Yazar Ayhan Aydın: Bugün Alevi-Bektaşi kitlesi; inancını, kültürünü yaşatma konusunda çok duyarsız kalmaktadır

Alevilik araştırmalarıyla tanınan Ayhan Aydın, 30 yıl öncesine göre Aleviler'deki heyecanın kalktığını öne sürdü

Her yıl Alevi - Bektaşi inancında büyük önemi olan Hacı Bektaş-ı Veli'yi anma törenleri düzenleniyor/ Fotoğraf: Hacıbektaş Belediyesi

Yazar Ayhan Aydın, 30 yıldır saha çalışmalarıyla Alevilik ve Bektaşilik konusunda çok sayıda araştırma kitabına, makeleye imza atmış tanınan ve bilenen bir isim.

Kendisi de Alevi olan ve farklı Alevi kurumlarında yöneticilik görevlerinde bulunan Aydın, geçen 6 Eylül Pazar günü sosyal medya hesabı üzerinden paylaştığı yazısında "Gelecek hesap soracak" başlıklı yazısında Alevi-Bektaşi kamuoyuna yönelik eleştirilerde bulundu.

Günümüzde Aleviliğin-Bektaşiliğin daha iyi anlaşılması için gerekli çalışmaların yapılmadığını öne süren Aydın, "Kimseyi küçümsemek haddime değil. Ama 30 yıl az bir zaman değil, bunları görüyorum, Alevi - Bektaşi toplumu her konuda yerinde saymakla kalmıyor, her alanda geri gidiyor" ifadelerini kullandı.

Söz konusu yazısının ardından görüştüğümüz Ayhan Aydın'a eleştirilerinin nedenlerini sorduk.

Soru ve cevaplar şöyle: 

ayhanaydın.jpg
30 yıldır Alevilik üzerine araştırmalar yapan Ayhan Aydın, Alevi-Bektaşi kamuoyuna yönelik de eleştirilerde bulundu / Fotoğraf: AA

 

"Öğretiyi bugün Alevi-Bektaşi toplumu yaşatamıyor"

Son yazınızda Alevi ve Bektaşi kamuoyuna yönelik ciddi eleştirilerde bulundunuz. Bu eleştirileri yapma nedeniniz nedir?

Yüzyıllar boyunca çok geniş bir coğrafyada bazı farklılıklarla da olsa çok canlı, dinamik bir şekilde yaşayan Alevi Bektaşi Yolu, kendisini var eden değerlerin getirdiği zenginliği ve bugün yeteri kadar var edemiyor, sorumluluğunu yerine getiremiyor.

Bir Alevi - Bektaşi nasıl yaşar, ne yapar, ne yapmaz, ne yapmamalıdır, dünya-yaşam farklı inançlar karşısında nasıl bir tavır alır tüm bunlar yıllar içinde yenilenerek Alevi-Bektaşi öğretisinde ortaya konulmuştur.

Alevi-Bektaşi öğretisi statik değil, dinamiktir; yerel değil evrenseldir; eril değil herkesi 'can' gören cinsiyetçi yaklaşımı aşmış çağcıl bir yoldur. İşte böyle bir öğretiyi bugün Alevi-Bektaşi toplumu yaşatamıyor, var edemiyor. Benim sıkıntım, sorunum, üzüntüm bundandır.

semah.jpg
Hacı Bektaş-ı Anma törenlerine Adıyaman'dan gelen bir grup Alevi / Fotoğraf: Pirha.net

 

"Yaşanan sorunlara karşı çok büyük duyarsızlık gelişmiştir"

Günümüzde Alevi- Bektaşi inancını, kültürünü yaşatma konusunda yeterli çabayı göstermediğini mi düşünüyorsunuz?

Evet göstermiyor.

Otuz yılda üç bin söyleşi yaptım. Türkiye'de benim kadar Alevi-Bektaşi etkinliklerine, yörelerine, köylerine giden kaç kişi var bilmiyorum. Benim kadar ceme giren yazar var mı, bilmiyorum. Bugün gitmediğim, takip etmediğim hiçbir Alevi-Bektaşi kurumu ve kuruluşu da yoktur.

Konuyla ilgili hemen tüm dedelerle, babalarla, yazarlarla, kurum temsilcileriyle görüşen kişilerden birisiyim.

Şunu görüyorum, şuna üzülüyorum; toplumsa toplum, kurumlarla kurumlar bir bütün olarak bugün Alevi Bektaşi kitlesi inancını, kültürünü, öğretisini yaşatma, var etme, geleceğe aktarma konusunda çok duyarsız, yetersiz kalmaktadırlar. 

Bu konuda toplumun sözcüsü olarak gördüğümüz dedeler, babalar, yazarlar, aydınlar, kurum temsilcileri yeteri kadar sorumluluk alıp, insiyatif kullanmamaktadırlar. Yaşanan sorunlara karşı büyük bir duyarsızlık gelişmiştir.

Bu rahatlama, bu gevşeme, bu yola büyük zarar verecek boyuta gelmiştir. Ben kimseyi küçümseyip, kendimi dev aynasında görmüyorum; demem odur ki, istisnasız her alanda Aleviliği-Bektaşiliği yaşatmak için büyük özveriyle çalışmalar, toplum adına çalışmalar, gençler adına çalışmalar, kalıcı iş yaparak çalışmalar, ileriye dönük çalışmalar çok zayıflamış, bu manada büyük bir gerileme yaşanmaktadır.

cem.jpg
1990'lı yılların başında özellikle büyükşehirlerde birçok cemevi kuruldu / Fotoğraf: Pirha.net

 

"30 yıl önce toplumdaki, kurumlarda heyecan bugün ortadan kalkmıştır?"

Alevilik-Bektaşilik geriye gidiyor derken neyi kastediyorsunuz?

Bu konu hepsinden daha net olarak ortada olan bir konudur. Gerçekten de bu toplum geriye doğru gitmektedir.

30 yıl önce toplumdaki ve kurumlardaki aşk, heyecan, merak, azim, kararlılık, özveri, umut bugün ortadan kalkmıştır.

30 yıl önce dernekleşme, cemevi yapma, bir araya gelme, bölüşüm isteği, kenetlenme bilinci bugün tükenmiştir. Panel, sempozyum, söyleşiler, kurslar, kitap okumalar, kütüphane oluşturma gayretleri, gençleri okutma istekleri bugün artık tükenmek üzeredir.

Tüm cemevleri ve cemevlerindeki cemler, dedelerin sohbetleri, lokmaların pay edilmesi bile bugün sıradanlaştırılmış; Pir Sultan Abdal Kültür Derneği gibi Alevilik meselesinin daha çok insan hakları meselesi olduğu yönünde görüşler ortaya koyan kurumların cemevlerinde bile Sünni din adamlarını aratan nitelikte sözde Alevi görevliler iş yapmaktadır.

"Söylemler Aleviliğin geleneksel yapısından kopmakta, tüm cemevlerinde Sünni-Şii inancıyla bütünleşmeye giden bir yapı sergilenmektedir"

Söylemler, konuşmalar, tavırlar Aleviliğin -Bektaşiliğin geleneksel yapısından hızla kopmakta, hemen tüm cemevlerinde tek – tip bir yapının ötesinde Sünni İslam / Şii İslam inancıyla bütünleşmeye doğru giden bir yapı sergilenmektedir. 

Devletten, belediyelerden hak alma talepleri bugün büyük oranda boyut değiştirmiştir.

"Devletin, siyasetin içine girmediği Alevi - Bektaşi kurumu olmadığını düşünüyorum"      

Ben devletin, siyasetin içine girmediği Alevi-Bektaşi kurumu olmadığını düşünüyorum. Ya da çok az kalmıştır. Devletten şunu istiyoruz, bunu istiyoruz diye mücadele veren milyonların temsilcileri olan kurum başkanlarının çoğununun bugün devletten kişisel taleplerde bulundukları, siyasilerle kendi ikballeri için pazarlıklar yaptıkları, belediyenin kadrolu elamanı olmak için Aleviliğin değerlerini kullanarak bu yolu pazarlık malzemesi yaptıklarını artık çok iyi biliyoruz.

toplumsal.jpg
Aydın, Alevi kurumlarında gençlerin daha çok yer alması gerektiği görüşünde / Fotoğraf: Hacıbektaş Belediyesi

 

"Kimi kurum başkanları, Alevileri-Bektaşileri devlete, siyasete, belediyelere çok ucuza pazarlamışlardır"

Ben Alevi – Bektaşi kurumlarının hala önemine inanan birisi olarak bunları söylüyorum. Keşke ortada kurum ciddiyeti kalmış olsaydı.

Bugün Alevi – Bektaşi kurumlarının toplumsal ve kamuoyu etki değeri tükenmiştir.

Bunun önemli bir nedeni kurumların başında bulunanların halk katında inandırıcılıklarını kaybetmiş olmaları gelmektedir.

Kimi kurum başkanları Aleviliği – Bektaşiliği ve dolayısıyla Alevileri Bektaşileri devlete, siyasete, belediyelere çok ucuza pazarlamışlardır – pazarlamaya da davam etmektedirler. Buna sesini çıkarmayan Alevi – Bektaşi toplumu da bundan mesuldür.

"Alevilik Bektaşilik Araştırma Merkezi kurulmalı"

Peki sizin bundan sonrası için önerileriniz nelerdir?

Tüm bu anlattıklarım benim görüşlerimdir. Büyük karamsar bir tablo çıksa da bu bir son değildir. Ben kesinlikle karamsar değilim, yalnızca çok üzgünüm. Çünkü yapılması gerekenler yapılmıyor, buna üzülürüm.

Yapılması gerekenler şunlardır..

 Bilinçli, duyarlı, Alevi - Bektaşi Öğretisi'nin temel değerlerini bilen, okumuş, nitelikli genç beyinler kesinlikle kurumlara dâhil olmalıdır.

 Kurum yönetimleri çağdaş tüm kurumlarda olduğu gibi şeffaf olmalıdır, yeni üyelere açık olmalıdır, kendisini daraltan değil özellikle gençlere – kadınlara açan esnek yapıda olmalıdır.

 İnanç kurulları dedeler, babalar, dervişler, aşıklar, zakirler çağcıl, geleneği iyi bilen, Sünni – Şii etkilerden uzak, halkı kucaklayan, gelenekten gelen, ocağı – tekkesi belli insanlardan oluşmalıdır.

 Kesinlikle bir Alevilik Bektaşilik Araştırma Merkezi (Enstitüsü) kurulmalı, burada Alevilik Bektaşilik'le ilgili bilimsel çalışmalar yapılmalıdır.

 Halka doğru bilgileri verebilecek yetişmiş insanlar Alevi kurumlarında istihkam edilmelidir.

 Basın - yayın çağımızın olmazsa olmazıdır. Tüm Alevi-Bektaşi kurumları bu konuda sınıfta kalmıştır. Halkla ilişkileri iyi kuramayan kurumların bu topluma fazla bir faydaları olamaz.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU