Türkiye, yıllar süren bir kavga ve savaştan sonra tekrar Suriye'deki Beşşar Esed rejimiyle yakınlaşmaya başladı.
Bu iş niye bu noktalara geldi?
Neler oldu?
Bunu yıllardır tartışıyoruz.
Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkiler, en üst seviyedeyken karşılıklı bakanlar kurulu toplantıları yapılıyorken, Fenerbahçe, Halep stadının açılışında yaptığı maçla bütün Suriye'yi ayağa kaldırırken, mayın tarlaları temizlenirken, yeni sınır kapıları açılırken birden işler niye bozuldu, neden bozuldu, kanlı bıçaklı olundu. Neden 4 milyona yakın Suriyeli Türkiye'ye göç etmek zorunda kaldı? Toplam 7 milyon Suriyeli ülkesini terk etti. Bir o kadarı Suriye'nin içerisinde farklı bölgelere göç etmek zorunda kaldı.
Bunu yıllardır tartışıyoruz, konuşuyoruz.
Bunları tekrar size anlatma durumunda değilim.
Çünkü uzun bir söyleşi gerekir.
Ama su an geldiğimiz noktada peki ne oldu da tekrar kanlı bıçaklı olduğumuz Beşar Esed ile Bağız Partisi ile yakınlaşmaya Sayın Esed, Sayın Esad noktasına geldi.
Bu Esad ve Esed meselesi de tam trajikomik bir mesele.
Esed, Arapça aslan demek.
Ve ailenin soyadı da Esed.
Yani aslan.
Tıpkı Ahmet Aslan, Ayşe Aslan, Fatma Aslan gibi...
Ama Türkiye, ne hikmetse yıllardır işte bunu Esad diyor.
Esad ise mutlu, mesut demek.
Mutlu mesutla, aslan arasında niye bu kadar gittik geldik ve bunun anlamı ne?
İnan edin Arapçayı da Türkçeyi de kendince bilen bir kişi olarak anlayabilmiş değilim.
Şimdi Esad veya Esad ile yakınlaşıyoruz. Peki ne yapmak istiyoruz?
İşte tam bu yakınlaşma süreci başlıyor.
Kayseri'deki büyük provokasyon ardından Suriye'de Türkiye askerlerinin su an bulunduğu bölgelerde Türk bayrağını yakmaya kadar giden olaylar neden oldu bunların anlamı ne?
Çok uzun uzadıya anlatacak değilim.
Burada da esas konu şu:
Türkiye'nin Esed'le yakınlaşması başta Amerika Birleşik Devletleri, İran, PKK ve orada bulunan birçok paramiliter örgüt bunların hesabına gelmiyor.
Herkesin kendine göre bir gerekçesi var.
Ama burada esas sorulması gereken soru şu:
Türkiye'nin yıllardır işte bulunduğu Afrin, Bab, Azez, Tel Aviv gibi bölgelerde neden bu olaylar var?
Tabii Türkiye'nin Esed'le yakınlaşması şöyle sorgulanıyor:
Türkiye ne yapmak istiyor?
Tamam, Esed'le yakınlaştınız.
Peki ne olacak?
Yani Esed gelecek, Baas Partisi gelecek, tekrar Türkiye'nin bulunduğu bölgelere yerleşecek.
Türkiye silahlı kuvvetlerini çekecek.
Peki, Suriye tamamıyla eski tas eski hamam mi olacak?
Baas rejimi yine aynı politikalarını devam mi ettirecek?
Şu an Türkiye'nin bulunduğu bölgelerde yine resmi çevrelerin verdikleri rakamlara göre 4 milyon civarında Suriye muhalifi, ÖSÖ, İhvan-ı Müslimin neyse birçok örgüt, bunların taraftarı insanlar var.
Bunların durumu ne olacak?
Yani Beşşar Esed gelir, Baas Partisi gelir bütün bu 4 milyon insanı sorgu sualinden falakadan geçirip öldürdüğünü öldürüp üstüne bıraktığını hapis mi edecek?
Veya bunlar korkuyla, endişeyle Türkiye'ye doğru hücum mu edecek?
Bir 4 milyonluk göç dalgası daha mı olacak?
Nasıl bir rejim olacak?
Ve tabii belki en az bunlar kadar önemli, belki bunlardan da önemli, Suriye'deki Kürtlerin durumu ne olacak?
Şu an yaklaşık Suriye'nin üçte birini kontrol eden ABD desteğindeki güçler, yani Fırat'ın doğusu diye tanımladığımız yerlerde sistem, düzen nasıl olacak?
Öyle bir noktaya gelindi ki birbiriyle kanlı bıçaklı PKK ve ÖSO bile aynı endişelerde birleşir oldular.
Bunu nasıl becerdiniz?
Ya sizin aklınız bunlara ermez.
İşte bizim çok iyi planlarımız var.
Biz yani boş mu oturuyoruz bu kadar?
Başkanlık Sarayı'ndaki yüzlerce danışman hergün ne yapıyor?
Mutlaka bir hesabımız, kitabımız var diyorsanız, o zaman bunları açıklayınız.
Kabaca özetle, Yeni Suriye bu Esed'le yakınlaşmadan sonra nasıl olacak?
4 milyon Türkiye Cumhuriyeti'nin kontrolü altındaki bölgelerdeki halk ne olacak?
Fırat'ın doğusunda ABD destekli PKK, PYD, Kürtler ve Araplar ne olacak?
Yeni Suriye nasıl teşkil olacak?
Bu soruların hiçbirisinin bizce bir cevabı yok.
Eğer sizce bir cevabı varsa bunları söyleyin.
Tabii işin öbür boyutu ayrı.
Yani ABD'nin çıkarları ne?
İran niye bunu kabul eder veya etmez?
Rusya ne der?
Avrupa Birliği nasıl yaklaşır?
Yıllardır Fransa'yı yöneten akıl, yıllarca Suriye'de egemen olan akıl, Bugünkü bu gelişmelere nasıl yaklaşır?
Yani Lübnan ve Suriye'de ta 2. Dünya Savaşı'ndan önce, 1. Dünya Savaşı'ndan sonraki dönemden kalma ciddi bir nüfuz var, etki var.
Bir sürü soru...
Ama ben bu bir sürü soruyu böyle laf kalabalığına boğup anlaşılmaz hale getirmek istemiyorum.
Çok basit.
Birkaç soru, İslamcı muhalefet ne olacak?
Kürtler ne olacak?
Rejime karşı olan özellikle Deirizor ve Rakka'da ABD kontrolündeki Arap aşiretleri ne yapacak?
Yeni Suriye nasıl şekillenecek?
Bu soruların cevabını veremediğiniz an ve bu cevaplar da bu kitleleri, bu kesimleri tatmin edecek bir doğrulukta olmadıkça Bu karışıklıklar, bu provokasyonlar, bu çatışmalar devam edecek.
Bir kaostan kaçarken, bir yanlıştan dönerken, daha büyük bir yanlışa düşmek ise kelimenin tam anlamıyla felaket.
Felaket olur.
Onun için bunları kapalı kapılar arkasında değil, varsa memlekette hala aklı başında olan insanlar, parlamento içinde, dışında bunlarla tartışarak, halkı ikna ederek, projenizi ortaya koyarak yapmak zorundasınız.
Eğer yapamazsanız yağmurdan kaçarken değil doluya, yıldırımlara çarpılırsınız.
Öyle daha büyük bir bataklığa girersiniz ki belki de Allah korusun 3. Dünya Savaşı'na sebep olursunuz.
© The Independentturkish