Hatırlayalım!

Celalettin Can Independent Türkçe için yazdı

Bugün 12 Mart askeri darbesinin 53. yıldönümü.

12 Eylül darbesinin tamamladığı "yarım" kalmış operasyonun simgeleştiği, en önemlisi Türkiye halkının devrimci önderlerinin yok edildiği bir zamanı hatırlatan kara bir tarih...

Hatırlayalım;

12 Mart askeri darbesinin tarih önündeki anlamını en açık bir şekilde ifade eden darbe şefi Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç'ın, "Sosyal uyanış, ekonomik gelişmeyi aştı, önünü kesmek gerekir" cümlesini hatırlayalım!

Hatırlayalım;

1969 sonlarında Amerikan yetkililerini ve onların isteği üzerine "devrimcileri cezalandırma" sözü veren Adalet Partisi Genel Başkanı ve bir bakıma 12 Mart'ın perde arkası Başbakanı Süleyman Demirel'i, darbenin verdiği muhtıraya parlamentonun direnmemesi bir yana, Adalet Partisi milletvekilinin meclis kürsüsünden okuması garabetini, 12 Mart'ın Başbakanı CHP milletvekili Nihat Erim'in "özgürlüklerin üzerini şalla örtme" cümlesinde ifadesini bulan antidemokratik faşizan tutumunu hatırlayalım!

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Hatırlayalım;

12 Mart'ın sadece, aşağıdan gelen sosyal-siyasal uyanışı durdurmaya dönük bir darbe olmadığını, asker ve bürokrasi içerisinde görece "ilerici" bir eğilimin de tasfiyesi olduğunu hatırlayalım!

Hatırlayalım;

60'lı yıllardan itibaren, demokratik ortamda gelişen, halka da yansımaya başlayan, toplumsal uyanışın ve sol hareketlerin nasıl tasfiye edildiğini, 68 kuşağının ateş taşıyıcıları Denizlerin, Mahirlerin, Sinanların, İbrahimlerin katledilmesinin ülkeye nelere mal olduğunu, binlerce ilerici-devrimci ve aydının "balyoz operasyonu" ile nasıl işkenceden geçirildiğini, cezaevlerine atıldığını hatırlayalım!..

Hatırlayalım;

12 Mart'ta, kontrgerilla merkezlerinden Ziverbey Köşkü'nün Kel Eyüp namıyla "ünlü" işkencecisinin, "Bütün hazırlıklar yapıldı, silahlar depolandı, gizli ilişkiler kuruldu, siz sağ alınan son paketsiniz, bir daha asla hiçbirinizi sağ teslim olmayacağız" cümlesinde ifade ettiği 70'li yılların 78 kuşağı devrimcilerinin "kaleminin kırıldığı"nı hatırlayalım!..

Hatırlayalım;

İdamlarla, işkencecilerle hesaplaşma sözünün gölgesi altında büyük umutlarla hükümet olan Bülent Ecevit'in darbeyle hesaplaşmamasını, Türkiye'nin hala hesabını verememenin suçuyla kıvrandığı 5 bin genç bedenin cenazesi üzerinden 12 Eylül darbesinin önünün açıldığını, 12 Mart'ta "yarım kalan" darbe rejimini kalıcılaştırma, toplumun devrimci güçlerinin tasfiye edilerek Türkiye'yi, emperyalizmin kurduğu tuzaklara dibine kadar düşürme operasyonunu, 12 Eylül darbesiyle birlikte asker denetimli "demokrasi"ye geçildiğini hatırlayalım!..

Hatırlayalım;

Menderes, Zorlu, Polatkan üçlüsünün asılmasına karşı "üçe üç" diyerek Deniz, Hüseyin, Yusuf'u ipe gönderen, bir noktadan sonra 12 Mart'ın perde arkası başbakanı olan Süleyman Demirel ile yüzleşmenin maşeri vicdana kaldığını hatırlayalım…


Yüzleşmek, demokratikleşmek, normalleşmek ne yana düşer?

Türkiye 12 Mart askeri darbesi ile yüzleşebilseydi, 70'li yıllarda 78 kuşağından 5 bin gencin hayatını kaybettiği iç savaş yaşanmayacağı gibi, devamla Kürt savaşı da yaşanmayabilir, Kürt-Türk kardeşliği daha az sancılı bir yoldan kurulabilir ve on binlerce insanımızı kaybetmeyebilirdik.

Sınırlı bir gözlem dahi Türkiye'yi 12 Mart darbesine hazırlayan, 12 Mart cinayetlerini ve katliamlarını yapan kadronun ve finansörlerinin 70'li, 80'li, 90'lı yıllarda, hatta bir kısmının günümüzde dahi iş başında olduğunu, onların katliamcı, faşizan zihniyetinin sürece hâkim olduğunu ortaya çıkarır.

Toplum ve halk olarak yakın tarihimizle yüzleşme bir toplumsal ihtiyaç olarak önümüzde duruyor.

Gerçekleri Araştırma Adalet Komisyonları üzerinden yarınlarımızın da dün, hatta bugün gibi olmaması için bu yüzleşmeyi yaşamak üzerinden demokratikleşmek, normalleşmek zorundadır Türkiye!

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU