Irkçılığı ayakta tutan kurumlar bir iki "çürük elmanın" atılmasıyla durdurulamaz

Karşımızda sinsi, tehlikeli ve her yere sirayet etmiş bir canavar var. Sosyal medyada ve haberlerde münferit hadiselere dikkat çekildiğini görüyoruz ama meselenin kökeninde yatan neden daha nadir tartışma konusu oluyor

Siyahi George Floyd'un polis gözaltısı sırasında öldürülmesine tepki için başlayan gösteriler ABD'nin dört bir yanına yayıldı (AP)

New York'un Central Park'ında kendisinden "köpeği tasmalı tutma" kuralına uymasını kibarca rica eden Afro-Amerikalı kuş gözlemcisini polis çağırmakla tehdit eden antisosyal köpek bakıcısının yaptıkları, bu hadiseyi takiben yaşananlar nedeniyle önemsiz olaylar kümesine düştü.

Ne yazık, zira bu olaydan ve özellikle de verilen tepkilerden çıkarılacak dersler var.

Kuş gözlemcisi Christian Cooper'ın bir Afro-Amerikalı olarak polisin olası müdahalesi karşısında hissedebileceği gerçek korkudan faydalanmaya kalkan Amy Cooper, bu çirkin davranışının bedelini ödedi.

Finansal hizmet grubu Franklin Templeton'da sigorta yatırım uzmanı olarak çalışan Amy Cooper, sergilediği eylemin sonucunda kendini aniden Büyük Buhran'dan bu yana ABD'nin en ürpertici iş piyasalarından birine atılmış halde buldu.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Şirket göstermelik açıklamasında, "Dün Central Park'ta yaşanan hadiseye dair gerçekleştirdiğimiz iç tahkikatın ardından an itibarıyla ilgili çalışanın işine son verme kararı aldık. Franklin Templeton'da ırkçılığın hiçbir şekline müsamaha göstermiyoruz" ifadelerini kullandı.

Bu süreçte meselenin sorumluluğunu da üstünden atmış oldu. Çürük elmadan kurtulduk, şimdi devam edelim. Önümüzdeki çeyreğin kâr-zarar hesabı gelinceye kadar şimdilik burada görülecek bir şey yok.

Peki bu gerçekten kabul edilebilir mi?

Hayır, edilemez.

Franklin Templeton örneğine bakacak olursanız, derisinin rengi yüzünden dışarıda bırakılanlar için Amerikan rüyasının neden kabusa dönüştüğünü kısmen göreceksiniz.

Şirketin internet sitesindeki listede yer alan 17 müdür ve yetkilinin 15'i beyazken içlerinde bir tane bile Afro-Amerikalı bulunmuyor.

Mantranın da söylediği üzere sıkı çalışırsanız iş hayatında yükselebilirsiniz.

İnternet sitesinden görüldüğü kadarıyla New York Menkul Kıymetler Borsası'nda (NYSE) yer alan halka açık bir şirket olan Franklin Templeton'da yükselmenin en iyi yolu, görünüşe bakılırsa kurucu Johnson ailesinin bir ferdi olmaktan geçiyor.

Ne var ki aile bağları sayesinde bu kadar kolay yükselemeyeceğiniz şirketlerde de sorunlar yaşanıyor.

Havalı ve pahalı bir üniversiteden mezun olun, Wall Street'te ya da büyük ve profesyonel hizmet şirketlerinden birinde bir iki tur atın ve doğru insanlardan oluşan bir çevre edinin. Kurumsal Amerika'da yükselmek istiyorsanız en iyi seçeneğiniz bu.

Bu çok fazla kişiyi, özellikle de azınlık kökenlileri dışarıda bırakan bir yol.

Bazen filmlere bile konu olan istisnalara dair koparılan o büyük yaygara, bu kişilerin ne kadar da sıradışı olduklarına dikkat çekmekten başka bir şeye hizmet etmiyor.

Bu durumun silahsız ve kelepçeli George Floyd'un nefes alamazken boynuna diziyle bastıran Minneapolis polis memuru tarafından öldürülmesi sonucu ABD'deki büyük şehirlerin alev alev yanmasıyla ne ilgisi var? Onları da kurumsal ırkçılık besliyor.
 


Irkçı davranışlara dair münferit vakaların filme alındığını, sosyal medyada gündeme getirildiğini ve haberlere konu edildiğini görüyor olsak da meselenin kökeninde yatan neden çok daha nadir tartışma konusu yapılıyor.

Aynısı ABD'nin büyük şirketleri ve siyasi kurumlarının yanı sıra emniyet güçleri için de geçerli. Bu süreç saydıklarımdan ilkinde sinsice işleyebiliyor. Azınlıkları öldürmek yerine onları işe alıyor ya da görmezden geliyorlar.

Fakat her şey zehirli bir karışımda bir araya geliyor.

En belirgin ve en göze çarpan örnek ABD Ulusal Futbol Ligi'nde (NFL) görülebiliyor: Ülkenin başlıca spor liginde (büyük ölçüde) liyakate göre belirlenen oyun sahasındakilerin yüzde 70'ini Afro-Amerikalılar oluştursa da azınlık mensubu yalnızca 4 başantrenör bulunuyor ve bu lig son derece iyi bir oyun kurucuyu polis vahşetini protesto ettiği gerekçesiyle kiralamayı reddetti. O kişinin ismini duymuş olabilirsiniz. Adı Colin Kaepernick.

Kurumsal ırkçılık sinsi, tehlikeli ve her yere sirayet etmiş durumda.

Onu filmlerde görmezsiniz. Eğer sizin başınıza gelmiyorsa bu işi yalnızca istatistiklerde ya da yıllık raporlarında ırkçılığa tahammül etmediklerini söyleyen dev şirketlere ait küçük biyografilerin üstünde yer alan resimlerin siyah-beyaz doğasında görebilirsiniz.

Kurumsal ırkçılıkla mücadele bilhassa bu ifade genelde olduğu gibi kabul edilmediği için; sadece bu kelimeyi ağza almanızın bile bu ifadeyle birlikte anabileceğiniz kuruluşların parayla tuttuğu halkla ilişkiler işbirlikçilerinden burnu havada "Bu ne cüret" yanıtı gelmesine neden olacağı için hayli güç.

Söyleyecekleri şey "Biz ırkçılıktan tiksiniyoruz" olacaktır. Tabi, tabi...

Kurumsal ırkçılıkla mücadele zor iş ve politikacıların yeniden seçilmek için aday olduklarında işaret etmek istedikleri türden sonuçlar vermesi pek olası değil, en azından hızlı bir şekilde. Bu durum genelde sorunun bir parçası oldukları için bağışçıların dikkatini celbetmiyor.

Bu nedenle de kendini hala "özgür dünyanın lideri" diye tanımlamaktan hoşlanan bir ülkeden çıkarak son günlerde dünya televizyonlarını kaplayan sahneler muhtemelen tekerrür edecek.

 

 

https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Ata Türkoğlu

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU