Amerikan başkanları ABD'ye hangi gemiyle geldi?

Gürbüz Evren Independent Türkçe için yazdı

Mayflower gemisinin William Halsall tarafından yapılan temsili resmi (1882) / Görsel: Wikipedia

Kuzey Amerika sahilindeki Massachusetts eyaletinin Plymouth kentinde büyük bir granit kaya vardır. 

Üzerine 1620 sayısı kazınmış, Plymouth Kayası adlı söz konusu kaya, yaklaşık 424 yıl önce İngiltere'nin Plymouth limanından demir alarak okyanusa açılan bir grup Avrupalı Protestan'ın Kuzey Amerika kıyılarında ayak bastığı yerin yakınlarında bulunmaktadır.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

1620 yılının Eylül ayında Plymouth limanından yola çıkan Mayflower adlı geminin içinde 102 yolcu ve 30 personel vardır. 

Yolcuların 67'si İngiltere, 35 ise Hollandalı Protestanlardır. 

Daha sonra "Hacılar" olarak da anılacak bu insanlar, o dönemde Avrupa'da etkili olan kötü yaşam koşullarından, mezhep kavgalarından kaçarak, "Yeni Dünya" adı verilen Amerika'da kendilerine yeni bir hayat kurma düşüncesiyle bir araya gelmişti.

Bugün Amerika Birleşik Devletleri'nde 33 milyondan fazla insanın kökeni, 1620 yılının çok sert kışında Massachusetts'teki Plymouth Körfezi'ne yanaşan Mayflower gemisindeki yolcu ve personele dayanmaktadır.

Yaklaşık 28 metre uzunluğundaki bu gemi tam 65 gün sonra Kuzey Amerika sahillerine ulaşır. 

Fırtınalara yakalanan, dev dalgalarla boğuşan, büyük tehlikeler atlatan gemide, yolculuğa dayanamayan 2 kişi hayatını kaybetmiştir. 

Hamile bir kadın ise yolculuk sırasında doğum yapmıştır.

Jamestown'ın kuzeyinde, planlanan noktanın uzağına sürüklenen gemi, Cod Burnu adlı körfeze demirlemek zorunda kalır. 

Yolcuların bir kısmının bulundukları bölgeye itiraz etmesi üzerine gerginlik başlar.
Tansiyonun yükselmesinin ardından gruptaki 41 kişi bir araya gelerek soruna nasıl bir çare bulacaklarını tartışmaya başlar. 

Yaklaşık bir hafta süren toplantıların ardından bir anlaşmaya varılır. 

Adına "Mayflower Sözleşmesi" denilen anlaşma, görüşmeleri yürüten 41 kişi tarafından imzalanır.

21 Aralık 1620 tarihli Sözleşme özetle şu şekildedir:

Aşağıda imzası bulunan bizler, Tanrı'nın zaferi, Hristiyanlık dininin yüceltilmesi, Kralımız ve ülkemizin onuru için Virginia'nın kuzey bölgelerinde ilk koloniyi kurmak için yola çıkarken, Tanrı'nın ve birbirimizin huzurunda bu belge ile içindekileri ortaklaşa resmileştirip, yerine getirmeye, dirlik ve düzenimiz ile söz konusu amaçların geliştirilmesi için hep beraber kalıcı bir yönetim içinde toplanmaya hazırız ve bu nedenle zamanla kolonimizin yararına uygun olduğu düşünülen bazı yasaları, düzenlemeleri, sözleşmeleri, anayasaları, tüzükleri ve gerekli kurumları kurgulamayı, oluşturmayı ve çıkarmayı tüm bağlılık ve itaatimizle yemin ediyoruz.


Söz konusu sözleşme, bugün yürürlükte olan Amerikan Anayasası'nın da temelini oluşturacaktır.

Bu anlaşmanın imzalanmasından 6 gün sonra grup, başkanları John Carver yönetiminde kıyıya çıkarak, yerleşimlerini oluşturmaya başlarlar. 

Buraya da İngiltere'den demir aldıkları limanın adını verir, Plymouth derler. 

Ancak koloniyi büyük bir sorun beklemektedir. 

Hastalıklar ve yiyecek bulma sıkıntısı büyüyecek, 1621 yılının haziran ayına gelindiğinde, gruptaki 101 kişiden 52'si hayatını kaybedecektir. 

Tanımadıkları bu çevrede çaresizdirler. 

İşte bu zor dönemde Avrupalıların yardımına Wampanoag adlı Kızılderili kabilesi yetişecektir. 

Kızılderililer, sağ kalan beyazlara önce yiyecek yardımı yapacak sonra da tohumlarını vererek, mısır, patates, domates, bal kabağı başta olmak üzere birçok ürünü yetiştirmeyi, ayrıca bitkilerden elde ettikleri ilaçları öğreteceklerdir. 

Mayflower kolonisi olarak da bilinen grup, hayatta kalmalarını sağlayan Kızılderililerin yardımlarından çok etkilenecektir.

Bu nedenle de kabileye şükranlarını bildirmek için onları yemeğe davet ederler.

Kızılderili şefi davete, bölgede bolca bulunan bir av hayvanı olan hindi ile gelecektir.

Bu da onların ziyafete katkısıdır. 

Amerika Birleşik Devletleri'nde her yıl yapılan Şükran Günü kutlaması ve bu özel günde hindi yenilmesi âdetinin kaynağı da söz konusu ziyafettir. 

Ne yazık ki, Avrupalı Hristiyanlar, kendilerine yardımcı olan, açlıktan, hastalıklardan kısacası ölümden kurtaran Kızılderilileri zaman içinde katletmeye, topraklarına el koymaya, sürmeye ve soykırıma uğratmaya başlayacaktır. 

Bu da Amerikan tarihinin yaman çelişkisidir.
 


Şimdi gelelim, Mayflower adlı geminin en önemli özelliğine. 

İngiltere'den hareket ettiğinde gemide bulunan 102 kişinin adlarının yazılı olduğu bir liste vardır. 

Her birine numara verilmiş bu yolcuların, kuşaklar sonrası torunlarının Amerika Birleşik Devletleri'nin kaderini elinde tutan kişiler olduğu listeye bakıldığında görülecektir. 

Evet, 17 Amerikan başkanının dedeleri, ataları Mayflower kolonisi mensuplarındadır. 

Bu başkanlar arasında ise George Washington, Franklin Roosevelt, Richard Nixon, James Garfield, Gerald Ford, baba oğul George Bush gibi tanınmış isimler vardır.

Bu nedenle Mayflower Gemisi'ne, Amerikan başkanlarının kaynağı nitelemesi de yapılır.

Amerika Birleşik Devletleri'nin 38. Başkanı olan ve 1974-1977 yılları arasında görev yapan Gerald Ford'un bu konuya ilişkin ilginç bir değerlendirmesini de burada aktarmakta yarar var.

Ford, Amerikan Kongresi'nde Michigan Temsilcisi olarak bulunduğu dönemde, seçmenlerine yaptığı konuşmada şöyle demiştir:

Atalarım, Amerikan başkanlarının kaynağı olan Mayflower gemisiyle bu topraklara ulaştı. Gün gelecek, ben de onlar gibi şu ya da bu şekilde Başkan olacağım.


Ford bu konuşmasından yaklaşık 15 yıl sonra haklı çıkmıştır. 

Ford, hedefine, Amerikalı Richard Nixon'un yardımcısı iken ulaşacaktır. 

Nixon'un Watergate skandalının ardından istifasıyla Başkanlık koltuğuna Ağustos 1974'de oturacaktır. 

Ford'un, "şu ya da bu şekilde" sözü de seçimle değil de Nixon'un istifası üzerine göreve gelmesiyle gerçekleşmiştir.

Mayflower kolonisi, Amerika Birleşik Devletleri'nin tarihine imza atmasıyla bilinen Protestanlardan oluşmaktadır. 

Ama bu kişiler sıradan Protestanlardan değildir.

Onlara "Püritenler", "Bağımsızlar" ve "Mayflower Hacıları" adları da verilir. 

Bir başka yazıda da bu konuyu ele alacağım.  

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU