Esasen tüm zamanların değişmez realitesi olan savaş, bir anlamda Ortadoğu'nun da değişmez kaderi ve aslında günlük politikanın da ayrılmaz bir parçası.
Meşhur Prusyalı General Clausewitz'in şu meşhur sözü bugünlerde daha da anlam kazandı:
Savaş politikanın başka araçlarla devamıdır.
Clausewitz'in bu tezi, 2012 yılından beri Suriye iç savaşının Kuzey cephesinde aralıklarla devam eden Halep muharebelerinin karakteristiğine tam olarak denk düşüyor.
2016 yılı sonlarında Suriye rejim hükümetinin Halep'te kesin olarak zafer ilan etmesinin ardından, aradan geçen 8 yılın sonunda çatışmaların tekrar Halep merkezli olarak ve yüksek yoğunluklu şekilde şiddetlenmesi ciddi bir kırılma noktası.
Nihayetinde 3 gündür devam eden şiddetli çatışmalar sonucunda HTŞ liderliğindeki rejim karşıtı muhalif silahlı gruplar, Halep'in batı kırsal bölgesinden başlattıkları saldırıyı şu satırları kaleme aldığım an itibarıyla (30 Kasım gece saat 02.28) nihayete erdirmek üzereler.
Şehrin pek çok stratejik noktasını ve kırsal bölgesini, köylerini, kasabalarını ele geçirmiş durumdalar.
Dolayısıyla II. Halep savaşı, rejimin yenilgisiyle sonuçlanmak üzere...
Peki bundan sonra ne olacak?
Rusya ve İran neden yüksek yoğunluklu devam eden bu muharebelerde şimdilik reaksiyon göstermemeyi tercih ediyor?
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bu arada pek ihtimal vermiyorum ama, Beşşar Esad'ın Moskova'da olduğu ve Rusya'dan yardım talep ettiği iddiaları da kamuoyunda ve sosyal medyada dolaşıyor.
Zaten Rusya'nın Suriye toprakları üzerinde, Lazkiye ve Tartus'ta stratejik askeri üsleri bulunuyor.
İş bu noktaya gelmişken Esad'ın Moskova'ya kadar gidip yardım istemesine lüzum kalmadan müdahale etmeleri gerekmiyor mu?
Sadece geçen gün Kremlin Sözcüsü Peskov yaptığı açıklamada "Halep ve çevresindeki durum, Suriye'nin egemenliğine yönelik bir saldırıdır. Suriyeli yetkililerinin bölgede düzeni sağlamasından ve anayasal düzeni mümkün olan en kısa sürede yeniden tesis etmesinden yanayız" dedi.
Savaşın üçüncü evresi diyebileceğim süreçle ilgili kafamdaki çeşitli ihtimaller şu şekilde:
- Rusya ve İran savaşın daha da kızışarak Şam'a doğru kaymaması için aracı olur. Eğer bu da sonuç vermezse hem karadan hem havadan konvansiyonel bir harekata girişirler ve bu muhalif güçler için büyük bir askeri felaket olur.
- Rasyonel önceliği Şam'ı ve çevresini korumak olan Esad, muhaliflere bir uzlaşma teklif eder ve teklifini kabul ederler.
- Suriye ordusu, hızlı bir karşı taarruzla muhalifleri püskürtür.
- ABD liderliğindeki uluslararası koalisyon güçleri de devreye girer ve muhalif gruplarla beraber, hedefi Şam olan bir genel taarruz başlatır.
Düşündüğüm dördüncü ihtimalde, "Rusya ve İran'ın da karşılık vermesi dahilinde Suriye merkezli bir 'Armageddon Savaşı' çıkar mı" sorusu da ister istemez akla geliyor.
Fakat akla yatkın olan, Suriye'de savaşan taraflar arasında yeni bir uzlaşma sağlanması ihtimali.
Her halükârda, Türkiye'nin çok dikkatli olması ve hem çatışma sürecinin yeni evresini hem de ilerleyen sürece ilişkin risk algoritmasını somut şekilde tahlil etmesi gerekiyor.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish