Belarus’ta 9 Ağustos seçim sonuçlarının açıklanmasından sonra başlayan protesto gösterileri, on milyon nüfusa sahip bu ülkede neler oluyor sorusunun bütün dünyanın gündemine oturmasına neden olmuştur.
Binlerce insan, başkent Minsk sokaklarında diktatör Aleksandr Lukaşenko’ya karşı protesto gösterilerinde bulunmaktadır.
Belarus’un tek adam diktatörlüğüne dayalı rejimi, barışçıl bir şekilde yapılan protestoları şiddetle bastırmaya çalışmaktadır.
Protestocular, arabalarının kornalarını çalarak ve kırmızı şeritli beyaz muhalefet bayraklarını dalgalandırarak Lukaşenko’nun tek adam rejimine karşı barışçıl bir şekilde meydan okumaktadırlar.
Altmış beş yaşındaki Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko, Avrupa’nın en uzun süreli iş başında kalan diktatörü olarak bilinmektedir.
1994 yılından beri devlet başkanlığı görevini yürüten Lukaşenko, Belarus’u Sovyetler Birliği döneminde olduğu gibi otoriter bir rejimle idare etmektedir.
Lukaşenko, Sovyetler Birliği döneminde çiftlik yöneticisi olarak çalışmış biridir. Lukaşenko yönetimi, Avrupa’nın kalbinde var olan tek diktatörlük olarak nitelenmektedir.
Bütün medyayı kontrolüne alan, bütün muhaliflerini susturan Lukaşenko, tek adam rejimini devam ettirmek için toplum üzerinde büyük bir baskı yönetimi kurmuştur.
Ekonomik hayatın neredeyse tamamının devlet kontrolünde olduğu Belarus’ta ücretler düşük, yolsuzluk ise had safhadadır.
Lukaşenko ve çevresindekiler, bir hırsızlık ve talan çetesi olarak ülkeyi soymaktadırlar. Bütün tek adam rejimlerinde olduğu gibi Lukaşenko’da Belarus’u babasının çiftliği gibi kullanmaktadır.
Siyasi muhalifler tutuklanmakta ve büyük baskılara maruz kalmaktadırlar. Lukaşenko, bütün muhaliflerini hain olarak nitelediği gibi, protestocuları da terörist olarak yaftalamaktadır.
Belarus’un gizli polis servisi olan KGB, muhalifleri ve toplumu sindirmek için kullanılan en önemli araçtır.
Uluslararası kurumlar, Lukaşenko’nun yapmış olduğu hiçbir seçimi adil ve açık olarak değerlendirmemişlerdir.
Bütün diktatörler gibi Lukaşenko’da, kendisini istikrarın garantisi ve Belarus’u dış düşmanlara karşı koruyan milli lider olarak görmektedir.
Ülkeyi dış müdahalelerden korumak söylemini Lukaşenko, bütün diktatörler gibi sürekli olarak tekrar etmektedir.
2004 yılında yapılan referandumla iki dönem başkan seçilme sınırını ortadan kaldıran Lukaşenko, sınırsız olarak Belarus’u idare etme imtiyazını elinde tutmayı istemektedir.
Otoriteryanizmin kendi idare stili olduğunu itiraf eden, halk için halka rağmen Belarus’un otoriter yollarla kontrol altında tutulmasını söyleyen Lukaşenko, tek adam diktatörlüğünün bütün karakteristiklerini kendisinde toplamaktadır.
Lukaşenko dikatörlüğü, yirmi altı boyunca toplumda derin bir öfkenin ve korkunun oluşmasını sağlamıştır.
Seçim sonuçlarına hile karıştırılmasından öfke duyan halk, protestolarla artık korkmadığını göstermektedir.
Belarus protestoları, halkın artık tek adam rejimi karşısında sinmeyeceğini ve korkmayacağını göstermesi açısından önemlidir.
Polisin sert müdahalelerine karşı protestolarına ve direnişlerine devam eden Belaruslular, korku duvarını çoktan aşmışlardır. Protestolar, Lukaşenko diktatörlüğünün sandıktan sonra sokakta da kaybettiğini göstermektedir.
Polis ve güvenlik güçlerinin bütün sert müdahalelerine ve provokasyonlarına rağmen, Belarus’taki protestolar barışçıl bir şekilde sürmektedir.
Protesto gösterilerinin öncülüğünü kadınlar yapmaktadır. Traktör ve otobüs üreten BeIAZ fabrikasının işçileri, kadınların öncülük ettiği protesto gösterilerine Başkan Lukaşenko’ya "Terk et" (leave) çağrılarıyla destek vermektedirler.
Devlet televizyonu çalışanları bile tek adam rejimin sansür uygulamalarından ve yandaş medyanın yalanlarından bıktıklarını söylemekte, greve gideceklerini ifade ederek protestocuları desteklemektedirler.
Ülkede Lukaşenko rejimine karşı büyük bir genel grev dalgasının başlama ihtimali, çok büyük bir olasılıktır.
Fabrikaların büyük bölümünün devlete ait olduğu Belarus’ta bir genel grev dalgasının bütün hayatı felç edecek bir etkide bulunabileceğini öngörebiliriz.
Protestocular, seçimlerden yüzde seksen oy aldığını iddia eden Lukaşenko’nun yalanlarına inanmadıklarını ifade ederek (Do not lie, leave) istifa çağrısında bulunmaktadırlar.
Toplumun istifa taleplerine kulaklarını tıkayan Lukaşenko, Rusya’nın yardımıyla protestoları bastıracağını ve yüzeysel birtakım değişikliklerle iktidarda kalmanın yollarını aramaya çalışmaktadır.
Rusya, Belarus’taki protestolar karşısında ne yapacağını bilememekte, nasıl bir formülle Belarus’ta kendisine bağlı yeni bir rejim kuracağı konusunda bir politika henüz belirlemiş değildir.
Belarus halkı, seçim sonuçlarını protesto etmek için sokaklara dökülmesine rağmen, gösterileri idare eden ve halkın taleplerini bir politik programa dönüştüren bir liderlik ortada bulunmamaktadır.
Halk, sloganlarla taleplerini ortaya koymaktadır. Seçimlere muhalefetin adayı olarak katılan 37 yaşındaki Svetlana Tikhanovskaya, Litvanya’ya gitmiştir.
Svetlana Tikhanskaya’yı muhalefetin iki önemli kadın aktörü Veronika Tsepkalo ve Maria Kolesnikova da desteklemektedir.
Belarus’ta değişimin ve demokrasinin sembolü olarak bu üç kadının öne çıkması, büyük önem taşımaktadır.
Svetlana Tikhanovskaya, ülkede adil ve demokratik seçimlerin yeniden yapılması ve anayasal demokratik bir düzenin kurulması için normalleşme sürecine öncülük etme vaadinde bulunmuştur.
Svetlana Tikhanovskaya’nın toplumsal muhalefetin lideri olarak görülmediğini, onun toplumun değişim arzusunun sembolü olarak algılandığını ifade etmek lazımdır.
YouTuber olan kocası Sergei Tighanovsky’nin tutuklanmasından sonra Svetlana Tikhanovskaya, Lukaşenko’nun karşısına başkan adayı olarak çıkmıştır.
Bir ev hanımı ve anne olan Svetlana Tikhanovskaya’nın, Lukaşenko diktatörlüğüne karşı değişimin ve demokrasinin sembolü olarak görülmesi önemlidir.
Protestolar kendi içinden bir liderlik ve politik program ortaya koymadığı takdirde Rusya destekli Lukaşenko yönetiminin devrilmesi çok zor gözükmektedir.
Avrupa yanlısı ve Rusya karşıtı bir görüntü vermeme konusunda çok dikkatli olan protestocular ve politik muhalefet, Belarus’un birliğinin korunması fikrine vurgu yapmaktadırlar.
Belarus halkının şu anda üzerinde ortaklaştığı nokta, Lukaşenko’nun tek adam rejimin bir an önce bitmesidir.
Diktatör Lukaşenko’nun yirmi altı yıllık tek adam rejiminden sonra toplum, Belarus’un yeni bir başlangıç yapması ve beyaz bir sayfa açması için iyimser umutlara sahiptir.
Belarus halkı ne istiyor?
Belarus protestolarını anlamak için anahtar kavram özgürlüktür. Belarus’ta olmayan şey, demokrasi ve özgürlüktür.
Lukaşenko diktatörlüğü, yirmi altı yıldır demokrasi ve özgürlük adına hiçbir şey bırakmamış, toplumun bütün nefes alma kanallarını tıkamıştır.
Toplum, seçim sonuçlarını protesto etmenin ötesinde özgürlüğü ve demokrasiyi soluyacağı yeni bir sosyal ve siyasal iklimin oluşturulmasını talep etmektedir.
Başkent Minsk’in sokaklarına inen kitleler, bu sefer başaracaklarına ve tek adam diktatörlüğünden kurtulacaklarına inanmaktadırlar.
Belarus halkı ne istiyor?
Belarus halkı tek adam rejiminin sonlanmasını istiyor. Belarus halkı, seçimlerin özgür, adil ve şeffaf biçimde yapılarak barışçıl biçimde iktidarın değişmesini istiyor.
Tek adam rejimi devam ettiği sürece ülkede demokrasinin, özgürlüğün ve barışın gelmeyeceğine inanan Belaruslular, bu sefer hem Lukaşenko diktatörlüğüne, hem onu koruyan Rusya’ya karşı direniyorlar.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish