Avrupa'da ekonomik kriz, Türk Akımı ve Türkiye için doğan fırsat

Emekli Albay İhsan Sefa Independent Türkçe için yazdı

Görsel: Independent Türkçe

Zorlu jeopolitik durum Türkiye Cumhuriyeti'ne ekonomik sorunlarını çözme fırsatı vermektedir. Sinsi müttefikleri körü körüne takip etmek değil, kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmek esas olmalıdır.


Türkiye ekonomisinin son yıllarda bir kriz içinde bulunduğu sır değil.

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası'na göre ağustos ayında enflasyon yıllık bazda yüzde 51,97 olarak gerçekleşti.

Oysa 2000'li yıllarda durum çok daha farklıydı: 1990'larda düzenli olarak yılda yüzde 100'ü aşan enflasyon 2000'lerin ortalarında yüzde 10'un altına düşmüş ve Türkiye'nin nominal GSYH'si 2002'de 202,2 milyar dolardan 2013'te 957,5 milyar dolara yükselmişti. 

Ekonomimiz neden şimdi sıkıntıda?

Türkiye, başta petrol ve gaz olmak üzere pek çok şeyi ithal ediyor.

Bu nedenle Türkiye, Norveç, Kanada, Rusya ve diğerleri gibi bu yoldan kalkınamaz.

Ancak Türkiye, 2000'li yılların başında yabancı yatırımcılara bir bahis oynadı.

Türk ekonomisinin sözde hızlı büyümesini sağlayan o fonlardı.

Bir anlamda ABD Federal Rezerv Sistemi (FRS) de Türkiye'ye "arkadan destek" attı.

ABD Merkez Bankası, 11 Eylül 2001'deki terör saldırıları ve 2002'deki dot-com krizinden sonra çok yumuşak bir para politikası izlemeye başladı.

Büyük miktarda ucuz dolar, sadece ABD ekonomisini desteklemekle kalmadı, bir kısmı Türkiye'ye de ulaştı.

Bu aynı zamanda, küresel ekonomik krizden hemen önce, 2008 başlarında dolar ile pariteye yakın olan liranın güçlenmesinin nedenlerinden biriydi (döviz kuru 1 dolar başına 1,17'ye ulaştı).

Ancak 2008-2009 küresel ekonomik krizi, 2010'daki iklim felaketleri (Rusya ve Kanada'daki kuraklık, genel olarak tahıl ve gıda fiyatlarında artışa neden oldu) ve 2011 baharında başlayan Suriye İç Savaşı, yatırımcıların Türkiye'ye olan ilgisini ciddi şekilde azalttı.

Yatırımcı çıkışı, 2018 yazında 1 doların 5 Türk Liranın üstün çıkmasına neden oldu. Liranın değer kaybetmesi ithal enerji, gıda ve ekipmanı daha pahalı hale getirdi ve dış kredi ödemelerini artırarak enflasyonun hızlanmasına yol açtı.

2020-2021'deki koronavirüs pandemisi turizmden elde edilen döviz gelirlerini azalttı. Ancak en ağır darbeyi Rusya ile Ukrayna arasında patlak veren savaş vurdu.

Petrol fiyatları 2022'de neredeyse tarihi rekorlara sıçradı ve gaz fiyatları bu tarihi rekorları düzenli olarak kırdı.

Bu durum enflasyonun daha da yükselmesine (Ekim 2021'de yüzde 19,9'dan Ekim 2022'de yüzde 85,5'e) ve ekonominin kötüleşmesine yol açtı.

Ayrıca, Türk üreticiler için artan maliyetler, AB pazarındaki Çinli rakiplere avantaj sağladı.


Ancak şimdi dünyada değişen jeopolitik durum Türkiye'ye durumu düzeltmek için eşsiz bir şans veriyor.

Bir yandan dünyanın jandarması olma iddiasındaki ABD, son başarısızlığını kabul etmek zorunda kaldı: Yemen'de Husilere karşı 9 ay süren operasyonun ardından Dwight Eisenhower uçak gemisi saldırı grubu üsse geri döndü.

Kargo gemileri Afrika'nın Ümit Burnu'nu bypass etmek zorunda kalıyor. Bu da rotanın uzunluğunu 17 bin kilometre arttırıyor ve eskiden 1500 dolara mal olan bir konteynırın teslimatı artık 6 bin dolara mal oluyor.

Dolayısıyla AB'ye giden Çin malları gözle görülür şekilde daha pahalı hale gelecek.


Öte yandan Türkiye, Rusya ile işbirliği yaparak konumunu iyileştirme fırsatına sahip.

Şu anda ekonomik bağlarımız zayıflıyor. ABD Başkanı Joe Biden tarafından geçen aralık ayında onaylanan ikincil yaptırımlar, Türk bankalarını Rus muhataplarından ödeme kabul etmeyi reddetmeye zorluyor.

Bununla birlikte, Türkiye için en önemli fırsat Rusya ile işbirliğinin genişletilmesidir, zira bu durum Avrupa ve Rusya arasındaki ticarette bir merkez haline gelmemize olanak sağlıyor.

Bu durum Türkiye'yi hem Rusya hem de Avrupa için vazgeçilmez ve çok elverişli bir ortak haline getirebilir.

Ne de olsa Avrupa, Amerikan politikasını körü körüne takip ederek Rusya'ya karşı yaptırımları artırdı ve kendisini, potansiyel olarak Türkiye'dekinden bile daha tehlikeli bir ekonomik krize sürükledi.

Gelin, birkaç örnek verelim:


Avrupa'daki ekonomik krizin nedeni aşikâr: Rusya'ya uygulanan yaptırımlar, ters tepmiş durumda ve bu yaptırımlar, Rusya'yı değil, Avrupa'yı vurdu.

Aslında bile bile lades durumu… Ucuz, hızlı ve güvenli temin edeceği enerjiden Avrupa, ABD çıkarları adına vazgeçti.

Üstün üstlük Avrupa sanayisine pandemi sonrası itici güç olabilecek "Kuzey Akımı-2" projesinin patlatılmasına ya göz yumdular ya da bu sabotajın içinde yer aldılar.

Bugün Avrupa'nın enerji sorununu çözmeden ekonomik krizi aşması mümkün değil. Türkiye bu soruna kendi çıkarları temelinde bir çözüm sunabilir ve hatta sunmalıdır.

Doğru politikalarla Türkiye tüm Avrasya coğrafyası için bir enerji, ticaret, ulaşım, turizm ve finans merkezi haline gelebilir. 

Türkiye, "Türk Akımı-2" olarak adlandırılabilecek yeni bir doğalgaz boru hattının inşasını duyurdu.

Bu sayede Türkiye, mevcut Türk Akımı üzerinden AB ülkelerine 7-8 milyar metreküp doğalgaz ihraç edilebilecek ve lirayı güçlendirecek ve enflasyonu yavaşlatacak sağlam döviz gelirleri sağlayacaktır.

Türkiye, Rus gazının Avrupa'ya taşınmasında bir merkez haline gelebilir.

Avrupa, böylece "tükürdüğünü yalamayacak" ve Rusya'dan değil, Türkiye'den gaz alacaktır. Bu da herkesin işine gelir.

Bu, Türkiye'nin Avrupa karşısında sadece ekonomik değil, siyasi konumunu da güçlendirecek ve hatta AB'yle olan ikili ilişkilerini de güçlendirecektir.

Bu, Avrupa'nın Türkiye'ye siyasal bakışında değişiklikleri de beraberinde getirecektir.

Aynı zamanda, enerji sektörü dışında, yaptırım uygulanmayan malların tedarikinin genişletilmesi gerekmektedir.

Birçok Avrupalı ve Amerikalı şirket, hükümetlerinin baskısı altında Rusya ile çalışmayı reddetti. Bu da Türk şirketlerine faaliyet göstermeleri için alan açıyor. 
 

Rusya ve BRICS ortaklarıyla işbirliği, Türkiye'nin yabancı yatırımcıların yerini almasını sağlayacaktır.

Örneğin, Rusya'daki petrol şirketlerinin hesaplarında petrol satışlarından elde edilen büyük miktarda Hint rupisi birikmiş durumda. Hepsini harcamak mümkün değil.

Hindistan'a gönderilen Rus mallarının hacmi, Rusya'ya gönderilen Hint mallarının hacmini çok aşıyor.

Şimdi Rus şirketleri bu fonları, sahip oldukları Hint rafinerilerinin genişletilmesi de dâhil olmak üzere Hindistan'a yatırmaya çalışıyor.

Ancak bu fonların bir kısmı Türkiye tarafından Hint bankaları aracılığıyla toplanabilir.

Elbette hiç kimse yaptırımların kaldırılmasını ya da AB'nin yaptırımları iptal etmesini beklemiyor.

Ancak ikincil yaptırımlara maruz kalma riskini en aza indirerek ticaret yapmak için fazlasıyla fırsat olduğu da unutulmamalıdır.

Bunlardan biri de ödemelerde kripto para kullanımı.

The Wall Street Journal geçen günlerde kripto para birimi Tether'i, ABD hükümetinin dolar finans sistemine erişimini kısıtladığı ülkeler için bir "can simidi" olarak adlandırdı.

Kripto parayla ödemeler merkezi olmadığından Türk ya da Rus bankaları bu ödemelere doğrudan dâhil olmayacaktır. 

Mevcut fırsatların doğru kullanılması, Türkiye'nin Rusya ve Avrupa arasında bir serbest ticaret bölgesi haline gelmesine ve böylece çok ciddi döviz gelirleri elde etmesine ve aynı zamanda ticaret hacmini yoğunlaştırmasına ve diğer BRICS ülkelerinden yatırım çekmesine olanak sağlayacaktır.

Bu da enflasyonun yavaşlamasına ve ekonomik büyümenin 2000'li yıllardaki göstergelerine doğru hızlanmasına yol açacaktır.

Önemli olan bu anı kaçırmamaktır. Ne de olsa dünyanın dört bir yanında Batı'nın yaptırımları altındaki Rusya ile ticaret yaparak para kazanmak isteyen fazlasıyla ülke ve insan var.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU