiva etmektedir.
Devam edecek...
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish