Almanya'da son günler

Muhammed Fatih Toprak Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

ABD seçimlerinden bir gün sonra, Olaf Scholz liderliğindeki üç partili Alman hükümeti, koalisyon ortakları arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle dağıldı.

Ukrayna'daki savaşın devam etmesi ve Ortadoğu'daki ateş çemberinin giderek genişlemesi önümüzdeki dönemin dünya için zorlu geçeceğine dair yaygın bir kanaat oluşturmuş durumda.

Böyle bir dönemde Almanya'da hükümetin dağılması ve erken seçimlere gidilmesi ülke için ne anlama geliyor?

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Almanya'nın mevcut sorunlarını anlamak için hem geçmişine hem de günümüzdeki yapısal sıkıntılarına kısaca göz atmakta fayda var.

Almanya, 20'nci yüzyılın en agresif, çalkantılı ve acılarla dolu süreçlerini yaşamış ülkelerinden biri.

İki dünya savaşının çıkmasında başlıca etken olan Almanya, bu savaşların getirdiği mağlubiyetlerin olumsuz sonuçlarını derinden hissetti.

Ayrıca, bu savaşların ardından önce krallıktan demokrasiye, ardından faşizme, Doğu Almanya'da komünizme ve en nihayetinde liberal ekonomiye geçen bir ülke oldu.

Geçmişteki tecrübelerden belli dersler çıkaran Almanya, son yıllarda genel olarak refah, barış ve istikrar içinde bir ülke görünümünde. Ülkede de bu genel algı hâkim.

II. Dünya Savaşı'ndan sonra Almanya dış politikasını 3 temel ayağa oturtmuşturtu:

Kendini sınırlamak, Avrupa Birliği entegrasyon sürecini desteklemek ve ABD'nin de dâhil olduğu Batı Bloku içinde güvenliğini sağlamak.

Bu politikalar sayesinde Almanya komşularıyla ilişkilerini onarmış ve diğer ülkelerin kendisine karşı sahip olduğu şüpheleri büyük ölçüde bertaraf etti.

II. Dünya Savaşı'ndan sonra ABD, İngiltere, Fransa ve Rusya Almanya'nın ordu kurmasına uzun bir süre izin vermedi.

1954'ten itibaren Almanya yeni bir ordu kurabilse de hâlâ güçlü bir orduya ve nükleer silahlara sahip olmasına müsaade edilmedi.

Güvenliğinin temelini ABD ve NATO oluşturdu. Ancak Soğuk Savaş sonrasında ABD, stratejik odak noktasını Çin'e çevirdiği için Avrupa'daki güçlü askeri varlığını Pasifik bölgesine kaydırdı.

Ukrayna savaşı sonrasında ABD'nin Avrupa'daki asker sayısı yeniden artmış olsa da uzun vadede ABD'nin odak noktasının Çin olması ve Rusya'nın yeniden bir tehdit hâline gelmesi Almanya'nın güvenliği konusunda endişelere yol açıyor.

Bu nedenle Almanya, askeri harcamalarını artırdı ve silah ile mühimmat stokunu genişletme kararı aldı.

Ancak bu hazırlıkların tamamlanmasının uzun süreceği göz önüne alındığında, Almanya'nın kısa vadede güvenlik açısından zafiyet yaşama riski bulunuyor.
 


Almanya'nın bir diğer zafiyeti enerji alanında bulunuyor.

Ukrayna savaşı öncesinde Almanya, doğalgaz ihtiyacının yüzde 55'ini, kömür ihtiyacının yüzde 40'ını ve petrol ihtiyacının yüzde 36'sını Rusya'dan karşılamaktaydı.

Ancak şu anda Almanya Rusya'dan kömür ve petrol alımını tamamen durdurmuş ve gaz alımını yüzde 10'un altına düşürdü

 Bu enerji açığını kapatmak için farklı ülkelerden enerji ithal etmeye çalışıyor, bu da maliyetleri yükseltiyor ve orta vadede toplumda arz güvenliği endişesine yol açıyor.

Dolayısıyla Almanya'nın enerji bağımlılığı, güvenlik politikasının dışında ikinci önemli zafiyeti hâline geldi.


Almanya'nın üçüncü zafiyeti ise Çin ile olan ticari bağımlılığı.

İhracata dayalı bir kalkınma modeli izleyen Almanya, milli gelirinin yüzde 47'sini ihracattan sağlıyor ve bu ihracat temelli büyümede Çin önemli bir paya sahip.

Çin, Almanya için hem ucuz ara mal ithalatında hem de Alman ürünlerinin pazarlanmasında önemli bir pazar.

Örneğin, Infineon ve Volkswagen gibi büyük Alman şirketleri ciro ve kârlarının yaklaşık yüzde 40'ını Çin pazarından elde ediyor.

Ancak Ukrayna savaşı sonrasında Çin'in Rusya'yı desteklemesi ve ABD ile Çin arasındaki gerilim, Batı ile Çin ve Rusya arasında bir ayrışmanın yaşanacağı beklentisini doğurdu.

Bu ayrışma, Çin pazarına bağımlı olan Almanya için büyük bir tehdit oluşturuyor.

Çin pazarının kapanması Volkswagen, BMW ve Mercedes gibi dev Alman şirketlerini ciddi bir krize sürükleyebilir ve bu bağımlılıktan kurtulmaları yıllar alabilir.

Sonuç olarak güvenliğini ABD'ye, enerjisini Rusya'ya ve ihracatını Çin'e bağlamış olan Almanya'nın bu iş modeli çökmüş durumda.

Scholz hükümeti bu zafiyetlerin farkında olarak sorunları çözme yönünde politikalar geliştirmiş olsa da bunları uygulamaya koyamadan erken seçime gitmek zorunda kaldı.

Bu nedenle önümüzdeki dönemde Almanya'yı zor bir sürecin beklediği açık.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU