2025'in ikinci gününde Türkiye'de birçok kişinin duygularına şarkılarıyla tercüman olan Ferdi Tayfur hayatını kaybetti.
Yazıya başlarken, öncelik merhum Ferdi Tayfur'a Allah'tan rahmet, ailesine ve milyonlarca sevenlerine sabır dilerim.
2024 yılının son günlerinde, dünyada iki önemli ülkenin eski devlet ve hükümet başkanları hayatlarını kaybettiler.
Önce 26 Aralık 2024'te, Hindistan'ın 13. Başbakanı Manmohan Singh vefat etti.
Ardından, 19 Aralık 2024'te, 1977-1981 arası ABD'nin 39. Başkanı Jimmy Carter hayatını kaybetti.
Her ikisinin de ailelerine başsağlığı dilerim.
Carter ve Singh birbirlerinden farklı, farklı ülkelerde farklı zamanlarda iktidara gelmiş ve farklı dönemlerde devlet ve hükümet başkanlığı görevlerini üstlenmiş önemli şahsiyetlerdi.
Farklarına rağmen, ikisi de ılımlı siyasi yaklaşımlara, genelde barışçıl politikalara ve lider olarak insan haklarına önem veren yaklaşımları benimsemişlerdi.
Her iki lider de dünya barışına yönelik olumlu katkıda bulunma çabalarıyla hatırlanacaklardır.
Jimmy Carter, 1977'de 39. ABD başkanı seçildi ve geçen günlerde 100 yaşında vefat etti.
Carter, Watergate skandalı sonrası seçilmiş Amerikan başkanı (Gerald Ford seçim kazanmadı, istifa eden Nixon yerine Başkan oldu).
1972-1974 yılları arası cereyan eden Watergate skandalını özetlemek gerekirse;
Watergate, ABD'nin istihbarat kurumlarının, muhalefet partisinin ofisini, yasa dışı dinleme girişimlerinin ortaya çıkartılması sonucu Başkan Nixon'un istifa etmesiyle sonuçlanan süreç.
Washington Post gazetecileri tarafından ortaya çıkartılan skandal sonucu, dönemin ABD Başkanı Richard Nixon istifa etmek zorunda kaldı.
Vietnam Savaşı hezimeti ve akabinde Çin ile diplomatik ilişkileri kuran Nixon yönetimi bu skandalı atlatamadı.
Watergate skandalı sonucu, Başkan Yardımcısı Gerald Ford 1974-1976 arası Nixon yerine 38. ABD Başkanı oldu.
Jimmy Carter, ABD'nin Georgia eyaletinde bir yerfıstığı çiftliği sahibiyken, Demokrat Parti'nin başkan adayı oldu ve Kasım 1977'da Cumhuriyetçi Başkan Gerald Ford'un yerine ABD başkanı seçildi.
Seçildikten sonra, genelde barışçıl politikalar sergiledi ve Sovyetler Birliği ile bir gevşeme dönemi, yani "Détente" dönemini devam ettirdi.
Virginia Üniversitesi'nden hocam, William Quandt'ın da yer aldığı heyetler arası görüşmeler, yani Camp David süreci, 1978'de başladı (anıları kitap olarak da yayımladı).
Camp David süreci ve 17 Eylül 1978'de varılan mutabakat sonucu, yani Camp David Anlaşması; İsrail-Mısır Barış anlaşması sağlandı.
Bu barış sonucu Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat ve İsrail Başbakanı Menachem Begin, 1978 yılında Nobel Barış ödülünün eş-sahipleri oldular.
Jimmy Carter ise 2002 yılında, Dünya Barışına katkıları ve İnsan Hakları alanındaki çalışmaları sonucu Nobel Barış ödülünün sahibi oldu.
Hindistan'ın 13. Başbakanı Manmohan Singh, 1932 yılında günümüz Pakistan'ın Pencab (Punjab) bölgesindeki Gah kentinde, Sih (Sikh) dinine mensup bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi.
İngiltere'nin Oxford Üniversitesi'nden Ekonomi Doktorasını tamamladı.
2004-2014 yılları arasında yaklaşık 10 yıl Hindistan Başbakanı olan Singh, Hindistan'ın Sih dinine mensup ve Hindu olmayan, ilk başbakanı oldu.
Ayrıca, Nehru'dan bu yana 5 yıllık ilk başbakanlık dönemini tamamladıktan sonra yeniden başbakan seçilen ilk kişi oldu.
Mevcut Başbakan Modi, ilk Başbakan Nehru ve Indra Ghandi'den bu yana en uzun süre başbakanlık görevini yürütmüş 4 kişiden biri.
Singh'in başbakanlığının ilk yıllarında, Hindistan'ın güneyinden Tamil Nadu eyaletinden Müslüman bir aileden gelen A. P. J. Abdul Kalam da 2002-2007 yılları arsı Hindistan cumhurbaşkanıydı.
Singh ve Abdul Kalam, Hindistan'ın çok kültürlülüğünü ve azınlık gruplarına mensup siyasetçilerin de demokratik olarak devletin en üst kademelerine gelebileceklerini göz önüne seriyorlardı.
Mevcut Başbakan Narendra Modi'den bir önceki başbakan olan Manmohan Singh, özellikle günümüzdeki Hindistan'ın hızlı ekonomik büyümesinin zamanındaki temellerini atan kişilerden biri olduğu da söylenebilir.
Oxford Üniversitesi'nden Ekonomi Doktorası bulunan Singh'in, özellikle 2008-2009 dönemindeki küresel ekonomik krize karşı Hindistan ekonomisinin korunmasına önemli katkılarda bulundu.
2024 yılının sonlarında ve 2025 yıllarının başında, küresel ekonomide belki en çok dikkat çeken yükselişlerden biri Hindistan ekonomisinin hızlı yükselişidir.
Bu yükselişin sağlam temeller üzerine kurulmasında Singh'in de önemli payı sahibi olduğu inkâr edilemez.
Singh, günümüzde Hindistan'ın hızla büyüyen bir ekonomi olmasını sağlayan yaklaşımı aslında bir "sessiz reformcu" (quiet reformer) olarak tanımlanıyor.
Hindistan'ın daha devlet tipi ekonomik modelinden ziyade hızla teknoloji üretebilen ve özel sektörün gelişmesine imkân kılan ekonomik dönüşümünün temelleri Singh döneminde atıldı.
Ekonomik liberalleşme politikalarıyla ekonomik büyümeyi canlandırmak suretiyle milyonlarca Hintlinin fakirlikten kurtulmasına vesile oldu.
Singh'in özellikle hatırlanacağı dış politikalardan biri de ABD ve Hindistan arası daha da yakın ilişkileri geliştirmiş olması.
Bağlantısızlar Hareketi'nin öncüsü olan Hindistan ile ABD arası olumlu işbirlikleri ve nükleer teknolojiler dâhil birçok teknolojik alanda daha fazla işbirliğine dayalı bir dönemi başlatan başbakan olarak Singh hatırlanacaktır.
2025 itibarıyla, ABD'de yeniden Donald Trump'ın başkan seçilmesiyle, merhum Carter ve merhum Singh'den çok farklı ideolojilerdeki liderlerin onların görevlerinde olduklarını görüyoruz.
92 yaşında vefat eden Singh, hayattayken "tarihin ona basından daha nazik davranacağını" iddia etmişti.
2024'te hayatını kaybeden eski ABD başkanı Carter ve eski Hindistan Başbakanı Singh'in anısına yazıyı sonlandırırken, ABD'nin de, Hindistan'ın da, 2025 yılı ve önümüzdeki yıllara damga vuracak önemli ekonomiler olduklarını hatırlamakta yarar var.
2025 yılında Türkiye, hem ABD, hem de Hindistan'la ilişkilerini, ağırlıklı olarak ekonomik açıdan olumlu yürütmeye çalışacaktır.
Küresel ve bölgesel belirsizliklerin çok olduğu dönemde Türkiye'nin küresel fırsatlardan yararlanabilmesi için hem BRICS ülkeleriyle hem de ABD ve Avrupa ile dengeli ilişkiler yürütmesi gerekli.
Bu bağlamda Hindistan'ın da bir yandan BRICS ülkesi olmasının yanı sıra hem Küresel Güney ülkeleriyle hem de Batılı ülkelerle de iyi ilişkileri olduğu da gözden kaçmamalı.
Türk dış politikası, Ortadoğu, Orta Asya Devletleri (ve Türk Devletleri Teşkilatı), Güney Asya ve Hindistan ile Güneydoğu Asya ülkeler gurubu (ASEAN) ülkeleri ile genel anlamda Asya-Pasifik bölgesiyle daha dengeli ekonomik ilişkiler geliştirme çabalarına devam etmeli.
Avrupa'ya ilaveten, Afrika ve Asya'da hızla büyüyen ülkelerle ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi, Türkiye'ye uzun dönemde olumlu yansıyacaktır.
Bu süreçlerde diplomasi ve ekonomik ilişkiler ön planda olacak ve geçmişte Carter ile Singh'ın uluslararası barış ve istikrara yaptıkları katkılar da, dış politika yürütücülerince daha yakından irdelenmeli.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish