Suriye’de savaş zengini bir ailenin portresi ve muhalefetin çaresiz hali

Faik Bulut Independent Türkçe için yazdı

15 Temmuz 2024 tarihli İngilizce medya bültenleri (Reuters ajansı, Al-Monitor, İsrail Haaretz gazetesi vb.) Suriye yönetimine yakın ünlü ve zengin bir işadamına yönelik suikast haberini geçtiler:

İsrail hava (SİHA) saldırısı, Lübnan-Suriye sınırına yakın El Sabura denen mıntıkada gerçekleşti. Neticede Katırcı ailesinin üç önemli evladından biri olan Muhammed Beraa (محمد براء القاطرجي ) hayatını kaybetti.

 

İsrail SİHA aracı tarafından vurulan Katırcılara ait araba yandı


Saldırı ve ölümün ardından, Suriyeli muhalif sitelerle onlara yakın duran Türkiye’deki bazı İslami çevreler adeta müjde verir gibi başlıklar atmakla kalmadılar, aynı zamanda Beşar Esat yönetimine yakınlığıyla bilinen ailenin ileri gelen simalarına yönelik karalama kampanyası başlattılar.

Mesela Türkiye’nin himayesine mazhar olan milis ve siyasilerin (Suriye Milli Ordusu bünyesindeki) yayın organı olan Anabbeledi sitesinin başlığı şöyleydi: “Suriye savaşının köpekbalıklarından biri olan M. Beraa katledildi.” Başlıktaki köpek balığı tanımı “açgözlü, savaş vurguncusu, soyguncusu ve zengini” manasında kullanılmıştı. (1)

Keza Suriye Gündemi isimli internet gazetesi, yıllar önce “Esed Rejiminin Karanlık Finansörü Hüsam Katırcı” başlığı altında bir teşhir yazısı yayımlamıştı. (2)

Suriyeli muhalif kesimlerle onların Türkiye’deki destekçisi sayılan iktidar yanlısı yayın organları ve çevrelerin olayı değerlendirişi kamuoyunu yanıltmaya yöneliktir ve tek yanlıdır. İç savaşın sürdüğü Suriye’de Esat yönetiminden nemalanan iş insanları ve bezirgânları sanki tek başlarınaymış, tek örneklermiş ve sadece bu ülkede “savaş vurguncusu ve soyguncusu” konumundaymışlar gibi bir algı yaratılıyor.
 

İsrail'in katlettiği M.Beraa Katırcı tabutla taşınıyor


Oysa meselenin esası şudur: Savaş, çatışma ve krizlerin yaşandığı ülkelerde yasal veya yasadışı yollarla kazanç sağlamak sadece şirketlere, birkaç aileye, resmi veya gayriresmi kesimlere mahsus değildir. Tam tersine, kan dökülen ve ekonomik-siyasi krizin egemen olduğu ortamlardan nemalanan türlü çeşitli gruplar, çeteler, şirketler, siyasi ve askeri bürokratlar ve hatta uluslararası şebekeler bu kaotik ortamdan nemalanmaktadır.

Örnek vermek gerekirse; 1960’lardaki Vietnam savaşına bulaşan Amerikan askerleri, yetkilileri ve istihbarat birimleri uyuşturucu ticaretine bulaşmışlardı. Sekiz yıllık İran-Irak savaşı sürecinde ise aralarında resmi yetkililerle CIA elemanlarının da bulunduğu Irangate Skandalı (Kasım 1986) patlak vermişti.

İran-Kontra skandalı veya Irangate diye bilinen rezalet oyun şuydu: Başkan Ronald Reagan yönetimi sırasında ABD’nin yönetim kademesinden bazı kişiler İran’a silah satmış ve buradan elde edilen yasadışı gelirlerin Nikaragua’da dönemin solcu yönetimini devirmeye çalışan anti-komünist kontraların desteklenmesi için kullanılmasını sağlamışlardı.

Kasım 1996’da Balıkesir Susurluk’taki kazayla ortaya saçılan Susurluk Skandalı belgeleri ise Türkiye’nin içine girip bir türlü kurtulamadığı uzun süreli düşük yoğunluklu savaşın kirli sonuçlarından biriydi.

“Yeşil” kod adlı derin devlet tetikçisinin cinayetleri ve haraç alma rezaletleri de faili meçhul katliamların en yoğun olduğu bu döneme (1990’lı yıllara) rastlar.

Günümüzde TSK denetimindeki Suriye topraklarında AKP iktidarının desteğini alan Suriye Milli Ordusu çatısı altındaki birçok örgüt de gasp, adam kaçırma, kaçakçılık ve benzeri suçları işlemeye devam ediyorlar.

Suriyeli muhaliflerin bir kısmının gerek Türkiye gerekse Suriye topraklarında birer savaş ağası, savaş vurguncusu ve zengini haline geldiklerine dair haberler okuyoruz yerli yabancı basında. Bunların insanlık düşmanı eylemleri ve yasadışı rezaletleri, uluslararası kuruluşların raporlarına da yansıyor.

Demem o ki, savaş-kriz ortamlarında yeni zenginlerin türemesi evrensel bir kuraldır. Nitekim bu yolsuzluk ve çürüme ortamından nasiplenen bir Türk Tuğgeneral de insan kaçakçılığı suçlamasıyla yakalanıyor. Kim bilir bilinmeyen kaç kişi var?

Katırcı’nın SİHA ile vurulması bahsine geri dönersek; rejim yanlısı Suriye medyası, “İsrail saldırısı sonrası yanan arabadaki yolcuların öldüklerine” ilişkin haberi -başlangıçta açıkça belirtilmese de- sonuçta duyurdular. Suriye hükümeti, Katırcı Şirketi’nin Yönetim Kurulu Başkanı M. Beraa’nın “şehit olduğunu” ilan etti.

Reuters, BBC Arabic News ve Megaphone gibi medya organları da Şam yönetimi ile Katırcı ailesi arasındaki yakınlık ve çıkar ilişkilerine işaret etmekle birlikte dengeli bir dil kullanmaya özen gösterdiler. Söz gelimi Megaphone, Facebook hesabında şunları yazdı:

“Suriyeli işadamı Muhammed Beraa, Lübnan’dan hareket ederek Suriye sınırına yakın El Sabura yöresinde, İsrail hava saldırısı sonucu 15 Temmuz Pazar günü vefat etti.

Kendisi Halk Meclisi (Suriye Parlamentosu) üyesi Hüsam Katırcı’nın kardeşi olup; Suriye rejimine yakın durmalarından ötürü her ikisi de Suriye’deki iç savaş sürecinde büyük servet sahibi oldular.
 

Katırcı kardeşler


Katırcı kardeşler, iç savaş sırasındaki ticari-siyasi faaliyetleri yüzünden 2018 yılında ABD’nin ambargo listesine alındılar. Çünkü Suriye yönetimi saflarında yer alan silahlı gruplara silah, mühimmat ve cephane taşımakla suçlandılar.

Ayrıca Suriye hükümeti için hem Suriye Demokratik Güçleri (Kürt SDG) hem de faal olduğu devirde IŞİD (Irak Şam İslam Devleti) isimli cihatçı örgütle petrol ve tahıl alışverişi yapıyorlardı.

O kadar ki Katırcı şirketler grubunun ikinci patronu Hüsam Katırcı, 2015 yılında ‘Rejime giden petrolün Ağababası’ (Arapça عرّاب نفط النظام, İngilizce oil godparent) unvanıyla biliniyordu.

İsrail (SİHA) saldırısında arabanın isabet alması neticesinde Muhammed Beraa’nın ölmesiyle birlikte Katırcı ailesi mercek altına alındı. Reuters (ABD), BBC (İngiltere) ve Haaretz (İsrail) gibi medya kuruluşları ailenin portresini çıkardılar. Başta muhalif medya olmak üzere birçok Arap gazetesi de aynı yola başvurdu. Biz, yazılanların özetini paylaşacağız.

Muhammed Beraa ile kardeşi Hüsam, Şam yönetimi ve bilhassa Devlet Başkanı Beşar Esat’a yakınlığı nedeniyle “ticari bir imparatorluk” kurdular. Faaliyet alanları petrol alım satımı ile sevkiyatı, uluslararası piyasada silah tedariki dâhil lojistik hizmetler, nakliyat, seyahat, inşaat olarak biliniyor. Özel ve kamu sektöründeki yatırımlarıyla ön plana çıkıyorlar.

Hüsam Katırcı ayrıca Suriye Halk Meclisi (parlamento) üyesidir. Aynı zamanda iktidar yanlısı Halep ahalisi arasında “Fakir Babası” (Ebu’l Fuqara) lakabıyla biliniyor. Mensup olduğu aşiret bireylerine ek olarak kitle desteğini yaygınlaştırabilmek için hiçbir masraftan ve manevi çabadan kaçınmıyor.

2021 Ramazan ayında yardımda bulunduğu kesimlerle aileleri şöyle sıralamak mümkün: Başta öz aşiret mensupları ve kendine bağlı milislerle aileleri, şirket bünyesinde çalışan görevliler, Halep Savunma Tugayı, El Baqr Alayı, Kudüs Alayı gibi iktidar yanlısı yarı askeri birimler ile Halep Ticaret Odası aracılığıyla dağıtılan acil yardım ve insani yardımlar.

Halep’in El Hamdaniye semtinde 3 bin konutluk bir uydu kent de inşa eden Katırcılar, burayı adeta halkla ilişkiler karargâhı/merkezi haline getirdiler. Aşiret ileri gelenleriyle eşraftan insanları, halk önderleriyle politikacıları, iktidardaki Baas Partisi üst düzey sorumluları, yüksek makamlarda bulunan bürokratları, emniyet mensuplarıyla askeri şahsiyetleri ağırlayıp görüşmekteler.

Türkiye destekli “Geçici Suriye Hükümeti” Ekonomi Bakanı konumundaki Dr. Abdulhakim El Mısri’nin iddiasına göre: “Katırcı aile efradı, İran ve Rusya’nın da desteğini alarak gerek aşiret gerekse siyaset ve güvenlik alanındaki yapılarda etkili olmaya, kendine taraftar bulmaya çalışıyor. Amacı ülkenin sosyoekonomik alandaki yatırımlarını büyütmektir. Bunu yaparken de özellikle kendisine engel olabilecek yürütme erki ve askeri kurumla çatışmaktan kaçınmak istiyor.” (3)

Söz çatışmadan açılmışken, Esat yönetimine açık ve kitlesel destek veren Katırcı ailesinin bazı petrol/yakıt tankerleri 14 Temmuz’da IŞİD militanları tarafından Hums kırsalında vurulup yakıldılar. Hurda demir taşımacılığı yapan Katırcı nakliyata bağlı bazı kamyon ve TIR’lar da Başkan Esat’ın general kardeşi Mahir’in komuta ettiği Dördüncü Tümen tarafından 2024 yılı başlarında engellenince taraflar arasında çatışma çıkmıştı. (4)

Öte yandan merkezi denetimin fazla olmadığı Halep vilayetini kalkınma üssü olarak kullanan Katırcı ailesi, iktidara yakınlığıyla bilinen ve kendisine rakip olması muhtemel olan Rami Mahluf, Eymen El Cabur ve diğer savaş taciri şirketleri geriletmeyi planlıyorlar.

Şam yönetiminin, Mahluf ve El Cabur ailesinin güçlenmesinden ve özellikle hayırseverlik yoluyla yoksulları himaye etmelerinden fazla hoşlanmadığını gözlemleyen Halep-Rakka asıllı Katırcı ailesi, şöyle bir tespit yapıyor:

Kendisi de Alevi olan Esat ailesi, Alevi inançlı Mahluf ve El Cabur ailelerinin günün birinde kitlesel destek kazanarak iktidara rakip olacağından şüpheleniyor. Dolayısıyla Başkan Esat, muhtemel rakibi olabilecek bu tür sermayedarlar ile arasına mesafe koyuyor. Oysa Katırcı ailesi Halep’teki iktidar yanlısı Sünni sermayedarları temsil ediyor. Dolayısıyla ne kadar güçlenirse güçlensin Sünni bir sermaye şirketi Şam yönetimi için tehlike sayılmaz.

Bu tespitten hareket eden Katırcı kardeşler, bir yandan rakip holdingleri arka plana iterken diğer yandan Rusya, İran ve Suriye’den aldıkları dolaylı destek sayesinde siyaset ve ticaret alanında ön plana çıkıyorlar.

Nitekim yatırım hisseleri ve oranları, diğer rakiplerine kıyasla giderek artıyor. Bu maksatla değişen her duruma göre tavır alıyor ve Şam yönetimiyle müttefiki İran’ın politikalarına anında uyum gösterebiliyorlar. Ortamın ve şartların gereğini hemen yerine getirebiliyorlar.

Halep vilayeti kapsamındaki şehir ve beldelerde ekonomik, sosyal, askeri, güvenlik sektörlerinde altyapı yatırımlarıyla bölgede hükümran olmayı hedefleyen Katırcı ailesi, arkasına Şam yönetimini de alarak seyahat ve nakliyat (hammadde veya imal edilmiş ürünleri) alanında neredeyse tekel konumuna geliyor.

Bu arada Esat yönetimine ciddi maddi yardımlarda bulunuyor. Katırcı biraderlerin şirketleri, Suriye hükümetine siyasi ve mali desteği nedeniyle ABD’nin ambargo listesinde yer alıyor. İç ticarete ek olarak birtakım alanlarda kaçakçılık (petrol ve silah gibi) yaptıkları da söyleniyor.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) verilerine göre:

“Ülkenin doğusundaki Rakka şehrinde doğup büyüyen Muhammed Beraa ile kardeşi Hüsam, 2011 yılında başlayan iç savaş sürecinde ortaya çıktılar.

İsrail tarafından 1967’de işgal edilmiş olan Golan tepelerini geri alabilmek amacıyla son zamanlarda kurulan ”Golan’ın Kurtuluşu İçin Suriye Direnişi” isimli bir örgüte parasal destek sunmaktadırlar.

Esasen bu oluşum, Lübnan Hizbullah’ının bir yan örgütü olup Dürzi inançlı (uzun yıllar İsrail cezaevinde kaldıktan sonra salıverilmesinin ardından Hizbullah’ın aktif cephe sorumlularından olan) Semir Kantar komutasında faaliyet gösteriyordu.

Semir Kantar, 2015 yılında bir İsrail saldırısında Şam yakınlarında katledilir. Dolayısıyla bahsi geçen direnişin mali harcamalarının yükü, Katırcı kardeşlere kalmış olur. İki kardeşin ticari hayattaki yükselişleri ise iç savaşın kızıştığı dönemlere rastlar.

IŞİD’in Rakka ile Deyrizor’u ele geçirmesi üzerine, Şam yönetimi daha önce her iki bölgeden elde ettiği petrol ve hububat sıkıntısı çekmeye başlar. Sıkıntıyı gidermenin yolu Katırcı kardeşlerin şirketlerini yasa dışı ve kayıtsız bir tarzda devreye sokmaktır.

Suriye hükümetinin buyruğu ve talimatları doğrultusunda hareket eden Katırcı kardeşler, meşru olmayan yöntemlere de başvururlar. Örneğin petrol ve tahıl tekelini elinde bulunduran IŞİD’den satın aldıkları petrol ve hububatı Şam yönetimine satmaya başlarlar.

Kürt hareketine bağlı SDG’nin (Suriye Demokratik Güçleri) 2015-2019 yılları arasında IŞİD’i bölgeden çıkarmasından sonra, bu kez Şam ile SDG yetkilileri arasındaki petrol-hububat ticaretine arabuluculuk eden taraf yine Katırcı şirketleridir.

İhtiyaç halinde Irak üzerinden Suriye’ye hatırı sayılır miktarda silah taşıması sayesinde İranlı Devrim Muhafızları ile ilişkisini derinleştiren de aynı şirketlerdir.

Savaş ortamını yatırım ve kazanç kapısı haline getiren Katırcı kardeşler, son 10 yılda bankacılık dâhil büyük bir “ticaret imparatorluğu” kurdular. Ticari hükümranlığı siyasi açıdan takviye etmenin yolunu ise, Devlet Başkanı Beşar Esat ile kudretli eşi Esma’nın desteğini alarak buldular.

Katırcı biraderler Şam yönetimi saflarında çatışan yerli milisler ile İran tarafından desteklenen farklı silahlı Şii grupların (Lübnan Hizbullah, Iraklı Haşdi Şabi, Afganistanlı Fatımiyun ile Pakistanlı Zeynebiyun) masraflarını ve lojistik ihtiyaçlarını karşılamayı görev bildiler.

Küresel sermaye dünyasına hitap eden Londra merkezli Financial Times gazetesine konuşan İsrailli bir yetkili, Muhammed Beraa’nın ölümüne yol açan son cinayeti şöyle gerekçelendiriyordu:

Katırcı, son yıllarda Hizbullah (Lübnan), Kudüs Gücü (Tugayı) ve Devrim Muhafızları (İran) gibi üç büyük askeri örgütün üst düzey sorumlularıyla ilişkilerini geliştirmesine ek olarak anılan askeri birimlerin yurtdışı operasyon komutanlarıyla da sıkı bağlar kurmuştu.

Bu kapsamda Katırcı, bahsi geçen örgütlere yüz milyonlarca dolar gönderiyordu. Keza İsrail’e karşı silahlı mücadele edip çatışmalara giren Hizbullah ve Hamas örgütüne mali destek veriyordu.
Dolayısıyla İsrail saldırısı bu ve benzeri faaliyetlerde bulunacak olan başka kişi ve kesimlere gözdağı vermeyi amaçladı. (5)

Mevzuyu şöyle özetleyebiliriz:

2011 yılındaki yığınsal sivil itaatsizlik ve iç savaş sırasında Katırcı ailesinin adı ekonomi ve güvenlik sektöründe sıkça dolaşmasına rağmen fazlaca ünü kadar sermayesi olmayan bir aile şirketiydi. Kimi işadamlarına göre; yeterli yatırıma da sahip değildi.

Savaşın hız kazanmasıyla birlikte Katırcı ailesi büyük bir sıçrama göstermek suretiyle iş dünyasının itibarlı patronları oluverdiler. Muhammed Beraa ile kardeşi Hüsam, halk deyimiyle dünyanın bir ucundan diğerine parayla oynayacak kadar zenginleşmiş ve çok yönlü bir ticari imparatorluğun sahibi olmuşlardı.

Bu haliyle bir zamanlar Syriatell gibi büyük bir tekelin sahibi olan ve Devlet Başkanı Beşar Esat’ın teyzesinin oğlu ve gözbebeği sayılan Rami Mahluf’a ait holdingi bile geride bırakan bir seviyeye geldiler.

Katırcı kardeşler, El Hurra TV kanalının İstanbul’daki muhabiri Ziya Ode’nin deyimiyle: “Şam yönetiminin talimatıyla üç cephede (ekonomi-ticari-kaçakçılık, askeri, siyasi) birden hizmet vermekteler.” (6)

Aynı muhabirin son suikastla ilgili bir tespiti daha var: “Belki de İsrail saldırısında öldürülen patron Muhammed Beraa, Katırcı ailesinin tasfiyesinin başlangıcı için verilmiş bir mesajdır.”

Rejim muhalifi izlenimi uyandıran ekonomi uzmanı ve araştırmacı Dr. Firas Şaabu da son suikastın, bilhassa Şam Yönetimi tarafından Katırcı ailesinin mülkiyetindeki ticari imparatorluğun çökertilmesi için bir vesile olabileceğini ileri sürüyor ki, her iki iddia da Suriyeli muhaliflerin temennilerinden öteye geçmeyen ve analiz değeri olmayan sübjektif tahminlerdir.

Suriye-Türkiye ilişkilerinde muhalefetin yeri

Söz Suriye’den açılmışken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Devlet Başkanı Beşar Esat’a barışma/normalleşme teklifine ilişkin birkaç saptama yapmak gerekir:

Bir: İstanbul’da yaşayan ve Siyasi Araştırmalar Merkezi’nde (İstanbul) çalışan Lübnanlı araştırmacı Mahmud Alluş, BBC News Arabic sitesine verdiği demeçte şunları söylüyor:

“Türkiye, Suriye’deki Kürt hareketinin faaliyetlerinden duyduğu endişeleri nedeniyle Suriye’ye yanaşıyor. Çünkü Kürt meselesi her iki ülke için de kaygı kaynağı. Zaten İran, Türkiye, Rusya ve Suriye’nin Astana’daki buluşmalarında Kürt sorununa ek olarak ABD’nin Suriye’deki varlığının sona erdirilmesi konusunu da tartışmışlardı.” (7)

İki: İktidara yakın Suriyeli aydın, gazeteci ve siyasetçiler Erdoğan’ın normalleşme girişimini mealen şu şekilde yorumluyorlar:

Erdoğan içerideki sorunlar ve dışarıdaki gelişmeler nedeniyle gayet sıkıntılı vaziyettedir. Bu yüzden ısrarla Başkan Esat’a görüşme çağrısı yapmaktadır. Suriye yönetimi ise savaştan yaralı ama diri çıkmıştır. Dimdik ayakta durduğu gibi bölgedeki Arap ülkeleriyle ilişkileri de giderek iyileşmektedir. Dolayısıyla Türkiye, Şam yönetiminin öne sürdüğü şartları (askerlerini Suriye’den çekme ve cihatçılar ile diğer Suriyeli muhaliflerden vazgeçme gibi) yerine getirmek mecburiyetindedir. (8)

Gerçekte bu tür değerlendirmeler Suriye’yi pek güçlü, Türkiye’yi ise son derece zor durumda gösteren tek yanlı, iradi ve sübjektif analizlerdir.

Üç: Suriye’nin bakış açısıyla yazılıp çizilenlerin satır aralarına bakıldığında şu gerçeğin dile getirildiği görülecektir: Suriye muhalefeti eski muhalefet değildir.

Türkiye ve Arap müttefikleri, zaman içinde muhalif örgütlerin bünyesinde köklü değişiklikler yaptılar. Kendi siyasetlerine itaat edecek hale getirdiler. (Tıpkı Irak Türkmen Cephesi’nin Türkiye’nin Irak’a yönelik siyasetinin bir aracı ve uzantısı haline gelmesi gibi-FB)

Nitekim Türkiye, son haftalarda sınır ötesinde kendisine isyan edip kurşun atan silahlı muhaliflerden onlarcasını takip edip buldu. Ya bizzat yahut himayesindeki örgüt yönetimleri aracılığıyla cezalandırdı. İlaveten bazı Türk yetkililer muhalif önderlerle buluşup siyasi tutumlarını açıkça ifade ettiler:

Biz Türkiye olarak kendi çıkarlarımıza göre hareket ederiz. Başka taraf ve ülkelerle varılan anlaşmanın gereğini yerine getirmekte tereddüt etmeyiz. Bunu böyle bilin, ona göre davranışlarınıza çekidüzen verin.”

Bir defa daha söylüyorum: Erdoğan’ın çağrılarının zemini elbette var. Ancak bu tür normalleşme hamlelerinin sonuçlanması gayet zahmetli olduğu kadar zaman alır. Zira devrede küresel ve bölgesel güçler de bulunmaktadır.

16 Temmuz 2024 tarihli ABD Dışişleri Bakanlığı’nın açıklaması herkesçe dikkate alınmalıdır:

“Türkiye ile Suriye arasındaki normalleşme çabalarını desteklemiyoruz ve ABD olarak 13 yıllık soruna siyasi bir çözüm bulunana kadar Suriye ile ilişkilerini normalleştirmeyeceğiz.

Kaynakça:

1-) https://www.enabbaladi.net/708111/, 15 Temmuz 2024.

مقتل براء قاطرجي أحد حيتان الحرب في سوريا

2-) https://www.suriyegundemi.com/esed-rejiminin-karanlik-finansoerue-huesam-katirci, 8 Ağustos 2020.

3-) https://www.syria.tv/, 11 Mayıs 2021.

4-) https://www.independentarabia.com/node/598681/, Susan Mahne, 16 Temmuz 2024.

5-) https://www.bbc.com/arabic/articles/cljygj36wx4o, 17 Temmuz 2024.

6-) https://www.alhurra.com/syria/2024/07/16/, Diya Ode, 15 Temmuz 2024.

7-) https://www.bbc.com/arabic/articles/c4ng71q2ed0o, 17 Temmuz 2024.

8-) أردوغان إذ يحسم «خياره» السوري, Abdulmunim Ali İsa, 15 Temmuz 2024.

Diğer kaynaklar için şu linklere bakınız:

http://nabdapp.com/t/140071475,

https://www.aa.com.tr/ar/3276121,

https://www.jesrpress.com/15 Temmuz 2024.

بعد مقتل “محمد براء قاطرجي” جسر تعيد نشر تحقيق خاص بها عن إمبراطورية آل قاطرجي ,

https://www.pressnew.net/article/20514500, 15 Temmuz 2024.

https://www.alaraby.co.uk/politics/, 15 Temmuz 2024.

https://www.almodon.com/arabworld/2024/7/16, 16 Temmuz 2024.

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU