İsrailli askerler, Başbakan Binyamin Netanyahu ile Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi'nin açıklamaları doğrultusunda Suriye-İsrail sınırındaki tampon bölgeyi 9 Aralık 2024 tarihinde işgal ederek bayrak diktiler.
Akabinde Netanyahu, Golan'daki bu mıntıkayı "İsrail'in ayrılmaz bir parçası olarak ilhak ettiğini ve Golan Tepelerindeki askeri varlığı ile ülkenin güvenlik ve egemenliğini garanti altına aldığını" açıkladı.
Tampon bölge; 1973 Arap-İsrail Savaşı bitiminde dönemin ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger'in devreye girip yürüttüğü "mekik diplomasisi" yöntemiyle iki ülke arasında 5 Haziran 1974 yılında varılan Mütareke (savaşan kuvvetlerin ayrışması) anlaşması doğrultusunda kurulmuştu. Uluslararası güçler bu yörede gözlemci ve devriye bulundurmaktaydı.
Bununla yetinmeyen Netanyahu, siyasi atalarından miras aldığı yayılmacı zihniyetini uygulamaya başladı.
Suriye'ye ait diğer toprakları alarak başkent Şam'a 15 kilometre uzaklıktaki arazileri de zaptetti.
İsrail, anılan bölgeye el koymasını şu şekilde gerekçelendirdi: Siyonist hareketin baş destekçisi Yahudi kökenli ünlü Fransız bankacı Baron Abraham Edmond Benjamin James De Rothschild (1845-1934), vakti zamanında Osmanlı yönetiminden bu arazileri satın almıştı.
İsrail devletinin kuruluşu için zemin hazırlayan ve Rab tarafından bahşedilmiş bu diyara, dünyanın farklı yerlerindeki Yahudilerin yerleşmesine aracılık eden Yahudi Ajansı'na devretmişti!
Hatırlatmak gerekir: İskân sömürgeciliğine dayalı bir siyaset güden İsrail, 1967'den bugüne kadar 20'den fazla Yahudi yerleşim birimi (köy-kent, uydu-kent tarzında) kurdu.
Bu hususta ayrıntılı bir makale yazmak niyetindeydim, ancak Genel Yayın Yönetmeni Nevzat Çiçek'in 10 Aralık'ta yayımlanan analizinden sonra kararımı değiştirdim.
Meraklısı için yazarın Independent Türkçe internet gazetesindeki makalesini buradan okuyabilir.
Çiçek'in yazısının özeti şudur:
İsrail; jeostratejik, askeri ve iktisadi (mesela verimli meyve bağlarının ve Hermon Dağı'ndaki kaynak sularının tekeline alınması gibi) nedenlerle Golan Tepelerinin tamamına sahip olmak istiyor. İlaveten Lübnan, Suriye, Ürdün ve İsrail'de yaşayan Dürzi inançlı toplulukları bir araya getirip Dürzi Dağı Horan/Havran hattında İsrail'e bağımlı özerk bir bölgede toplama amacını da güdüyor.
Siyonist işgalciliği ve böl yönet siyasetinin ilk uygulaması 1948'de yapıldı. İsrail'in kurucu babaları, Nebi Şuayib efsanesinden yola çıkarak Dürzi toplumunun önderlerini şuna ikna ettiler: Dürziler aslen Arap değiller, gerçekte Nebi Şuayib soyundan gelmedir ve dolayısıyla Yahudi kavminin akrabalarıdır!
Ölen her Dürzi'nin ruhunun başka birisine geçeceğine yani reenkarnasyona, yeniden dirilişe duyulan inanç yaygındır bu toplumda.
Araplarla yapılan savaşlarda onlara ihtiyaç duyan İsrailliler, "ruhu ölmeyen" askerin cephede daha cesur, vurucu ve atılgan olacağını da öngörerek Dürzileri emniyet ve ordu bünyesinde istihdam ettiler, kimilerini de cephe gerisi hizmetlerde görevlendirdiler.
Hükmü altında yaşayan Dürzi kanaat önderleri ve büyük şeyhlerini (Şeh'ul Akl) farklı yöntem ve ödüllerle kendilerine bağladılar.
İsrail işbirlikçisi bu şeyhler, devlet tarafından el üstünde tutulmakla birlikte bulundukları cemaat arasında pek makbul sayılmazlar. Onlarca Dürzi mensubuyla konuştuğumda, bana söylenen buydu.
Gerçekte İsrail, farklı ülkede yaşamakta olan Dürzileri birkaç kez kendi bayrağı altında toplama girişiminde bulunmuştu.
Mesela işbirliği içinde olduğu Dürzi şeyhleriyle kanaat önderlerini Ürdün ile Lübnan'a gönderip oradaki şeyhlerle bu hususta mutabakata varmalarını istemişti.
Fakat Lübnanlı Dürzi dini ve siyasi önderleri, genel olarak İsrail'in bu planına sıcak bakmadılar.
Ürdün sınırına yakın Horan bölgesindeki 350 bin nüfuslu Suveydeşehriyle çevresi, Dürzilerin fiili özerk idaresi altındadır.
Baba ve oğul Esat yönetimindeki Dürziler baskı ve zulüm görmelerine, zaman zaman iktidarı protesto etmelerine ve iç savaş sırasında tarafsız kalmalarına rağmen bazı Dürzi şeyhleri, iktidarın devrilmesine razı olmadılar.
Dolayısıyla Suveydelilerin de İsrail'in "Dürzi Planını" onaylayacaklarını sanmıyorum.
Bunun tarihi bir sebebi var: Ülke ölçeğinde ve Dürziler arasında efsane bir isim olan Sultan Paşa El Atraş, aslen Suveyde yöresindendir.
Birinci Dünya Savaşı sonrası Suriye'yi işgal eden Fransız sömürge yönetiminin biri Dürzi devletçiği olmak üzere ülkeyi birkaç özerk devletçiğe ayırma planına karşı çıkmış, Fransız ordusuna kök söktürmüştü.
Ayrıntılar için iki makalemin linkini vereyim:
https://www.rupelanu.org/faik-bulut-osmanlidan-sonra-arap-sehirleri-ile-sivil-asker-memurlari-nasil-degistiler-16691h.htm, 9 Temmuz 2021
https://www.indyturk.com/node/659676/, 8 Eylül 2023.
Golan Tepeleri ve Dürzi eksenli bu makalemin muhtevası ise 1967'de İsrail tarafından işgal edilen Suriye topraklarında yaşayan Dürzi inançlı Arap toplumunun işgal yönetimine direnişinin hikâyesi olacak.
Şu anda 12 bin Dürzi inançlı insanın yaşadığı Mecdel Şems beldesi Golan'daki verimli arazi ve bol kaynak suyunun bulunduğu 12 kilometre karelik bir alanda kuruldu.
Suriye'ye bakan 1860 kilometrekarelik bir tepeye kadar uzanıyor.
Mecdel Şems ismi, Fenikelilerden kalmadır. Yahudi kutsal kitaplarındaki rivayetlere bakılırsa milatan önce 980 ile 947 yılları arasında şimdiki Lübnan'ın Sur şehrini yöneten Kral I. Hiram/Horam veya Heyrum tarafından bir güneş tapınağı olarak kuruldu.
Kral, düzenlediği av partisi münasebetiyle Golan'daki Hermon Dağı'na kadar at sürmüş; güneşin parlaklığını görüp hayran kalmış; buraya Aramice "Güneş Kulesi" anlamına gelen Mecdel Şems adını verdi.
Nitekim belde ve çevresinde yapılan kazılarda Fenikelilere ait buluntular arasında güneş tapınağı ile zeytinyağı imalathanesine rastlandı.
Mevcut arazi ve tepelerin hepsi de İsrail işgali altında. Belde, çeşitli elma ve kiraz türleriyle nam saldı. Ahalisi genelde sebze ekimi ve bostan ürünleriyle geçiniyorr.
1967'den beri İsrail vatandaşı olmamak için inatla direnen Mecdel Şemsliler, 1970'lerin başlarında gizli bir direniş ve mücadele birliği oluşturdular.
İsrail solundan bazı gençleri de yanlarına alarak yarı askeri bir örgüt kurdular.
Silah alabilmek için de gizlice Suriye'ye geçip ilgili kesimlerle görüştüler.
Ne yazık ki Suriye istihbaratı, silah ve para yardımı yapacağı vaadiyle onları casus şebekesi ağı içine soktu.
Çok geçmeden de İsrail istihbaratı şebekenin izini buldu ve yaklaşık 30 kişiyi yakaladı.
Tutuklananlar arasında İsrailli sosyalistlerle Dürzi şeyhleri de vardı.
Uzun süren işkenceli sorgu sürecinden sonra çoğuna ağır cezalar verildi.
Bu tarihlerdeki sivil itaatsizliğin adı "Kimlik İntifadası" idi.
İsrail kimliği almamakta direnen Dürziler, 1982 yılından itibaren askeri yönetim kurallarıyla yönetiliyorlar.
Sıkıyönetime zaman zaman başkaldıran Mecdel Şems halkı, bilhassa gençleri bölgeyi ziyaret etmekte olan hükümet yetkilileri ve emniyet birimleriyle silahsız kavgalara girişebiliyorlar.
Üst düzey memurlar, siyasetçiler ve subayların bölgeyi ziyaretini engelliyor veya halkla temas etmeden onları köyden uzaklaşmaya mecbur edebiliyorlar.
Misal 2010 yılında polis, beldeden bir Dürzinin evini aramaya gittiğinde tekmil kasabalılar emniyet kuvvetlerine saldırıp birkaçını da rehin almıştı.
Araya çekilen dikenli teller nedeniyle Suriyeli veya Lübnanlı Dürzilerle bir türlü buluşamayan Mecdel Şems ahalisi, ısrarlı talepleri sonucunda asker gözetiminde cemaat mensuplarıyla buluşma imkânına kavuştular.
Ancak 1970 ve 1980'li yıllarda birkaç defa tekrarlanan bu sınır ziyaretleri fazla sürmedi.
Devreye Kızılhaç teşkilatı girdi. Bölünmüş aile fertlerini buluşturmak veya Golan'daki bir aileden Suriyeli Dürzilere giden veya tersi yönden İsrail tarafına getirilecek gelinleri damat ailesine teslim etmek için aracılık etmeye başladı.
Bu içerikteki bir filmi görmüştüm. Sınırda buluşan gelinle damat, hem İsrail hem de Suriye tarafının bürokratik engellerine takıldığı için mutlu sona bir türlü ulaşamamışlardı.
Sınır ötesindeki cemaat mensuplarıyla görüşmeyi sıkça arzu eden Golan Dürzileri, İsrail işbirlikçisi Dürzi şeyhlerine ise yüz vermiyorlar ve onların verdiği dini fetvalara asla uymuyorlar.
Golan mıntıkasında yerleşmiş bulunan toplam 4 beldedeki 21 bin Dürzi'nin 4 bin 300 kadarı İsrail vatandaşlığını kabul edip kimlik aldı.
Bazıları da babalarının çok önceden İsrail kimliği alması nedeniyle kendiliğinden İsrail vatandaşı sayılıyorlar.
İktidar yanlısı Times of Israel gazetesine göre, 12 bin kişilik Mecdel Şems beldesinden sadece 272 kişi İsrail genel seçimlerinde oy kullanmıştı.
Kısacası Yahudi Devleti sayılan İsrail ile Golan Dürzilerinin arasındaki gerginlik süreklilik kazanmış olup zaman zaman artıp eksiliyor.
25 Mart 2019 tarihli kararnameyi imzalayan dönemin devlet başkanı Donald Trump Golan Tepelerini "İsrail toprağı" olarak kabul edince, İsrail de bölgeyi sıkıyönetimle idare etmeye başladı.
Ardından demir yumruk politikasını devreye soktu. Buna rağmen halk boyun eğmedi, itaat etmedi. Sonuçta çok sayıda insan tutuklandı.
Trump'ın açıklaması sonrasında Mecdel Şems beldesinden yüzlerce insan sokaklarda protesto yürüyüşü yaptı.
Suriyeli Dürziler de sınıra dayanıp gösteride bulundular.
Eylül 2019'da İsrail polisi, Golan bölgesinde yaşayan Suriye vatandaşı bir Dürzi'nin İsrailli hükümet yetkilileriyle görüşmesine engel oldu.
Tutukluların eziyet altında yaşadıklarını görüp duyan ailelerin bir şekilde Rusya liderini durumdan haberdar etmesi üzerine, o devirde Netanyahu ile arası iyi olan Putin, en azından beldenin önemli şahsiyetlerinin salıverilmesini sağladı.
Golan'ın ilhakına şiddetle karşı çıkanlar Golan bölgesinden sürgün edilmek isteniyor.
Bereket, halkın sıkı dayanışması sayesinde tehcir işi gerçekleşmiyor.
Bilhassa gençler, "Bu toprak bizim, kurtuluşa kadar mücadeleye devam!" diyorlar.
Baskıyı sürdüren İsrail devleti ve istihbarat teşkilatı, protestocu ve direngen ailelerin kendi aralarındaki sohbetleri veya tutukevlerindeki akrabalarıyla yaptıkları telefon konuşmalarını kaydediyor.
Bu tür konuşmalar, potansiyel tutuklamaların bahanesi olarak gösteriliyor.
2023 yılında Mecdel Şems ahalisini kötü bir sürpriz bekliyordu: İsrail, belde arazilerinin bir kısmını Milli Emlak adına kamulaştırmıştı.
Protestolar yoğunlaşınca Başbakan Netanyahu, bu el koyma planını durdurmak zorunda kaldı.
Bunun yerine elektrik üretmek amacıyla rüzgâr tribünlerinin arazideki belli noktalara dikileceğini açıkladı.
İkna olmayan halk ise bahsedilen tribünlerin tarım arazilerine zarar vereceğine kanaat getirerek protestolarına devam etti. 1
İsrail-Hizbullah çatışması sırasında Lübnan tarafından fırlatılan bir füzenin Mecdel Şems beldesi merkezine düşmesi sonucu 12 çocukla bir genç ölmüş, 30 kadarı da yaralanmıştı.
Bunu istismar etmek isteyen İsrail, "Hizbullah roketi sizi yaktı; biz bunun intikamını alacağız!" söylemiyle beldeye gitti.
Ancak halk onlara kulak asmadığı gibi, Netanyahu'yu da eleştiri yağmuruna tuttu. 2
Golan Dürzileri vatandaşı oldukları Suriye yönetiminden yıllarca kurtarılmayı beklediler. Suriyeli kimliğinde ise hâlâ ısrar ediyorlar.
Gelgelelim Esat, Golan'ı kurtaramadığı gibi iktidardan da düştü.
Yerini bir zamanlar Esat rejimine karşı savaşırken İsrail'in Golan bölgesinde kurduğu sahra hastanelerinde tedavi edilen cihatçılar aldı.
Aynı cihatçılar, HTŞ bayrağı altında toplanarak Şam'daki yönetimi ele geçirdiler.
2016-2018 yılları arasındaki bir dönemde Mecdel Şems yöresinden bazı tanıdıkların liberal, demokrat, ulusalcı, Kürt siyasetçisi, İslamcı ve solculardan oluşan Suriye muhalefeti ile temas kurup İstanbul'daki bazı toplantılara katıldıklarına tanık olmuştum.
O zamanlardaki muhalefet artık ortalıkta gözükmüyor.
Yerini, HTŞ ile Türkiye'nin yan kolu sayılan Suriye Milli Ordusu mensubu silahlı birimler aldı.
Verilen vaatleri bir yana bırakırsak, belkemiğini radikal cihatçıların oluşturduğu toplam 36 farklı silahlı birimin Şam'ı nasıl yöneteceği ise henüz belli değil.
Golan Dürzilerinin HTŞ ve müttefiklerinin kurdukları yeni yönetimle uzlaşacağını da sanmıyorum.
Her durumda, iki kötü arasındaki Mecdel Şems ile üç beldedeki Dürzilerin geleceğinin meçhule kaldığı görülüyor.
Savaş kokusuna ve rüzgârlarına alışık olan Dürziler ise cennet ile cehennem arasındaki Araf'ta beklerken ne zaman selamete ereceklerini bilemiyorlar.
Kaynakça:
1. https://www.independentarabia.com/node/602676/, Mustafa Rustem, 29 Temmuz 2024.
2. https://www.independentarabia.com/node/602486/, Emel Şahade, 29 Temmuz 2024.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish