Moldova'nın 3 Kasım'ı: Vites yükselterek Brüksel'e mi, yoksa vitese takarak Moskova'ya mı?

Vladimir Solovyov: "Ben dahil hiçbir kamuoyu araştırmacısı tahmin söyleme cesareti sergileyemiyor"

Kişinev'de Avrupa Birliği ve Moldova bayraklarıyla süslenmiş hükümet binası / Fotoğraf: AP

SSCB'den bağımsızlığını ilan etmesine rağmen, Rusya ile ciddi sıkıntıları olan ülkelerden biri de Moldova.

Sovyetlerin dağılması sürecinde Çarlık Rusyası döneminden kalma "bölücü azınlıklar ocakları" oluşturmayı sürdüren Moskova, Pridnestrovye bölgesindeki faaliyetleri desteklemekle yetinmedi ve Moldova sınırları içinde bulunan bölgenin insanlarına Rusya vatandaşlığı vermeye kadar götürdü.

Son yıllarda Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerini bir hayli geliştiren Moldova, geçen şubat ayında AB ile tam üyelik müzakerelerini başlatma hakkını kazandı.

Buna seyirci kalmayan Kremlin, bir yandan Moldova içindeki Gagauz Özerk Cumhuriyeti'ni (Gagavuzya) kendi saflarına çekmeyi başarırken, diğer yandan Yahudi menşeli kaçak işadamı İlon Şor'un maddi desteğiyle geçen 20 Ekim'de yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde ve AB'ye üyelik referendumunda vatandaşların oylarını etkilemeye muvaffak oldu.

Sonuçlar şaşkınlık yaratırken, 3 Kasım'da yapılacak ikinci tur öncesinde belirsizlik daha da arttı.

Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci turu öncesindeki durumu Rus gazeteci-yazar Vladimir Solovyov, Independent Türkçe'ye değerlendirdi.
 

 Vladimir Solovyov
Rus gazeteci-yazar Vladimir Solovyov

 

Ortaya çıkan manzarayla ilgili, kendisi dahil, en deneyimli kamuoyu araştırmacıları bile kesin bir şeyler söyleyemediğini ifade eden Vladimir Solovyov, "Çünkü cumhurbaşkanı seçimlerinin yanı sıra, yapılan AB'ye üyelik referendumundan beklenmeyen sonuçlar çıktı. İlk turda kazanamayan Maia Sandu, ikinci turda Aleksandr Stoianoglo ile yarışacak. Referandumdan ise aşağı yukarı yüzde 50 - yüzde 50 oy çıktı. Anayasanın değiştirilmesi yönünde çok az farklı sonuç çıktı. Onun için ortaya birkaç görüş çıktı. Bunlardan bir tanesi bu referendumun gereksiz yere yapılmasıydı. Gerçekten bu referanduma gerek yoktu. Çünkü Moldova zaten AB ile tam üyelik müzakereleri sürecindeydi" şeklinde konuştu

Ayrıca, "AB yanlılarının toplumda büyük üstünlüğü söz konusuydu" diyen Vladimir Solovyov, sözlerini şöyle sürdürdü:

Oylamaya çıkarılan sorunun 'Anayasanın değiştirilmesine evet mi, hayır mı?' şeklinde formüle edilmesi de yanlıştı; sorunun 'AB'ye üye olalım mı, olmayalım mı?' şeklinde olması gerekirdi. İkinci soru ise 'Moldova'nın uluslararası anlaşmalara koşulsuz katılmasını onaylıyor musunuz?' şeklinde olduğu için katılımcıların önemli bir kısmı bunu ülkenin bağımsızlığını kaybetmesi şeklinde anladı. Bu durum Maia Sandu'nun seçmenlerinin seferber edilmesini ve onun reytinginin yükselmesini engelledi.


Solovyov, "Moldova seçimleri üzerindeki olumsuz etkiyi 2019 yılında ülkeden kaçmış işadamı İlon Şor'un faaliyetleri de yaratıyor. Kendisi, 2014 yılında Moldova bankalarını 1 milyar dolar dolandırdığı için 15 sene hapis cezasına çarptırılmıştır. Ancak verilen bu ceza, Moskova'da bulunan İlon Şor'un Moldova siyasetinde etkili olmasını engellemiyor. İlon Şor'un kurduğu ağ sayesinde seçmenlerin oyları parayla satın alınıyor. Söylentiler, Şor'un yaklaşık 300 bin seçmenin oyunu parayla aldığı yönünde. Bu ise seçimlerin sonuçlarını ciddi biçimde etkiliyor" ifadelerini kullandı

Kamuoyu araştırmacılarının ilk turda bu etkinin olduğunu, ikinci turda da olacağını belirtiklerini aktaran Vladimir Solovyov, "Onun için seçimin ikinci turunun nasıl sonuçlanacağına ilişkin ben de dahil olmak üzere Moldova'da hiç kimse yorum yapmaya yanaşmıyor. Maia Sandu'nun kazanacağına ilişkin önseziler mevcuttur; ancak dört yıl boyunca toplumla gereken diyaloğun kurulamaması kuşkuları da beraberinde getiriyor. İktidar, söz verdiği reformları yapmadığı gibi, geride bıraktığımız dört senede Moldova'nın yüzleştiği krizler, özellikle doğalgaz fiyatlarındaki yükseliş ve Rusya'nın Ukrayna'ya saldırmasıyla başlayan savaşın doğurduğu buhranlar, ülke ekonomisine de yansıdı" dedi.

Önemli bir kısım seçmenin ise, iktidarın iradesi dışında ortaya çıkmış bu krizlerden iktidarı sorumlu tuttuğunu belirten Solovyov, "Ülkeyi Maia Sandu'nun ekibi yönettiği için tüm suçlar da Sandu'nun ve ekibinin hanesine yazılıyor. Seçimin ikinci turuna kadar Maia Sandu seçmene ciddi vaatlerde bulunuyor. Aynı zamanda hükümette ve bürokraside değişiklikler yapacağını ifade ederek yeniden seçmenin güvenini kazanmaya çalışıyor. Buna ne ölçüde muvaffak olacağını önümüzdeki Pazar günü göreceğiz" değerlendirmesinde bulundu.

Moldova'da 3 Kasım'da yapılacak cumhurbaşkanı ikinci tur seçiminin AB'ye tam üyelik müzakerelerini başlatmaya muvaffak olmuş bir ülkenin durumunu olumlu ve olumsuz yönde etkilemeye aday olduğunu görmemek mümkün değil.

AB yanlısı Maia Sandu'nun önümüzdeki Pazar günü seçimin ikinci turunu kazanamaması durumunda Moldova'nın büyük ölçüde Rusya yörüngesine girmesinin yolu dozerle döşenecektir.

Her şey mevcut Cumhurbaşkanı Sandu'nun bu üç günde sergileyeceği marifete bağlı gibi görünüyor.

"Türk dünyasının bir parçası" olarak nitelendirilen Gagauz bölgesini soruyorsanız, tavrını uzun süreden beri Moskova'dan yana koyduğunu söyleyebiliriz.

Ahh, şu bizim Türk dünyası...

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU