Biri Bizi Gözetliyor Türk futbolu

Okan Can Independent Türkçe için yazdı

Uzun süre oldu futbolun konuşulmadığı Türkiye'de. Kimsenin ne başarı beklentisi, ne de hedefi kaldı. Tek hedef günü kurtarmak oldu futbolda.

Şimdi zaferler, sadece sosyal medyada etkileşim ile ya da transfer haberleri ile kazanılıyor.

Öyle ki Türkiye'de oynamayan yabancı futbolcular, yabancı kulüpler ve transferde adı geçen oyuncular, bu sosyal medya etkileşimi için buradaki futbol iklimini kullanıyor.

Ne olursa olsun yeşil sahalar ve meşin yuvarlak yok Türk futbol kültüründe.

Türk futbolu, pazartesi akşamı, tarihi günlerinden en tarihi olanını yaşadı. Yılların birikmiş, konuşulması ve araştırılması gereken konuları, birer birer ekranda seyircinin önünde açıldı.

Herkesin bildiği ama konuşmadığı, herkesin fark ettiği ama görmezden geldiği, herkesin hissettiği ama adlandıramadığı bir futbol sisteminde çıban patladı pazartesi gecesi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Futbolun en önemli figürlerinden Rıdvan Dilmen'in pazartesi akşamı söyledikleri ile yeni bir dönem başladı aslında.

Futbolun içindeki güçlü medya ayağının ve diğer paydaşların, kurdukları ilişkiler ile sistemin nasıl izole edilerek fayda yarattığını anlattı Rıdvan Dilmen.

Hatta banka hesaplarının bile incelenmesini önerdi.

Başka kanallardaki yorumcuların, nasıl güç kavgasında olduğunu ve teknik adamdan oyunculara, menajerlerden yöneticilere kadar, bu sistemin nasıl çalıştığına dair ipuçları verdi.
 

1.jpg
Fotoğraf: Fanatik


Kaybedenler hep kulüpler ve taraftar 

Mesela bir spor yorumcusu, hem Türkiye Futbol Federasyonu'na (TFF) danışmanlık, hem de yorumculuk yapabiliyor.

Ve TFF'ye danışmanlık yapan futbol yorumcusunun, TFF ya da TFF Başkanını nasıl eleştirebileceği, soru işaretleri yaratabiliyor.

Ya da ne olursa olsun bir yorumcu, her türlü eleştiriye ve tartışmalara rağmen aynı programdan 2 defa ayrılıp, 2 defa gelebiliyor.

Bu tartışmalar ve eleştirilerden, programdaki diğer yorumcular ise hiç rahatsız olmayabiliyor.

Ya da aynı programlar ve benzeri programlarda futbolun baronları, birileri diye diye, yıllardır bu sistemin defoları üzerinden güç ve para kazanılabiliyor.

Menajer, yönetici ve medya ilişkileri ile sürekli aynı futbolcu ve teknik adamlar pazarlanarak, kulüpler zarara uğratılabiliyor.

Yine bu sistemde, futbol yorumculuğu ve haberciliğinden çok, camia sözcülüğü yapılarak taraftar ve takipçi peşinde koşulabiliyor.

Pazartesi akşamı o kadar açıklama ve o kadar suçlamadan sonra, bu futbol sisteminde kulağın üzerine yatılabiliyor. 

Ne TFF ne de futbolun diğer aktörleri, o akşamki görüntüden rahatsız olabiliyor.

Kanaldan kanala birbirine mesaj gönderen yorumcular, günün sonunda futbolun yararına davrandıklarını söyleyebiliyor.

Sürekli aynı isimlerin kontrolünde olan futbol sistemine, yeni gençler ve Avrupa futbolu bilen donanımlı yorumcuların girmesi, mümkün olmayabiliyor.

Futbolun üzerinden silindir gibi geçen 3 Temmuz sürecinde, o gün o süreci savunanlar, o sürecin futbola verdiği zarardan kendilerini dışarda tutabiliyor.

Gazetecilik ve yorumculuk yerine, hakem atamaları, tahkim kurulu kararları ve teknik adam seçimlerinde algı yaratmak için yorum yapılabiliyor.

Borcu 15 milyar TL'ye yaklaşmış Türk futbolunda, taraftarlar ve kulüpler kaybederken, sadece belli kesim kazanabiliyor.

Kulüpleri batıran ve borca sokan yöneticiler, hayatlarına hiç bir şey olmamış gibi devam edebiliyor.

Ve sistem, bu şekilde yıllardır işliyor.


Türk Futbolu VAR'a gitmeli

Türkiye'de futbolun gelişmesi, büyümesi bir ekonomi yaratarak gençlere umut olması şimdilik imkansız.

Yıllardır devam eden ve kendini yenilemeyen bu sistem, aynı isimler, aynı tartışmalar ve aynı söylemler ile 2020 yılına kadar geldi.

Pazartesi akşamı Biri Bizi Gözetliyor gibi milyonların önünde oldu her şey.

Birbirini suçlayan isimler, tartışmalar, tweetler, aslında futbolun sağlığı ve sistemin temizlenmesi arzusu ile ortaya çıkmadı.

Kişisel gerginlikler ve güç gösterisinden kaynaklandı.

Bununla beraber, Türk futbolunda kimin söylediğine değil, ne söylendiğine de bakılmak zorunda. Rıdvan Dilmen'in Fenerbahçeli olmasına değil, söylediklerini düşünmeli herkes.
 

-2.jpg
Fotoğraf: Twitter


Kulüpler, rakiplerin kavga etmesini keyifle izleyerek değil, müdahil olarak davranmak zorunda. Her takımın taraftarı, finanse ettiği futbol sisteminden, temiz ve güzel futbolu talep etmeli belki de. 

Ve artık herkesin futboldan anladığı ve dünya futbolunu takip ettiği bu dönemde, gücünün zirvesinde olan ve kendisine fazlaca anlam yükleyen spor medyasından daha fazlası talep edilmek zorunda.

Bugüne kadar hep kaybeden Türk futbolu, ya VAR'a gidecek ya da 'Oyna, devam' diyecek.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU