Kısaca Dünya'da ya da Avrupa'da
İlk anayasacılık hareketleri, Avrupa'da burjuvazinin bağımsız bir sınıf olarak doğup gelişmesiyle beraber siyasal tarihteki yerini alıyor.
15 ve 18'inci yıl arasında 300-400 yıl boyunca kıta Avrupa'sında feodal üretim ilişkilerinin çözülmeye yüz tuttuğu, kentlerde ticaret ve zanaatçılığın gelişmeye başladığı, atölyelerin fabrikalara dönüştüğü ve piyasa için üretimin yapılmaya başlandığı bir dönem yaşanıyor.
Söz konusu toplumsal süreçte, feodal soyluluk giderek önemini yitirirken, burjuvazi üretim araçlarını geliştirerek, siyasal ve toplumsal ilerlemenin öncüsü durumuna geliyor.
Bu yönlü gelişmeler, büyük politik kavgalar ve geniş çaplı toplumsal çalkalanmalara yol açarken, yeni bir sürecin de işaret haberini veriyor.
Burjuva demokratik devrimleri sürecidir bu!
Bu tarihi süreçte burjuvazi, aristokrasi ve krala karşı kendi sınıfsal çıkarlarını güvence altına alacağı önlemlere ihtiyaç duyacaktır.
Hukuk, anayasa vb. kurumsal yasallıklar bu ihtiyacın gereği olarak ortaya çıkarken, burjuvazi etkin hukuk devleti savunuculuğuna soyunacak ve bu yasallıkları kral ve aristokrasiye karşı “kalkan” olarak kullanma yolunu seçecektir.
Feodal üretim ilişkilerinin hâkim olduğu koşullarda, sınıf mücadelesinin görünümü feodal boyunduruk altındaki
yoksul köylülerle, feodal aristokrasi arasında cereyan ediyordu.
Gelişen ve büyüyen burjuva demokratik hareketinde öncülüğü üstlenen burjuvazi, feodal despotizme karşı mücadelesinde, “eşitlik” ve “özgürlük” şiarları ile yoksul köylülüğü ve yeni gelişmekte olan proletaryayı yanına alır.
Eşitlik ve özgürlük şiarları altında burjuvazi başlangıçta, aristokrasi ile eşit koşullar elde etme, kapitalizme özgür gelişme koşulları sağlama, özgür iş gücü ve özgür satın alma vb. önündeki sınırlamaları kaldırma ve bütün bu burjuva hakların önündeki sınırlamalara son verirken, hukuk devletine tekabül eden yazılı anayasa ile kazandığı hakları güvence altına almayı amaçlıyor.
Burjuvazinin ekonomik ve siyasal geleceğinin bir yerde teminatı olan bu ve benzeri hak ve özgürlükler Voltaire, Montesquieu Jean Jacques Rousseau, Diderot, Danton, Helvétius, d'Alembert, Jean Mellier gibi büyük filozofların ellerinde yaldızlanarak feodal derebeyliği ve aristokrasinin yıkımını hızlandırırken, burjuvazinin ideolojik hegemonyasını sağlayacak ve buna paralel siyasi etkinliğini arttıracaktır.
Burjuvazinin doğduğu andan itibaren feodal derebeyliğe ve aristokrasiye karşı mücadelesi içinde kazandığı demokrasi, burjuva demokrasilerinin temelini oluşturup günümüze kadar geliyor ve yanı sıra anayasa, burjuva demokratik devrimleri sürecinde önemli fonksiyonlar üstlenirken, burjuva demokrasilerinin bir nevi güvencesi oluyor.
18'inci yüzyılda “eşitlik” ve “özgürlük” şiarları ile tarih sahnesine çıkarak burjuva demokratik devrimini gerçekleştiren burjuvazi, 19 yüzyılın sonlarından itibaren açık bir şekilde artık bu şiarlarla çelişki içindedir.
"Nasıl", "neden" denilirse...
Ekonomik altyapıda emek-sermaye çelişkisi artan ölçüde sermaye lehine sürüyor, daha doğrusu, bir şekilde organize ediliyor.
Emek payı artan ölçüde azalıyor, emek güçlerinin bünyesinde süren yoksullaşma ve yoksunluklar artıyor.
Sömürgecilik, yeni sömürgecilik üzerinden geri kalmış ülkelerin zenginlik kaynaklarının talanı insaf ölçülerini katlıyor, siyasal üst yapıdan kaynaklanan savaşlar, özellikle bölgesel savaşlar sürdürülüyor.
Popülizm vb. örtüler altında, siyasi gericilik, faşizm ve benzeri devlet yönetme biçimleri gizlense de faş oluyor.
Halkçı eşitlik ve özgürlük temelinde yükselen haklar mücadelelerinin yarattığı potansiyel, bir avuç büyük tekelci sermayedarın sınıfsal çıkarlarına feda ediliyor.
Sözün özü;
Anlaşılacağı üzere süreç içinde bütün bu musibetleri güçler dengesinin el vermemesi gibi nedenlerle kendi metropollerinde uygulayamıyor.
Geri kafalı, işbirlikçi yönetimler üzerinden güçler dengesinin halk zararına şekillendiği, devlet etme biçiminin “sömürge tipi faşizm” ya da “gizli faşizm” olduğu geri kalmış ülkelerde uygulayabiliyor.
Dolayısıyla bu ülkelerde hukuk, anayasa gibi yasallıklar içeriksiz oluyor ve işte bu tür “faşizmleri” yasal ve meşru göstermenin aracı olarak siyasal arenadaki müstesna(!) yerlerini alıyorlar.
Devam edecek...
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish