Küresel Güney bağlamında Türkiye'nin BRICS'e yönelik tutumu nasıl olmalı?

Doç. Dr. Ali Oğuz Diriöz Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Mike Hutchings/Reuters

Dünya ekonomi politik düzeninde son yıllarda dikkatler giderek büyümekte olan Çin, Hindistan ve Brezilya gibi Küresel Güney ülkelerine odaklanıyor (yani OECD ülkeleri dışında kalkınmakta olan ülkeler). 

BRICS'e dikkatlerin yönelmesi, 2001'de "Daha İyi Küresel Ekonomik BRICS'in İnşası" başlıklı Jim O'Neil'e ait makalenin bir Golman Sachs yazısı olarak yayımlanmasıyla başladı.

OECD ve G7 dışı yükselen ekonomiler olarak Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin üzerine odaklanılmıştı (Güney Afrika'yı temsilen "S" harfi 2010 yılında eklenince, BRIC, BRICS'e dönüşmüştü). (Harsh V. Pant, 2013) (BRICS YANILGISI – BRICS FALLACY).  

Günümüzde BRICS+ ülkeler grubu, özellikle Hindistan ve Çin'i de içerdiğinden küresel nüfusun önemli bir bölümünü ve ayrıca küresel ekonominin önemli bir yüzdesini temsil ediyor (şu anda ABD, Kanada, Fransa, İngiltere, Japonya, Almanya ve İtalya'dan oluşan G7'nin önüne geçtiği tahmin ediliyor).

Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'yı temsil eden bir kısaltma (acronym) şimdi, gelişmekte olan ülkeler arasında OECD dışında kalan bir grup ülkeyi veya bir forumu temsil ediyor.

BRICS'in Ağustos 2023'te Güney Afrika'da yapılan toplantısında, bu forumun, gelişmekte olan ve yükselen ekonomilerden 6 ülkenin daha ilavesiyle genişleyeceği ilan edilmişti.

Söz konusu ülkeler Arjantin, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Mısır, İran, Suudi Arabistan ve Etiyopya idi. 

2023'teki genişleme kararı sonucunda (Arjantin'in yeni Cumhurbaşkanı bu foruma katılmaktan ülkesinin vazgeçtiğini açıkladı bu arada), Ocak 2024'ten itibaren BRICS+ grubu, Mısır, Etiyopya, İran, Suudi Arabistan, İran ve Birleşik Arap Emirlikleri'ni içerecek şekilde genişlemiş oldu. 

BRICS+, hala bir uluslararası örgüt değil, bir ülkeler grubu veya forumu niteliğini taşıyor (Uluslararası Örgütlerin bir Kurucu Antlaşması veya Şart'ı, Merkezi, Uluslararası Personeli/Sekreteryası ve diğer kurumsal yapıları ve mekanizmaları bulunur).

BRICS BANKASI/YENİ KALKINMA BANKASI (BRICS BANK/NEW DEVELOPMENT BANK, bu grubun sahip olduğu yegâne kurumdur. 

Ayrıca BRICS+, göründüğünden daha az birleşmiş veya homojen bir grup (zaten "yanılgı" görüşü bu nedenle dile getiriliyor), zira BRICS+ ülkeleri arasında önemli derecede görüş, vizyon ve rejim farklılıkları bulunmuyor. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Türkiye'nin BRICS grubuna yaklaşımı, dikkatli bir şekilde fırsatları da kollamalı (tabii, ihtiyatlı bir şekilde).

Hiçbir NATO veya OECD ülkesi, henüz BRICS'e katılmadı, ancak grubun dışında kalmak da on yıllar sonra belki sorun yaratabilir (AB deneyiminde görüldüğü gibi).

AB örneği ve bir gruptan dışlanmak yerine o grubun parçası olmak, Türkiye'nin de kendisine fırsat tanındığı takdirde bu fırsatı kullanmayı düşünmesi için muhtemelen bir neden olabilir. 

Ancak üyeliği istemek, ne pahasına olursa olsun şeklini almamalı (ve kesinlikle NATO'dan veya OECD'den vazgeçmek şeklinde gerçekleşmemelidir.)

Ayrıca ,Türkiye MIKTA grubuna dahil (Meksika, Endonezya, Güney Kore, Türkiye, Avustralya) ve bu ülkeler de BRICS içinde değiller. 

Türk politikacıları/yöneticileri, Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) gibi Türkiye'nin zaten üyesi bulunduğu örgütleri desteklemeliler (AB üyesi olan Macaristan TDT'de gözlemcidir. Keza TDT'nin Rekabet Konseyi (Council for Competition) gibi kurumları bulunmuyor).

Şunu da hatırlamakta yarar var ki, BRICS devletler grubu hâlâ bir "grup" niteliği taşıyor ve yeni Kalkınma Bankası veya daha önceki adıyla BRICS Bankası dışında bir kurumsal yapıya sahip değil. Buna karşılık Türk Devletleri Teşkilatı bu tür yapılara sahip. 

Ve nihayet, Rus Devlet Başkanının, olası uluslararası suç iddiaları nedeniyle 2023'te Güney Afrika'da yapılan zirve toplantısına katılamamış olması durumunda görüldüğü gibi, BRICS grubu, çok uyumlu bir grup da değil. 

Keza, Çin ve Rusya devlet başkanları 2023'te, bir BRICS ülkesi olan Hindistan'ın başkenti Yeni Delhi'de yapılan G20 toplantısına da katılmadılar ve bu durum da BRICS grubunun kendi içinde ne kadar bölünmüş olduğunu gösteriyor.

Hatta Ukrayna ve Gazze gibi önemli küresel krizler konusunda da BRICS+ ülkelerinin ortak bir tavırları bulunmuyor. BRICS+ ülkelerinin demokrasi düzeyleri de oldukça farklı. 

Türkiye'nin BRICS'e katılıp katılmaması konusu daha da görüş ve yaklaşım farklarına yol açabilir, zira Türkiye böyle bir gruba ilgi duyduğunda, derhal eksen değiştirmekle veya Batı Avrupa ülkelerinin ve ABD'nin rakiplerine yaklaşmakta olduğu şeklinde (genellikle haksız bir biçimde) Avrupalı müttefikleri tarafından suçlanıyor (fakat artık İsveç'in NATO üyesi olmasıyla, bu tür suçlayıcı tavırlar azaldı).

Özellikle, Türkiye ve Rusya devlet başkanları arasındaki özel ilişki, birçok Batılı güç tarafından eleştiriliyor.

Örneğin, her ne kadar Türkiye Ukrayna'nın Toprak bütünlüğünü tanıyorsa (ve Kırım'ın ilhakını kabul etmiyorsa da), Rusya'ya karşı yaptırımlara katılmıyor.

Aynı şekilde Türkiye, Çin'le ve Batılı müttefikleriyle olan ilişkilerinde bir denge gözetiyor. 

Öte yandan Türkiye, özellikle AB üyeliği sürecinde, Avrupalı müttefikleri tarafından çok haksız bir yaklaşıma muhatap oluyor.

Geçmiş deneyimler, bir uluslararası örgüte üye olunamamanın ne kadar pahalıya mal olduğunu gösterdi.

Türkiye, belki de kabul edilebileceği bir dönemde AB'ye katılmamakla birlikte 1980'lerde üyelik için resmen müracaat ettiğinden beri sadece özel statüye sahip kılınmış veya kapıda bekletilmiş ve bu arada Doğu blokundan gelen yeni üyelerin AB'ye entegre edilmesini izlemekle kaldı.

Bu sürede de yakın gelecekte üyelik için Türkiye'ye açık ve net bir ihtimal söz konusu olmadı. 

Türkiye'deki askeri-sanayi çevreler ve güvenlik çevreleri, BRICS+'e ve Rusya ile Çin'e yönelik daha olumlu yaklaşımlar içinde gibi gözüküyor.

Bu tavırlar kısmen, Batılı müttefiklerin tutarsızlıklarına tepkiden dolayı (dolayısıyla tamamen haksız değildirler bu tepkide).

Ancak BRICS+ da Türk dış politikasıyla veya cumhuriyetin idealleriyle uyumlu bir dünya görüşü sunmuyor. 

Türkiye'nin yeterince Avrupalı olmadığı yolundaki eleştiriler karşısında şu husus hatırlatılmalı:

Bu eleştiriler fazlalca Avrupa-merkezli ve haksız, zira eğer Avrupa Birliği sadece din ve kültüre dayalı bir kimlik değil de değerler kulübü olacaksa, o zaman Türkiye'nin üyeliğinin daha ciddiyetle kabul edilmesi gerekirdi.

Neticede Türkiye, birçok Avrupa kurumunun üyesi ve Avrupa Birliği'ye Gümrük Birliği'ne sahip.

Türkiye (Avrupa Konseyi'nin ve) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kurucu üyelerindendir ve ticari alanda ve diğer ekonomik kurallar bakımından birçok AB standartını uygulamakta ve AB'nin Yeşil Mutabakat'ına uyum sağlamaya çalışıyor. 

Ancak, Türk vatandaşlarına AB'de serbest dolaşım hakkı veya vize verilmesi konularına gelindiğinde, turizm veya ticaret veya akademik ve bilimsel araştırma için Avrupa ülkelerine gitmek isteyen Türk vatandaşlarına Avrupa devletleri tarafından ayrımcılık yapıldığını ve kasıtlı gecikmeler veya komplikasyonlar yaratıldığını görüyoruz.

Birkaç on yıl sonrasında, küresel ekonomide ve yaşam ve teknoloji standartlarında köklü değişim meydana gelmesi durumunda Türkiye, fırsat bulunsa bile, BRICS üyeliğini ıskalayabilir.

Sadece bu nedenle bile, Türkiye'nin BRICS grubunun bir parçası olma seçeneğini değerlendirmeli.
 


Sonuç olarak, BRICS grubunun yalnızca bir devletler grubu olduğu ve AB'nin ve öncül örgütlerinin kökenlerinde yer alan sağlam bir politik, ekonomik ve kültürel motivasyona sahip henüz resmi bir uluslararası örgüt olmadığı da değerlendirilmeli.

Avrupa Birliği'nin, NATO entegrasyonuna ilaveten, politik, ekonomik ve sosyolojik açıdan entegrasyon ve dayanışma düzeyinin şu anda hiçbir örneği yok.

Özellikle NATO üyeliği, siyasi ve askerî açıdan potansiyel düşmanlara ve rakiplere karşı kalkan oluşturan sağlam bir güvenlik ittifakı olarak değerlendiriliyor.

İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya üyelik başvurusunda bulunması, bu örgütün AB ülkeleri için dahi güvenliği sağlama konusunda hâlâ ne kadar değerli olduğunu ortaya koydu.

Ayrıca, Türkiye geçmişte Şangay İşbirliği Örgütü'ne (ŞİÖ) katılma arzusunu da dile getirmişti.

Ancak halen Türkiye, ŞİÖ'ye stratejik diyalog ortağı düzeyinde davet bile edilmedi (Öte yandan Türkiye'nin Körfez İşbirliği Konseyi ile bu tür mekanizmaları bulunmuyor).

Türkiye Avrupa Birliği'nin bir parçası olmasa ve nihai üyelik konusunda belirsiz bir ihtimal bulunsa da Türkiye'nin AB ile ticareti önemli düzeyde ve Avrupa'da yaşayan Türk kökenli vatandaşlar, Türkiye'nin Avrupa siyasetine ne kadar entegre olduğunu gösteriyor.

Türkiye'nin son yıllarda yeniden Asya ve Ortadoğu'ya açılma gibi politikaları olmasına rağmen, ticari bağlarının birçoğunun yanı sıra, bilim, sanayi, turizm ve daha birçok alandaki işbirlikleri AB ülkeleriyle.

Bu nedenle, nihai üyelik olasılığı ne olursa olsun, Türkiye ve AB'nin önümüzdeki on yıllarda güçlendirilmiş işbirliğini sürdürmesi gerekecektir.

BRICS konusunda, Rusya ve Çin başkanlarının Hindistan'ın başkenti Yeni Delhi'deki G20 etkinliğine katılmama örnekleri, BRICS grubunun kendi içinde ne kadar bölünmüş olabileceğini gösteriyor. 

Ayrıca BRICS grubunun üye ülkeler tarafından ne kadar farklı algılandığını da ortaya koyuyor.

Örneğin Rusya ve Çin, BRICS'i ve onun genişlemesini özellikle OECD, AB ve NATO liderliğindeki Batılı devletlere alternatif olarak destekleyecektir.

Brezilya, Hindistan ve Güney Afrika gibi ülkeler daha demokratik değerleri ve kurallara dayalı toplumları paylaşırken, Batılı devletler ve Türkiye ile daha fazla ortak yönleri bulunmuyor.

Bu 3 ülke aynı zamanda Batı ile Doğu arasında dengeleyici bir rol üstlenme konusunda da çok daha iyi bir konumdalar.

Örneğin Küresel Güney'de liderlik rolü üstlenmeye çalışan Hindistan, Batılı ülkelerle, özellikle başkan yardımcısının Hint kökenli olduğu Amerika Birleşik Devletleri'nin yanı sıra, Hint kökenli başbakanın görev yaptığı Birleşik Krallık ile de iyi ilişkilere sahip. 

Bu nedenle Hindistan, BRICS ve Şanghay İşbirliği Örgütü içinde, Rusya ve Çin'in ilerlettiği daha Batı karşıtı gündemlere karşı sıklıkla dengeleyici bir rol oynuyor.

Çin ve Rusya, Batı ve Avrupa ülkelerine karşı daha hasmane olma eğilimindeler.

Ayrıca, Hindistan ve Çin arasında devam eden sınır anlaşmazlıklarının mevcut olduğu ve bu nedenle, şu anda BRICS'i karakterize eden devletler gruplaması içinde karar alırken veya mevcut "gruplandırma" formatından farklı olarak resmî bir uluslararası örgüt oluşturmaya çalışırken potansiyel olarak başka engellerin ortaya çıkabileceği de gerektiği gibi not edilmeli. 

Genel olarak bu makalede yapılan öneri, BRICS+'ya katılma fırsatını dikkatli ve ihtiyatlı bir şekilde değerlendirmek olacaktır. Ancak katılım, mevcut uluslararası örgütler üyeliklerine ve Avrupa kurumlarına alternatif olmamalı.

BRICS içindeki potansiyel bölünmeler ve iç bölünmelerin yanı sıra değerlerine ve gelecekteki işbirliği mekanizmalarına ilişkin net bir yetki eksikliği göz önüne alındığında, Türkiye'nin BRICS+'ya katılma fırsatına sahip olması pek olası değil (Çin olumlu görüş bildirmiş olsa da) ve Türkiye'nin Şangay işbirliği örgütünün üyesi olmaması nedeniyle bu açıkça bir olasılık olabilir ama kesin değil.

Üstelik artık 5 yeni ülkenin de üye olduğu BRICS'e Türkiye'nin katılımının, eski 5 veya yeni 5 ülkeden herhangi biri tarafından veto edilme olasılığı böyle bir katılım durumunu daha karmaşık hale getirebilir.


Sonuç olarak, Avrasya'nın Batı ve Doğu'sundaki devletler arasındaki ticaretin Avrupa Atlantik bölgesinden ziyade Hint-Pasifik bölgesinde giderek gelişeceği yeni dünya siyasi ve ekonomik düzeninde Türkiye'nin önceliği fırsatları kaçırmamak olacaktır.

Bu nedenle Türkiye, Irak "Kalkınma Yolu" ve "Orta Koridor"u geliştirecek örgütleri teşvik etmeli.

Türkiye, Çin'in "Kuşak ve Yol" projesine dahil olurken, bir yandanda "Orta Koridor" ve Irak üzerinden "Arap Barış Yolu" yani "Kalkınma Yolu" gibi yeni "İpek Yolu" projelerine odaklanmalı.

Yeni Delhi Hindistan'daki G20 zirvesinde (9-10 Eylül 2023) Hindistan-Ortadoğu-Avrupa koridoru veya IMEC olarak adlandırılan ve Türkiye'yi içermeyen yeni bir ticaret yolu güzergahı veya projesi teklif edildi.

Türkiye, küresel ticaret ve küresel tedarik zincirlerinin yanı sıra, enerji iletimi ve dolayısıyla bunlarla ilgili proje ve koridorların tümü için kilit bir aktördür.

Türkiye'nin dahil edilmesi, diğer modern tesislerde olduğu gibi ticari lojistik sektörü açısından da avantajlar sağlayacak ve uluslararası ticareti kolaylaştıracaktır.

Türkiye, bu projelerin hiçbirinin dışında kalmayarak, aynı zamanda Avrasya kıtasında dayanışma ve iş birliğine yönelik kendi çıkarlarını da gözeterek, uluslararası ticaret, lojistik ve tedarik zincirindeki merkezi konumunu güçlendirmeye ve ilerletmeye çalışmalı.

Mantıksal olarak bunu yapmanın en kolay yolu, Türkiye'nin halihazırda üyesi olduğu, yeni ortaya çıkan kurumsal yapıları bulunan mevcut bir organizasyonu, yani Türk Devletleri Teşkilatı'nı (TDT-OTS) ile daha da ileriye taşımak olacaktır.

TDT 'nın AB, Karadeniz Ekonomik İşbirliği (KEİ-BSEC), Şanghay İşbirliği Örgütü (SCO), Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği, ASEAN ve BRICS+ gibi diğer uluslararası kurumlarla anlaşmalar yapmaları etkinliklerini artırmaya yönelik adımlar olabilir.

Bu nedenle Türkiye'nin, TDT-OTS gibi üyesi olduğu bir kuruluşu daha da geliştirermesi, AB'ye veya belki de gelecekte BRICS'e üye olmama durumunda daha da hayati önem taşıyor.

TDT-OTS, Avrasya kıtasının kalbinde ve öngörülen bu farklı ticaret yolu koridorlarının merkezinde yer alıyor ve Türkiye halihazırda bu örgütün kurucu üyelerden biri.

Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa Konseyi, AGİT, OECD ve NATO gibi çok sayıda Batılı kuruluşa da üye olması sebebiyle TDT'nin kurumsal yapısının güçlenmesine de katkı sağlayıp Orta Asya ile bölgesinin daha kurumsal ilişkiler geliştirmesine katkı sağlaması mümkün.

 

 

Not: Bu yazı, Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi'nde düzenlenen 3. INTPOLSEC Konferansı Dış Politika Enstitüsü panelindeki sunumum ve ertesi gün Konya Selçuk Üniversitesi'nde katıldığım panel sonrası köşe yazısı olarak derlenmiştir (KONYA 30-31 Mayıs 2024).

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU