Bir ülke ve halk düşünün ki, bundan tam 200 yıl önce İspanyol sömürgeciliğine karşı bağımsızlığını kazansın ve ülkenin politik yaşamı sonrasında takriben 180 darbe görsün ve onlarca anayasa değişikliği yaşasın.
Üstüne üstlük devlet başkanlarının bazıları da yönetimi zorla ve kan dökerek ele geçirsin ve genellikle aynı şekilde devrilsin.
Neticede 6 devlet başkanı görev başında öldürülsün ve günümüze değin, çağdaş katılımcı demokrasi ve toplumsal refah bağlamında adam akıllı bir gelişme olmasın.
İşte, bahsettiğim bu ülke: Bolivya.
Makus talihini bir türlü alt edememiş bir Güney Amerika ülkesi.
Bu ülke ismini, Bolivya'yı İspanyol hakimiyetinden kurtaran efsanevi devrimci lider Simon Bolivar'dan alıyor.
Bolivar'ın tarihsel mirası olan bu ülkede, son 200 yıldır olduğu gibi yine bir darbe girişimi yaşanması da esasen sürpriz olarak değerlendirilemeyecek bir gelişme. Nitekim yine öyle oldu.
26 Haziran gecesi başkent La Paz'daki başkanlık sarayı askerler tarafından baskına uğradı.
25 Haziran'da görevden alınan ordu komutanı Juan Jose Zuniga'nın yönettiği anlaşılan darbeciler hükümet binalarının bulunduğu Murillo meydanını da halkın giriş çıkışına kapattı.
Tanklarla ve silahlı birliklerle başkanlık sarayı ile hükümet binalarını çok kısa sürede ele geçirdiler.
General Zuniga'nın ardından darbenin iki numaralı ismi ise görünen o ki, eski Koramiral Juan Arnez Salvador.
General Zuniga, darbe girişiminin ilk anlarında Murillo Meydanında kontrolü eline almayı başardığını düşündü ve "Bu vatanı kurtaracağız. Ordu gerçek demokrasiyi yeniden kurmayı amaçlıyor" ifadelerini kullandı.
Bu ciddi bir yanılgıydı ve ilaveten terörizm ve komplo suçlarından dolayı yaklaşık 3,5 yıldır tutuklu bulunan eski devlet başkanı Jeanine Anez başta olmak üzere "siyasi mahkumların serbest kalacaklarını" açıklaması da ciddi bir özgüven patlaması ve stratejik bir hataydı.
İşte tam bu anda Bolivya devlet başkanı Luis Arce başarılı bir kontratak hamlesi olarak Bolivya kamuoyuna şu açıklamayı yaptı:
Bugün ülke bir darbe girişimiyle karşı karşıya. Bolivya halkının demokrasi adına darbeye karşı örgütlenmesine ve harekete geçmesine ihtiyacımız var. Darbe girişimlerinin Bolivya'da bir kez daha can almasına izin veremeyiz.
Bu açıklama ciddi bir kırma noktası oldu. İkinci kırılma noktası ise, General Jose Wilson Sanchez'in, Başkan Arce tarafından yeni ordu komutanı olarak atanması oldu.
Dirayetli bir asker olduğu anlaşılan General Sanchez darbeye katılan tüm birliklerin derhal geri çekilmesi emrini verdi.
Böylece General Zuniga ve cuntasının süngüsü tamamen düşmüş oldu. Yurttaşlar, yeni ordu komutanı General Sanchez'in bu tutumundan da cesaret alarak, Murillo meydanını doldurmaya başladı ve dahası medya organları da Murillo meydanına gelerek canlı yayına başladı.
Ulusal polis birliklerinin de harekete geçmesi sonrası, darbeci askerler meydandan tamamen çekildi.
Sonrasında Bolivya Ulusal Polisi, başta General Zuniga olmak üzere darbeci cunta ekibini gözaltına aldı.
Nihayetinde şimdilik kazanan Bolivya halkı, Bolivya demokrasisi ve meşru hükümet organı oldu.
Bu darbe girişimini niçin gerçekleştiği konusunda çeşitli yorumlar var. Kimileri bunun bir CIA teşebbüsü olduğunu söylerken, kimileri ise sol karşıtı bir grup subayın kurduğu cuntanın başarısız teşebbüsü olarak değerlendiriyor.
Tabi bu ihtimallerin her ikisi de olabilir. Ancak ben genel olay örgüsü üzerinden gitmeyi tercih ediyorum.
Bu noktada Bolivya devletinin genel enformasyon ve istihbarat çarkının bu darbe girişiminin bertaraf edilmesinde nasıl bir rol oynadığını da bilmek gerekiyor.
Nitekim Bolivya İçişleri Bakanı Eduardo del Castillo, darbe girişimi konusunda önceden istihbarata sahip olduklarını ifade etti.
Ayrıca, Bolivya devlet bakanı Maria Nela Prada'nın, General Zuniga'nın La Paz'daki Suçla Mücadele Özel Kuvvetlerine verdiği sorgusunda, "Darbe planının gerçekleşmediğini çünkü Viacha'dan askeri birliklerin yanı sıra Silahlı Kuvvetler ve Hava Kuvvetleri personelinin darbeyi gerçekleştirmek üzere başkente gelmesinin uzun zaman aldığını" söylediğini aktarması da son derece önemli bir enformatif anekdot.
Hiç kuşkusuz, Bolivya'nın bugünkü istikrarsız süreci gelmesi, 2019 yılında, seçimlerde şaibe ve hile olduğu iddiaları üzerine Bolivya Genelkurmay'ının o dönemin mevcut devlet başkanı Evo Morales'i istifaya çağırması ve ardından Morales'in koltuğundan çekilmesiyle doğrudan bağlantılıdır.
Eski başkan Morales'in, halefi olan Luis Arce ile arasının pek iyi olmadığı aşikar. Ancak her iki isimde aynı siyasi partiye mensup.
Bu partinin adı: Sosyalizm Hareketi-Halkların Egemenliği için Politik Araç (İspanyolcası: Movimiento al Socialismo-Instrumento Político por la Soberanía de los Pueblos ; MAS veya MAS-IPSP)
General Zuniga ve cuntasının bu darbe girişimine teşebbüs etmelerinde bir diğer önemli etken ise, kuvvetle muhtemel, eski başkan Evo Morales'in önümüzdeki yıl yapılacak seçimlerde yeniden aday olma ihtimali olabilir.
Ayrıca unutmamak gerekiyor ki, darbe girişiminin hemen öncesinde, Evo Morales'in sosyal medya hesabından yaptığı şu açıklama son derece önemli:
Darbe yaklaşıyor. Genelkurmay Başkanlığındaki komutanlar, 15.00'te acil toplantı çağrısında bulundu. Kent ve kırsal kesimdeki tüm halkımıza demokrasiyi savunmaları için ulusal seferberlik çağrısında bulunuyoruz. Süresiz genel grev ilan ediyoruz. Silahlı kuvvetlerin, demokrasiyi ihlal etmesine ve halkı sindirmesine izin vermeyeceğiz.
Doğrusu Morales'in bu açıklaması yüreklice ve darbecilere karşı bir mukavemet oluşturmak açısından da işe yarayan bir açıklama.
Zira, Bolivya İşçi Merkezi darbe girişimine karşı süresiz genel grev ilan etti.
Tüm bunlara baktığımda, gördüğüm ve anladığım kadarıyla, darbe girişimine karşı Bolivya'da hem bürokrasi nezdinde, hem işçi sınıfı nezdinde, hem de halkın nezdinde ciddi bir farkındalık ve mukavemet oluşturma kararlılığı mevcut.
Ancak ilerleyen süreçte tam anlamıyla bir demokrasi bloğu kurularak önümüzdeki seçimlerin kazanılabilmesi için, mevcut Başkan Luis Arce ve selefi Evo Morales'in, eskiden olduğu gibi bir araya gelmeleri, omuz omuz hareket etmeleri ve önümüzdeki seçimlerde devlet başkanı adaylığı konusunda bir mutabakata varmaları şart.
Açıkçası yaşanan darbe girişimi sonrası bir mutabakat sağlanması ihtimalini her zamankinden yüksek görüyorum.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish