Şair, bestekâr ve modacı Ziryab hakkındaki ilk bilgiyi yaklaşık 40 yıl önce, Prof. Dr. Bahriye Üçok'un çevirisiyle 1972'de Türkçeleştirilen "Ortaçağ'da Müslümanların Yaşayışları" isimli kitapta okumuştum.
İran asıllı Ali Mazaheri'nin Fransızca yazdığı kitabın özgün adı "La vie quatidienne des Musulmans en Moyen Age" olup, ilk baskısı Ocak 1951'de Libraire Hachette (Paris) yayınevi tarafından birkaç cilt halinde yayımlanmıştı.
Anlaşılan Türkçe tercüme, sözünü ettiğimiz ciltlerin özeti olarak derlenip orta boy bir kitap haline getirilmişti.
Ziryab'la ilgili bölümü tek paragraftan ibaretti:
IX. yüzyılda inceliği ve zarafetiyle ün salmış olan Kürd müzisyen Zeryâb, Kurtuba'ya (Endülüs-İspanya-F.B.) Bağdat modasını soktu. O, Kurtubalılara sadece boyanma, tüyleri yolma ince sanatı ile saçları kısa ve top kesme (kaşları, enseyi ve kulakları dışarıda bırakacak şekilde) hünerini öğretmedi; ayrıca haziran başından eylül sonuna kadar beyaz giyinme modasını da öğretmiş oldu.
İlkbaharın canlı renkli hafif ipekliler mevsimi olduğunu; kışın ise muflonlu hilat ve kürklü paltolar giyilmesi gerektiğini de anlattı. Onun tartışma götürmez hakemliği altında, saray ve şehir (halkı) âdetlerini değiştirdi.
Bu moda, yüzyıllar sonra bile birçok modaevlerinde görülünce, Arapların Petronius'u (Roma devrinde moda dünyasında biricik söz sahibi sayılan Titus veya Gaius Petronius) Zeryâb'ın ismi hâlâ dile getirilebiliyordu…(bkz., adı geçen kitap, s. 86.)
"Kürtlerde Diplomasi" konulu kitabımı yazabilmek amacıyla gittiğim Erbil'de (2014), Iğdırlı hemşerilerim Alagöz ailesine misafir olmuştum.
Aile büyüğü Hasan Alagöz, sohbet sırasında, "Ziryab isimli meşhur bir Kürt besteci varmış, biliyor muydun?" diye sorunca, yukarıda aktardığım bilgiyi kendisiyle paylaştım.
Yıllar içinde Ziryab'la ilgili bilgiler ayrıntılarıyla ortaya çıkmaya başladı ve Kürt çevrelerinde bu isimle bir de dergi yayımlandı.
Arap dünyasında Ziryab markası taşıyan çok sayıda restoran, müzik aleti imalathanesi ve satış mağazası bulunuyor.
Iğdırlı siyasetçi merhum Mecit Hun oğlu Mücahit Özden'in Ben Kevan mahlasıyla yazdığı "Endülüs Güneşi Ziryab" isimli kitabı, 2013 yılında yayınlandı. Batılı bazı akademik kurumlar, ona ait tezler hazırladılar.
İnternet ortamında, mesela Vikipedi Türkçe ansiklopedisinde, Ziryab şöyle tanıtılıyor:
"Ebu'l Hasen bin Nafi (d.789 Musul-öl.857 Endülüs), lakabı Ziryab. Doğum tarihi ve yeri hakkında kesin bilgi bulunmamaktadır. Endülüs Kurtuba'da hüküm süren Emeviler devrinde yaşayan şair, müzisyen, şarkıcı, botanikçi, astronomi ve coğrafya bilginidir.
İshak bin İbrahim el Mevsili veya el Musuli (Arap klasik müziğinin temsilcisi, şarkıcı) veya Abbasi halifesinin (El Mehdi'nin) siyahî kölesi olduğu rivayet edilir. İran veya Afrika kökenli olduğu konusunda farklı görüşler vardır: Arap veya Kürt asıllı olduğuna dair çeşitli rivayetler de söz konusudur.
Ziryab ilk olarak Bağdat, Irak gibi Abbasi egemenliğindeki yerlerde sanatçı, büyük bir müzisyen ve besteci bir öğrenci olarak tanındı. Daha sonra Kurtuba'ya (İspanya) gitti. Flâmenko'nun kurucularından sayılır. O güne kadar dört telli olan gitara, 'bir çalgı ruhsuz olamaz' deyip beşincisini bütün tellerin ortasına bağlayan kişidir.
Avrupa'da ilk müzik okulunu İspanya Endülüs devletinde, Kurtuba'da kurdu ve çocukları o okulun 300 yıl yaşamasını sağladılar. Muhtemelen Mezopotamya'dan Tembur (Tambur) yani sazı Avrupa'ya ilk getiren kişidir.
Ziryab yemek kültürü konusunda söz sahibi bir insandı. Kuşkonmaz sebzesini ve yemeğini çağdaşlarına tanıtmıştır. Yemekte sırayla çorba, ana yemek ve son olarak tatlının takdim edilmesi geleneklerini o başlatmıştır. İçecekler için metal kaplar yerine daha kullanışlı olan kristal kap kullanımını da o getirmiştir. Ondan önce, Romalılarda da olduğu gibi, yemekler çıplak masa üzerinde tabaklarla yenirdi."
Aynı ansiklopedinin Arapça türevindeki bilgi, Türkçedekine benzemesine rağmen daha ayrıntılı ve uzundur:
"Koyu esmer tenli olduğu için kendisine, karatavuk (botanik ismi Turdus merula ) manasına gelen Ziryab lakabı takılmıştır. Abbasi Halifesi Harun Reşid devrinde güzel sesiyle ünlenen şarkıcı, musikar ve çalgıcı.
Musul doğumlu olmasına rağmen eğitimini başkent Bağdat'ta oturan usta musikar İbrahim ve daha sonra oğlu İshak'tan aldı. Bir gün Halife Harun Reşid, bu ikincisini huzuruna çağırıp şöyle der: 'Sarayıma gel çal ki biraz neşemizi bulalım. Yanında da yeni bir şarkıcı getir!'
Üstad, Ziryab'ı dinlemesi için destur ister. Ziryab huzura girince Harun Reşid, şarkıya eşlik etmesi için ustası İshak'ın udu ile çalmasını ister. Fakat o, üstadınınkine dokunmaz: 'Kendi elimle yaptığım udu kullanmama izin veriniz, başkası udla çalışmaya gönlüm elvermez' der.
Halife tekrar sorar: 'İkisi de aynı, ne fark eder? Niçin ustanınkini kullanmıyorsun?'
Ziryab'ın cevabı hazırdır: 'Sultanım! Üstadım İshak'ı dinlemeyi arzu ederseniz, o kendi udu ile; beni dinleme lütfunda bulunursanız, ben de kendi yaptığımla çalıp söylerim! Zira benim udum boyut olarak üstadımınki kadar olup her ikisi de ahşaptandır. Ancak ağırlık açısından benimki, onun udunun üçte biri kadardır. Ud telleri sıcak suya değmeden örülmüştür. Daha yumuşak ve esnektir. Aslan yavrusunun terbiye edilmiş bağırsaklarından yapıldığından diğer hayvanlarınkinden imal edilenden daha hoş sesler ve tınılar çıkarırlar.'
Açıklamayı beğenip şaşıran Harun Reşid'in buyruğu üzerine Ziryab çalmaya ve kadife sesiyle söylemeye başlar: 'Ey uğurlu kuş gibi uçuveren hükümdar, sana yetişebilenler yetenekli ve yaratıcı olurlar.'
Şarkı bittiğinde Harun Reşid, semalarda dolaşmış gibi sevinçten ve keyiften mest olmuştur.
Üstadına buyurmuş; 'Bu genç yetenekle gurur duy ve ona iyi bak!' Gelgelelim üstadı İshak gurur duymak yerine yüreğini kıskançlık ve kinle doldurmuş. Saraydan çıkar çıkmaz, öğrencisi Ziryab'ı tehdit etmiş: 'İkimiz Bağdat'a fazla geliriz; ya burada çekip gidersin ya da canına kastederim!' demiş.
Çaresiz kalan Ziryab, Bağdat'tan Şam'a gitmiş, daha sonra Tunus'un Keyrevan şehrindeki hükümdar sarayında bir süre kalmış. Kurtuba hükümdarına mektup yazarak onun himayesinde sanatını icra etmek istediğini bildirmiş. Endülüs Devleti'ne bağlı Kurtuba (Cordoba) bölgesi hükümdarı Emevi soylu Ebu'l As el Hakem bin Hişam, ülkesine gelmesi için kendisini davet etmiş. Davete uyan ünlü şarkıcı şehre gelmiş. Ama oraya vardığında hükümdar çoktan ölmüş.
Fas'a geri dönmek üzereyken hükümdarın yerine geçen Abdurrahman el Awsat, Ziryab'a özel davetiye göndermiş. Cazip tekliflerle onu Saray musikarı olmaya ikna etmiş. Gerçekten de Ziryab, günün birinde kendisini dinleyen yeni hükümdarı sesiyle büyülemiş.
Bunun üzerine sarayın en muteber sanatçı şahsiyeti haline gelen Ziryab, Saray'daki tüm eğlence, sosyal ve kültürel faaliyetlerin baş sorumlusu oldu. Hükümdar, has odasıyla Ziryab'ın bulunduğu oda arasında özel bir kapı açtırdı ki, gerektiğinde kendisine seslendiğinde yanı başında bulunabilsin; büyüleyici sesiyle nağmeler söylesin, sihirli parmaklarıyla ud'un tellerini inletebilsin. Ayrıca kendisine köşk ve aylık tahsis edildi.
Teşvik gördükçe yeteneklerini ortaya çıkaran Ziryab; sadece Kurtuba Sarayı ve şehrinin değil, aynı zamanda tekmil Endülüs Emevi Devleti'nin en şöhretli adamı oluverdi; Kurtubalı Ziryab diye anılmaya başlandı. Medeniyetler Evi adıyla görkemli bir müzik ve şarkı okulu kurdu. Sekiz oğul ve iki kızıyla birlikte müzik ve şan dersleri verdi.
Irak ve Kürdistan'daki ud ve tambur benzeri değişik çalgı aletlerini getirtti. Müzik dünyasında hiç bilinmeyen yeni makam ve ritim türleri ekledi. O zamana kadar ağaçtan yapılma mızrap, Ziryab sayesinde kartal teleğinden yapılmaya başlandı. Ud aletini daha hafif olacak biçimde değiştirdi; tellerinin imalatında ipek ve aslan yavrusunun kurutulmuş bağırsaklarını kullandı.
Bağdat'taki ustasından aldığı vezin, güfte, basit halde makam ve zâide (değişik makamların birleştirilerek farklı bir makam haline gelmesi) öğretimini Endülüs'te geliştirdi. Müzikte ritim, melodi, makam, usul ve ses uygulamalarını güncelleştirip Endülüs'te tatbik etti. Solfej kurallarını yeniden düzenledi.
Müzik kaide ve kurallarını bir disiplin haline getirerek buna göre müzik eğitimi verdi. İlk konservatuar onun sayesinde açıldı. Günümüz gitarı ve Flâmenko'yu o bulmuştu. Keza Latin dünyasının meşhur müzik türlerinden olan samba, milonga ile tango onun sayesinde şöhrete erişip yaygınlaştı.
Nağmelerle uyuyup kalkan, her güzel sesten etkilenip ilham alan ve gece gündüz demeden müzikle yatıp kalkan Ziryab'ın ezberinde 10 binden fazla güfte ve melodi olduğu söyleniyor. Müziği ve şarkıları aracılığıyla o devrin fanatik düşünceleriyle bağnazlığına karşı ılımlı ve barışçıl hayat tarzını egemen kıldı. Endülüs'e, hayat tarzı olarak Lale Devri'ni yaşattı.
Ziryab'ın benimsediği-benimsettiği hayat tarzı, Arap dünyasında laik kesimlerle Selefiler/Cihatçılar arasında tartışmalara yol açmaktadır. Mısır'daki Selefiler, Endülüs Devleti'nin yıkılışında Ziryab'ın yapıp ettiklerinin büyük tesiri olduğunu iddia ederken; dünyevi, seküler, liberal ve demokrat çevreler ise bu tür iddiaları saçma bulmaktadır.
Middle East Online (MEO) sitesinde yayınlanan 12 Haziran 2019 tarihli makalesinde Reşid El Heyyun, 'Cihatçılar bir yandan bunu söylerken, diğer yandan Ziryab'ın icat ettiği ud vasıtasıyla cihat marşları ve ilahiler söylediklerini unutmuş olmalılar!' diye yanıtlamıştı.
Güzel sesi, Ziryab'ın biricik marifeti değildi. O, aynı zamanda başarılı bir modacıydı. Bağdat'ta çok tutulan en has kumaşlarla ipekli giysilerin halifeler ile eşraf takımının köşklerindeki en nadide kokuların Endülüs'e getirilmesini sağladı. Şık giyimli olduğundan üst tabakanın ve aristokrat kesimlerin de zarif olmalarını, şık giyinmelerine öncülük etti. Makyaj ve benzeri süsleme yöntemlerine katkıda bulunmakla kalmadı, ter ve benzeri kokuların giderilmesi için parfüm misali ürünlerin doğal bitkilerle elde edilmesine önayak oldu.
Saç tasarımına yenilik getirdi; berberlerin saçları arkadan ve yanlardan kısaltmalarına, tepe kısmındaki saçları ortadan ikiye bölerek yanlara taramalarına yardımcı oldu. Onun gayesi yan ve öndeki perçemlerin kısaltılıp alnın görünmesini sağlamaktı.
Ziryab'ın Binbir Gece Masalları'nın Avrupalılara tanıtımında da rolü büyüktür. Yüksek nitelikli genel kültürünün derinliğine ek olarak, o aynı zamanda bilgili bir coğrafyacıydı; ülkelerin iklimi, denizleri, doğal özellikleri ve halklarının gelenekleri hakkında derya deniz kabilinden bir bilge sayılırdı. O günün imkânlarıyla azami düzeyde edindiği uzay bilgisi sayesinde astronomiyle ilgilendi; yıldızları incelemeye koyuldu. Hezarfen misali, ilk uçan insan tasarımı ona aittir.
Endülüs toplumunu kültür, âdet ve alışkanlıklar bakımından bir üst aşamaya taşıyan kişinin adıdır Ziryab. Mesela o sofra adabını iyi biliyordu; ziyafet masalarına örtü serdirtmiş; yemek sırasında çok amaçlı birkaç mendil/peçete bulundurularak (ağız ve ellerin silinmesi, lekeden korunmak için boyundan göğse doğru sarkıtılması gibi) kullanılmasını sağlamıştır.
Erkek ve kadınların farklı renklerde kokulu peçetelerin kullanması fikri de onundur. Gümüş tabaklar ve cam bardağı (kadehi) kullanmak onun eseridir. Sırayla hangi yemeklerin yenileceğini, hangi mevsimde ne tür yiyeceklerin tüketilmesi gerektiğini çevresine ve topluma kabul ettirmiştir.
Günde üç öğün yemek yeme alışkanlığını Endülüs ve İspanya üzerinden Avrupa'ya benimseten de odur. Kadayıf benzeri Antep fıstıklı, şerbetli ve pirinçli bir tatlı türüne Endülüs toplumunu alıştırdı ki, o zamana kadar bilinmeyen bir tatlı sayılırdı. Helyon isimli bir bakla cinsi de Endülüs ve İspanyol restoranlarının mutfağına onun sayesinde girdi. Kendi adını alan (Ziryabiye) bir tatlı türü, günümüzde Zilabiye olarak anılıyor. Göz kamaştırıcı saraylar ve şaşalı köşklerde toplu ziyafetlerin organizasyonu da onun eseridir.
Ziryab sofrada şu tür ibarelerden nefret edermiş: İçmeyi seviyorum demekten, yemeği yalayıp yutmaktan, ağzın bir tarafını pirinç ve diğerini etle doldurmaktan…
Organizasyon münasebetiyle buluşup hoşça vakit geçirmenin bir parçası olarak satranç oyunu da Ziryab'ın teşvikiyle önce Endülüs, daha sonra Avrupa'da popüler olmuştur. O zamanki adı Şahmat (Shahmat) imiş.
Onun sayesinde Kurtuba, Abbasi başkenti Bağdat menşeli lüks malların, değerli mücevheratın en fazla revaçta olduğu bir pazar haline gelmiş. Abbasi sarayında görülen giyim-kuşam, yeme-içme, eğlence ve teşrifat biçimleri, Emevi sarayında da aynen taklit edilmeye başlanmış.
Müzikli eğlenceler saray ve eğlence meclisleriyle sınırlı kalmamış; aynı zamanda halk arasında düzenlenen düğün ve sünnet törenleri, Nevrûz ve Mihrican gibi şenlikler de gerçekleştirilmiştir. Bu değişimdeki başrol, musiki üstadı İshak El Mevsili'nin (El Musuli) talebesi musikişinas Ziryab'a aittir. Doğu ve Arap müziğine çok boyutlu ve önemli katkıları vardır.
Ziryab; kadife sesi, üstün meziyet ve hasletleri olan, abadı-muaşeret kaidelerine (görgü kurallarına) uyan, etiket (marka) ve protokol prensiplerine aşina, müzik dehasına sahip ve birçok konuda gayet yetenekli bir sanatkâr olup, Doğu ve İslam uygarlığıyla Endülüs ve Batı uygarlığını birbiriyle buluşturup çağının ötesinde bir sentez oluşturmuştur.
Avrupa'nın Ortaçağ karanlığında Doğu'nun köprübaşı sayılan Endülüs ve Kurtuba'da zihinleri aydınlatırken, gönülleri de fethetmiştir. Avrupa'ya yayılan bu aydınlık, muhtemelen Rönesans hareketinin müjdecisi işlevini görmüştür."
Fransız yazar Heny Terrres, Ziryab'ın "Endülüs ve Avrupa toplumlarını derinlemesine ve kalıcı biçimde etkilemesine" duyduğu hayranlığı dile getirirken, Arap tarihçi El Mağri, "Yaşadığı dönemdeki toplum tarafından böylesine sevilip beğenilmesi konusunda Ziryab biricik bir şahsiyet olarak kaldı. Ne ondan öncekiler, ne de sonrakiler bu noktada kendisiyle boy ölçüşemediler…" diye yazmıştır.
Kürt olduğunu söyleyenlere bakılırsa, onun Kürtçe adı Zêrâv (Altın Suyu) olup, Bağdat'a götürüldükten sonra Ziryab şeklinde değiştirilmiştir.
Stêrk TV Şaneşîn isimli programda konuşan sanatçı Mustafa Abbas, bir münasebetle Ziryab'dan şöyle bahsetmiştir:
"Kurtuba'ya turist olarak gittiğimde, şehirde çalıp söyleyen bir müzik grubunun sesi kulağıma çalındı. İspanyol olmalarına rağmen bu grubun Kürt dilinin Hewreman lehçesinde şarkı söylediklerini anlayınca şaşırdım; yanlarına giderek kendileriyle sohbet ettim.
Bana akıllı cep telefonlarını çıkarıp Hewreman Dağı (İran) ile yöresindeki manzaraları gösterdiler. Bunların arasında 'Ferenci Kurdî' diye bilinen yünden yapılmış bir Kürt yeleğinin fotoğrafı da vardı ki, dağlık bölgelerdeki Kürtler giyerler.
Dedim ki; 'Kürtçe konuşuyor ve şarkı söylüyorsunuz. Cep telefonlarınızda İran Kürdistan bölgesindeki Hewreman bölgesinin manzaralarını taşıyorsunuz. Ancak siz İspanyolsunuz, bu ne iştir?'
Yanıtları şu oldu: 'Kürt olduğumuza dair bir bilgimiz yoktur. Bütün bildiğimiz, şarkı söylediğimiz dilin Kürtçe (Hewremanî lehçesi) olduğudur. Elimizdeki bütün fotoğraflar, ata dedelerimizden miras kalmıştır. Buradan anlıyoruz ki, Ortaçağ'daki bazı Kürt toplulukları İspanya'ya göçmüşler; bunlardan biri de Ziryab olup kendisi de Hewremanca konuşurmuş. O tarihten bu yana varlığını sürdüren bu toplulukların bir kısmı, hâlâ kendi aralarında Kürt diliyle konuşabiliyor."
Cezayirli bilgin Ahmed bin Muhammed El Maqarri (1582-1632), "Tuhfet-ül Tıb" isimli eserinde Ziryab'ın aslı konusuna değinmez.
O'nun kitabına aldığı bilgilerin ana kaynağı Ortaçağ bilgini İbn Hayyan'ın "Kitab-ü Ahbar-il Ziryab" başlıklı eseridir.
Dr. Hasan İbrahim Hasan ise, "Tarih-ül İslam: El Asr-ül Abbasi" (İslam Tarihi: Abbasi Devri) isimli eserinde, El Maqarri'nin yazdıklarını tekrar etmekle birlikte Ziryab'ın İran kökenli olduğunu belirtir.
Esasen, Ortaçağ Arap tarihçilerinin belli bir kısmı, Irak merkezinin doğusu ve kuzeyinde yaşayanları genel anlamda Acem (Arap olmayan halklar) ve dolayısıyla Fars kökenli sayarlar. Bunlardan biri de coğrafyacı İbn Rüste'dir.
"El İ'lam-ül Nefsiye" adlı eserinde "Hilvan halkı Araplardan ve Farslarla Kürtlerin birleşimi olan Acemlerden oluşmaktadır" ibaresini kullanmıştır.
"Kovara Afşîn" isimli sitenin Arapça bültenine göre; Suriye Şam asıllı bir aileden doğma Hayreddin Mahmud (bin Ali bin Faris) El Zırkili (Zırikıli), "El İ'lam" adlı kitabında Fransız doğubilimci tarihçi Évariste Lévi-Provençal'in yazdıklarını esas alarak Ziryab'ın El Cezira (Cizre-Silopi-Duhok ve ona bitişik Suriye'deki Kürt yerleşim yerleri) bölgesinden geldiğine değinerek, Ziryab'ın koyu esmer teniyle Zêrâb (Farsça Altı Suyu) manasına gelen ismi arasındaki çelişkiye dikkat çeker.
Ona göre Ziryab lakabı, koyu siyah olmasından değil, güzel sesli ötücü bir kuşa benzeyen sesinin "altın sesli insan" şeklinde tanıtılmasından ötürü verilmiştir.
Ayrıca Zêrâb telaffuzunun Kürtçeye çok daha yakın olduğunu vurgulamayı da ihmal etmez.
Alman kadın doğubilimci Dr. Sigrid Hunke (1913-1999), "Batı'yı Aydınlatan Doğu Güneşi" (Kaynak Yayınları, 2009) ismiyle Türkçe yayınlanan çalışmasında, Ziryab'ın "genç bir Kürt olduğu" yolunda kesin bir ifade kullanmıştır.
Doç. Dr. Adnan Adıgüzel ile tezin hazırlandığı 2016'da doktora öğrencisi olan Esra Sincar'ın ortak imzasıyla yayınlanan "Geçmişten Günümüze Musikişinas Ziryab'ın Endülüs Kültür Hayatına ve Avrupa'ya Etkileri" başlıklı yazıda (Yakın Doğu Üniversitesi İslam Tetkikleri Merkezi Dergisi, cilt 2, sayı 1, Bahar 2016) ise Ziryab'ın Fars kökenli olduğunu ileri süren kimi doğubilimcilerin bu görüşü reddedilerek, onun doğum yeri ve etnik kökeninin kesinlik kazanmadığı, tartışmalı olduğu iddiası ön plana çıkıyor.
"İlim ve Medeniyet" sitesinde yayımlanan 2018 tarihli makalesinde, Ozan Dilek, özetle şu görüşü savunuyor:
Ziryab'ın Arap, Fars ya da Afrika kökenli olduğuna dair rivayetler vardır ancak en güçlü rivayet Musullu bir Kürt olduğudur. Hakkında yazılan Türkçe makalelerin büyük bölümünde Arap ya da Fars olduğu söylense de İngilizce ve İspanyolca kaynakların çoğunda Kürt olduğu yazmaktadır.
Benzer bir görüşü, Baran Zeydanlıoğlu'nun Bitlisnâme sitesinde yayımlanan "Endülüs ve İspanyol Kültürüne Yön Veren Kürd: Ziryab" başlıklı yazısında buluyoruz.
Buna göre; "sadece Ziryab değil, aynı zamanda ona şan ve musiki dersleri veren iki hocası baba-oğul İbrahim ile İshak da Musul Kürtlerindendir."
Yazarın en önemli kaynağı; İspanyol seyahatname yazarı, koreograf ve birçok kitapta imzası bulunan Ana Ruiz'in "Vibrant Andalusia: The Spice of Life in Southren Spain" başlıklı çalışmasındaki tespitidir.
Sonuçta şöyle bir çıkarsamada bulunabilirim: Ziryab'ın Fars, Kürt, Pakistanlı ve sonradan Müslümanlaşmış bir Afrikalı olduğunu söyleyenler çok olmuştur.
İsmin etimolojik çözümlemesi (Kürtçe Zêrav, Farsça Zêrâb ve bozulmuş haliyle Arapça Ziryab) onun Arî kavimlerden birine mensup olduğunu göstermektedir.
Aynı zamanda doğduğu bölgenin El Cezira (Türkiye-Irak-Suriye sınırının kesiştiği Kürt yoğun topraklar) olması ve kan bağı bakımından Kürt olduğu yolundaki görüşleri birlikte düşünürsek, Ziryab'ı Kürt sayabiliriz.
Ancak Kürdistan, Irak, Suriye, Tunus, Endülüs ve Kurtuba'daki sosyokültürel yaşamına bakarak şu tarif daha kapsayıcıdır:
Sadece etnik/biyolojik bir kimlik Ziryab'ı tanımlamaya yetmez. O toplumsal ve kültürel düzlemde Kürt olduğu ölçüde İranlı (Fars), Arap, Berberi, Endülüslü ve hatta Avrupalı bir şahsiyettir. O, insanlığa mal olmuş bir şahsiyettir, vesselam.
Kaynakça:
ويكيبيديا، الموسوعة الحرة- زرياب
Ivan van Sertima, 1985), African Presence in Early Europe, Transaction Publishers, 1985, ISBN 0887386644.
Shojaedin Shafa (شجاع الدین شفا), Iran and Spain (ایران و اسپانیا)
The encyclopaedia of Islām, 1938.
Cello - Los Kurdos – Transoxiana; CULTURA | Flamenco y música kurda: un tronco común
زرياب منجازاته وأبرز مبتكراته الموسيقية./ 15 نوفمبر 2016. / مهيمن إبراهيم الجزراوي
John Gill. Andalucia: A Cultural History. Oxford University Press, 2008.
هل كان زرياب المبدع الأول لموسيقى الروك آند رول؟/ منى يسري- ميديا حفريات-Hafryat Media sitesi-25 Mart 2019
زرياب يعلم الأندلسيين تصفيف الشعر ومواسم الأزياء وأدباء البلاط يصنفون فيها-El Cezira TV sitesi –21 Temmuz 2020
العالم مدين لهذا الرجل.. ما لا تعرفه عن قيثارة الحظارة ومعلم أوروبا الأتيكيت-mawhopon.net sitesi-12 Kasım 2020
زرياب حيٌّ بينَّنا: بوترهِ الخامس أسطورةُ العصرِ الوسيط، أتحفْ بهِ ذوقاً وفنَّاً-www.syr-res-com.
أزياء أهل الأندلس .. ملابس زرياب نموذج يحتذى- المشراقAl Maşriq sitesi, 22 Aralık 2017
Portfolio by shaikha.s.alfarsi on emaze.mht-:/ زرياب
عمل الطالبة: شيخة سعيد الفارسي-2017
الموسيقار الكوردستاني (زرياب) والكورد الإسبان-Xeber 24 sitesi-4 Mart 2020
الموسيقي الكردي زرياب يعني ماء الذهب Zêrav-Xeber24 sitesi, 9 Temmuz 2018
National Geopraphic Kurdî, 24 Nisan 2016.
مشاهير الكورد: زِرْياب.. الموسيقار العبقري والمغنّي البارع-Kovara Afşîn sitesi, Arapça bülteni-
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish