İstilacı yabancı türler başka bir koronavirüse neden olabilir mi?

Yabancı türler, gittikleri bölgeler ve yeni konakları açısından önemli bir "patojen kirliliği" kaynağı

Asya'ya özgü “katil eşekarılarının” bir süre önce Washington'da görüldüğü ortaya çıkmıştı (Pixabay)

Dünya genelinde çalışan bir araştırma ekibinin yeni incelemesi, istilacı yabancı türlerin ortaya çıkan bulaşıcı hastalıklarla ilgili tehlikeyi artırdığı uyarısında bulunuyor.

Yabancı türler (hayvanlar, bitkiler ve mikroplar) insanlar tarafından kasten veya kaza sonucu, doğal olarak görülmedikleri bölgelere götürülen egzotik türleri oluşturuyor. Birçoğu, yeni konumlarında gelişip çevre, insan sağlığı ve ekonomi açısından zararlı sonuçlara yol açabiliyor.

The Independent'ın imtiyaz sahibi Evgeny Lebedev tarafından başlatılan Yaban Hayatı Ticaretini Durdurun (Stop The Wildlife Trade) kampanyası, yüksek risk taşıyan yaban hayatı pazarlarının sonlandırılması ve gelecekte pandemilerle karşılaşma ihtimalimizi azaltmak için yasadışı yabani hayvan ticaretini düzenlemeye yönelik uluslararası bir girişim çağrısında bulunuyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Dünya genelinde 6 kıtada 13 ülkeden araştırmacıların yürüttüğü yeni çalışma, günümüzde dünya genelinde listelenmiş 18 binden fazla istilacı yabancı türün bulunduğunu ve bu sayının hızla arttığını ortaya koyuyor. Çalışma geçen hafta Biological Reviews adlı akademik dergide yayımlandı.

Rhode Island Üniversitesi'nde biyolojik istila ve ekolojik restorasyon üzerine çalışan ve küresel çaplı araştırma ekibinin bir parçası olan Profesör Laura Meyerson, söz konusu sayının muhtemelen çok daha yüksek olduğunu belirtiyor.

The Independent'a konuşan Profesör Meyerson şunları söylüyor:

Bunlar bizim tespit edip kaydettiklerimiz.

Ancak bir yere götürülen ve oraya yerleşen ama bizim fark bile edemediğimiz pek çok tür var. Bunların en bariz örnekleri de hayli zararlı olabilen bakteriler, virüsler ve mantarlardır.

Gerçekten de orada olduklarını anlamamız uzun zaman alıyor. Biyolojik çeşitlilik öylesine büyük ki bazılarının henüz ismini bile bilmiyoruz. Bir sınıflandırma uzmanı değilseniz, o bölgeye dışarıdan getirildiğini fark edemeyebileceğiniz, yerli türlere çok benzeyen egzotik türler de var.

Koronavirüs pandemisi, zoonotik hastalıkların (yani hayvanlar ve insanlar arasında “sıçrayabilen” virüslerin) taşıdığı risklerin son derece farkında olmamızı sağladı.

Bulgulara göre yabancı türler, virüsler ve bakterilerde görüldüğü üzere yeni konakları ve gittikleri bölgeler açısından önemli bir "patojen kirliliği" kaynağı oluyor.

Yürütülen çalışma, “yabancı patojenlerin... ve bunlarla bağlantılı olarak ortaya çıkan bulaşıcı hastalıkların biyoçeşitlilik ve ekosistemler üzerindeki etkileri hakkında çok az şey bilindiği” uyarısında bulunuyor.

Profesör Meyerson şunları söylüyor:

Yasadışı yaban hayatı ticareti yoluyla olsun, evcil hayvan temin etmek şeklinde olsun hayvanları alıp getirdiğinizde, bu canlıların zoonotik olabilecek ya da diğer hayvanlara yayılabilecek bazı patojenler taşıma olasılığı çok yüksektir.

Sadece hayvandan insana değil, aynı zamanda hem yaban hayatı hem de tarım için sorun teşkil eden hayvandan hayvana bulaşan hastalıklar olabilir.

Tüm bunlar biyogüvenlik meselesidir.

Çalışmada verilen örneklerden birini kaplan sivrisineği oluşturuyor. Kaplan sivrisinekleri, bilindik bir vektördür (bu kavram epidemiyolojide bulaşıcı patojen taşıyan ve aktaran canlılar için kullanılıyor).

Zika, chikungunya ve dang virüslerini taşıyan bu sivrisinekler ilk kez 2019'da Vermont'ta kaydedilmişti. (Halk sağlığı yetkilileri, bulunan sivrisineklerin bu virüsleri taşımadığını ve Vermont'un elverişsiz ikliminin muhtemelen hepsinin kökünü kazıyacağını söylemişti.)

Biyolojik istilaların insan refahı üzerinde geniş çaplı etkileri oluyor. Doğu Afrika'da Victoria Gölü'nü kaplayan su sümbülü istilası, balıkçılığın terk edilmesine ve göçe yol açmıştı.

İstilacı omurgasız taraklı denizanaları, ağları tıkayarak Karadeniz'de yer yer hamsi balıkçılığının terk edilmesine neden olmuştu. ABD'nin güneybatısındaki Tamarix'te yaşanan çalı istilasıysa, tarım arazilerini bozarak bazı bölgelerin terk edilmesine sebebiyet vermişti.

Doğu Akdeniz'de zehirli balıkların balıkçıları yaralamasında görüldüğü üzere istilacı türler insan güvenliği açısından da endişe kaynağı.

2017 tarihli bir analize göre, dünya genelinde nesli tükenen hayvanların üçte birinde ve nesli tükenen bitkilerin 4'te birinde yabancı türlerin etkisi var.

ABD, Birleşik Krallık, Avustralya, Güney Afrika, Hindistan ve Brezilya'da egzotik türlerin yılda neden olduğu çevresel kaybın 100 milyar dolar'dan (yaklaşık 686 milyar TL) fazlasına karşılık geldiği tahmin ediliyor.

Adalar ve kıyı bölgeleri, istila açısından sıcak noktaları oluşturuyor. En çok etkilenen bölgelerse Hawaii Adaları, Yeni Zelanda'nın Kuzey Adası ve Endonezya'nın Küçük Sunda Adaları.

Yeni Zelanda'da yırtıcı memeliler, yerli memeli yırtıcılarla karşılaşmaksızın evrimleşen saf, yerli kuş türlerinin sayısını etkiledi.

Raporda ayrıca, kıyı şeritlerinin ve adaların bu durumdan etkilenen tek bölgeler olmadığı belirtilerek, “En izole ve en iyi idare edilen koruma alanları bile istilacı yabancı türlerin baskısı altında" deniyor.

Kentsel alanlar da kısmen ticaret ve bahçecilik yoluyla yayılan yabancı bitki türlerinin sık görüldüğü yerler.

İnsan nüfusunun yoğun olduğu zengin bölgeler, en yerleşik yabancı türler için dayanak oluşturuyor. Örneğin kıtasal bölgeler arasında Florida, Birmanya pitonu da dahil olmak üzere yabancı türlerin en çok görüldüğü noktalardan biri. En yerleşik yabancı balık türleri Colorado (100 tür) ve Mississippi (73) nehir yataklarında bulunuyor.
 


Yeni bölgelerdeki istilacı yabancı türlerin sayısı çeşitli yollarla artarken, küresel ticaret, seyahat ve iklim krizi bu süreçte önemli rol oynuyor.

Av hayvanlarının ve spor amaçlı temin edilen balıkların avlanmasında görüldüğü gibi bazı türlerin kasten serbest bırakıldığı da oluyor.

Bir diğer büyüyen tehditse, nadir ve egzotik evcil hayvanlara yönelik yoğun ilgi. Avrupa'da tahminen 54 milyon süs kuşu, 28 milyon küçük memeli ve 14 milyon akvaryum balığının yanı sıra evcil hayvan olarak tutulan 9 milyon sürüngen bulunuyor.

Araştırmacılar, “Bu türlerin çoğu, özellikle gelecekteki iklim senaryolarına bakıldığında tutuldukları alanın dışında kök salabilir” sonucuna varıyor.

Esaret altında tutulan vahşi hayvanlar başta olmak üzere bu evcil hayvanlar aynı zamanda hastalık taşıyıcı vektörler de olabiliyor.

Fakat barındırdıkları risklere rağmen parazit taşıyabilen canlı türlerin internet üzerinden satışı hâlâ büyük ölçüde düzenlenmiş değil ve herkesin bildiği üzere takipleri hayli zor.

Ticaret de istilacı türlerin hareketini kolaylaştırırken "yeni bölgelere götürülen ağaç öldüren böcekleri ve patojenlerde yaşanan patlamanın ormanlar üzerinde büyük etkileri oluyor".

(Tıpkı yakın zamanda Washington eyaletinde Asya'ya özgü “katil eşekarılarının” bulunmasında şüphelenildiği gibi) başka istilacı türler de yük uçakları ve konteyner gemileriyle “otostop” yapıyor.

Biyolojik olarak bozunmayan plastiklerde son yıllarda görülen çarpıcı artış da bu sürece katkıda bulunurken, söz konusu maddeler organizmaların okyanusları geçmesinde "sal" işlevi görüyor. Tsunamiler, kasırgalar, muson yağmurları ve tayfunların okyanuslara sürüklediği plastikler, iklimsel sonuçlar nedeniyle hem boyut hem de yol açtığı vahşet açısından gitgide daha etkili oluyor.

Milyonlarca yıldır doğal olarak türleri okyanuslara taşıyan ve biyolojik olarak parçalanabilen ağaç ve köklerle karşılaştırıldığında “plastikler onlarca yıl dayanabilecek sallar yaratıyor, daha fazla türün daha uzun mesafelere ve daha fazla sayıda taşınmasını mümkün kılıyor”.

Daha yüksek sıcaklıklar türlerin daha önce elverişsiz bulabilecekleri bölgelerde artık gelişmesine imkan tanıdığı için iklimsel acil durum mevcut sorunu daha da şiddetlendiriyor.

Kuzey Buz Denizi'nin ısınması, Atlantik ve Pasifik okyanusları arasındaki tür akışında artış anlamına geliyor.

Çalışmaya göre, daha önce “deniz yoluyla gerçekleşen biyolojik istilaların son sınırı” olarak tanımlanan Antarktika'daysa yeni tesisler ve turizmin neden olduğu, artan gemi trafiğinin de eşlik ettiği bir ivme görülüyor.

Bazı çevreciler, iklim krizinin tehdit ettiği bazı türlerin hayatta kalmak için yeni bölgelere taşınması gerektiğini savunuyor. Araştırma ekibinin çalışmasıysa, potansiyel olarak yabancı tür istilalarını harekete geçirme ihtimali taşıdığı gerekçesiyle bu stratejinin “dikkatle değerlendirilmesi” gerektiğini ortaya koyuyor.

Çalışmaya göre bu durum baş etmesi güç muazzam bir sorun olmakla birlikte ulusal biyogüvenlik programlarının ve uluslararası işbirliğinin hızlandırılmasını gerektiriyor.

X-ışını makineleri ve dedektör köpekler dahil olmak üzere daha sıkı sınır kontrollerinin bir etkisi olabilir. Bu tür önlemler Yeni Zelanda'ya giren istilacı bitkisel mantar patojenlerinde azalmaya yol açmıştı.

Yaban hayatına odaklanacak daha fazla sınır görevlisinin işe alınıp eğitilmesinin ve yeni teknolojilerin hayata geçirilmesinin de etkisi olacaktır.

Bu konuda bazı ülkeler diğerlerine kıyasla daha başarılı oldu. Araştırmacılar örneğin Avustralya ve Yeni Zelanda'da biyogüvenliğin ulusal bir öncelik olduğunu, giderek artan sayıda adalarda bulunan sıçanların ve kedilerin ortadan kaldırılmasında ve kıtasal alanlarda yabani otların biyolojik kontrolünün sağlanmasında sonuç alındığını belirtiyor.

Bununla birlikte bazı bölgelerde istilalar ya çok az dikkat çekiyor ya da çok az finansman alıyor.

Profesör Meyerson geçen yıl Trump yönetiminin Ulusal İşgalci Türler Konseyi'nin (NISC) bütçesini yüzde 50 oranında azalttığına dikkati çekiyor. Meyerson, "istilaların yılda 100 milyar dolar hasara neden olduğundan haberdarken" 1 milyon dolar olduğu belirtilen yıllık bütçenin küçük bir meblağ olduğunu ifade ediyor.

Profesör, istilacı tür tehdidinin politika ve finansal kaynaklar bakımından “bir biyogüvenlik sorunu” seviyesine yükseltilmesi gerektiğini belirtiyor.

Bize yüz milyonlarca dolar'a mal oluyor ve sağlığımıza zarar veriyor.

Kovid-19, bir istilacı tür sorunudur. Ne yapacağımızı biliyorduk ve yapmadık.

 

 

https://www.independent.co.uk/environment

Independent Türkçe için çeviren: Noyan Öztürk

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU