"Gazeteleri okumadığı için sevinçliydi…" Doktor Jivago'nun yazarını Nobel Ödülü'nden imtinaya nasıl zorladılar?

Mayis Alizade Independent Türkçe için yazdı

 Rus şair, oyun yazarı, romancı, çevirmen Boris Pasternak (1890-1960)

25 Şubat 1956'da Komünist Parti Genel Kurulu'nun kapalı toplantısında Birinci Sekreter Nikita Hruşşov'un, Josef Stalin döneminin "kişiye tapma ve kült" politikasını ağır şekilde eleştirmesinden sonra Sovyetler Birliği'nde "ılımlı dönem"in başladığına inadırılmıştı.

1937 yılında infaz edilmiş aydınların önemli bir kısmının üzerindeki mahkeme kararları Nikita Hruşşov'un o konuşmasıyla kaldırıldıktan sonra hayatta kalanlar GULAG'dan ve Sibirya'dan kurtulabilmişti.

Yaratıcı insanlar nispeten rahat nefes alacaklarını düşünürken, bir süre sonra gelişen olaylar Sovyet sisteminin niteliğinin asla değişmediğini ortaya koydu.

1957 yılında Moskova'da İtalyan gazeteciye konuşan ünlü şair-yazar Boris Pasternak, "Doktor Jivago" isimli romanını gazeteciye verirken eser, aynı yılın sonbaharında İtalyan ve İngiliz dillerinde yayımlandı.

Bu gelişme, "Doktor Jivago" romanına Nobel Ödülü'nün verileceğine ilişkin iddiaları da gündeme soktu.

Sanki kendi ülkesinin vatandaşına Nobel Ödülü verileceğini önceden hisseden SSCB yönetimi karşı saldırı planını hazırlamıştı.

Nitekim 23 Ekim 1958'de İsveç Nobel Komitesi, edebiyat alanında o yılki ödülün Boris Pasternak'a verildiğini duyurur duyurmaz, Komünist Parti Merkez Komitesi saldırı planını açıkladı:

  • Pasternak'ın Ekim Sosyalist Devrimi'ne, o devrimi gerçekleştiren Sovyet halkına ve SSCB'de sosyalizmin inşasına iftiralar atan romanına Nobel ödülünün verilmesi, ülkemize karşı düşmanlık eylemi ve soğuk savaşın kızışmasına yönelmiş uluslararası bir reaksiyon olarak değerlendirilsin.
     
  • Pravda Gazetesi'nde mizah tarzında yazı yayımlansın ve Pasternak'ın romanına karşı sert tepki konulsun. Aynı zamanda Pasternak'a Nobel ödülü verilmesiyle ilgili burjuva basınının sürdürdüğü düşmanlık kampanyasının amacı ifşa edilsin.
     
  • Ünlü Rus yazarların konuşmalarının organize edilmesi ve yazılarının yayınlanması suretiyle Pasternak'a verilmiş Nobel ödülünün soğuk savaşı kızıştırma amacı taşıdığı topluma izah edilsin.


Boris Pasternak, Nobel Ödülü almış ikinci Rus yazardı; 1933 yılında edebiyat alanında Nobel Ödülü'ne layık görülmüş İvan Bunin, Fransa'da sürgünde hayatını kaybetmişti; SSCB sınırları içinde ilk kez bir yazara Nobel Ödülü veriliyordu.

Hruşşov iktidarının SSCB sath-ı mailine getirdiği iddia edilen "ısınma ve ılımlılaşma" politikasının Boris Pasternak'ın Nobel Ödülünü toleransla karşılayacağına ümit ediliyordu ve o ümitli insanların başında Pasternak ve ailesi geliyordu:

O günün akşamı babama Nobel ödülünün verilmesi haberi Moskova'ya ulaştığında, biz olumsuzlukların geride kaldığına, ödülün verilmesinin Stockholm'e giderek konuşma yapma anlamı taşıdığına sevinmiştik. Bu, ne kadar güzel ve anlamlı söylenmişti. Bizim için tam ve güzel bir zafer söz konusuydu. Ertesi sabah gazetelerin çıkmasıyla bizim dileklerimiz yerle bir oldu ve çiğnendi. Kalbimizde utanç ve hicap duyuyorduk. Biz Peredelkino'ya (Moskova yakınlarında yazarlara tahsis edilen yaratıcılık evlerinin bulunduğu kasaba) gittik. Gazeteleri okumadığı için sevinçliydi ve hiçbir şeyden korkmadan gözleri parlıyordu. Kendisini sadece bu kampanyanın onun durumunu etkileyip etkilemeyeceği ilgilendiriyordu.

(Oğlu Yevgeni Pasternak'ın
2008 yılında Znamya Dergisi'ne
verdiği röportajdan)


25 Ekim'de SSCB'nin Stockholm Büyükelçisi, Nobel Komitesine ideolojik hakaretlerle dolu bir mektup gönderdi.

SSCB Komünist Partisi Merkez Komitesi ise kendi ülkesinin yazarı Boris Pasternak'a karşı yürütülecek ideolojik savaşın düğmesine çoktan basmıştı.

Merkez Komitesi'nin açıklamasında aydınların, işçilerin, emekçilerin Boris Pasternak'a Nobel Ödülü verilmesini kötülediği ve "Sovyet halkının Mihail Şolohov'u Nobel Ödülü sahibi olarak görmek istediği" ifade ediliyordu.

Ben onu affetmeyeceklerini, kendisine karşı toplumsal bir linçin hazırlandığını anladım. Zoşşenko'yu, Mandelştam'ı, Zabolotski'yi, Mirski'yi, Bened'i, Livşits'i öldürdükleri gibi onu da öldürene kadar çiğneyecekleri belliydi. Ve aklıma temelsiz bir düşünce geldi: onun bu ağaç çivilerinden kurtarılması gerekirdi. Tek kurtuluş vardı: yarın sabah erkenden kendisiyle Furtseva'ya (dönemin SSCB Komünist Partisi Sekreteri ve Politbüro üyesi) giderek isminin etrafında koparılan ıslık dansından rahatsızlık duyduğunu, Jivago'nun yurtdışına kendi iradesi dışında ulaştığını ve genel olarak Merkez Komitesi'nden uzakta durmak istemediğini, romanından yüz binleri kazanan ve eserinin etrafında siyasi gürültü koparan haydutları asla tasvip etmediğini ona söylemesi gerekirdi. B.L. (Boris Leonidoviç Pasternak) aşağı indiğinde benim önerimi geri çevirdi, ancak kendi yanlış hareketini açıklamak için Furtseva'ya mektup yazmayı onayladı. Yukarı gitti ve on dakika sonra Furtseva'ya ünvanladığı mektupla geldi: adeta durumu kötüleştirmek için kasten düşünülmüş bir olaydı.
 

Başımın üstündeki güçler bana davranmam gerektiği şekilde davranmamı emrediyor ve bana verilmiş Nobel ödülünün tüm Sovyet yazarlarını sevindirmemesi imkansız olduğu gibi bu sorunların baltayla çözülmemesi gerekir.
 

Mektubu dinledikten sonra ben dehşete düştüm. Gereken mektup bu değildi." (Yazar Korney Çukovski'nin 27 Ekim 1958 tarihli günlüğünden.)


Dünya edebiyatının önde gelen bir grup Birleşik Krallık yazarı 30 Ekim 1958'de SSCB Yazarlar Birliği Başkanı'na mektup göndererek Nobel Ödülü sahibi Boris Pasternak'a karşı başlatılmış linç kampanyasının durdurulmasını istedi:

Biz dünyanın en büyük şair ve yazarlarından biri Boris Pasternak'ın kaderinden derin endişe içindeyiz. Biz onun Doktor Jivago romanını siyasi bir belge olarak değil heyecan verici kişisel tanıklık olarak değerlendiriyoruz. Arkanızdaki o büyük Rus edebiyatı geleneği adına bu geleneği uygar dünyanın saygı duyduğu bir yazarı takibe maruz koymak suretiyle şereften yoksun bırakmamaya çağırıyoruz. Thomas Eliot, Somerset Maugham, Graham Greene, Bertrand Russel v.d.


SSCB yönetimi edebiyat alanında Nobel Ödülü almış yazarına karşı "tüm cephe boyunca gerçekleştirdiği saldırıların" dozunu o kadar artırdı ki, Genç Komünistler Birliği Merkez Komitesi Başkanı Vladimir Semiçastnı (1961-1967 yılları arasında SSCB'nin istihbarat örgütü KGB başkanı görevinde bulundu), 30 Ekim 1958'deki konuşmasında Boris Pasternak'a "domuz" demekten bile geri durmadı.

Pasternak bu gelişmeleri "SSCB'den sınırdışı edilmesine hazırlıklar" olarak değerlendirdi ve Komünist Parti Birinci Sekreteri Nikita Hruşşov'a şu mektubu yazdı:

Yoldaş Semiçastnı'nın konuşmasından ben hükümetin ülkeyi terketmemi engellemeyeceğini anladım. Bu, benim için imkansızdır. Ben Rusya'ya doğumumla, yaşamımla, çalışmalarımlarla bağlıyım. Ben kendi kaderimi yalnız başıma ve Rusya'sız düşünemiyorum. Hatalarımın ve yanılgılarımın düzeyi ne olursa olsun ismimin Batı'da yürütülen siyasi kampanyanın ortasında olacağını asla düşünememiştim. Bunu idrak ederek ben Nobel Ödülünden gönüllü imtina ettiğimi İsveç Akademisi'ne bildirdim. Vatanımın sınırları dışına çıkmak benim için ölüme eşdeğerdir ve bundan dolayı bana karşı bu denli aşırı bir kararı almamanızı rica ediyorum. Elimi kalbimin üstüne koyarak ben Sovyet edebiyatı için bir şeyler yaptığımı ve bundan sonra da yapabileceğimi ifade ediyorum.


Evet, SSCB sınırları içinde ilk kez edebiyat alanında Nobel Ödülü'ne layık görülmüş bir yazar, yönetimin kurduğu akıl almaz baskıların sonucunda ödülü gönüllü şekilde reddetmek zorunda kalmıştı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Sosyalist rejimin yaptığı çok ciddi lobicilik çalışmaları sayesinde Durgun Don romanında "İç savaş yıllarında Rus halkının yaşadığı tarihi geçiş dönemini sahici şekilde yansıtmasından dolayı" 1965 yılında edebiyat alanında Nobel Ödülü'ne layık görülmüş Mihail Şolohov'a ise SSCB yönetimi törende giyeceği kıyafetleri alması için 3 bin dolar para bile vermişti. Yani "Sosyalist gerçekliği" teorisinin yazarına.

1970 yılında Nobel Komitesi bu kez ödülü "İvan Denisoviç'in hayatından bir gün" romanından dolayı yıllarca hapishanelerde ve sürgünde kalmış yazar Aleksandr Soljenitsın'a verince SSCB yönetimi yine "asi yazarın" ödülü almaya gitmesine izin vermemişti.

1974 yılında Stockholm'e gitmesine fırsat tanınan Soljenitsın, vatandaşlıktan çıkarıldığı için konuşmasını yaptıktan sonra ABD'nin yolunu tutmuştu...

Edebiyat alanındaki çalışmalarından dolayı 1972'de vatandaşlıktan çıkarılarak Avusturya'ya sınırdışı edilen İosif Brodski ise kısa süre sonra ABD'ye yerleşmiş ve 1987 yılında Nobel Ödülü'ne layık görülmüştü.

SSCB yönetiminin aklın almayacağı baskıları sonucunda Nobel Ödülü'nü reddetmek zorunda kalan Boris Pasternak ise 30 Mayıs 1960'ta akciğer kanserinden hayatını kaybetti.

1958 yılında layık görüldüğü Nobel Ödülü 1989 yılında ailesine verildi. Yani Nikita Hruşşov'un "yumuşama ve ısınma" politikasının sözüm ona yürürlüğe konmasından dört sene sonra Stalin'i asla ve katiyen aratmayacak baskı metotlarının uygulanması sonucunda.

2015 yılı Nobel Ödülü sahibi Svetlana Aleksiyeviç ise SSCB doğumlu olmasına rağmen Belarus vatandaşı.

Diktatör Aleksandr Lukaşenko'ya karşı sert tutum almaya kalkması durumunda Aleksiyeviç'in de Belarus'tan gönderileceğinden emin olabilirsiniz...

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU