Geçen gün New York Madison Square Garden'da düzenlenen mitingde destekçilerine hitap eden Donald Trump, konuşmasının büyük çoğunluğunu göçmenlere ve tasarladığı göç politikasına ayırdı.
Mitinge katılanlar arasında eski profesyonel güreşçi Hulk Hogan, eski New York Belediye Başkanı Rudy Giuliani, komedyen Tony Hinchcliffe, ünlü milyarder iş insanı Elon Musk da vardı.
Bu isimler Trump'ı destekleyen birer konuşma yaptılar.
Sonrasında kürsüye çıkan ve rakibi Kamala Harris'i, "çok düşük zekalı bir birey" olarak tanımlayan Trump oldukça sert bir konuşma yaptı ve ülkesindeki göçmenler için şu ifadeleri kullandı:
Birinci gün Amerikan tarihinin en büyük sınır dışı etme programını başlatacağım. İşgal edilen ve fethedilen her şehri ve kasabayı kurtaracağım.
Sanırsınız ki, ABD iç savaşında güneyli konfederasyon ordusunun başkanı General Robert Edward Lee konuşuyor ve rakibi Kamala'yı kuzey ordularının komutanı General Hiram Ulysses Grant olarak tahayyül ediyor.
Malum, General Lee, ırkçı fikirleri ile bilinen bir askerdi ve köleliğin de sıkı bir savunucusuydu.
Özellikle siyahilere ve Kızılderililere olan tutumu son derece katıydı.
Nihayetinde kaybetti ve onun yenilgisi ABD'nin kuruluş değerleri ile yeniden bütünleşmesine olanak verdi.
Trump'ın Madison Square Garden'ı miting mekanı olarak seçmesi de bir stratejinin ürünü.
Zira burası Nazi lideri Adolf Hitler sempatizanı bir topluluk olan "Bund" ile özdeşleşmiş bir mekan.
Hatta bu topluluk, 1939 yılında burada büyük bir miting gerçekleştirmişti.
Yine geçen günlerde Kamala Harris'de Michigan'da bir miting yaptı ve konuşmasında "korku ve ayrıştırıcı düşünceyi geride bırakma" sözünü verdi.
Amerikan bağımsızlık bildirgesinde geçen şu ifadeleri hatırlattı:
Tüm insanlar eşit yaratılmışlardır; Yaradan'ları tarafından bağışlanmış, belli bazı vazgeçilemez haklara sahiptirler; yaşam, özgürlük ve mutluluğa erişme hakları da bunların arasındadır.
Halihazırda Kamala'nın da anlaması gerek ki, eğer kendi ülkesinde korkuyu ve ayrıştırıcı düşünceyi sona erdirmek istiyorsa, evvela dünyadaki korkuyu ve ayrımcılığı sona erdirecek iradeyi ortaya koyması gerekiyor.
Zira Kamala'nın ve partisinin, İsrail Filistin savaşındaki tutumunun Trump'tan pek bir farkı olmadığı açıkça ortada.
Nitekim Kamala'nın Michigan'dan sonra önceki gün Washington'da düzenlediği mitingde takriben 300 kişilik bir grubun, "Kamala, ne diyorsun? Seçim günü sana oy vermeyeceğiz. Bugün kaç çocuk öldürdün?" diyerek slogan atması oldukça önemli bir politik iletidir.
ABD seçmeni içerisinde biraz şaşırtıcı bir şekilde Filistin ve Gazze konusunda insani bir duyarlılık söz konusu.
Eğer Kamala ve kampanya ekibi mitingde verilen bu mesajı net algılayabildiyse ve bu doğrultuda önümüzdeki son 5 gün doğru mesajlar verebilirse bu seçmen davranışını seçim günü doğrudan etkileyebilir.
Eğer Beyaz Saray'a çıkacak kişi için ABD'nin kuruluş ilkelerinin bir önemi varsa, koltuğa oturacak yeni başkan derhal bu acımasız savaşı sona erdirmek durumunda.
Açıkçası, Kamala seçime 5 gün kala, İsrail Filistin savaşına yönelik tutumunu değiştirebilirse, belki Pentagon'un ve FED'in bazı derin dehlizleri nezdinde olmasa da ülke kamuoyu nezdinde daha fazla destek bulabilir.
Zira oldukça net; ABD halkının bürokrasiye, medyaya ve şirketokrasiye duyduğu güven büyük oranda azaldı.
Özellikle de Kovid-19 pandemisi döneminde bu güven kaybı net olarak görüldü.
Buna rağmen Amerika'daki medya kuruluşları seçime 5 gün kala, "eski medyatör alışkanlıklarını" bir kenara bırakamıyorlar.
Bunun son günlerdeki en bariz örneği Washington Post'un sahibi Jeff Bezos. Zira geçenlerde Washington Post'un Harris'i desteklemeyeceğini açıklaması sadece Jeff Bezos'un talimatıyla gerçekleşebilecek bir durumdu.
Nihayetinde gazetenin çok sayıda emekçisi bu durumu etik dışı bularak görevinden istifa etti.
Tabii bu durum, "Eğer büyük sermaye Trump'ı destekliyorsa kesinlikle o kazanacak" algısının oluşmasına da zemin hazırlıyor.
Aslında daha düne kadar Trump'ın "küresel elitlere karşı ulus devletin yılmaz savaşçısı, Amerikan vatanseverliğinin gür sesi" olduğu iddiası pek meşhur bazı komplo teorisyenlerince dile getiriliyordu.
Trump'ın mitinglerinde Elon Musk'ın boy göstermesi de bu durumu perçinliyor.
Tüm bunları ilaveten daha seçim günü gelmemişken, ülkedeki bazı sandık kundaklama olayları da açıkça aba altından sopa gösterme hareketi.
Yani, "Sıkıysa Kamala sandıktan çıksın. 4 yıl önceki olaylı kongre binası baskınından daha şiddetli işler yapalım" düşüncesine sahip bazı gayri resmi paramiliter oluşumlar seçim gecesi devreye girebilir.
İşte "General Lee ruhu" böyle uyanabilir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish