İbrahim Reisi'nin ölümü ve son yüzyılda Türkiye-İran ilişkileri

Prof. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Fatemeh Bahrami/AA (Arşiv)

Yüzyılın başında İslam dünyası tam bir karanlığa gömüldü. Osmanlı, İran, Türkistan, Endonezya ve Afganistan dahi Rusya ve Batı'nın kontrolü altındaydı.

Ancak önce Afganistan (1919) ardından Türkiye'nin bağımsızlığı (1923) bir umut ışığı olarak ufukta görülmüştü.

İran'ın durumu biraz farklıydı. Tam olarak işgal edilmemişse de Ruslar Kafkaslardan İran'ı süpürürken, İngiltere de Huzistan bölgesindeki Mescid Süleyman şehrinde ilk olarak petrolün keşfinden sonra (1908) Anglo-Persian Oil Company ile İngiltere'nin kontrolüne girmiştir.

İngiltere bu dönemden itibaren (1913) güneyden İran'ı işgal etmeye başlamıştı.

II. Dünya Savaşı'ndan sonra ise Rusların desteğiyle Batı'daki Kürtlerin bağımsızlığına giden kısa sürelik Mahabad Cumhuriyeti (1946), Azerbaycan Milli Hükümeti ile Azerilerin bağımsızlık ilerleyişleri, güneydeki petrol bölgelerinin ve Basra Körfezindeki İngiltere'nin işgal ve askeri kontrol sürecine doğudaki Afganlar ve Belucilerle savaş da eklenirse, İran için durum daha vahim olarak görülmekteydi.

Ancak yine de İmparatorluklar Mezarlığı olarak tanımlanan Afganistan'dan başlayarak İran da Türkiye gibi kısmen de olsa yarım asır içinde toparlandılar. 
 

1.jpg
İran'ın II. Dünya Savaşı'ndaki Batı sınırları / Görsel: Wikipedia

 

Türkiye-İran ilişkileri

Kurtuluş Savaşı'na doğrudan destek vermese de susması bile hayırlı olan İran ile Türkiye'nin ilk resmi kurumsal ilişkisi, 22 Nisan 1926 yılında imzalanan Dostluk ve Güvenlik antlaşması ile başlatılabilir.

İki yıl sonra Türkiye, Ağrı Dağı bölgesindeki İran'dan sınırın düzeltilmesi karşılında toprak almış ve zamanla ilişkiler normalleşmiştir.

1639 yılından beri iki ülke arasında sınırlar ağırlıklı olarak değişmemişse de iki tarafı tehdit eden Kürt isyanları ve coğrafya sorun olmuşsa da ilişkiler tarihi komşuluk ve dış sıkıntılardan dolayı amcaoğullarının rekabeti gibi çözülmüştür.
   

2.JPG
Afganistan ve İran Şahları modernleşme çabalarında Türkiye'yi örnek almışlardır. Solda Rıza Pehlevi (1934), sağda ise Afgan Kralı Emanullah Han (1928)

 


İran'ın işgalden kurtulma çabaları

Napolyon'un 1802 yılında Suriye'de Akka Kahramanı İhtiyar Kurt, Cezzar Ahmet Paşa'ya yenilmesi günümüze kadar dengeleri etkiledi.

Büyük Oyun (Great Game) olarak bilinen bu süreçte Fransızlar Suriye ve İran üzerinden Ruslar da Afganistan üzerinden birleşip, İngilizleri Afganistan'dan atmayı hesaplayarak İran'a müdahale etmişlerdi. 
 

3.jpg
Akka'da durdurulmasaydım, Doğu'yu ele geçirebilirdim diyen Napolyon'u boğazlayan 80 yaşındaki Ahmet Paşa

 

İngilizlerin de İran'ı vurmasıyla, gururu kırılan İran, Afganlara ait Herat'tan intikama yöneltmişse de burada da İranlılar, Afganlara yenilmişti.

Babası bu kuşatmada ölen Rıza Pehlevi, 1920 yılında İngilizlerin desteğiyle İran'ın başına getirildi.

Pehlevi, İngilizlerin Valisi gibi davranınca fakir ve asi İran halkı isyan etmiş ve 1941 yılında onu devirmişlerdi. 

1941 yılında yine İngilizler tarafından yerine oğlu Muhammed getirilmişse de oda, 1953 yılında İhtiyar Keçi lakaplı, milliyetçi Başbakan M. Mussadık'ın Anglo-Persian şirketinin evraklarını kontrol ve onu millileştirmek istediği zaman, önce Şah yurtdışına kaçmış Musaddık da ABD ve İngiltere tarafından Ajax Operasyonuyla devrildi. 

Mussadık ve milliyetçilere karşı tahtını kaybederek yurt dışına kaçan Şah, İngiltere ve ABD'nin desteğiyle bir yıl içinde geri geldi.

M. Rıza Pehlevi bundan sonraki 26 yılda, Pers İmparatorluğu'nun 2500. yıl kutlamaları, seküler faaliyetler, tarım ve tüccar kesim arasındaki Beyaz Devrim çalışmaları, hızlı modernleşme, atom enerjisine ulaşma, milli askeri ve ekonomi politikaları geliştirme sürecinden sonra o da 1979 devriminde devrilmiş ve bir yıl sonra Mısır'da sürgünde öldü

Fransa'dan gelen ve Amerika, "Büyük Şeytan"ına karşı ilan edilen bir yıl sonra İran İslam İnkılabı olarak tanımlanan kanlı bir iç tasfiye ve dış (Irak'la süren 8 yıllık anlamsız savaş) sonucu İran, üç bin yıllık siyasi birikimi, Pers zihniyeti ve Şii ağırlıklı stratejiyle Ortadoğu'da Fransa-Rusya eksenli Batı'nın öncü askeri konumuna gelmiş, direniş ekseni kurarak, Şii Hilali hedefine ulaşmaya çalıştı.

Bu eksen ne hikmetse Amerika'nın yıktığı Irak, Suriye ve Yemen'in enkazına dayanıyor. Bu da Şii ve Sünni çatışmasına yol açtı. 

İran'ı Şii kılıcı ve 300'e yakın örgütü 100 bin milyar dolarlık bütçeyle yöneten 2020 yılının 3. Ggününde ABD tarafından suikastla öldürülen Kasım Süleymani'dir.
 

 

5.JPG
Yemen, Irak ve Suriye odaklı Şii Hilali

 

Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin ölümü 

19 Mayıs 2024 Pazar günü İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reis'i ve Dış İşleri Bakanı ile birlikte beraberindeki 9 kişinin öldüğü helikopter olayı Dünya'da Gazze olaylarını gölgede bırakacak kadar gündemin birinci sırasına oturdu.

Bunun asıl önemli sebebi ise bu olayın İsrail, ABD ve İngiltere tarafından suikast olarak yapılıp yapılmadığıdır.

Çünkü eğer bu olay İsrail'in İran'a misillemesi ise olay nükleer silahların kullanılacağı korkunç bir savaşa doğru gidebilir düşüncesidir.

Olay aşağıdaki sebeplerden dolayı tarihi önemdedir:

  1. Azerbaycan İran barışı
  2. Kontrollü İsrail ve İran atışmaları
  3. Gazze Soykırımı
  4. AB/D ve Rusya/Çin çatışması

ABD yapımı uçan tabutların (1960'ların teknolojisine sahip Bell tarafından üretilen UH-1 helikopterleri) rotası hava muhalefeti ve dağlık araziye rağmen kırılıyor.

Basit bir araçta bile GPRS bulunurken burada olmaması, hatta telefonların yerinin bulunamaması, akıllara zarar görülüyor ve hangi akılla bu kadar üst düzey kişi arazi araçları varken 600 kilometrelik bir yol için helikoptere binilir.

Olayda sinyal boğma olayı yaşanmış olabilir mi?

İnsanın aklına çılgınca sorular geliyor ama şimdilik, bu olay öncelikle kimin işine geldi diye düşünmekte yarar var.

Olay yerine yakın olarak Azerbaycan'da Kurulu İsrail üssü, bu sırada bölgede uçan ABD uçağından ve olay sonrasında bölgedeki adamların görüntülerinden bahsediliyor.

Ortadoğu'nun efsane istihbaratı Savak bu kadar aptal olamaz. Bu olay şayet İsrail ve/ya iç güçlerce yapıldıysa İran'ın vay haline.

Ortadoğu'da 500 milyar dolar harcayan ve Çin ve Rusya'nın yakın köprüsü bu kadar aciz ol(a)maz.

Çünkü BOP kapsamında bulunan İran her açıdan dikkatli olmak zorundadır.
    

 

Bu olay sonrası İran'da Reisi'nin yerine yardımcısı Muhbir atandı ve 50 gün sonra, yeni seçimden çıkan İran yüzde 10 civarında katılımla yeniden seçime gider.

Çünkü kim gelirse değişmeyecek müesses nizam yine de Ali Hamaney'e bağlıdır. Hamaney'in oğlu ise tek rakibi olan Reisi'den önce sırada bekliyor.

Eğer bu olay kaza değilse, Evangelist-Siyonist sapıklar, Tanrıyı kıyamete zorlamak için yapabilirler mi? Kuvvetle muhtemel.

Çünkü Şah'ın da dediği gibi, ABD'deki İsrail Lobisi İsrail'den bile daha tehlikelidir.

Bu çete Kennedy ve önceki ABD Başkanı'nı tasfiyeye edecek ve Trump'la trampet oynayacak kadar kuvvetlidir.

Ukrayna, Slovakya, Öğrenci olayları bu zihniyetin şeytani olduğu göstermektedir. Bu zihniyet dediğimiz olay bir yumurta için dünyayı yakacak kadar sapık ve zalim bir çetedir.

Reisi, Suudi ile Çin vasıtasıyla barış imzaladı, İran'ı Şangay'a üye yaptı ve Ocak ayında Türkiye ile en az 10 stratejik anlaşma imzaladı.

Ancak Irak, Halep ve özellikle Sünni Kürtlere yapılan İran zulmünü unutmak mümkün değildir.

Çünkü ne zaman İsrail bir tokat atsa İran'a, İran'ın müesses nizam-ı bunu, Erbil'deki Mossad merkezlerine bağlayıp orada özellikle Türkiye ile yakın duran iş adamları ve siyasetçilere suikast düzenledi.

Örneğin, Süleymaniye-Türkiye doğalgaz boru hattını yapan Şeyh Baz El Kerim Berzenci'nin öldürüldüğü 2022 saldırısı 1988 yılında Pakistan Cumhurbaşkanı Ziya-ül Hak suikastı ve aynı yıl Turgut Özal suikastı, İran-Irak savaşının bitmesi, Rusların Afganistan'dan çekilmesi ve bu olayların başlangıç tarihi de ne kadar ilginçtir ki 1979'dur.

Ancak ben olay kaza olsa bile en kötü ihtimali düşünerek tedbir alınmasını ve kazanın en ince ayrıntılarına kadar incelenmesi gerektiği taraftarıyım.

Bu konuda özellikle 1993-2002 arasında yaşanan olaylardan oldukça tecrübeli olan Türkiye'den destek alınabilir.

İsrail'in helvasının pişmesi için ve komşu Türkiye'nin öneminin farkında olarak bu tür faciaları önlemek için Türkiye, Mısır, Pakistan ve İran öncülüğünde Bereketli Hilal Birliği (BHB) kurulması şarttır. 

Unutulmasın ki birimiz için kötü olan diğeri için iyi değildir. Biz Avrupa'dan önce de komşuyduk ve Nizamül mülk danışmanlığında kanımız canımız karışmış durumdadır.

Reisi'nin ocak ayında Reis'imiz ile birlikte tefeülen açtığı bir kitap belirtildiği gibi, "Hoşbaşke zalim nebereke rabe menzile" (Zalimin zulmü ebedi değildir ve zalim menzile ulaşamaz). İsrail de...
 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU