Emin Maluf'un limanları, Cengiz Çandar'ın şehirleri var. Benim de şehirlerim var. Ben şehirlerimin hepsini burada zaman içerisinde yazmayı düşünüyorum.
Bugün bu şehirlerimden birini size tanıtmak istiyorum: Irak Kürdistan Bölgesi'nin Duhok şehrini...
Hollanda Belediyeler Birliği (VNG) tarafından her sene düzenlenen ödüllü bir yarışma var imiş ve ben de tesadüfen dün akşam haberdar oldum böyle bir yarışma ve ödülden.
Meğerse dünyada çok kültürlü, çok dinli ve çok dilli insanların birlikte yaşayabildiği kentler sıralanmış ve bunlardan 35 kent için son kriterler değerlendiriliyormuş.
Bu bir yarışma biçiminde düzenlenmiş. Adaylar şehirlerinin özelliklerini ilgili komisyona sunuyor ve komisyon da kriterlerine en uygun şehri ödüllendiriyor.
Şahsen diğer aday şehirleri bilmiyorum. Hatta dünyanın çok fazla kentini de bilmiyorum. Ancak bu aday şehirlerden biri olan Duhok'u biliyorum.
Bu şehrin, içinde hırsızlığın hiç olmadığı, değişik dinlerin ve dillerin birlikte barış ve huzurla yaşadığı bir kent olduğunu; en az beş çeşit, bir milyondan fazla mülteciye ev sahipliği yaptığını biliyorum ve buna şahidim.
Oradaki yaşamı izah etmeden önce coğrafi konumuna ve tarihine kısaca bir göz atalım beraber.
Duhok genel anlamda Musul'un kuzeyi, Hakkari'nin güneyi, Erbil'in batısı ve Şırnak'ın doğusunun tam ortasında; Zaxo, Amêdiye, Şeyhan, Akre ve Sêmêlê ilçeleri ve köyleri...
Duhok şehir merkezi ve köyleri ile beraber kesin olmayan bir tahminle 1 milyon 250 bin yerleşik nüfusu olan vilayettir.
Bu yerleşik nüfusun dışında Türkiye, Irak ve Suriye'den gelen mültecilerle iki buçuk milyona yakın bir nüfusa ev sahipliği yapmaktadır.
Kent merkezi batıdan doğuya doğru bir sıradağ gibi gelen Çiyayê Spirêz'in güneyi ile uzunluğu 50 kilometre ve yüksekliği şehirden bin metre yüksek olan, şehrin güneyindeki Zawa Dağı'nın kuzeyindeki vadidedir.
Bu iki dağın oluşturduğu genişliği 7-10 kilometre arasında değişen vadinin tamamına yerleşmiş, yatay mimarinin egemen olduğu yemyeşil ve tertemiz bir şehirdir.
Duhok'un kuzeyinden geçen sıradağ olan Spîrêz kentin tam ortasında bıçakla yarılmış gibi ve kuzeye doğru bir başka vadi oluşmuş. Bu vadinin adı Geliyê Duhokê yani Duhok Vadisi’dir.
Şehrin tam ortasından geçen bu vadi, şehre doğal bir güzellik ve ferahlık veriyor.
Şimdi o nehrin şehir merkezinden bir kilometre yukarıda önü kesilmiş ve büyük bir baraj oluşturulmuş. Buna Sedda Duhokê yani Duhok Barajı diyorlar.
Bu baraj, hem sulama ve hem de içme suyu açısından şehrin hayat kaynağıdır. Şehirden yukarıya doğru bütün vadi eğlence merkezi olmuş.
Barajın etrafındaki köyler doğal bir deniz manzarasına sahip olmuşlar. Buralarda çok lüks ve güzel evler yapılıyor.
Kent merkezi olan Duhok ve birkaç ilçesinde çok eskilere dayanan tarihi kalıntılar, mağara, oyma taşlar, harabeler, bin yılla tarihlenen kiliseler, camiler ve havralar olmasına rağmen 1969 yılına kadar Musul'a bağlı küçük bir ilçe merkeziydi.
Bu bölge Osmanlı kaynaklarında da adı çokça geçen, meşhur Şeyhul-İslam Ebus-Suud Efendi'nin de memleketi olan İmadiyye ile daha maruftur.
Çünkü İmadiyye (Kürtçesi ile Amêdiye) Bahdinan Beyliği'nin başkentiydi. Beyliğin sınırları da yukarıda yazdığım bugünkü Duhok vilayetinin sınırları ile aynı idi. Şimdi Amêdiye, Duhok'un bir ilçesidir.
Amêdiye kazasının bir kale şehir gibi bir dağın üstünde diğer dağlarla çevrili olması eski zamanların savunma stratejisine uygun olsa da son yüzyıldaki şehir gelişme stratejisine uygun değildi.
Ayrıca Amêdiye ve çevresi son yüzyıldır her zaman Peşmergenin kontrolünde veya etkisindeydi.
Muhtemelen bundan dolayı Irak Hükümeti tarihi Amêdiye kazasını il merkezi yapmaktansa, Musul'a daha yakın olan Duhok'u 1969 yılında il merkezi haline getirdi ve bütün Bahdinan bölgesini oraya bağladı.
Böylece kısmen daha eski tarihlere dayanan Zaxo, Amediye ve Akrê'nin de bağlandığı geniş bir vilayet oldu Duhok.
Duhok, il merkezi olduktan sonra yaklaşık yirmi yıl boyunca çok yavaş gelişti. Ancak 1991 intifadasından sonra, Habur Sınır Kapısı ile Irak'ın en önemli ithalat kapısı oldu.
Gerçi birkaç yıl dahi olsa Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ile Kürdistan Yurtseverler Birliği (YNK) arasındaki Bırakujî diye nitelendirilen Kardeş Kavgası bütün diğer şehirler gibi Duhok'u da olumsuz etkiledi.
Ancak gelişme şartlarının olumlu olmasından dolayı özellikle 2003 yılından sonra çok hızla gelişti ve nüfusu kat kat büyüdü.
Duhok vilayetinin birçok ilçe merkezi, kaza, kasaba ve köyünde değişik topluluklar yaşıyor.
Kahir ekseriyeti Kürt olan bu yerlerde Asurî, Keldanî ve Ermenîler birlikte barış içinde yaşıyorlar.
Gerçi bu azınlıkların nüfusu binlerle ifade edilebilecek kadar azdır. Ancak bu azlıklarına rağmen görünürlükleri nüfuslarından çok daha fazladır.
Ermeni, Asurî ve Keldanilerin kilise, manastır ve okulları vardır. İsterlerse Müslüman Kürtlerin çoğunlukta oldukları okullara gitmezler ve kendi dillerinde eğitimlerini alabilirler.
Onların okulları da diğer çoğunluğun istifade ettiği haklardan yararlanabilir. Okul için bina, öğretim için öğretmen ve eğitim için gerekli bütün diğer gereçler hükümet tarafından sağlanır.
Kendileri Kürt olmalarına rağmen Yezidiler de istedikleri kadar bu türden pozitif haklardan yararlanabiliyor.
Gayrimüslimlerin mezhebi farklılıklarına da itina gösterilir. Eğer Protestan, Katolik veya başka mezheplerden iseler hepsine dinlerini istedikleri gibi yaşama hakkı vardır. Ayrı kiliseleri ve ayrı okulları dahi olabiliyor.
Bütün samimiyetimle söyleyebilirim ki gayrimüslim azınlıklar, Müslümanlardan daha çok değer görüyorlar.
Bunun sebebi de yönetimin gerçek anlamda laik ve seküler olmasıdır.
Duhok ve çevresinde Kürtçe, Arapça, Aramice, Ermenice ve Türkçe konuşulur. Burada yaşayan herkes en az iki dil bilir, bazıları üçünü, kimi okuryazarlar ise bu dillerin tamamını bilir.
Duhok vilayetinde hükümet memurluğu akraba ve particilikten ziyade liyakat esası ile verilir.
Birkaç yıl öncesine kadar Varkes Moses Sarkisyan adında bir adam uzun yıllar Duhok Milli Eğitim Müdürü idi.
Hemen bütün okullarda Hristıyan dinine mensup Asuri, Keldani ve Ermeni bir veya birkaç öğretmene rastlamak mümkündür.
Son yıllarda Irak'ın genelinde büyük bir karışıklık olduğundan diğer şehirlerden birçok Türkmen ve Arap Duhok'a göçmüş. Bunlar da değişik işlerde çalışabiliyor.
Suriye ve Şengal bölgelerinden gelen milyona yakın mülteci konumunda insanlar da Duhok ve çevresine yerleşmiş bulunmaktadır.
Bunlar için Tecemmu' adı verilen toplama kampları olduğu gibi, çoğu şehir merkezindeki evlerde de kalabiliyorlar.
İmkanlar ölçüsünde iş bulabilenler çalışıyor. Bulamayanlara da hükümet istisnasız herkese yardım ediyor.
Genel olarak halkın içinde maddi durumu iyi olanlar da dışarıdan gelen insanlara tahminlerin üstünde yardım ediyorlar.
Duhok'ta çok ilginç bir şey daha var ki insan inanamıyor. O da bu kadar karışık insanların olduğu bu şehirde hiç hırsızlık olmamasıdır.
Duhok Kapalı Çarşısı diye geniş bir yer var. Şehrin tam ortasındaki çarşının arka tarafında kalmış. Burada yüzlerce dükkan var. Dükkanlar akşamları çoğunlukla bir perde ile kapatılıyor.
İçerde çok değerli kumaşlar, yiyecekler vb. olan bu dükkanların bugüne kadar soyulduğu, yağmalandığı görülmemiştir. Emniyete bildirilmiş bir vaka olmamış.
Geceleri çarşı merkezindeki kapatılmış diğer birçok dükkanın önünde üst üste konulmuş torbalı, kartonlu gıda maddelerine rastlamak mümkün. Hiç kimsenin çalınacağından endişesi bile olmuyor.
Aşiret ilişkilerinin çok yoğun olduğu bu şehirde kavga dövüş vb. olaylar da tahminlerin çok altında. İnsanlar birbirlerine karşı son derece saygılı.
Duhok bu kadar karışık bir coğrafyanın ortasında kalmış bir beldeyi fazıla gibi güvenli, huzurlu ve insanlarının barış içinde yaşadığı bir şehirdir.
Bu şehrin kültür, sanat ve edebiyatını da perşembe günü oralı bir yazarın şahsında yazacağım.
* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish