Dağlarımızdan fışkıran şifa kaynakları; pancarlar

M. Xalid Sadînî Independent Türkçe için yazdı

"Geç gelen bir bahar asla aldatmaz" der bir Çin atasözü.

Gerçi bu son aylarda Çin ile ve Çinlilerle aramız pek hoş değil, ne de olsa koronavirüs oralardan buralara geldi ve şimdi üzerine yazmak istediğim bahar mevsimini neredeyse hiç yaşayamadık bu sene.

Sanıyorum ki kışın en şiddetli yaşandığı yerlerde baharın tadı ve değeri bilinir.

Zira her tarafın karla kaplanmadığı, karın kalınlığının bir daha asla buralardan kalkmaz hissine sebep olmadığı, kışın en soğuk günlerinde, karın çok yağdığı anlarda, birçok dağ tepe ve bayırın kardan kaybolduğu anları görmeyenler baharın ılık kokusunu, cıvıl cıvıl renklerini ne bilsinler ki?

Bu ülkede kışın en şiddetli olduğu yerlerden biri de memleketim Hakkari ve şimdi yaşamakta olduğum Van illeridir.

Onun içinde baharın gelişi, bizim buralarda daha yoğun bir sevinç ve coşkuya sebep olur. 

Buralara bahar biraz geç gelir; ama çok güzel gelir.

Büyük şehirlerde yaşayanlar ile geldikleri küçük şehir ve köyleri ile irtibatı olmayan insanların asla bilemeyeceği güzellikler vardır bizim baharımızda.

Sadece bir mevsimsel dönüşüm değildir baharımız.

Çiçeklerin açması, ağaçların çiçeklenmesi ve meyveye durmasının çok ötesinde bir bereketle gelir bize bahar. 

Tabiatla ilişkinin en yoğun yaşandığı Hakkari, Van, Şırnak vb. gibi yerlerde ilk baharda çıkan pancarlar, birer şifa kaynağı olduğu gibi fakir fukaranın da geçim vesilesidir.

Maddi durumu iyi olmayan birçok insan bu pancarları topladıktan sonra kurutarak veya salamurasını yaparak önemli bir zahireye sahip olur.

Ama hem becerikli ve hem de ticaretten anlayan insanlar ise ilkbaharın gelişi ile birlikte dağlara çıkar ve neredeyse üç ay boyunca dağdan topladıkları pancarları satarak aile bütçelerine ciddi bir katkı sahibi olurlar.

Aile kalabalık ise bir kısmı dağa çıkıp pancar toplarken diğer biri şehirde o pancarları satar.

Görebildiğim kadar Hakkari ve Van'da kayda değer bir sektör haline gelmiş.

Bunun için özellikle Van'da köy pazarı denilen yerde çok fazla insan çalışıyordu.

Ayrıca hemen hemen her mahalle bakalından manavına kadar birçok yerde bu pancarlar satılmaktadır.

Gerçi bu seneki korona belasından dolayı daha az olabilir ama yine de var.

Hakkari'de, pancarcılık dışında başka işler ile de uğraşan bir adam tutuklanır.

Hesabında kılık kıyafeti ile pek uyumlu olmayan yüklü miktarda bir para vardır.

Hakim bu meblağın nereden geldiğini sorgular.

Adam hakime; "Efendim bu paranın hepsini pancardan kazandım" der.

Hakim inanmaz; "Bu kadar parayı uşkundan kazanamazsın" deyince de adam; "Sayın hakimim, sadece uşkun değil ki, bunun lüşü var, karisi var, hegedanı var" diyerek bir sürü pancar ismi sayar. 

Bu hikaye buralarda dilden dile anlatılır.

Gerçi hikayenin kahramanı olan adamın başka işleri de vardı, doğru, ama pancar işini ciddiyetle yapanlar kısa bir zamanda iyi bir para kazanırlar.

Bu otların bir kısmını sizin için de izah edeyim.   

Karın ilk kalkmasıyla birlikte köyün içinde özelliklede ceviz ve diğer ağaçların dibinde Alo adında bir pancar çıkmaya başlar.

'Alo'nun tadını anlatmaya muktedir değilim; ama ıspanak gibi pişirilir ve yumurtalı yenilice tadına doyum olmaz.

Sonra karlar yavaş yavaş erirken dağların etekleri açılmaya başlar.

İşte o zaman kereng ya da Türkçe ismi ile kenger zamanıdır.
 


Kengerin çok değişik yemekleri yapılır. Ama ne yapılacaksa önce haşlanmalı ve ondan sonra ayran aşına katılıp ayran çorbası; bulgura katılıp kengerli bulgur pilavı ki bulgurun içindeki kengerler kavurma gibi gelir insanın ağzına.

Yumurtalı kenger kavurması ise başlı başına bir lezzet ve enerji deposudur.

Hakkarililerin "Stirk" dediğine Vanlılar "Çiriş" diyorlar.
 


Kavurması fena olmasa da asıl yenilme yeri bulgur pilavı ve Vanlıların en meşhur yemeği Keledoş'tur. Hakikaten farklı bir aroması var.

Mendê, Mendik veya buraya gelen Türk kökenli memurların daha sonrada bu bölgede görev yaptığına dair şahitlik edecekmişçesine adına "Mendo" dedikleri ot.

Harikulade aroması ve tadı olan bu güzel ot bahar aylarının en çok toplanan pancarlarından biridir.
 


Çok değişik yerlerde kullanılır. Ama her şeyden önce mümkünse "avelorik" yani "lorik suyu"nda haşlanır.

Şimdi bu "avelork" nedir diyeceklere, kısaca şöyle izah edeyim;

Avelork, süt peynir için mayalanır. Mayalanan süt bir süre bekletilir ve peynir alınır. Geriye kalan sarı su "avelork"tur.

Eğer o da kaynatılırsa üzerine böyle yumak yumak beyaz peynirimsi bir şey çıkar. İşte bunun ismi Lorik'tir. Ve Lorke lorke şarkısı da buradan türetilmiştir.

Mendê, bu suyun içinde iyice haşlandıktan sonra peynire katılır. Ama eğer peynire katılmayacaksa, ayran aşından bulgur ve pirinç pilavına kadar birçok yemekte yenilebildiği gibi kavurması da yapılır.

Yumurtalı ya da yumurtasız haliyle de çok hoş bir aperatiftir. Özellikle bu Mendê'nin salamurası da yapılır ve kış aylarına saklanır.

Siyabo pancarı, belli bir yükseklikte ve taşlık olmayan topraklı yamaçlarda olur. Yukarıda izah ettiğim "avelork" ile haşlandıktan sonra, Mendê gibi değişik şekillerde kullanılır.
 


Salamurası da yapılır ve kışlarımızın en besleyici kahvaltılıklarından biridir.

Ayrıca son yıllarda bazı kahvaltı salonları da Siyabo'nun kavurmasını yapıyorlar. Bu da özellikle dışarıdan gelen insanların fazlasıyla ilgisine mazhar oluyor.

Rêvas, Türkçe ismi ile Uşkun veya Işkın son yıllarda batıda bile ünlenen bir başka pancardır. Biz sadece onun çiğ halini yiyoruz.
 


Dağ Muzu diye ünlenmiş ve diyabete iyi geldiği tespit edilmiştir. Dağın kumluk alanlarında, yükseklerde oluyor.

Ekşimsi bir tadı var. İstanbul ve Ankara başta olmak üzere hemen her tarafa götürülüyor ve gerçekten çok seviliyor.

Tolik, ekşimsi bir tadı olan Tolik'in ilaç olarak kullanıldığını bende görmüşüm. Özellikle midesinde kurtçuk olan çocuklara verilir ve ertesi gün etkisi görülür.

Çavşînk ve Guhbizink iki ayrı pancardır ve ikisi de pilavlara katılır. Karî ise, baharın toplanır, kurutulur ve kışın ekşimsi yemeklerden pilavlara kadar birçok yemeğe katılır. 

Heliz'in  iki çeşidi var. Hayvanlar için olanı çok acı, ama insanların da yiyebildiği ise daha ince, nazik ve tatlıdır.

Van'da Heliz'e "Cağ" deniyor. Yemeklere konuluyor.

Kivark, mantardır; tabii olarak bizdeki mantar dağ mantarıdır ve ızgarası da kavurması da harikuladedir. İnsan yemeğe doyamıyor.
 


Bütün bu otlar yemekte et gibidir. Gerçekten de çoğunda et tadı bile var.

Kurat, bîk, hegedan, soryaz/çurîn, catir, pûng, gezing ve daha benim ismini bilmediğim çok fazla pancar vardır.

Bunların hepsinin izahını başka bir çalışmaya bırakalım.

Ancak benim kişisel kanaatim bu pancarlar, bu bölgenin insanlarının bağışıklık sistemini güçlü tutuyor.

Koronavirüse karşı güçlü bir bağışıklık sisteminin ne kadar önemli olduğunu her gün uzmanlar değişik medya kanallarında açıklamalar yapıyorlar.

Bundan dolayı da bir an önce en azından kırsal yerlerde bu sokağa çıkma yasakları kalkmalı ve insanlarımız pancarların zamanı geçmeden toplayabilmelidirler...

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.  

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU