Bu ay Donald Trump'ın yeniden ABD başkanlığına seçilmesi, küresel ekonomide dikkat çekici dalgalanmalara yol açtı.
Trump'ın kampanya süresince ortaya koyduğu korumacı ticaret politikaları ve güçlü dolar yanlısı söylemleri, seçim sonucunun ardından piyasaların da tepkisini belirledi.
Trump'ın zaferiyle birlikte, yatırımcılar güvenli liman olarak görülen ABD dolarına yönelirken, özellikle gelişmekte olan ülkelerin para birimlerinde hızlı değer kayıpları yaşandı.
ABD'nin faiz artırımı beklentilerini körükleyen ekonomik politikalarına dönüş sinyalleri, doları daha da güçlendirirken, bu durum ihracat odaklı ekonomilerden ithalat ağırlıklı olanlara kadar geniş bir yelpazede, birçok ülkeyi derinden etkiledi.
Trump'ın zaferi, yalnızca finansal piyasaları değil, ticaret ve yatırım stratejilerini de yeniden şekillendirecek bir dönemin habercisi olarak görülüyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Trump döneminde merkez bankası politikalarına yönelik eleştirilerin yeniden gündeme gelmesi, alternatif yatırım araçlarına yönelimin önünü açtı.
Özellikle şimdilik Trump'a en yakın isim olarak görülen Elon Musk'ın etkisi ve sosyal medyada kripto para birimlerine yönelik desteğini sürdürmesi seçim sonrası Bitcoin'e olan ilgiyi artırdı.
Uzmanlar tarafından beklenen bu yükseliş doların güçlenmesiyle gelişmekte olan ülkelerin para birimlerine duyulan güvenin azalması, bireysel ve kurumsal yatırımcıları Bitcoin gibi merkezi olmayan varlıklara yönlendirdi.
Tabii Elon Musk'ın da sosyal medya platformlarında yaptığı esprili ve etkili açıklamaları da bu eğilimi körükledi.
Bitcoin, bir kez daha kriz dönemlerinin "dijital altını" olma rolünü üstlenirken, bu artışın ardında yalnızca spekülasyon değil, küresel ekonomik dengesizliklerin yarattığı reel bir arayış olduğu açık.
Örneğin, senelerdir ABD ile davalarla gündeme gelen Ripple şirketi CEO'su Brad Garlinghouse, geçen hafta Trump ile görüştü ve yakın zamanda Trump'ın kripto sorumlusu olacağı yüksek sesle konuşulmaya başlandı.
Bu gelişmeler şirketin hisselerinde de bir haftada yaklaşık yüzde 200 oranında bir artışa neden oldu.
Yine birkaç gün önce önemli bir gelişme de Trump'ın hazine bakanlığına hedge fon yöneticisi Scott Bessent'i aday göstermesi oldu.
Yatırım danışmanlığı hizmeti veren Key Square Group'un kurucusu olan Bessent'in dünyanın önde gelen uluslararası yatırımcılarından ve jeopolitik stratejistlerinden biri olduğunu vurgulayan Trump, "Önce Amerika" gündeminin güçlü bir savunucusu olduğunu da belirtti.
Bessent ilk röportajına göre, göreve geldikten sonraki ilk icraatinin ise vergi indirimi vaatlerini yerine getirmek olacak.
Yine gümrük tarifelerini yürürlüğe koymak, harcamaları kısıtlamak ve doların rezerv para statüsünü korumak gibi odak noktaları olduğunu da aktaran Bessent'in önerilmesi bazı eleştiriler olsa da bu durum ekonomi açısından olumlu karşılandı demek yanlış olmaz.
Ekonomist ve uluslararası finans şirketi prop-firms.com üst yöneticisi olan Tegan Miller'a göre de Bessent'in göreve getirilmesi oldukça olumlu bir adım.
Miller'a göre hisse senetlerinin yükselmesi ve tahvil getirilerinin düşmesiyle birlikte oldukça güçlü bir iyimserlik yarattı.
Yine Miller, yatırımcıların Bessent'in piyasadaki büyümeyi mali sorumlulukla dengeleme beceresine güveniyor.
XTB'den Kathleen Brooks'a göre de dolardaki olası bir herhangi zayıflık bir satın alma fırsatı olarak görülmeli, çünkü Bessent'in potansiyel olarak enflasyonist ticaret tarifelerine karşı istikrarlı bir yaklaşım savunmasını bekliyor.
Trump'ın zaferi sonrasında ekonomi ve büyük şirketler lehine görülen politikalarının, enflasyonist baskıları artırabileceği ve ABD Merkez Bankası'nın (FED) para politikasını gevşetme sürecini yavaşlatabileceği yönündeki beklentiler, tahvil faizlerinde yükselişe neden olmuştu. Ancak, Scott Bessent'in Hazine Bakanlığı için adı geçmeye başladığında bu durum tersine döndü.
ABD'nin 10 yıllık tahvil faizi, 14 baz puandan fazla gerileyerek yüzde 4,27 seviyesine indi.
Bessent'in adaylığının, Trump yönetiminin sert ekonomik politikalarına dair endişeleri yatıştırması, dolar endeksine de yansıdı.
2 yılın zirvelerinde seyreden dolar endeksi, 106,8 seviyesine kadar geri çekilerek piyasalarda bir miktar rahatlama yarattı.
Tabii Scott Bessent'in göreve başlayabilmesi için Senato'dan onay alması gerekiyor.
Sonuç olarak Trump'ın seçim zaferi ve beraberinde getirdiği ekonomik hamleler, hem piyasalarda hem de politika çevrelerinde yeni bir dönemin başlangıcına işaret ediyor.
Ancak bu yeni dönemin taşıdığı fırsatlar kadar belirsizlikleri de göz ardı etmemek gerekir.
Bessent gibi piyasa dostu bir ismin olası etkileri şimdiden hissedilmeye başlanmış olsa da, bu hamlelerin uzun vadede nasıl sonuçlar doğuracağı hala bir soru işareti.
Piyasa oyuncuları bir yandan riskleri tartarken diğer yandan fırsatları değerlendirme çabasında; zira Trump dönemi, hem cesur kazançların hem de beklenmedik kayıpların sahnesi olmaya aday.
Özellikle Türkiye gibi yüksek enflasyonun olduğu ülkeler güçlü doların yarattığı dış finansman maliyeti artışını daha yakından hissediyor.
Trump döneminde küresel para hareketleri ve jeopolitik ilişkiler, Türkiye'nin ekonomik kararlarında daha stratejik bir yaklaşımı zorunlu kılacak gibi görünüyor.
Önümüzdeki süreçte, Trump yönetiminin vaatlerini ne ölçüde hayata geçireceği, yalnızca küresel ekonomiyi değil, Türkiye'de de dengeleri doğrudan etkileyecektir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish