Yaklaşık 120 yıldan bu yana Ortadoğu ve Kafkasya bölgesinde yaşanan gelişmeler, gözlerin Tahran'a çevrilmesine neden oluyor.
1905-1911 yılları arasında, Kaçar Türk sülalesinin yönettiği o coğrafyada yaşanmış devrim niteliğindeki olaylar, İstanbul ve Bakü'den de yakından izlendi, gerekli değerlendirmeler yapıldı ve işbirliklerinin yolları arandı.
1925'te gelen Pehlevi yönetiminin en önemli amacı, ülkedeki Türk kimliğini asimilasyona uğratıp, ardından tamamen yok etmekti; bu politika Moskova ile birlikte yürütüldü.
Türk etnik kimliğinin ortadan kaldırılmasına yönelik politikalar, Şubat 1979'da iktidara gelen ve Şii mezhebini esas alan rejim tarafından da tavizsiz şekilde günümüzde de uygulanıyor.
Ülke nüfusunun neredeyse yarısını oluşturan kendi Türk kökenli vatandaşlarının en basit haklarını tanımak yerine, İsrail'e karşı sözde "direniş oku" diye bir şey icat eden Tahran rejiminin tüm planları, yarım asırlık Esad diktatörlüğünün bir anda tepetaklak olmasıyla büyük darbe alırken, gözler bu ülkedeki etnik kimliklere çevrildi.
Rejimin mezhepçi politikaları iflas ederken, Esad sülalesinin devrilmesinin İran üzerindeki yansımaları ne olacak?
ABD'nin başkenti Washington'da sürgün hayatı yaşayan Güney Azerbaycan Ulusal Uyanış Hareketi (GAMOH) lideri Mahmudali Çehregani, bölgedeki son gelişmeleri Independent Türkçe'ye değerlendirdi.
"Suriye'de hapse atılan 100 bin insanın akıbeti belli değil"
Mahmudali Çehregani, "Bölgemizde beklenmedik çok ilginç olaylar yaşanıyor, ortaya yepyeni durumlar çıkıyor. Yarım asırdan fazla iktidar bulunan baba Hafız ve oğlu Beşşar Esad, yeryüzünde olmayan zulümleri o ülkenin insanlarına yaptılar. Ve tüm diktatörlerin sonu bu işte: mazlumun ahı, zalimin sarayını başına yıkıyor. Nitekim Suriye'de de yıktı. 100 bin insan orada kayboldu, son 13 yılda yaşanan olaylarda 500 binin üzerinde insan hayatını kaybetti. Haberlere bakıyorum, hapse atılan 100 bin insanın akibeti belli değil" şeklinde konuştu.
"Devlet olarak İran'ın nüfuzuna, haysiyetine, ağırlığına indirilen bu darbe sağalmaz yararlar açtı"
"Bu, İran'ın molla iktidarına da büyük bir darbedir" diyen Mahmudali Çehregani, "İlkokul üçüncü sınıfa giden bir kız çocuğuna televizyon muhabiri soru sorduğunda, kız çocuğu günün yarısını okula gittiğini, öbür yarısını ise çöp bidonlarından yemeğe bir şeyler aradığını söylüyordu. İran'da bu gibi durumlar çok yaygın. Ülkedeki ekonomik durum toplumu inletiyor, sızlatıyor. Kendi ülkesinin vatandaşları bu durumda, İran'ın Suriye'deki uydularına 30 ile 50 milyar dolar arasında para harcadığı belirtiliyor" dedi.
Ayrıca, Suriye'nin İran'a 30 milyar dolar borcu olduğunu da belirten Çehregani, "Yani toplamda Suriye'ye 80 milyar dolar para harcandı. Ülkemizin mazlum insanlarının dişiyle-tırnağıyla kazandığı maddi varlıklar, molla rejiminin politikaları yüzünden Suriye gibi ülkelerde heba olup gitti. Esad'ın gitmesi, İran'ın bölgeye uzanmış elini tamamen kesmese de önemli ölçüde kırdı. İran askeri desteğini, Irak üzerinden kurduğu ve adını 'direniş oku' denen güzergah üzerinden Suriye'ye, oradan ise Lübnan-İsrail sınırına kadar sevk ediyordu. Devlet olarak İran'ın nüfuzuna, haysiyetine ve ağırlığına indirilen bu darbe sağalmaz yaralar açtı. Bunun tamirine imkan yok. Yakından takip ediyorum, İran rejiminde sorumluluk sahibi şahıslar ağır durumdalar. Çünkü hepsi yenilgiye maruz kaldı, aşağılandı ve hakarete uğradılar. Bu sürecin sonucu başka türlü olamazdı zaten" ifadelerini kullandı.
"Esad'ın yenilip darmaduman olmasından sonra, Irak iktidarı daha da güçlenecek ve eskiden olduğu gibi İran'ın önünde hep 'hazırol'a geçmeyecek"
İran'ın Irak ile irtibatlarının sürdüğünü ifade eden Mahmudali Çehregani, sözlerine şunları ekledi:
Ancak hatırlayınız lütfen: İsrail uçakları, İran'daki hedefleri vurmaya Suriye ve Irak hava sahalarını kullanarak gelmişlerdi. Yani Irak bu bombardımana izin verdi. Esad'ın yenilip darmaduman olmasından sonra, Irak iktidarı daha da güçlenecek ve eskiden olduğu gibi İran'ın önünde hep 'hazırol'a geçmeyecek. İran'dan Irak'a, oradan Suriye ve Lübnan'a uzanan güçlü kol şimdi kırık bir kola dönüştü.
"Çin ve Rusya'yı diyorlarsa, onlar İran'ı yeyip bitiriyorlar"
Çehregani, "Şükürler olsun, İran rejiminin yenilgisi için gereken 100 adımın 33 adımı, Esad iktidarının yerle bir olmasıyla atıldı. Buna benzer bir darbenin daha gelmesi durumunda, molla rejimi tarihin çöplüğüne gidecek. İran rejimi münafık ve bin yüzlü, pis yüzlü bir yönetimdir. Türkiye'ye karşı neler yaptığını biliyorsunuz. Hatırlarsanız, Türkiye İçişleri Bakanı Van'a kadar gidip sınırda arkasını İran'a dönerek, sınırın öbür tarafında terör örgütünün kamplarının olduğunu açık şekilde ifade ediyordu. İran, Türkiye'nin bu siyasetten rahatsız olduğunu bilmesine rağmen hiçbir adım atmıyordu. Şimdi ise gelinen noktada Türkiye'nin politikaları, hançer gibi İran'ın kalbine saplandı" dedi.
Mahmudali Çehregani, sözlerini şöyle sürdürdü:
İran haberlerini seyrediyorum; 'Araplarla Türkler bize tuzak kurdu' diyorlar. Böyle olacağını akıllarından bile geçirmezlerdi. Molla rejiminin yakın dostu bulunmuyor. Çin ve Rusya'yı diyorlarsa, onlar İran'ı yeyip bitiriyorlar... Görünürde İran'ın dostu imajı oluşturmalarına rağmen, örneğin bir dizi olayda Çin, Arap ülkelerinin yanında yer alırken, Rusya da İran'ın çıkarları aleyhinde pozisyonlar alıyor. İki ülke de İran'ı sömürüyor. Tüm bunları hesaba kattığımızda, molla rejiminin sonunun yaklaştığını ifade etmem gerekir.
Mahmudali Çehregani, "Milletimiz uyanıyor, toparlanıyor ve demokratik yollardan hak mücadelesine hazırlanıyor. Milletimizin ayaklanması, molla rejiminin sonucunu daha erken getirebilir. Esad sülalesinin halkın ayaklanması önünde sadece 13 gün durabilmesi bunun en son kanıtıdır. Yarım asırlık bir rejimi millet, 13 günde tarihin çöplüğüne gönderdi" ifadeleriyle sözlerini sonlandırdı.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish