Türk Devletleri Teşkilatı'nın artan önemi

Doç. Dr. Ali Oğuz Diriöz Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Türk Devletler Teşkilatı (TDT), Devlet Başkanları gayrı resmi zirvesi, Azerbaycan'ın Karabağ bölgesinde, kadim Şuşa kentinde, 6 Temmuz 2024'te geçekleşti.

TDT'ya Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkiye üye olup, Türkmenistan, Macaristan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) gözlemci statüsünde.

Bu zirve kapsamında ayrıca Dışişleri Bakanları Konseyi toplantısı da gerçekleşti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, A Milli Futbol Takımımızın Hollanda'ya karşı EURO2024 Çeyrek final karşılaşmasını izlemek için, son anda Şuşa'ya gitmekten vazgeçerek, Berlin'e gitmişti.

Onun yerine Şuşa'ya giden Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, mevkiidaşlarıyla görüşme fırsatı buldular.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC'nin) de Devlet Başkanı düzeyinde bu zirvede yer alması, aynı zirvede KKTC gibi gözlemci üye statüsü bulunan AB üyesi ve 1 Temmuz 2024 itibariyle de Avrupa Birliği (AB) dönem başkanı olan Macaristan'ın da bulunması anlamlı olmuştur.

Macaristan'ı temsilen Başbakan Orban ve Dışişleri Bakanı Szijjarto da Şuşa'daki gayrı resmi zirveye katıldılar. 1

Şuşa'da düzenlenen gayri resmi TDT zirvesinde bir araya gelen liderlerin aslında bölgesel barış ve işbirliği için ortak bir deklarasyon (Karabağ Deklarasyonu) 2 yayımlamış olmaları da tarihi bir niteliktedir.

Adeta bir vizyon belgesi niteliğinde olan Karabağ Deklarasyonu, Orta Avrupa'dan (yani Macaristan'dan), Çin sınırına kadar (Çin'le sınırdaş olan Kazakistan ve Kırgızistan) bir Orta Koridor yani orta-kuşağın, Doğu ile Batı arasında sosyoekonomik, sürdürülebilir kalkınma, kültürel iş birliği, dayanışma, istikrar ve barış köprüsü olma vizyonu beyan edilmiştir.

Bu da hem Doğu hem de Batı hem de Türkiye gibi TDT ülkelerinin "Birlikten Kuvvet Doğar" mantığıyla hareket ederek TDT'nin artan önemine işaret etmektedir.


Karabağ Deklarasyonu

Karabağ Deklarasyonu'yla, Avrupa'dan Çin'e uzanan bir Orta Koridor rotası üzerindeki kuşağın bulunduğu bu kültürel ortak geçmişi olan Türk devletleri, kendi aralarındaki dayanışmayı geliştireceklerinin sinyalini verdiler.

Bilhassa toplantı temasında belirtildiği gibi ortak sürdürülebilir bir geleceğin "Ulaştırma, Bağlantısallık ve İklim Hareketi" ile inşa edilmesi teması altında düzenlenmiştir.

Zaten yapısı gereği de siyasi, kültürel, teknolojik, bilişim, ulaşım, lojistik ve enerji gibi birçok konuyu kapsamakta olan TDT, bu alanlarda iş birliklerini artıracaklarını beyan etmişlerdir. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Diğer bir yandan da bölgenin ve bölgeye yakın olan coğrafyalardaki önemli politik, ekonomik istikrarsızlıklar ve savaşlar ile ilgili ortak bir bildirinin yer alması da TDT'nin giderek önemi artan bir uluslararası kuruluş ve platform olacağının sinyalidir.

"Karabağ Deklarasyonu" TDT devletlerin yanı başında bulunan Gazze ve Filistin meselesine de "iki devletli çözüm" vurgusu yaparak Ortadoğu barışını desteklediklerini ve olan biten insani trajedilerden duyulan endişeyi de ortak bildiride yer vermişlerdir.

Bu da TDT'nin giderek bölge barışı meselelerinin de ele alınabilecek bir platform olması hususunda önemli bir ilk olarak yorumlanabilir. 


TDT'nin Orta Koridor için önemi

Bilindiği üzere, TDT, teşkilatlanma yapısı yeni tamamlamıştır.

Önceki ismiyle Türk Keneşi'nde, Türki Cumhuriyetler, Türk dillerin ve kültürünün bir kültürel ortak payda olarak görülmekteydi.

Ancak potansiyeli bunun çok üzerindedir, yani Türk kültürü ve dil benzerliği aynı zamanda Balkanlar'dan (hatta Orta Avrupa'dan) Orta Asya'ya uzanan bir kültürel işbirliğin ötesindedir.

TDT günümüzde önemli bir siyasi-ekonomik ve ticari bir rota ve kuşağı temsil etmektedir.

Yani, Avrasya karasal kütlesi boyunca Türkiye'nin stratejik bir önceliği olan Orta Koridor  üzerindeki Türkçe konuşan ya da Türkiye dilleri konuşan devletlerin bir kültürel birliğinin simgesidir ve kurumsal vücut bulmuş halidir TDT. Türk Devletleri Teşkilatı, Türkiye'nin halihazırda üye olduğu ve mevcutta 5 üye ülkenin (Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan) yanı sıra hem NATO hem Avrupa Birliği üyesi olan Macaristan'ın da ortak Türk-Hun mirasını benimseyerek gözlemci üye olduğu bir teşkilat yapısıdır.

Giderek bölgemizde ve dünyada Türkiye'nin ve diğer üye ülkelerinde kullanabilecekleri önemli bir siyasi birlik ve kaldıraç olma potansiyeliyle göze çarpmaktadır. 
 

1.jpg
Görsel: T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı

 

Türk Devletleri Teşkilatı ülkeleri ile Orta Asya ülkeler arasında tabii ki kültürel benzerliklerin dışında çeşitli farklılıkları da söz konusu.

Bir yandan Çin sınırındaki Kırgızistan ve Kazakistan, diğer yandan denize ulaşmak için bir değil iki ülkeden ulaşması gereken Özbekistan ile üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye.

Ayrıca, bu ülkelere yakın ve kültürel bağ ve ortak paydaları olan Tacikistan ve Gürcistan'ın yanı sıra, nüfus yoğunluğunun yoğun olduğu 16 milyonluk İstanbul'a ve 6 milyonluk Ankara'ya kıyasla neredeyse AB büyüklüğündeki 5 Orta Asya ülkesinin toplam nüfusları (74 milyon), Türkiye'den (86 milyon), çok daha az olması bir kontrasttır.

Düşük nüfus yoğunluğunda geniş topraklara sahip bu bölge, çeşitli tarım, enerji ve nadir toprak elementleri ile ilgili projeler bakımından önemli kılmaktadır.
 

2.jpg
https://www.eurasian-research.org/infographic/

 

 

Gençler ve dayanışma

Bu açıdan, Kafkaslar, Orta Asya ve Türki cumhuriyetler ile olan bağların güçlenmesi, gelecek kuşaklar için de Türkiye ve diğer TDT ülkelerinin dayanışmaları bakımından önemlidir.

Bu bağlamda, akademik işbirlikleri de mevcuttur ancak daha da geliştirilmelidir.

Örneğin, benim de ders verdiğim, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi (ETÜ) Taşkent'den 4 Özbek öğrencilerle Türkiye'deki TOBB ETÜ öğrencileri, bu bağlamda Türkiye ile Özbekistan arası gelecek nesiller için mühim bir bağ kurmaktadırlar.

Türk-Kazak, Ahmet Yesevi Üniversitesi'ne bağlı Avrasya Araştırma Enstitüsü de, yukarıdaki kaynaklarda olduğu gibi faydalı analiz ve araştırmalar yapan bir kuruluştur.

İlaveten, İstanbul İbn Haldun Üniversitesi'nde 29 Temmuz - 7 Ağustos arası düzenlenecek olan Türk Dünyası Yaz Okulu gibi kısa süreli programlar da öğrencileri ve genç profesyonelleri kaynaştırma ve dostluk köprüsü kurabilmelerini sağlayacak önemli bir etkinliktir.

Bu tarz programların sayıları artmalıdır ki gelecekte hem dayanışma hem de işbirliği daha da etkin olabilsin.

Avrupa Birliği'nin ERASMUS programı düşünülürse, TDT benzer çalışmalara daha fazla kaynak ayırılmalıdır. 


Ortak değerlere

Türkiye, Asya ve Avrupa kıtaları arasında jeostratejik olarak konumlanmış olup, Doğu-Batı ticaretinde, deniz ticaretine ilaveten karasal ticaret yolları girişimleri, Türkiye'nin öncelikli jeopolitik ve jeoekonomik hedeflerindendir. 5

Türkiye, bu rotada tabii ki avantajlı konumundan dolayı merkez ülke olmayı hedeflemektedir. 6

Dolayısıyla, bir yandan Avrupa kurumları ile tarihsel ve derin ilişkilerini devam ettirirken, diğer yandan TDT gibi yeni oluşumlara da önem verilmelidir.

İkisini aynı anda yürütmek çelişki değildir. Huntington'un 1993 orijinal "Medeniyetler Çatışması" makalesinde 7 önerdiği gibi Türkiye'nin "Medeniyetsel" sebeplerden öncelikle Orta Asya ile bir birlik kurabileceği yorumu, Avrupa ile ilişkileri önemsizleştirecek bir alternatif olarak yorumlanmamalıdır.

Aksine Türkiye hem Batı hem Doğu ile iyi ve dengeli ilişkiler yürütmelidir.

Macaristan'la beraber NATO üyesi olan Türkiye, bir yandan TDT ile ilişkilerini geliştirirken, diğer yandan AB, NATO, Avrupa Konseyi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kurallarına da önem gösterecektir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Karabağ Deklarasyon'undan yaklaşık 10 gün evvel Estonya Cumhurbaşkanı'nın Türkiye'yi ziyaret ettiği 27 Haziran 2024 tarihinde, Avrupa Birliği'ne tam üyeliğin hala Türkiye için önemli bir "Stratejik Hedef" olduğunu belirtmiştir. 8

TDT'nin geliştirilmesi, AB ve NATO'ya rağmen değil hem Avrupa hem Orta Asya'da, evrensel olan insan hakları gibi insanlığın ortak değerlerin geliştirilmesiyle mümkündür.  

Her ne kadar Türkiye'nin BRICS ve Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) gibi gruplara olan ilgisi bazı yorumcular tarafından, son derece haksızca "eksen kayması" olarak yorumlansa da, bu yorumların yerinde olmadığı da belirtilmiştir. 9

Bu tarz yorumlarda bulunanların büyük endişesi, Avrupa ve ABD ile daha rekabetçi olan Rusya ve Çin'in de BRICS oluşumunu bir alternatif blok oluşturma olasılığından olabilir.

Buna mukabil, TDT için benzer bir durum söz konusu değildir, çünkü TDT'de zaten Orta Asya ve Kafkasya dışında NATO üyesi Türkiye ile beraber gözlemci üye olan NATO ve AB üyesi Macaristan bulunmaktadır.

Dolayısıyla bir "eksen kayması" söz konusu olamaz. Kaldı ki, TDK üyesi ya da henüz gözlemci olmayan ama gelecekte de özellikle Gürcistan ve Tacikistan gibi bölgedeki önemli ve dost ülkelerle de özel mekanizmalar geliştirmenin yolları aranmalı.

Önemli ticaret koridor projelerinde ekonomik müttefik diyebileceğimiz ülkelere ilaveten, diğer uluslararası ve bölgesel kuruluşlarla işbirliği mekanizmalarını geliştirebilmek adına TDT etkin bir platformdur ve doğu ile batı arasındaki ilişkilerin dengelenebilmesi için uygun bir zemindir.

 
Yeni iş birlikleri için uygun zemin

Geçmişte Semerkant zirvesinde olduğu gibi ŞİÖ ile ortak çalışmaların yürütülmesi mümkündür.

ŞİÖ'ye ilaveten, Körfez İşbirliği Konseyi (KİK), Arap Ligi, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Güneydoğu Asya Ülkeleri Teşkilatı (ASEAN), MIKTA, BRICS ve tabii ki Avrupa Birliği (AB) gibi uluslararası ve bölgesel uluslararası kuruluşlar ile işbirliği mekanizmalarının geliştirilebileceği bir kuruluştur.

TDT'nin Genel Merkezi İstanbul'dadır ve Genel Sekreteri de Kırgızistan vatandaşı, Büyükelçi Kubanychbek Omuraliev'dir. Orta Koridor Türkiye açısından hem enerji hem de ticaret güvenliği bakımından vazgeçilmez bir stratejik hedeftir ve bunun güçlendirmenin en sağlam yolu Türkiye'nin hâlihazırda bu koridor üzerindeki olan devletlerle yani TDT ile olan kurumsal bağlarının güçlendirilmesiyle mümkündür.

Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki kalıcı bir barışın olması yani açısından da Türkiye, Nahcivan-Ermenistan-Azerbaycan barış koridoru, yani Zengezur koridoru da hayata geçirilmelidir. Bu koridor hem ticarette alternatif bir rota oluşturup lojistik yükün hafiflemesini sağlarken, Ermenistan ve Azerbaycan arası istikrarı da kalıcı olarak sağlayıp, her iki devletin de geleceğe bakmalarına olanak sağlar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 2023'deki yemin törenine hem Ermenistan Başbakanı Paşinyan, hem de Azerbaycan Devlet Başkanı Aliyev katılmışlardı.

Dolayısıyla her iki ülke de uzun dönemde bölgede kalıcı bir barış, istikrar ve Türkiye üzerinden ticarete önem vermektedirler; bu fırsattan yararlanmak barışın kalıcı olması bakımından elzemdir. 

Ticaretin sadece ve sadece tek bir alternatif rota üzerinden değil, alternatif rotalar üzerinden aynı anda geliştirerek bütün bölgenin kalkınmasına katkı sağlanması mümkündür.

Bu bağlamda TDT ülkelerinde ve Orta Koridor boyunca altyapı ve lojistik başta olmak üzere önemli projeleri düşündüğümüz zaman, bu projelere ciddi yatırımlar gerekmektedir.

Demir yolları, elektrik nakil hatları, internet ve çeşitli telekomünikasyon altyapı yatırımları, karayolları ve Hazar-ötesi deniz ticaretinin de (bilhassa Azerbaycan ile hem Kazakistan hem Türkmenistan arasındaki deniz taşımacılığının) geliştirilmesi gerekmektedir.

Bu sebeple, Özellikle de Avrupa Birliği ülkesi olan Macaristan'ın TDT'deki gözlemci üye statüsü altında katkıda bulunmasını fırsat bilerek, çeşitli konularda katılımı artmalıdır.

Halihazırda TDT'nin bir rekabet konseyi bulunmaktadır. Benzer çeşitli uzmanlaşmış konularda işbirliği platformları da var.

Bu platformların Japonya, Güney Kore, Singapur gibi gelişmiş ve iyi uygulamalarda örnek teşkil eden Asya ülkelerin standartlarını da göz önünde tutarak geliştirilmesinde yarar var.

Ayrıca, diğer yandan, Türkiye'nin mevcuttaki en önemli ekonomik ortağı olan Avrupa Birliği ülkeleri olması sebebiyle AB standartlarına da uyumlu olarak yeni standartların geliştirilmesi, TDT'daki kurumsallığı güçlendirebilecektir.

Hem Türkiye'nin doğu batı ticaretinde kilit bir ülke olma rolü güçlendirmiş olur.

Enerji, yenilenebilir amonyak gibi yeni teknolojiler, fosil yakıtlar yeni teknolojilerin de geliştirilmesine yönelik arayışların ve yatırımların gerçekleşebilmesi bakımından iyi yönetişim ve önemli yatırımcıları çekebilecek standartların ve kurallara dayalı tutarlı sistemlerin gelişmesi ve güçlendirilmesi gereklidir. 
 


Uluslararası yatırımlara güven

TDT ülkeleri, uluslararası yatırımcılara güven verecek standartları ve uygulamaları benimsedikçe, daha kolay yatırımlar yapılmasını sağlayabilirler.

Türkiye üzerinden de bu ülkelerdeki pazarlara erişmek AB ülkeleri için ve diğer yandan Orta Asya ve Türkiye üzerinden de AB'ye erişim de Asya Pasifik ülkeleri için kolaylaştırıcı olacaktır.

Uluslararası standartların ve kurallara dayalı sistemlerin ve adil uygulamaların güçlenmesiyle Uluslararası konsorsiyum oluşturan firmalarda TDT firmaları da yer alabilirler.

Büyük altyapı, büyük ticaret, büyük enerji yatırımlarının yapılması sağlanarak bölgenin gelişmesine ve kalkınmasına katkıda bulunabilir.

Bu denli büyük yatırımlar için kaynak sağlanabilmesi bakımından tabii ki şeffaflık, kurallar bütününde hareket eden bir sistem ile rasyonel ekonomi politikaları, yatırımcılara güven verecektir.

TDT ülkelerinin birçoğunun doğal kaynakları, madenleri, altınları, doğalgaz, petrol gibi fosil yakıtları, yatırımcıların dikkatini çeken başlıca kaynaklardır.

Ancak, TDT'nin özellikle de gelecekteki yenilenebilir enerji, yenilenebilir amonyak ve hatta hızla gelişmekte olan hidrojen sistemleri ile daha uyumlu teknolojilere yatırmaları ve bu konudaki araştırma ve geliştirme çalışmalarına başlamaları gerekmektedir.

Özellikle yeni yatırımcılar çekmek için uluslararası kuruluşların destekledikleri projeler, konsorsiyumların oluşturulması, daha büyük yatırımların.

Gerçekleştirilebilmesi bakımından gereklidir. 

Çin firmaları bölgede giderek artan nüfuza sahiplerdir, Rusya'nın da yıllarca Sovyetler Birliği ve öncesinde Çarlık Rusya'dan kalan dil etkisi söz konusudur. Türkiye'nin de TDT'nin, Alfabe standartlaştırma, Ortak Rekabet Konseyi gibi yeni kurumsal mekanizmalarıyla bölgedeki bağı güçlendirilmelidir.

Türk firmalarının bölgede daha da fazla varlık göstermeleri ve bölgeye yatırım götürme konusunda çok uluslu kuruluşların ihalelerini ve pazara girerken üçüncü ülke firmalarının çözüm ortağı olarak da avantaj teşkil ederek bölge pazarında daha fazla pay sahibi ve bölgesel kalkınmaya da dolayısıyla daha fazla doğrudan katkı sağlayabilirler.

Türk şirketlerinin yetersiz finansman sorununu aşabilmesi için ABD, Avrupa, Japonya, Kore gibi ülkelerin şirketleriyle iş birliği yapmak iyi bir yoldur.

Başka bir yol da uluslararası donör ve fon kuruluşlarının da yatırımlarını, TDT gibi uluslararası kuruluşların mekanizmalarıyla değerlendirebilmesidir.

Uluslararası işbirliklerini için hem Türk şirketlerinin hem de bölgedeki mega-projelerin gerekli şeffaflık ve hesap verebilirlik standartlarını karşılaması gerekmektedir.

TDT'nin sadece bir siyasi ve ekonomik dayanışma değil, aynı zamanda Türkiye'ye, Orta Koridor rotası üzerinde, Kafkaslara ve Orta Asya'nın kalkınması bakımından da daha fazla yatırım olanaklarının geliştirildiği bir platform olarak da işlemeli.

Orta Asya ülkelerinin, TDT gibi çok taraflı bir platformda geliştirilecek ortak regülasyon (çeşitli alanlarda denetleme ve düzenleme) standartları geliştirmeleri, yatırımları cezbedecek ve güven verecek etkili bir yöntem olacaktır.

Çünkü çok taraflı regülasyonlar (düzenlemeler) Orta Asya ülkelerine kendi çıkarlarını savunmak için iyi bir mantık sağlar.

Şeffaflık ve hesap verebilirliği çünkü herkesten talep etmek suretiyle adil rekabet ortamı da oluşturulacaktır, daha sürdürülebilir ve çevre dostu kalkınma projeleri geliştirmek mümkün olacaktır.

Bu perspektiften, Türk Devletleri Teşkilatı'nı güçlendirmek önerilmektedir.

Ayrıca, platformda yapılan düzenlemelerin meşruiyetini artırmak için, bölgesel Türk olmayan ülkeler, Avrupa, ABD, Japonya, Kore gibi çeşitli ülkelerle birlikte düzenleme yapmak da uluslararası standartları karşılayabilmek bakımından önerilmektedir.

Son zamanlarda Türkiye ile BRICS arasında gelişmekte olan iletişim ve temaslar düşünülürse, TDT'nin aksine BRICS'in de henüz teşkilat ve kurumsal statüsünü tamamlamadığı ve tam teşekküllü bir uluslararası teşkilat olmadığını unutmamak gerekir.

Türkiye, BRICS'e ilaveten, mevcut üyesi olduğu MIKTA'yı yeniden canlandırmanın yanı sıra, özellikle de Orta Koridor rotasındaki Türk Devletleri Teşkilatı'nı (TDT) geliştirmeyi ve güçlendirmeyi öncelik olarak kabul etmelidir ve bu hedeften şaşmamalıdır. 


Sonuç olarak, Türkiye'nin TDT içerisindeki dayanışmaya ilaveten, aynı zamanda NATO, OECD ve AB ile ilişkilerini dengelemeyi başarması şarttır.

Türkiye, Orta Asya, Ortadoğu, Asya ve Afrika ülkeleri ile olumlu bağlantılarını geliştirirken, aynı zamanda Avrupa'daki kurumsal bağlarını koparmadan daha da güçlendirmesi gereklidir.

Türkiye'nin TDT ile ilişkileri, NATO ve AB ilişkilerine rağmen olmamalıdır.

Dış politikada fırsatçılık ve çıkarcılık ile ilkeli politikalar ve değer yargıları arası denge önemlidir.

Nihayetinde, demokratik, hukuk ve insan hakları gibi evrensel değerler hususunda ilkeli bir dış politikaya ek olarak Doğu ile Batı arasında dengeli bir politika yürütebilen ve her ikisi için de çekim merkezi olabilen bir Türkiye bölge istikrarı ve güvenliği açısından herkese ve öncelikle de kendi vatandaşlarına güven verir.

Bunun için de yatırımcılara güven veren kurallar bütününün ve standartların TDT bünyesinde geliştirilmesi önemli bir adım olacaktır. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU