CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Silivri’deki Marmara Cezaevi’nde; yerine kayyum atanan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, Gezi Parkı hükümlüleri Osman Kavala, Tayfun Kahraman ve Can Atalay ile eski Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı Selçuk Kozağaçlı’yı ziyaret etti.
Cezaevi önünde bir açıklama yapan Özel şunları söyledi:
"İki kişiden birinin oyunu alarak seçilmiş Belediye Başkanı Ahmet Özer’i tutukluluğunun 51’inci gününde ziyaret etmenin üzüntüsü içindeyim. Kendisi bu ülkenin Cumhurbaşkanından, Cumhurbaşkanı Yardımcısından, bakanlarından, Meclis Başkanlarından aldığı davetlerle defalarca Kürt sorununun barışçıl yollardan çözümü ve demokratik yollardan çözümü noktasında görüş bildirmiş; ömrü boyunca silahlı mücadeleye hep karşı olmuş; hep demokratik açılımları ve barışı savunmuş. Şu anda 17-25 Aralık haftasındayız… Hatırlarsanız Sayın Bahçeli bu haftayı ‘yolsuzlukla mücadele haftası’ olarak nitelendirmiş ve Sayın Erdoğan’ı, ailesini, siyaset arkadaşlarını yolsuzluğun üstünü örtmeye çalışmakla her zaman suçlamış. Odasındaki saati 17.25’e ayarlamış. Erdoğan’dan hesap sormazsa namert olduğunu açıkça söylediği bir süreç 17-25 Aralık haftası. Haftanın isim babası Devlet Bahçeli. Biz bu süreçte o dönemlerde ne yaşandıysa, aynı şeyleri yaşıyoruz. Bugün yaptığım her bir ziyaret o açıdan anlamlı."
"Biber salçası satan kişiyle görüşmeler şüpheli sayıldı"
Özel, Ahmet Özer'in utanç verici ve itibarsızlaştırıcı bir sürecin sonunda tutuklandığını belirterek, "Şöyle bir iş yaptılar, bütün Türkiye’ye ibaret-i alem olsun diye açıklıyorum. Ahmet Özer’in 12 yıl boyunca geriye gitmişler, 1 Ocak 2012’den bugüne yaptığı bütün telefon görüşmelerine bakmışlar. Hepsini çıkarmışlar. İçlerinde geçmişte suç işlemiş, herhangi bir örgütle irtibatlı olabilecek 12 kişiyi seçmişler. O 12 kişiden suç icat etmeye çalışıyorlar, Ahmet Özer’e. O 12 kişiden biri öğrenci velisi, ‘Kayıt için yardım istedim Ahmet Özer’den’ diyor. ‘7 yıldır da bir daha görüşmedim’ diyor. Biri Ahmet Özer’in yazdığı resmi denetimden geçmiş, ISBN numarası olan, savcılıkça hakkında bir işlem başlatılmamış kitabı tasarlıyor. Ahmet Bey ile iki ay gibi bir sürede yedi kere telefonda görüşmüş. Bununla suçlanıyor. Örneğin o savcı, sen bir kitap yaz anılarını yapan. Kapak tasarımcısıyla kaç kere telefonda görüşüyorsun bir bak bakalım. Kitabın kapağının tasarlandığı iki ayda yedi telefon görüşmesiyle suçlanıyor. Biri var, belli günlerde 8-9 kere telefonla görüşmüş. Yazı yazdığı internet sitesinin genç bir editörü. Yazıyı koyuyor. ‘Orası böyle olsun, burası böyle olsun, buraya resim olsun, başlığı büyük mü yapsanız?’ Bu görüşme ile suçlanıyor. Biri kızının meşhur evinin kiracısı, kira yatıran kişi. Öbür taraftan bir diğeri Şanlıurfa’dan gelip biber salçası satan kişi. Hep ayın aynı günlerinde kendisini aramış. Niye? Üniversiteye geliyor. Diyor ki, ‘Ahmet Bey ben geldim, biber salçalarını getirdim.’ Ahmet Bey de biber salçalarını kendi alıyor, hatta bazı öğretim görevlilerine yönlendiriyor. Bu kişiyle yaptığı telefon görüşmelerini şüpheli telefon görüşmeleri olarak sayıyorlar. O biber salçasını satan, oradan çıkıyor, Adliye’ye gidiyor, savcılara da satıyor. Böyle bir şeyden terör soruşturmasına salça olunur mu yahu? İnsanda biraz utanma olur" diye konuştu. Özel, şunları kaydetti:
"Bütün HTS kayıtlarını, 12 yıllık çıkarmışlar"
“Bütün HTS kayıtlarını 12 yıllık çıkarmışlar. Kişilerin ortak özelliği Kürt olmaları, DEM Parti’ye yakın isimler olmaları ya da hiç alakasız, işte kiracılar, salçacılar filan. İkisi de Van ve Mersin’in DEM il başkanları. Birinden milletvekili adaylığına destek istemiş 20 yıl önce. Bir görüşme de 12 yıl önce. İyi bir akademisyen, konuyu biliyor, saygın birisi, 12 yıldır üyemiz. Şimdi kendisini terör ile ilişkilendiriyorlar. 12 yıl önce yaptığı telefon görüşmeleriyle. Şimdi eğri oturup, doğru konuşalım. 10 yıl önce yapılan telefon görüşmelerinden sorumlu tutulacaksak, bugün bir AK Parti milletvekili kalır mı bugün terörist olduğu anlaşılan biriyle 10 yıl önce görüşmemiş? Bir AK Parti belediye başkanı kalır mı? Kardeşim bugün FETÖ’cü dediklerinizin hepsi o dönem can ciğer kuzu sarması siyaset arkadaşlarınızdı. Yaptığınız telefon görüşmeleri suç olabiliyorsa 10 yıl öncekiler, hepinizi FETÖ’den içeri toplarlar. Şimdi bu savcıya bunu söyleyenler aslında AK Parti’deki bütün siyasetçilere Silivri’nin kapısını aralıyorlar. Aynı muameleyi ona yapsan hepsini atarsın. Hani biz gözümüz dönse, yapmayız da iktidar olacağız ya seçimlerde, zaten bütün sıkıntı o ya… Belediyelere saldırmak ondan, önde gidiyoruz ya anketlerde, her şey AK Parti’nin gidişini gösteriyor ya... Bu yaptığınızla bir AK Partili dışarıda bırakmaz, bu Silivri’ye doldururuz. Bak yapmayacağız, vallahi de billahi de 10 yıl önceki telefon görüşmenizden suç icat etmeyeceğiz. Ama tut ki gözümüz döndü, hepinizi atarız içeri bu yöntemle. İş mi, akıl mı? Bunu bir düşünün. O yüzden bir an önce bu iddianamenin yazılması, Ahmet Özer’in hiç beklemeden tutukluluk halinin ortadan kaldırılması, tutuksuz yargılanması ve çok eminiz ki yargı sonunda artık asla ve asla yargılamanın sonunda suçlu olmadığının ortaya çıkmasını bir an önce istiyoruz.”
"Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararlara uymayanlar gelip kapımızı çalmasınlar"
Numan Bey yine diyor ki, ‘Gelecek ay geleceğiz, anayasa görüşmeleri için bir tur daha gideceğiz.’ Tabii çayımız, kahvemiz mevcut hiç sorun yok, her zaman başımız gözümüz üstüne bekleriz de anayasanın A’sını ağzınıza alıp da nasıl konuşacaksınız bizimle? Anayasa diyor ki, ‘Uluslararası anlaşmalar her şeyin üstündedir.’ Bir kere AİHM kararı var Kavala ile ilgili, 7,5 yıldır Kavala’yı burada tutuyorsunuz. Anayasa Mahkemesi kararı var Can Atalay ile ilgili, seçilmiş milletvekilini burada tutuyorsunuz. Gezi davası ki hepsinin ortak paydası, Tayfun Kahraman kardeşimi burada tutuyorsunuz. Diğer taraftan Mine Özerden ile Çiğdem Mater’i Bakırköy Cezaevi’nde tutuyorsunuz. Önümüzdeki haftalarda onları da ziyarete gideceğim. Anayasa’nın A’sına uysanız bir kere bu mahkemede üç kere beraat aldı bu insanlar. Şimdi Tayfun Kahraman’ın Anayasa Mahkemesi süreci var. Çok eminiz ki bir yandan da sağlık durumu, kronik hastalığı, fevkalade sorunlu ve içeride durduğu her gün kendine ızdırap. Evladı Vera’ya ızdırap. Bütün aileye ızdırap. Anayasa Mahkemesi onun için de hak ihlali kararı verecek. Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararlara uymayanlar sonra gelip kapımızı çalmasınlar, ‘Anayasa konuşalım’ diye. A’dan Z’ye anayasaya tam uyulduktan sonra ancak anayasa konulu kahve içilebilir. Yoksa vallahi Manisa’daki üzüm rekoltesinden bahsedeceğim Numan Bey’e. O kadar net söylüyorum. Bu kadar anayasa ihlaline sessiz kalıp, kendi milletvekilini burada tutup, bu insanların bu kadar hakkını yedirtip ondan sonra gelip 'Anayasa manayasa' diye hiçbir şey söylemesinler. Gezi’de yatan herkes hepimiz yerine yatıyor. Benim yerime yatıyorlar.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne dikkati çekti
Terör örgütü IŞİD, yani hiçbirimizi Müslüman kabul etmeyen, Türkiye’de kendini Müslüman kabul eden, Müslüman olduğunu söyleyen hiç kimseyi Müslüman kabul etmeyen, selefi gruplar Suriye’deki. Türkiye’ye sınırdan geçip, Atatürk Havalimanında, suçu, günahı olmayan 45 kişiyi tarayarak öldürdüler. 45 kişiyi... Bunlardan üçü orada öldürüldü, yedi tanesi takip eden operasyonlarda, orada ve sonra kaçtıkları yerlerde tutuklandılar, cezaevine konuldular. Yargılandılar ve bunlardan bu yedi kişiden altı tanesi 45 kere ağırlaştırılmış müebbet aldı. O insanları öldürme suçunu işlemek ya da o suça iştirak etmek. Alıp götürüyor, silahını oradan geçiriyor, kullanacağı mermiyi orada tutuyor, onu evinde saklıyor. 46 kez ağırlaştırılmış müebbet, 45’i ölümle bir tanesi de anayasal düzeni yıkmaya teşebbüs suçu.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Tabii olduğu örgüt, öyle bir örgüt ya IŞİD. Bunlar burada sekiz yıldır yatıyorlardı, sekiz yıldır. Birinci kademe cezayı verdi, istinaf onayladı, Yargıtay’da bekliyor. Yargıtay ne olduysa 12 Aralık günü bu altı kişiye verilen cezaları ağır bulmuş, ‘Bunları bir daha yargılayın’ demiş ve ‘Yattığı süre alacağı cezaya yeter’ deyip salmış hepsini. Bakın o gün orada her birimiz olabilirdik. Her birimizin eşi, dostu, akrabası, evladı, anası, babası o havaalanında olabilirdi. Göz kırpmadan vurdular. 'Onlar selefiymiş, İslam onların istediği gibi yaşanacakmış, Türkiye’deki kimse onların gözünde Müslüman değilmiş.' Taradılar. Bu kadar cani bir örgüt, bunlara verilen ceza çok, bu cezayı düşür, bu sırada da ‘saldım’ diyor. Nereye salıyor? Suriye’ye salıyor. Kim salıyor? Salan Yargıtay 3. Ceza Dairesi. Kim bu Daire? Can Atalay seçildiği halde salmayan Daire. Kim bu Daire? Somalı madencileri öldürenlerin cezalarını affeden, aldıkları cezaları bozan, alanları salan Daire. Bugün ziyaret ettiğim Selçuk Kozağaçlı‘yı burada tutan daire.
Bu daire şöyle bir daire, ne söylenirse onu yapan bir daire. Bu daireye demişler ki, ‘Suriye’de işler değişti. O selefiler artık oldu iktidar. O selefiler artık kahraman ve devrimci. O selefilerin arkadaşlarını salıverin gari.’ O selefilerin arkadaşlarını Suriye’deki bu konjonktürden dolayı tıpış tıpış saldılar. Bakın ülkeyi yönetenlerin verdikleri talimatlar ve talimatları uygulayanların gözü nasıl dönmüş onu görün. Atatürk Havalimanı’nda 45 kişiyi öldürenleri bu konjonktür gereği salıyorlar. Ama bir yandan Osman Kavala‘yı sekiz yıldır burada tutuyorlar. Sekiz yıldır yatan IŞİD’çı, 45 kişi öldürmüş ya da öldürecek mermiyi temin etmiş, parayı vermiş, evinde yatırmış ya da öldürmüş. Türkiye mahkemeleri ağırlaştırılmış 46 müebbet vermiş, onu salıyor. Osman Kavala kimsenin burnunu kanatmamış, sekiz yıldır burada yatıyor. Selçuk Kozağaçlı sekiz yıldır burada yatıyor. Can Atalay, Tayfun Kahraman 36 aydır burada yatıyorlar. Mine Özerden Bakırköy Kadın Cezaevinde yatıyor. Çiğdem Mater, Bakırköy Kadın Cezaevinde yatıyor.
"Vicdan mı bu? İnsaf mı bu?"
Nasıl olacak bu iş? Vicdan mı bu? İnsaf mı bu? Kim ölmüş? Gezi'de hayatını kaybedenler, tamamı polisin elindeki caydırıcı gaz bombasını silah gibi kullanması yüzünden hayatını kaybedenler ya da yukarıdan düşenler. Bunların elinde şu kadarcık kan var mı? Yok. Ama onlar sekiz yıl yatsın, yatmaya devam etsin, ne eline silah almış, ne mermiye dokunmuş, ne bir şey yapmış. Sadece ve sadece Tayyip Erdoğan’ın bunlara kafası atmış. Tek sorun bu. Ve bu mesele üzerinden onlar yatacak ama Suriye’de işler değişti, 45 kişiyi katletmiş adamlar gidecek. Hadi bakalım bir dahaki mahkeme bul onları. Suriye sınırı bu haldeyken, o selefi terör örgütü birinci kademe mahkemesindeki yargılamaya mı gidecek?
"AK Partili ve MHP’li olanlara anlatın"
Necip Hablemitoğlu, dün oradaydık. Necip Hablemitoğlu cinayetinden şüpheli yargılanan Levent Göktaş kaçtı Bulgaristan‘a. Bulgaristan’da yakalandı, kırmızı bültenle Türkiye’ye iade edildi. Tutuklandı. Sonra serbest bıraktılar. Gerekçe, kaçma şüphesi yok. Kaçıyor adam. Bir öncesinde kaçmış nasıl kaçma şüphesi yok? Bakın, Bulgaristan‘a kaçan adamı, kaçma şüphesi yok diye bırakacaksın. Her sabah sekizde evinden belediyeye giden adamı, kaçma şüphesi var diye burada tutacaksın. Evladını bir kere kreşe götürmekten başka bir talebi kalmamış Tayfun Kahraman’ı burada tutacaksın. Sekiz yıldır bırak eline kan, bir tane sineğe dokunmamış olan Osman Kavala‘yı burada tutacaksın. İş mi bu? Bu sesimizi duyan herkese şunu söylüyorum; bu vicdansızlığı eşinize dostunuza, akrabanıza, komşunuza özellikle AK Partili ve MHP’li olanlara anlatın. 45 kişiyi öldürenleri Suriye’de iktidar oldular diye, güya yönetimi ele geçirdiler diye sallıyorlar, hiçbir suçu, günahı olmayanları aynı koridorda tutuyorlar. Osman Kavala’nın karşı odasından çıktı gitti o IŞİD’çi. Onun arkasında HTŞ var, onun arkasında Suriye var çünkü...
''Olmaz olsun bu adaletiniz''
Hatırlayın, seçimlere gidiyorduk, 10 ay kala tuhaf bir hareketlilik oldu. Yargıtay'daki dosyalar Adalet Bakanlığına çekildi. Kimin? Hizbullah terör örgütünün. Bütün domuz bağcıların dosyalarını 'kanun yararına bozma yaptılar.' Burayı boşalttılar, firariler normal oldu. Kimi milletvekili oldu, kimi avukatları milletvekili oldu. Neden? Tayyip Bey Hizbullah'la el sıkıştı diye. Domuz Bağcılar, Tayyip Bey'le el sıkıştılar diye geldiler. Bugün de Tayyip Bey'le el sıkıştı diye, Tayyip Bey'e 'o Suriye'de yaşananlara mutabık olacaksın' dedi diye Amerika, İsrail, burada suçsuz insanların karşı odasından 45 kişinin katilleri çıktı gitti. Adaletse bu, bunun adına adalet diyorsanız olmaz olsun adaletiniz, yere batsın adaletiniz. Biz de bu adaletsizlikle mücadele edip de sizin haksız yere burada tuttuğunuz herkes özgürlüğüne kavuşana kadar mücadele etmezsek bize de yazıklar olsun. Sonuna kadar bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Bu olmaz. O, 45 kişinin ailelerinden her birisi şimdi ne hissediyor acaba?"
ANKA