Kanuni Sultan Süleyman dönemi, Batı dünyasında tiyatrodan resme hemen hemen her sanat dalında kendisine güçlü bir şekilde yer bulmuştur.
Padişahın kendisinin yanı sıra oğlu Şehzade Mustafa ve sarayın güçlü siması Hürrem Sultan, Batı sanatının her daim kadrajında olagelmiş isimlerdi.
Voltaire'nin yazdığı "Zaire" isimli eser Türk modasının Batı tiyatrosunu adeta esir almasına neden aldı.
Fontainebleau'nun yazdığı "Mustapha et Zeangir" isimli eserle Batılıların Hürrem Sultan'ın maceraları ile tanışmasını sağladı.
Türk etkisini resim sanatında da görüyoruz. Bu bağlamda Paolo Veronese'nin 1563 yılında bitirdiği tablonun hem içeriği hem tablonun kendi tarihi son derece ilginç.
Tabloyu Napolyon çaldı
İtalyan sanatçı Paolo Veronese'nin tamamladığı bu tablonun asıl yeri Venedik'teki San Giorgio Maggiore Kilisesi'dir.
1791-1796 yılları arasında Fransa'nın İtalya'yı istila eden seferleri sırasında Napolyon Bonapart; Veronese'nin resmettiği içinde Kanuni Sultan Süleyman'ın ve yanı sıra Sokullu Mehmet'in de bulunduğu "Kana'nın Düğünü" tablosunu çalarak Paris'e getirir.
Üstelik bu şaheser kolay taşınabilsin diye Fransızlar tarafından barbarca ikiye bölünür.
Tablo bugün Louvre Müzesi'nde tam da Mona Lisa tablosunun karşısında sergilenmesi Fransızların tabloya verdiği önemi gösterir.
Gerçi Mona Lisa tablosunu da İtalyan bir sanatçı olan Leonardo Da Vinci yapmış olmasına rağmen o da Fransız müzelerindedir.
1911 yılında Vincenzo - Michele Lancelotti kardeşler ve elebaşı Vincenzo Perugia isimli İtalyan milliyetçiler; İtalyan namusunu kurtarmak için Mona Lisa tablosunu çalmış, yetkililer tabloya düşkünlüğü ile bilinen ünlü İspanyol ressam Picasso'yu tevkif etmişlerdi.
Tablo ancak 28 aylık bir kayıp döneminden sonra bulunup yerine konulabilmiş ve Picasso'nun masum olduğu ortaya çıkmıştı.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanya'sı Fransa'yı işgal ettiğinde kendisi de bir ressam olan Hitler, Paolo Veronese'nin içinde padişahımız Kanuni Sultan Süleyman'ın da bulunduğu "Kana'nın Düğünü" tablosunu Almanya'ya kaçırmaya çalışacaktı.
İlk hırsız olan Fransızlar, bu tabloyu kimliklerinin vazgeçilmez bir parçası olarak gördü ve savaş boyunca kamyon kasaları arkasında, liman köşelerinde gizleyerek Hitler'e yar etmeyecekti.
Tablonun muhtevası ve Kanuni
Veronese'nin tablosu her şeyden evvel kilise için yapılmış ve dini bir tema içeren tabloydu.
Ayrıca neredeyse iki asır boyunca İtalya'da son derece önemli bir kilisenin duvarlarını süslemişti.
Buna rağmen tablonun içeriği son derece tuhaftır. Bir kere tabloda bulunan Fransa kralı I. François, İngiltere kraliçesi I. Mary, Osmanlı Sultanı Kanuni Sultan Süleyman, Kutsal Roma İmparatoru V. Karl, Osmanlı sadrazamı Sokollu Mehmed Paşa kilisenin otoritesine gölge düşüren siyasi isimlerdir.
Bunların yanı sıra şairler, hokkabazlar ve köpekler gibi yine kilisenin rahatsız olabileceği sayısız figür bulunmaktadır.
Belki bunlar ufak ayrıntılardır; ama Kanuni Sultan Süleyman kilisenin mantığında o dönem için en büyük düşman olmasına rağmen o tabloda ne aradığı büyük bir soru işaretidir.
Belki de tabloyu bu denli önemli yapan şey bünyesinde bu kadar zıtları bulundurmasıdır.
Louvre Müzesi'ne gitme imkânı bulunan sanatseverlerimize Davinci'nin meşhur tablosuna bakarlarken hemen arkalarında padişahımızın bulunduğunu hatırlatmak isteriz.
Mona Lisa hevesiyle Muhteşem Süleyman'a sırtlarını dönmeden evvel bu şahesere de göz atmaları şık olacaktır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish