4 soruda Azerbaycan'ın "erken parlamento seçimi": Parlamento kendini yine ve yeniden "bırakırken"...

Mayis Alizade Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Geçen 7 Şubat'ta erken cumhurbaşkanı seçimi gerçekleştirilen Azerbaycan'da parlamentonun iktidar partisi çoğunluğu "meclisi feshederek erken seçim kararı alması için" cumhurbaşkanına çağrıda bulundu. 

1. Erken parlamento seçiminin sebebi ne?

Önceki seçimleri bir tarafa koyup Aralık 2019'da parlamentodaki iktidar çoğunluğunun erken seçim için Cumhurbaşkanına yaptığı çağrının gerekçesine baktığımızda şunu görüyoruz:

Ülkede gerçekleştirilen reformlara parlamento mevcut haliyle ayak uyduramadığı için Cumhurbaşkanı erken seçim kararı alsın.


Cumhurbaşkanı 9 Şubat 2020'de parlamento seçimi yapılmasına ilişkin karar almıştı.

Herkes "ülkedeki reformlara ayak uyduracak yeni bir parlamento"nun şekilleneceğini beklerken erken seçim kararı için Cumhurbaşkanına müracaatta bulunmuş parlamento üyelerinin yüzde 92'si geri dönmüştü.

Oysa demokrasinin "d" harfinin olduğu ülkelerde erken seçim demek, parlamentonun en az yüzde 70'nin yenilenmesi anlamını taşıyor.

Propaganda döneminde sokaklarda seçimle ilk tek bir pankart görünmezken yarısının parti listesinden, diğer yarısının ise bağımsız olarak gösterildiği adayların seçmenlerle buluşmaları da kamuoyuna pek yansımamıştı. 

Seçime gözlemci heyeti gönderen Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı AGİT, yanılmıyorsam 7 Şubat'ta bir gözlemcisini "Azerbaycan devletine çalıştığının tespit edilmesinden dolayı" gözlemciler heyetinden kovduğunu açıklamıştı.

O "kovulan" gözlemci kısa süre sonra Türkiye'de üst düzey devlet görevine getirilmişti, hayırlı olsun diyelim.

1985 yılından bu yana parlamentoda bulunan şarkıcı Zeynep Hanlarova (Sovyet döneminde Türkiye'nin en çok tanıdığı Azerbaycanlı) aday olmayıp ABD'ye yerleşirken 1990 yılından parlamentoda bulunan Mader Musayev son kez mazbata alabilmişti (14 Temmuz 2023'te hayatını kaybetti).

1995 yılından bu yana parlamentoda bulunan 85 yaşındaki Fettah Haydarov 9 Şubat 2020'de mazbatasını yenileme fırsatı bulurken 4 Ağustosta hayatını vefat etti.

6 Aralıkta Cumhurbaşkanından "erken seçim" talebinde bulunup iki ay sonra aşağı-yukarı tam heyetle geri dönen yeni parlamentoya belirli süreden bu yana mazbata sahibi olmasına rağmen, toplumda siyasetçiden ziyade üniversite öğretim görevlisi olarak bilinen Sahibe Gafarova'nın başkan seçilmesinin uygun görülmesinden sonra parlamento yine eski haline dönmüştü:

Mazbata sahipleri yine milletin vekilleri değil parlamentonun elemanı olmaktan memnuniyet ifade ederken bağımsız Azerbaycan'ın parlamentosunun tarihindeki sıra dışı söylemlere yenileri eklendi.

Ne gibi diye sorduğunuzu duyduğum için birkaç örnek vermem icabet edecek:

Temmuz 2001'de Balmumcu'da gerçekleştirdiği basın toplantısında dönemin parlamento başkanı Murtuz Ali Askerov, refakatinde getirdiği milletvekillerini teker-teker ayağa kaldırıp, "Anar Rızayev yahşi oğlandır, Nizami Caferov yahşi oğlandır" diye sunduğunda el-pençe duran Azerbaycanlı "yahşi oğlanlara" bakan Türk gazetecilerin şaşkınlıkları hala gözlerimin önünde.

2005 yılında parlamentonun başına geçen eski Su İşleri Genel Müdürü Oktay Esadov, sağına-soluna başkanvekillerini de alıp toplantıların tamamını kendisi yönetirken görevinin Cumhurbaşkanlığının getirdiği iki kriteri tavizsiz şekilde uygulamak olduğunu asla saklamamıştı:

  1. Bu parlamentoda siyaset konuşulmayacak; 
  2. Hiçkimseye üç dakikanın 1 saniye bile üzerinde söz hakkı tanınmayacak.

15 senelik başkanlığı döneminde Esadov bunu harfiyen uygulamıştı.2020-2024 arasının başkanı Sahibe Gafarova da yanına meclis başkan vekillerini alıp "siyaset konuşmama ve üç dakikayı geçmeme" ilkesini kusursuz biçimde yerine getirirken geride bırakılan dönem bir hayli ilginç söylem ve davranışlara sahne oldu.


2. Ne gibi?

Parlamento, devleti oluşturan 3 kolun bir tanesi olup doğası (yasa koyucu olması) bakımından bağımsız çalışması gerekirken görev dağılımı yapılır-yapılmaz Devlet Başkanı Aliyev, "Biz muhalefetle de işbirliği içindeyiz. Örneğin parlamentoda muhalif partilerden birinin temsilcisine başkan vekili görevi verdik" diye açıklama yaptığında her şeyin çok daha ilginç olacağı belli olmuştu.

Evet, tamamen doğru tahmin ettiniz, devlet başkanının "Muhalif(muhalifliğini gören olmamıştır ancak, olsun veya Ahmet Nesin ağabeyimin dediği gibi olsun, devlet başkanının söylemine karşı çıkacak halimiz yok) birine başkan vekili görevi verdik" dediği şahıs tarihçi bilim adamı Prof. Dr. Fezail İbrahimli'ydi ve parlamentoya ilk kez girmiş Erkin Kadirli birkaç kez kuralların dışına çıkma cesaret sergilediğinde parlamento başkan vekili Fezail İbrahimli'den fırça yemişti:

Erkin Kadirli,sen hem yiyor,hem de konuşuyorsun (yani, sana parayı konuşman için vermiyorlar, mazbata almayı kabul etmişsen, konuşmayacaksın).
 

 

Karmaşık cümlelerle konuşmayı seven Erkin Kadirli'yle ilgili başka bir ilginç durum protokolün bir parçası haline gelmiş, Ulu önder Haydar Aliyev'in mezarı önünde eğilip-kalkma töreni"nden sonra yaşanmıştı.

Fotoğrafta diğer mazbata sahipleri eğili haldeyken Erkin Kadirli'nin vakur duruşu parlamento yönetimini rahatsız etmiş olmalı ki meslektaşı Rıfat Guliyev şu açıklamayı yama gereği duymuştu:

Erkin Kadirli de Ulu Önderin mezarı önünde eğildi sadece biraz erken kalkmasından dolayı aramızda iki-üç saniyelik fark oldu.
 

 

Son dönem parlamentosu üyelerinin bazı sözlerini okurlarla paylaşalım.

Örneğin, 1995 yılında bu yana mazbata sahibi olan Fezail Ağamalı, Türkiye'de 14 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde şöyle konuşmuştu:

Kılıçdaroğlu, ABD projesidir, Erdoğan'ın seçilmesi için elimizden geleni yapmamız gerekir.
 

 

Hicaz mevsimi öncesinde parlamento üyesi Razi Nurullayev, hacıları şu sözlerle tarif etmişti:

Hacılar da insan, sadece onlar Hac görevlerini yerine getirdikleri için isimlerinin önüne "Hacı" kelimesi yazılmaktadır.
 

 

Kuşkusuz, tüm bu mazbata sahiplerinin içinde en akıllı insan Ceyhun Mammadov'du.

Nedenini bilmek isteyenler onun bu sözlerini okusun:

Bugün milletvekiliyim, yarın devlet parlamentoda bulunmayıp farklı bir yerde görev üstlenmem için karar alabilir. Bu tür kararları devlet alıyor.
 

 

Kendini "bırakmış" parlamentonun bir dizi üyesinin bu kabilden sözlerini derlemişim, kitap haline getirirken önsözde mutlaka kendilerine şükranlarımı sunacağım.


3. Her bir yeni fesih aynı zamanda en az yüzde 90 geri dönüş müdür?

1995'ten bu yana gerçekleşmiş seçim olayları şu gerçeği ortaya koydu: Azerbaycan coğrafyasında 28 Mayıs 1918'te Şark'ın ilk Cumhuriyetinin ilan edilmesinden bu yana geçen 106 senelik süreçte sadece iki kez gerçek seçim yapılmıştır:

  1. 7 Aralık 1918'de, yani Azerbaycan bağımsız bir ülkeyken;
  2. Ekim 1990'da.Yani Azerbaycan bağımsız bir ülke olmayıp SSCB sınırları içindeyken.

Ekim 1995'de yapılan seçimden yaklaşık yirmi gün önce Nimet Penahlı, cumhurbaşkanlığında hazırlanmış milletvekili listesini açıklamıştı.

Sonuçlar açıklandığında sadece bir kişinin parlamentoya girenler listesi dışında kaldığı ortaya çıkmıştı.

O aday da kendi il seçim bölgesine güvenmeyip sayılması sandıkları alıp Bakü'ye Azerbaycan Merkezi Seçim Komisyonu önüne götürmüş ve böylece sonuçları hepten iptal edilmişti.

İyi hatırlıyorum, Ekim 1995'te seçime daha neredeyse 1 ay varken İzmir'de şarkıcı Zeynep Hanlarova artık seçildiğini açıklamıştı.

2015 ve 2020 yıllarında muhalif siyasi blok liderinin seçim aksiyonundan yaklaşık iki hafta önce açıkladığı 125 kişilik listede ismi bulunanların 121'ne mazbata verilmişti,yani sadece 4 kişinin isminde yanılmıştı muhalif blok lideri.

Azerbaycan'ın 18 Ekim 1991'de yeniden bağımsızlık ilan etmesinden bu yana geçen 33 senelik dönemde sadece iki Merkez Seçim Komisyonu Başkanı olarak görev yaptı.

Fizik profesörü Mezahir Penahov 2001 yılında bu yana Merkez Seçim Komisyonu'nun başında.

Böyle bir manzarada gerçek anlamda seçim yapma niyetinin olup-olmayacağına okurlar karar versin.


4. O zaman parlamentonun kendini bir daha "bırakarak" yeni bir erken seçim yapılmasını nasıl okumalı, nasıl anlamalı?

Azerbaycan'ın yaklaşık 4 sene önce işgalden kurtardığı bölgelerde ilk kez seçim yapılacak olması tarihi bir olaydır, bunun sadece takdir edilmesi gerekir.

Ancak kendini "bırakan" bir parlamento "erken seçim" adı altında üç aşağı-beş yukarı yine Cumhurbaşkanının onaylayacağı listeyle aynı insanlardan şekillenecekse, işgalden kurtarılmış bölgelerde seçim yapmanın da bir kıymet-i harbiyesi olmayacağı kesindir.

2020'den bu yana geçen süre içeresinde iktidar "demokratikleşme" adına attığı adımların içinde "muhalefetle diyaloğa" hep vurgu yapıyor.

O "diyaloğun" içeriği ise tabela partilerinin başındaki kişileri ara sıra otobüse doldurup işgalden kurtarılmış bölgelere götürmek ve oralarda iktidar-muhalefet işbirliği adına, örneğin herhangi bir nehre 3 bin adet balık dökmekten ibaret. Burdan ötesini yorumlamak okurun işi olsun.

İktidarın gazetecileri de asla unutmadığını, onlara ayrı bir otobüs tahsis ettiğini, zaman zaman onları da otobüse doldurup işgalden kurtarılmış bölgelere götürdüğünü ve "medyadaki reformların" da oralarda konuşulduğunu not etmeden bu yazı yarım kalacaktı.

Cumhurbaşkanı Aliyev o gezileri "Medyanın sağlıklı bir ortama kavuşması" şeklinde nitelendiriyor.

Hadi, hayırlı "kavuşmalar..."

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU