Silivri'de bulunan Marmara 5 No'lu L Tipi Kapalı Cezaevi'nin iç yüzünü anlamak mı istiyoruz? Cezaevi "İdare ve Gözlem Kurulu"na bakmalı… Neden mi?
Bu kurumun inisiyatifi ve yaptırım düzeyi her açıdan aşırı yüksek, her açıdan da haksız ve hukuksuz...
Örnek olarak, mahkeme kararlarına ve Yargıtay içtihatlarına rağmen, hükümlülerin mahkûmiyet cezaları bitmiş olsa bile içeride tutulabilmesi buna bir emsal teşkil ediyor.
Kaldığım 5 No'lu bölümün koğuşunda ve bana ulaşan, benim ulaştığım koğuşlarda, mahkumiyet cezaları bitmiş siyasal hükümlülerin, özellikle de Kürt siyasal hükümlülerin hukuk dışı yollarla cezaevinde tutulduğuna tanıklık ettim.
5 No'lu bölümün C12 koğuşunda beraber kaldığım İlhan Sami Çomak, yaklaşık 1 yıl önce 29 yıllık cezası bittiği halde salıverilmedi.
Gerekçe: mülakatta "iyi halli olmadığı" görülmüştü. Anlaşılan, 29 yıllık hapislik hali "İdare ve Gözlem Kurulu"nu tatmin etmemişti.
1 yıl geçtikten sonra, 2024 yılının 21 Ağustos'una geldiğimizde…
İlhan Sami Çomak, 30 yıllık mahkumiyet cezasını tamamlayıp bitirdiği halde, kendisiyle yapılan yeni mülakat sonucunda "koşullu salıverme için kurumdaki infaz sürecinde iyi halli görülmediği… izlenmesi ve durumunun gözden geçirilmesi için infaz süresinin üç ay uzatılmasına" karar veriliyor.
Çomak'ın mahkûmiyet cezası bitmişken neden hâlâ içeride tutuluyor?
Her defasında iyi halli olduğu görülmemiş, yani ıslah olmamış, "İdare ve Gözlem Kurulu"nun istediği düşünce ve davranış kalıplarına uymamış, vs.
İlhan Sami Çomak'ın 30 yıllık hapislik hali de "İdare ve Gözlem Kurulu"nu tatmin etmemiş…
Neden dersiniz?
Cezaevinde yıllar içinde muktedirleşen bir "İdare ve Gözlem Kurulu" engeli var da ondan, diyerek başlayalım...
Hangi amaçla kuruldu, ne oldu?
"İdare ve Gözlem Kurulu, cezaevinde koğuş değişikliği, sosyal, sportif ve kültürel faaliyetlerle ilgilenme ve düzenlemelerle sınırlı bir amaçla kuruluyor. Ancak zaman içinde adım adım yeni yetkilerle donatıldı. Üstelik sıradan yetkilerle değil; hükümlüleri, mahkeme kararlarına ve hatta Yargıtay içtihatlarına rağmen içeride tutabilen, güncel ve gelecek yaşamını doğrudan etkileyen son derece baskıcı, yasaklayıcı, yaşamı yaşanmaz kılan yetkilerle..."
"İdare ve Gözlem Kurulu'nun, siyasi hükümlülerin yaşamı bakımından vahim olanı, 'denetimli serbestlik' uygulaması ve 'koşullu salıverilme'yi dahi kontrol altına alan, uygulanıp uygulanmamasına karar verebilen bir organa dönüşmesi."
"İdare ve Gözlem Kurulu'na, 'denetimli serbestlik' uygulaması için hükümlü ile mülakat yapma ve hükümlünün koşullu salıverilme için ıslah olup olmadığına karar verme yetkisi verilmesi..."
"İdare ve Gözlem Kurulu'nun, bir siyasi hükümlünün denetimli serbestlik talebini olumlu yönde ele alması için öncelikle o siyasi hükümlünün devlete karşı samimi olduğuna kanaat getirmesi gerekiyor."
Hatta o siyasi hükümlünün puanı yeterli olsa dahi, sırf "tarafsız koğuşta" değil, "taraflı koğuşta" kalıyor diye hakkında "devlete karşı samimiyetsiz" kararı verilebiliyor.
Bileşimine gelince, şaka gibi...
Cezaevi infaz savcısı, cezaevi müdürleri, baş memur, idare memuru, teknisyen, psikolog ve sosyologdan oluşan 8 kişilik bir kurul...
İçlerinde bir yargıç dahi yok. Ama bu kurul, mahkûmiyet cezası biten bir hükümlüyü cezaevinde tutabiliyor.
Üstelik bunu infaz yasasına dayanarak yapıyor...
Çok uzağa gitmeye gerek yok. Kendimde yaşatılan hukuk dışı uygulamaların bizatihi muhatabı olmuş bir tanığıyım.
Siyasi hükümlülerle ilgili her türlü faaliyet
İlhan Sami Çomak'ın şu an kaldığı, benim de geçmişte kaldığım C-12 koğuşu, Adalet Bakanlığı'nın kontrolünde ve cezaevi bünyesinde bir koğuş.
Cezaevinde düzenlenen sportif ve sosyal etkinlikler programına koğuşta bütün hükümlüler dahil olma zorunluluğu getiriliyor.
Sportif ve sosyal faaliyetler programına katılım sayısına göre puan veriliyor; katılımın azlığı dolayısıyla puanların azlığı ya da katılmama, siyasi hükümlünün iyi halli olmadığının bir delili kabul edilerek infazını olumsuz yönde etkiliyor.
Hükümlülerin yaşadığı koğuş; hücre, havalandırma, ziyaret yeri ve telefon, sportif ve sosyal etkinlikler 24 saat kamera ile izleniyor.
Mülakat?
Bütün bunların yanı sıra, söz konusu olan "taraflı koğuş"... Bu tip koğuşta kalan hükümlülerin ideolojik-siyasi eğilimine bakılarak karar verildiği için, peşinen devlete; hatta hükümete karşı da samimi bulunmadıkları düşünüldüğünden, "taraflı" denetimli serbestlik başvuruları işleme bile konulmuyor…
Mülakatlar da genel olarak, "X örgütünü terör örgütü olarak görüyor musun?", "Yaptıklarından pişman mısın?", "Neden tarafsız koğuşa geçmiyorsun?" biçiminde oluyor.
Ellerinde varsa eski veya yeni kapatılmış dosyada olan sorular, emniyette gözaltında sorulan sorular, hatta mahkemede isnat edilen ama ilgin olmadığı kesinleşen iddialara dönük sorular hepsi yeniden sorulabiliyor...
Bu arada siyasi hükümlünün tanımadığı "karanlık suratlı" sivil kişiler mülakatı kenardan izlemeye gelmiş, sorular artıyor...
"İdare ve Gözlem Kurulu", istediği cevapları alamadığı takdirde, bu kez sırf onların istediği siyasi olarak "tarafsızlar" koğuşuna geçmediği için "denetimli serbestlik" hakkını iptal ediyor.
1/4 infaz indirimi hakkının bile iptal edilmesi gibi, adaletsizlik içinde adaletsizlikle koğuşuna geri dönüyorsun...
Bu kadar da değil, mahkeme "taraflı" koğuşla ilgili karar verirken, kararında "denetimli serbestlikten ve koşullu salıverilmeden yararlandırılmasına" diye yazdığı halde, mahkemeye rağmen yararlandırmıyor.
İlhan Sami Çomak vakasında görüldüğü gibi, hatta cezaevinde 30 yılını dolduran siyasi hükümlülerin cezaları bitmesine rağmen 3'er ya da 6'şar aylık olarak tahliyeleri erteleniyor veya ilgili yasanın tanıdığı indirim iptal ediliyor.
Hukuk ve adalet yoksunu "yasallık"
"İdare ve Gözlem Kurulu", bu denli yoğunlaşmış ayrımcı yetkiyi kendisi, kendi başına imal etmiyor; yeni infaz rejiminin tanıdığı hukuk ve adalet yoksunu yasadışı "yasallık"tan alıyor bu yetkiyi...
Dünyanın hiçbir yerinde yasa ve hukukun tanıdığı lehe hakları yönetmelikle veya genelge ile geri alıp kullanılmasını engelleyen bir ülke yoktur.
Bilelim ki Türkiye'de bir süredir uygulanan yasadışı, cezasız cezaevinde tutma devlet ve iktidar tutumunun içyüzü bu!
Hakların tasfiyesi süreci
TCK, CMK ve hatta Anayasa'nın siyasi tutsaklara tanıdığı bir hakkı, Adalet Bakanlığı'nın bir genelgeyle veya hazırladığı yönetmelikle iptal etmesi, genel bir siyasi tutum haline gelmiştir.
Sonradan çıkarılan bir yasa, yönetmelik veya yürürlüğe konulan mevzuat CMK'ya, Anayasa'ya ve hatta infaz rejimine ne kadar uyumludur, buna dikkat edilmemektedir.
Durum böyle olunca, lehimize olan kazanılmış hangi hakkımız varsa, yavaş yavaş geri alınıyor. 2015'ten sonra bu daha da sistemleşti ve kıyıda köşede demokratik öğe olarak ne kaldıysa, cımbızla toplanıyor.
Adaletsizliklere dair...
İlhan Sami Çomak ile 1 Eylül ile 19 Aralık 2023 arasında 4 ay süresince her an görüşebileceğimiz ortak yaşam içinde aynı bölümün değişik hücrelerinde kaldık…
İlişkilerini, duruşunu, düşüncelerini, çıkınca ne yapmayı tasarladığını yakından biliyorum.
Yaşayamadıklarını, yaşadığı acılar ve duygu dünyasını şiire döken, başta Norveç PEN olmak üzere uluslararası edebiyat dünyasında tanınan özgün bir şair, yasal olmayan bir biçimde içeride tutuluyor...
Bir cezası olsa hadi neyse, herhangi bir cezası da kalmamış, aslında çok önceden beri kalmadığı halde içeride tutuluyor, bırakılmıyor.
Şaka değil, 30 yıl: oyun değil, 30 Sonbahar, 30 Kış, 30 İlkbahar, 30 Yaz, uzunca bir süre de cezasız...
Cezaevi "İdare ve Gözlem Kurulu" mahkeme kararlarını, hatta Yargıtay içtihatlarını dahi hiçe sayabiliyor.
Adaletsiz kararlara ve uygulamalara dair denetim-denge yok, hesap verebilirlik yok...
Adalet! İlhan Sami Çomak'a adalet!
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish