1 Ekim'de Devlet Bahçeli'nin DEM Parti milletvekillerinin elini sıkmasıyla başlayan süreç ve tartışmalar 2 ay sürdü.
Ekim ve kasım aylarını bunun nedeni, niçini, nasılı ve ne olacağıyla ilgili süren tartışmalarla geçirdik.
Son 15-20 günde yine Ortadoğu bir anda allak bullak oldu ve 20 gündür Suriye'yi konuşuyoruz.
Tabii, Suriye ile birlikte en önemli noktalardan birisi de Suriye'deki Kürtlerin, PYD, YPG, YPJ, PKK'nın ne olacağı ve Kürtlerin statüsü, durumları.
Tabii sürekli söylüyorum ve son zamanlarda da biraz kızarak, sinirlenerek söylüyorum:
Kürt siyasetinde maalesef doğru düzgün siyaset adamları, yani bırakınız çağı, 50 seneyi, 100 seneyi, yaşadığı günü bile değerlendirebilen insanlar çok az dediğim vakit, kendilerine Kürt kanaat önderi, Kürt siyasal lideri diyen, rütbeleri çarşıdan kendileri alıp kendi omuzlarına dizen bir sürü balon alınıyorlar.
Devlet Bahçeli'nin demlilerin elini sıktığı sürecin buraya gelebileceğini hiçbir tanesi öngöremedi.
Hepsi, "Tayyip Erdoğan bir daha seçilmek istiyor", "AK Parti'nin yine bir oyunu" gibi klasik ezberler üzerinden ilkokul çocuğu seviyesinde, öğrencisi seviyesinde yorumlar yaptılar.
Tabii, yorum diyebilirsiniz, ama bu yorumlar gerçekten de çok fazla.
Şimdi geldiğimiz noktada öyle anlaşılıyor ki Türkiye, uzun bir dönemdir hem içeride hem dışarıda ciddi bir hazırlık içerisinde, bağlantılar kuruyor.
Rusya, İran, Çin ekseninden uzun bir dönemdir ayrılmış veya ayrılma hesapları yapmış.
İngiltere, Amerika, kendi aralarındaki sorunların büyük bir kısmını Ortadoğu'da halletmiş ve yine uzun bir dönemdir, 2016'dan beri İngiltere ile çok iyi ilişkiler içerisinde olan Türkiye de bu yeni sürece kendini hazırlamış.
Olan bitenden anladığımız bu.
Hatta bundan önceki Gazze olayı bile bununla bağlantılı.
Ortadoğu'da Türkiye'nin kabul etmediği bir neticeyi elde etmek mümkün değil
rtadoğu'nun kökten bir değişimi, İsrail, ABD, İngiltere ve bu çerçevenin içerisinde yer bulmaya çalışan Türkiye, yeni planlar ve projeler peşinde.
Bunların önemli bir kısmı gerçekleşti.
Yani tabiri caizse ameliyat oldu, ama hasta yoğun bakımdan ne zaman çıkacak, nasıl olacak, enfeksiyona uğrayacak mı, uğramayacak mı?
Bundan sonraki süreç böyle bir süreç.
Yine bizim aklı evvellerimiz kabul etseler de etmeseler de, yeni dönemin en önemli aktörlerinden birisi Türkiye.
Rusya, İran, Baas Partisi ve bunlara bel bağlayan PKK kaybetti.
Uzunca bir dönemdir şunu ısrarla söylüyorum:
Yani İran, Rusya, PKK, Baas Partisi ekseni, özellikle YPG'ye, Amerika'nın da verdiği desteğe rağmen, Rojava'da ısrarla şunu söylüyorum:
Ortadoğu'da Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kabul etmediği bir neticeyi elde etmek mümkün değil.
Ya çatışacaklar ya anlaşacaklar
Türkler ve Kürtlerin önünde önünde iki yol var:
Ya çatışacaklar ya anlaşacaklar.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Kürtleri yanına almadan yeni bir Ortadoğu, yeni bir Ortadoğu Birliği, yeni bir Türkiye, Suriye, Irak, Lübnan Birliği, Avrupa Birliği'ne benzer ilk adımlarını oluşturacak bir genişlemeyi sağlayamaz.
Aynı şekilde Kürtler de, Türkiye'deki bütün şöven, milliyetçi, faşist, ulusalcı dalgalara rağmen, güçlere rağmen Türkiye ile çatışarak sırtını dış güçlere, işte İsrail'e, Amerika'ya, İran'a, Rusya'ya, İngiltere'ye, Almanya'ya vererek ve Türkiye ile çatışarak bir yere varamaz.
Bir proje ortaya konulacaksa, bu Türkiye Cumhuriyeti ile, Türkiye ile Türk halkıyla, Türkiye'deki halklarla anlaşarak yol, ne kadar uzun ve zor olursa olsun, bu ikna süreciyle, Türkiye'yi demokratikleştirerek ancak yeni bir süreç inşa edeceğiz.
Laz'ın dediği gibi; "ne oldi?"
"İsrail Kürt Konfederasyonu kuralım" diyenler, "Amerika asla burada YPG'ye, PKK'ye, YPJ'ye dokunulmasına izin vermez" diyenler, "Rusya, Türkiye'nin Afrin'e girmesine yol vermez" diyenler...
Ne oldu?
İş döndü, dolaştı, bu noktaya geldi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Peki, bu noktada durum ne?
Şimdi burada da gerçekçi, realist, saha uygun yorumlar yaptığınız vakit yine küfretmeye başlıyorlar.
Yani utanacaklarına, ders çıkaracaklarına, bundan sonrasını kurtaracaklarına, kurtarabilme senaryoları üzerinde yoğunlaşacaklarına yine sadece küfür ediyorlar.
Bir kısmı da sadece içi boş ama kulağa çok hoş gelen laflar ediyor.
Son dönemlerde YouTube'da birçok konuşma var.
Suriye'deki önemli kanaat önderlerinden, Norveç'te yaşayan, babası Baas rejimi tarafından şehit edilen Şeyh Maşuk'un oğlu, Şeyh Mürşid Haznevi'den, bizim Diyarbakır eski belediye başkanı Osman Baydemir'e kadar birçok insanın görüşlerini ve yorumlarını izledim, izliyorum, izlemeye devam ediyorum.
Peki, bu zevatın önemli kısmı ne diyor?
"Kürtlerin birliği..."
"Tarihi bir dönemeçteyiz."
"Kürtler ittifak etmeli."
"Şam'daki masaya, eğer Ankara'da veya Washington'da bir masa kurulacaksa birlikte oturmalı."
E tamam da, neden ittifak etmeleri lazım?
Şunu hâlâ görmüyorlar:
İstediğiniz kadar "YPG ile bir değildir" deyin, kendi kendinizi kandırın, ne Suriye'deki yeni yönetimi HTŞ ve SMO ne de Türkiye Cumhuriyeti Devleti, YPG'nin PKK'nin Suriye'de 100 bin silahlı bir güçle, yüzde 75'i Arap olan bir bölgeyi kontrol etmesini kabul etmeyecekler.
Bunu bir, Türkiye Cumhuriyeti kabul etmeyecek.
İki, yeni Suriye devleti rejimi kabul etmeyecek.
Bundan daha da önemlisi, bu yüzde 75'lik Arap nüfusunun olduğu Rakka, Deyrizor ve Haseke vilayetlerinin halkı da kabul etmeyecek.
Peki, ne yapmak lazım?
Yani Kürtlerin hakkını nasıl elde etmek lazım?
Yani Kürtler, bütün bu kadar mücadeleden, ölümden, talandan sonra, bütün iddialarından vazgeçip aynen Türkiye'deki gibi statüsüz, pozisyonsuz bir geleceğe razı mı olmak?
İşte burada Türkiye Devleti'ne de aynı soruyu soruyoruz.
Peki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, PKK'yı tasfiye etmek istiyor, YPG'yi tasfiye etmek istiyor, oradaki silahlı güçleri kabul etmiyor; Suriye Kürtleri ile ilgili Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, AK Parti'nin, MHP'nin projesi ne?
Oradaki Kürtler ne yapsın?
Nasıl bir rotaya girsinler?
Türkiye'den baktığınızda olaya, maalesef şu an Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türkiye'deki politikasını neyse, Suriye'de de aynısını devam ettirme iradesinde.
"Suriye'nin bütünlüğü içerisinde Kürtler de vatandaş olsunlar", "Türkiye'deki gibi şarkı türkü söylesinler", "Kürtçe seçmeli ders olsun" ama ötesinde "bir statü, yani otonomi, özellik, eyalet sistemi gibi bir aşamaya gelmesinler..."
E peki, bu doğru bir proje mi?
Bu da yanlış bir proje.
Yani hem YPG'nin hem de PKK'nın bir durum değerlendirmesi yapması lazım.
Acilen, bu 3 -5 gün zarfında, savaş olmadan, çatışma olmadan, insanlar ölmeden bir karar vermeleri lazım.
Hem de Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, YPG ile PKK'nın dönüşmesi gerektiğini yıllardır söylüyorum.
İnsanları imha etmek çözüm değil.
Kandil'i yerle bir etmek, YPG'nin emrindeki 100 bin silahlı gücü bombalamak, öldürmek, tevkif etmek, tutuklamak, yok etmek...
Bu, daha büyük acıların başlangıcı demek.
Bu, kan davasının daha da derinleşmesi demek.
Türkiye ile PKK'nın karşılıklı bir mutabakatla yeni dönemi inşa etmeleri lazım
Onun için hem Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin; AK Parti ve MHP iktidarının, hem de YPG'nin, PKK'nın bu 5 -10 gün içinde, iş bu noktaya gelmeden bir karar vermesi lazım.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, adına ne derse desin, Suriye'deki Kürtlerin, "otonomi" olabilir, "özerklik" olabilir, "eyalet sistemi" olabilir, "vilayet meclisleri" olabilir ama her şekilde Kürtlerin, Kürt olarak laf söyleyebilecekleri bir temsilin önünü açması lazım, kabullenmesi lazım.
PKK ve YPG'ye gelince;
Ne Suriye petrollerinin yüzde 90'ının bulunduğu bir bölgeyi tek başına kontrol etmesi mümkün, ne de nüfusunun yüzde 75'i Arap olan o bölgeyi elinde tutması mümkün.
Tekrar tekrar söylüyorum;
Serbest demokratik bir ortamda bunu, Suriye rejimi de kabul etmiyor, Türkiye de kabul etmiyor, oradaki yerli halk da kabul etmiyor.
Onun için YPG'nin de yapacağı, acilen PKK'nin de yapacağı bir dönüşüm yaşamak, silahları bırakmak, böyle bir çözüme razı olmak, Türkiye ile savaşarak, çatışarak, Fırat'ın doğusunda on binlerce kişinin ölümüne sebep olarak değil; Türkiye'de, PKK ile karşılıklı bir mutabakatla bu yeni dönemi inşa etmeleri lazım.
Tek başına tek parti, tek parti diktatörlüğüyle de bunu sürdürmesi mümkün değil YPG'nin o bölgede.
Çünkü 250 bin, 300 bin Rojava Kürdü, bugün Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nde.
Bunlar YPG'den, PKK'den kaçtılar; kim ne derse desin...
"Şundan kaçtı, bundan kaçtı, bizden kaçmadı..."
Peki, niye dönmedi, niye dönmüyor?
Şu an niye gelmiyor?
Arada bir nehir var, sadece Dicle Nehri var...
Öcalan'ın da acilen bu konuda devreye girmesi lazım
İttifak demek, herkesin gelip PKK'lı, YPG'li olması demek değil.
PKK'nın, YPG'nin yanlış politikalarına destek vermek ve çatışmaya gitmek de değil.
Bugün yapılması gereken;
- Türkiye'deki bütün demokrasi güçlerinin, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni, devletini, Suriye'deki çeteleşmiş unsurların yoğun olarak içinde bulunduğu, Özgür Suriye Ordusu ile değil, daha aklı başında insanlarla bu işi götürmesi;
- Kürtlerin orada, Türkiye'ye karşı olmayan, Türkiye ile uyumlu bir statüsüne razı olması;
- PYD/YPG/PKK'nın da "artık bu iş bitti" ve "dönüşmem gerekir" demesi...
Peki dönüşebilir mi?
Keşke dönüşebilse, inan edin inanmıyorum.
Ama bunu yapabilecek bir tek güç var: Abdullah Öcalan.
Eğer Abdullah Öcalan, bu önümüzdeki günlerde, benim bu söylediğim çerçevedeki fikirlerini -ki buradan iddia ediyorum, konuştuğu vakit, bu söylediklerime çok yakın şeyler söyleyecek- ifade ettiği vakit, bugün bana küfredenler ne diyecek, bakalım onu merak ediyorum.
O büyük Kürt siyaset adamları, liderler, önderler bakalım ne diyecekler?
Öcalan'ın da acilen bu konuda devreye girmesi lazım.
Çünkü bu önümüzdeki bir hafta 10 gün, cidden çok önemli.
Kan akmadan, çatışma olmadan, düşmanlık olmadan, bir yeni Ortadoğu inşa etmek lazım.
Bugün Ortadoğu Birliği'nin kapısı açıldı
İnan edin, 1920'leri, 1923'leri, Lozan'ları yaşıyoruz şu an.
Kürt siyaset adamları da hamaset laflarının yerine olabilecek, reel, bugün kurtarılabilecek olanları kurtarmalılar.
Bunu yapamazsak, bir yüz yılı daha heba edeceğiz.
Ve bugün önümüzde öyle bir fırsat var ki, başta Türkiye Cumhuriyeti Devleti için söylüyorum, Suriye, Lübnan, Irak, bırak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ve Suriye'de meydana gelecek çoğulcu, bütün Barzanici, İslamcı, bütün partileri de içine alacak bir Kürt yapılanması, Ortadoğu Birliği'nin anahtarı olacak.
Benimle dalga geçiyordu birçok akklı evvel...
15 gün öncesine kadar, bugün bir Ortadoğu Birliği'nin kapısı açıldı.
Yeter ki bu, YPG'nin ve PKK'nin direncine takılmasın.
Çünkü bu direnci aşacak olan Abdullah Öcalan'dır, göreceğiz...
Ama ondan da önemlisi, Türkiye Cumhuriyeti'nin içerisindeki, Halep'i Türk, Bağdat'ı Türk, Şam'ı Türk yapmaya çalışan o zihniyet mutlaka değişmeli.
Bunun önündeki en büyük engellerden birisi de budur.
Eğer bunlar aşılabilirse, o değiştirilen kırmızı kitaptan yepyeni, yeşil bir vaha ortaya çıkar.
Yoksa Allah korusun, bunun aksi, Türkler için de Kürtler için de Araplar için de felaket olur.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish