Siyasette şiddet

Altan Tan Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Siyasette şiddet, siyaset kadar eski bir mesele.

Yaşadıkları toplum üzerinde hakimiyet kuran ağalar, beyler, krallar ve padişahlar tarih boyunca kendi otoritelerine tehlike gördükleri kişileri sindirmeye çalıştılar ve çoğu kez de yöntem olarak şiddeti seçtiler.

İlk önce 'Eşek sudan gelene kadar dayak' şeklinde başlayan bu şiddet kısa bir müddet sonra öldürmelere dönüştü.

Tarih boyunca on binlerce, yüz binlerce, milyonlarca; sayılamayacak kadar çok siyasi cinayet işlendi.

Uzun uzadıya dünya siyasi tarihini anlatacak değilim. Bizim kuşağın tarihi de, babalarımızın, dedelerimizin tarihi de siyasi cinayetlerle dolu.

Trabzon milletvekili Ali Şükrü Bey'in 27 Mart 1923'te Mustafa Kemal'in muhafızı Topal Osman tarafından öldürülmesi ile Ardahan Milletvekili Deli Halit Paşa'nın 14 Şubat 1925'te İstiklal Mahkemesi üyesi Ali Çetinkaya tarafından hem de TBMM'nin içinde öldürülmeleri ilk akla gelen siyasi cinayetler.

Benim üniversite yıllarımın geçtiği 1976-1980 arası bu cinayetlerin doruğa çıktığı korkunç bir dönemdir.

12 Eylül darbesi ile bir anda bıçakla kesilmişçesine sona eren bu cinayetler 1990'lı yıllarda tekrar hortladı/hortlatıldı ve 28 Şubat yıllarında yine binlerce (faili meçhul!) cinayet işlendi.

Sağcı, solcu, dindar, laik, Kürt, Türk… birbirine kırdırıldı. 

Sol, Kürt ve İslamcı örgütlerin örgüt içi infazları binleri buldu.

Bu cinayetlerin senaristi ve kuklacıları da yerli ve yabancı 'derinler' çıktı.

Türkiye son bir haftadır, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ ve iki yazarın sokak ortasında üstelik de ülkenin başkentinde ölümüne dövülmesi ile çalkalanıyor.

Daha dün diyebileceğimiz yakın tarihimiz, kaba dayakla başlayan ve çok kısa bir müddet sonra seri cinayetlere dönüşen siyasi olaylarla dolu olduğundan; doğal olarak aklı başında olan herkes 'Ne oluyor?' diyerek panikliyor. 

Bu saldırılardan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yi sorumlu tutan muhalefet ile Bahçeli arasında ise şiddetli tartışmalar yaşanıyor.

Devlet Bahçeli, siyasi görüşlerine katılmadığımız ancak parti yönetimine geldikten sonra Ülkücü gençleri derin yapılanmalardan ve sokaktan çekmesi nedeniyle takdir ettiğimiz bir kişi. 

Bugün bu olaylardan dolayı zan altında kalması kendisi açısından da ülke açısından da üzüntü verici.

Kendisi ile ilgili eleştirilere çok sert bir üslupla cevap vermek yerine öncelikle eski tabirle bu istifamları, kuşkuları giderecek bir siyaset izlemeli, üslubunu değiştirmeli ve en fazla kendisi karşı çıkmalıdır.

Bizzat isim vererek bazı yazar ve siyasilerle polemiğe girmesi doğru değildir.

Hele hele MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın'ın 'Bu hareketin delileri çoktur' açıklaması tam anlamıyla, ateşe benzin dökmekten başka bir şey değildir ve asla kabul edilemez.

Arapların 'Delinin kendi ailesinden başka sahibi yoktur' (Mecnun melu ğayr ehlu) atasözü gereği kendi 'delilerine' önce kendilerinin sahip çıkmaları gerekir.

'Delisine' sahip olmayıp sokağa salanlar, kendilerine de delilerine de, çok sevdiklerini söyledikleri ülkelerine de yazık ederler!

Sokakta adam 'indirmenin' bir adım sonrası sokak ortasında infazlardır.

Hiç kimse bu travmayı bilmem kaçıncı kez tekrar yaşamak istemiyor.

Başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere AK Parti'ye düşen ise bu tip serseriliklere herkesten fazla kendilerinin tepki vermeleri ve hukuken yapılması gerekenleri anında yerine getirmeleridir.

Şekli ve üstün körü kınamalar yeterli değildir. 

Hala sosyal medyada olayı soruşturan savcıyı alenen tehdit eden mesajlar atılabilmekte, bunlarla ilgili herhangi bir işlem yapılmamaktadır. 

Bu gibi olaylar en fazla AK Parti'ye zarar verecektir.

Siyasette şiddet ve sindirmeyi iktidarda biraz daha kalabilmek uğruna bir yöntem olarak benimseyen hiçbir kişi ve iktidar uzun süre bunu sürdürememiştir.

Planlı ve güdümlü kargaşalar, çoğu kez mevcut iktidarların darbeler ile devrilmesi ile sonuçlanmaktadır.

Bu ve buna benzer olayların üstünü örtmeye çalışan, geçiştiren ve önemsemeyen herkes sorumludur ve böylesi yaklaşımlar asla kabul edilemez.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU