Radikal sağın yükselişi Avrupa'nın siyasi manzarasını yeniden şekillendiriyor

Marine Le Pen ve Geert Wilders gibi popülistlerin yükselişiyle birlikte merkez sağ yerini uçlara bıraktı. AB güç dengesinin değişmesine hazırlıklı mı ve ne kadar hazırlıklı?

Avrupalı sağcı siyasetçiler Hollandalı Geert Wilders (sağda) ve Fransız Marine Le Pen (solda) (AP)

Avrupa'nın muhafazakar partilerinin liderleri, bu ay Bükreş'te düzenlenen konferans için bir araya geldiklerinde ilk bakışta muzaffer görünüyorlardı.

İki yıl önceki son toplantılarından bu yana merkez sağ zemin kazanarak Avrupa Birliği'nin büyük bölümünde hükümette yer aldı ve bloğun hayati önemdeki kurumlarında daha fazla söz sahibi oldu. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Avrupa Halk Partisi olarak birlikte kampanya yürüten AB muhafazakarları, halen Malta'nın merkez sağ lideri Roberta Metsola'nın başkanlığını yürüttüğü Avrupa Parlamentosu seçimlerinde en fazla sandalyeye sahip olma yolunda ilerliyor.

Öte yandan Avrupa Komisyonu başkanlığı için adayları Ursula von der Leyen de muhtemelen yeniden seçilecek. Von der Leyen, seçmenlerin aklında güvenlik ve ekonomi varken merkez sağın söyleminin yine merkez sağa yaradığı bir dönemde görev yapacak.

Ancak bu gösterişli performansın ardında çok önemli bir muamma yatıyor: Avrupa'da radikal sağa verilen desteğin hızla arttığı bir dönemde siyasi yelpazenin kendi tarafındaki bir rakiple nasıl mücadele edileceği.

Bu ay popülist bir partinin yükselişi, Portekiz'in merkez sağının, sosyalist iktidarı devirmesine rağmen çoğunluğu elde etmesini engelledi. Sonuç, yeni yasaları geçirmek için özel tavizler vermek zorunda kalabilecek zayıf bir hükümet anlamına gelebilir.

Radikal sağın 2022'den bu yana iktidar koalisyonunun bir parçası olduğu İsveç'te, yakın zamanda kanun ve düzene yönelik baskılar ve göç konusunda daha sert bir duruşun da gösterdiği gibi, bu eğilim epey ilerlemiş durumda.

Slovakya ve Macaristan'da popülist liderler iktidarda ve yıllardır, günün en zorlu konularında AB'nin birliğine meydan okuma kozunu düzenli olarak kullanıyorlar.

AB genelinde merkez sağ partilere danışmanlık yapan Brüksel merkezli siyasi strateji firması Campaign Lab'in kurucusu Jerry Zagoritis, "Avrupa'nın siyasi ağırlık merkezi kesinlikle sağa kayıyor" diyor.

"Bunu halihazırda kampanyalarda görüyorsunuz; mevcut ortam ılımlıların göç, savunma ve güvenliği daha fazla vurgulamasına ve ekonomik ve sosyal güvenlik gibi konulara daha fazla odaklanmasına neden oluyor" diyor.

Kısacası, radikal sağın sesi şimdiden duyulmaya başladı ve yakında özellikle AB parlamentosunda daha fazla sayıda görülecekler.

Bu haliyle Avrupa'nın uçlardaki partileri, haziranda 400 milyon AB yurttaşının oy kullanacağı seçimlerde oyların yüzde 25'inden fazlasını alma yolunda ilerliyor.

Avrupa Parlamentosu'nun böyle üyeleri iklim değişikliğiyle mücadele çabalarını boşa çıkarabilir ve AB'nin bir gün Ukrayna, Moldova ve Batı Balkanları da kapsayacak şekilde doğuya doğru genişleme hedeflerini sekteye uğratabilir.

Ancak Zagoritis'e göre radikal sağcı grupların statükoya sürekli meydan okuyacak şekilde bir araya gelebileceklerine dair henüz bir işaret yok.

Bu partiler, Rusya'yla nasıl başa çıkılacağı gibi kritik konularda birbirlerine çok zıt olabilir.

Bazıları Ukrayna yanlısıyken, diğerleri Kremlin'i açıkça destekliyor.

Avrupa'da radikal sağın yükselişi sürpriz sayılmaz. Aslında bu yükseliş bir süredir devam ediyordu.

Bükreş'teki merkez sağ görüşlü bir yetkili, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'u 2016'da En Marche (Yürüyüş) hareketini kurarak soruna neden olmakla suçladı.

"Herkes için merkez zemini mahvetti" dedi ve ekledi: 

Bizi de bu karmaşayla baş başa bıraktı.

Diğerleriyse geleneksel partilerin üstesinden gelemediği sorunlara basit çözümler vaat eden popülizmin her zaman bir cazibesi olacağını savunuyor.

Açık olan şu ki hayat pahalılığı krizi ve Covid, orta sınıf seçmenleri sosyo-ekonomik merdivenden daha da aşağıya ve uç unsurların eline iterek bu değişimi hızlandırdı.

Geçmişte geçim kaynakları AB'nin Ortak Tarım Politikası tarafından güvence altına alınan Avrupalı çiftçiler bile artık radikalleri kucaklıyor.

Bununla birlikte Avrupa'nın merkez sağı, tehdidi etkisiz hale getirmek için bazı radikal sağ politikalara uyum sağlamaya meyilli olsa da, radikal sağ partilerin daha agresif girişimlerinin bazılarının seçmenleri uzaklaştırdığını fark ettiklerine dair kanıtlar var.

Bu nedenle merkeze daha fazla yöneliyorlar.

Fransa'daki Ulusal Birlik'ten Marine Le Pen, Frexit (Fransa'nın AB'den çıkması -çn.) diye adlandırılan planlarından vazgeçti ve bir zamanlar Vladimir Putin'in açık bir hayranı olmasına rağmen Rusya'nın Ukrayna'yı istilasını yakın zamanda kınadı.

Öte yandan Almanya'nın AFD partisinin liderliği, bazı üyelerin "asimile olmamış" yurttaşların sınır dışı edilmesini tartıştığı gizli bir toplantı düzenlediğine ilişkin haberlerle arasına hızla mesafe koydu.

Hollanda'da daha yeni seçim zaferi kazanan ancak hükümet kuramayan Geert Wilders bile, radikal sağın bir ülkeyi fiilen yönetmek yerine müesses nizamın dışından baskı uyguladığında da aynı derecede etkili olabileceğini kabul etmiş görünüyor.

Yine de Avrupa sağının yükselişi önemli çünkü başka yerlerde otokrasinin yükselişte olduğu bir dönemde dünyanın en büyük demokratik birliklerinden birinin manzarasını hızla değiştiriyor.

Bu yükseliş gelecek yıllar boyunca ibreyi değiştirebilir.

Ne kadar ileri gidebileceğini zaman gösterecek.

Nina dos Santos, daha önce CNN'in Avrupa editörlüğünü yapmış ödüllü bir uluslararası yayıncı ve gazetecidir



https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Çağatay Koparal

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU