Yarasalar bu yıl medyada kötü bir şekilde yer aldı. Bilim insanlarının çoğu, Kovid-19'un insanlara bir hayvan türünden çapraz enfeksiyonla bulaştığına, yarasaların da birincil şüpheli olduğuna inanıyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
İnsanlar her daim yarasalara şüpheyle yaklaşmış ve onlardan korkmuşlardır, bu yüzden parmağımızı onlara doğrultmak için pek fazla teşvike ihtiyacımız yoktu. Bazı medya kuruluşları, tüm yarasaların küresel ölçekte katledilmesi çağrısında bile bulundu. Elbette tüm bu suçlamalar, kendimize daha yakından bakma zorunluluğumuzu engelleyen bir savunma mekanizması.
Bu kadar çabuk karar vermemiz çok utanç verici çünkü yarasalar harika ve büyüleyici yaratıklar. 50 milyon yıldan uzun bir süredir, yani insanlardan çok daha uzun zamandır Dünya'dalar ve bin 400'den fazla farklı türleri var. Bir başka deyişle dünyadaki memeli türlerinin yaklaşık yüzde 20'si yarasa.
Her şekil ve boyutta karşımıza çıkıyorlar: Sadece iki gram ağırlığındaki yabanarısı yarasasından tutun da yaklaşık iki metrelik görkemli kanat açıklığıyla altın taçlı uçan tilkiye kadar. Bazı yarasalar arı kadar küçükken diğerleri köpek boyutuna ulaşabiliyor. 30 yıla kadar yaşayabiliyorlar ve insanlara, farelere olduklarından daha yakınlar.
Popüler mitlerin aksine yarasalar kör değildir ama aslında çok hassas görüşe sahip küçük gözleri vardır. Aslına bakılırsa, Yarasa Koruma Örgütü'ne göre bazı büyük yarasalar insanlardan üç kat daha iyi görebilir.
Birden fazla kıta arasında göç edebilen ve ardından özgün konumlarına geri dönebilen zeki yaratıklardır. Bazıları da süper hızlıdır: Meksika'nın serbest kuyruklu yarasası saatte 160 kilometre kadar hızlı uçabilir.
Yarasalar insanlar için birçok şey yapar. Bazıları her gece 4 bin böcek yer ki bu çiftçilerin hayatını kolaylaştırıyor; aksi takdirde mahsulleri kimyasallarla kaplanır ya da böceklerce yok edilirdi. Avrupa'nın bazı bölgelerindeki çiftçiler sadece aç yarasaların ilgisini çekerek pirinç tarlalarında böcek ilacı kullanmayı bırakabildi. Çiftçiler, bu yarasaların kendilerine her yıl onlarca milyar sterlinlik tasarruf sağladığını söylüyor.
Yüzlerce bitki türü de tozlaşma için yarasalara güveniyor. Tekila patronları, popüler içeceği yapmak için kullanılan agave bitkilerinin başlıca polen taşıyıcısı olan yarasalar olmadan endüstrilerinin çökeceğini söylüyor. Ayrıca yarasalar hurmadan vanilyaya, balsa ağacından sakıza kadar birçok şeyi üreten ağaçların ve diğer bitkilerin tohumlarının yayılmasında da kritik bir rol oynuyor.
Onlara teşekkür etmemiz gereken birçok şey var ama ne yazık ki yarasalar giderek büyüyen bir yok olma tehlikesiyle karşı karşıya ve dünya çapında azalmalarının birincil nedeni insan faaliyeti. Aç gözlülükle doğal yaşam alanlarını yok ederek onları evsizliğe ve azalan besin tedarikine mahkum ediyoruz.
Dünyanın bazı yerlerinde insanlar yarasaları spor ve et için avlıyor. Diğerleriyse yarasa tüneklerinin yanına yapay ışıklar takarak ya da bu tüneklerin etrafındaki modern binalara kimyasal işlemler uygulayarak farkında olmadan onlara zarar veriyor. Bazen oltayla balık tutanlar oltanın iğnesiyle yanlışlıkla onları yakalıyor; rüzgar türbinlerine çarptıklarında ya da sinek ağlarına takıldıklarında da telef oluyorlar.
Belki de en kötü etki, gizli laboratuvarlarda yapılan skandal canlı hayvan deneyleri. Bu büyüleyici ve narin hayvanlar doğada özgürce uçmalı, laboratuvarlarda bağlanmamalı, kalpsiz bilim insanları tarafından kesilmemeli, istismar edilmemeli ve öldürülmemeli. Yine de asla öğrenemiyoruz: Kovid-19'un insanların yarasalara müdahalesi sonucu ortaya çıktığı neredeyse kesin olsa da bilim insanları onları yakalamaya ve laboratuvarlarda onları sömürmeye devam ediyor.
Birçok insansa iki nedenden dolayı yarasalara karşı umursamaz davranıyor. Birincisi, korku ve kanla ilişki kuruyorlar. Bu bir Hollywood efsanesi. Yalnızca vampir yarasalar (hepsi Orta ve Güney Amerika'da bulunan üç küçük tür) hayvanların kanıyla beslenir. Yarasaların size doğru uçup da saçınıza dolanacağına dair korku da yanlış çünkü yarasalar insanlarla temastan kaçınma konusunda son derece zekidir.
İkinci nedense, insanların hayvanlarla olan ilişkimize dair daha kapsamlı inkar halinin bir parçası. Örneğin et yiyen birçok kişi, yedikleri hayvanların sonları gelmeden önce insancıl çiftliklerde uzun ve mutlu bir yaşam sürdüğüne gerçekten inanıyor. Ancak Birleşik Krallık'taki (BK) çiftlik hayvanlarının yüzde 73'ü yoğun fabrika çiftliklerinde tutuluyor, ABD'deyse bu oran yüzde 99.
Bu "uzun ve mutlu yaşama" gelince, doğal koşullarda 8 yıla kadar yaşayabilen tavuklar genellikle sadece 6 haftalıkken etleri için öldürülüyor; domuzların 11 yıllık ömürlerinin de sadece 6 ayına izin veriliyor; 20 yıla kadar yaşayabilen inekler daha 18. ayda öldürülüyor. Bu kısa ömürlerinde bazı uzuvları kesilecek (örneğin anestezi olmadan testisleri kesilecek) ve korkutucu, doğal olmayan koşullarda tutulacaklar. Yani et yiyenler, inandıkları şeyi yemiyorlar. Acımasız hapishanelerde kısa ve hüzünlü hayatlar süren bebekleri yiyorlar.
Sevdiğimiz ve bildiğimiz hayvanlara bu şekilde davranılıyorsa, gizemli ve şeytanlaştırılan yarasaların ne umudu var? Kovid-19'a neden olan insanların yarasaları sömürmesi olsa da bunun için yarasaları suçluyoruz. Bu, mültecilerin içinde olduğu kötü durumun ardında ülkemizin emperyalist istismarcı rolünü görmek yerine kaderlerinden ötürü onları suçlayan Batılıların küstah çarpıtmasıyla aynı.
Kendimize daha yakından bakmamız gerekiyor. "Yarasalar kadar kör" olmasaydık, kötü olanın onlar değil biz olduğunu görürdük.
Independent Türkçe için çeviren: Ata Türkoğlu
© The Independent