Ortadoğu'da, 7 Ekim 2023'te Hamas'ın İsrail'e yönelik başlattığı kanlı operasyona karşı, İsrail tarafından kadın, erkek, genç, yaşlı ve çocuk demeden 50 bine varan Filistinlinin katledilmesiyle, soykırım ve savaş politikalarıyla cevap verildiği, insanlık değerlerinin yerlerde süründüğü kanlı süreç sürüyor.
Ortadoğu'da ikinci yılına giren alan ve insan temizliğine tanıklık ederken aklımıza geliyor: Savaşı bir "ahlak sorunu" gören, saf-katıksız bir savaş eleştirisi yapan Erasmus ne kadar haklıymış.
Silahlı güce ve militarizme dayanarak, kan ve ateşle yeni devletin kurulması ve korunması için taşıdığı siyasi-toplumsal önemi yücelten Makyavel ise ne kadar da haksızmış.
Ortadoğu'da süren savaşın nedenleri arasında büyük güçlerden, bölgesel devletlere ve araçsallaşmış irili ufaklı devlet-dışı örgütlere kadar süren egemenlik mücadelesi var.
Nüfuz alanları çatışması var, stratejik ve jeopolitik güç kazanma amacı var.
Hammaddelere ve enerji kaynaklarına el koyma, kontrol altına alma amacı olduğu gibi yeni ticaret yolları inşa etme ve koruma amacı da var.
Aşırı milliyetçi-şoven vurgularla tanımlanan milli güvenlik politikaları, milletin ve devletin yüksek çıkarları gibi çoğu kez hamasetten öte gitmeyen gerekçelerle başlatılan ve süren savaşlar hiç olmaz mı?
Onlar da var.
Sadece bunlar değil; devletlerin ve devlet-dışı örgütlerin aşırı güç ve iktidar gururu, türlü din ve mezhep kavgaları, faşizme varan milliyetçiliğe yapılan vurgu da maalesef hala savaşların nedeni olabiliyor.
Buna karşın, ulusal kurtuluş savaşları, işgale karşı savaşlar vb. halka yapılan haksızlığa karşı, haklı ve meşru nedenlerin ve zorunluluğun dayattığı savaşlardır; bunlar ayrı…
Savaşlar temelde insana ve büyük insanlığa karşı haksızlıktır, cinayettir.
Makyavel'in Savaş Sanatı eseri bu bağlamda değerlendirilebilir.
Makyavel, eserinin adına uygun biçimde savaşa bir "sanat" 1 olarak baktığını da hemen ifade edelim.
Erasmus'un "Savaşa Karşı Barış" eserini ise hiç şüphesiz insana, büyük insanlığa katkı bağlamında değerlendirmek gerekiyor.
Erasmus, Makyavel'den temelden farklı olarak savaşa karşıdır, ifade edildiği gibi savaşı "ahlaki sorun" 2 olarak görür.
21'inci yüzyıla girdik. Yakın geçmişte Balkanlar, Afganistan ve Irak denebilir ki kanla yıkandı…
Hamas'ın 7 Ekim 2023'te yaptığı kanlı operasyona, İsrail'in soykırımla cevap vermesi, kendi ölçülerince, bir daha aynı saldırılarla karşılaşmamak için, Lübnan'dan İran'ın bombalanmasına kadar yürüttüğü saldırı politikası yanı sıra, Golan Tepeleri'nin işgali, en son aşağıdan doğru Suriye'yi işgal politikası sürüyor.
Heyet-i Tahrir-i Şam'ın (HTŞ) başından itibaren İsrail, Amerika ve Türkiye ile kurduğu ilişkinin semeresi olarak Suriye'de yaşadığı devletleşme deneyini, sonuçlarıyla beraber yaşayıp göreceğiz.
Ukrayna'da süren savaş, Rusya'nın ele geçirdiği toprakların büyük ölçüde kendine bırakılması kaydıyla bitecek gibi görünüyor.
Üçüncü dünya savaşı lafzı dolaşıyor ama görünen savaşın Ortadoğu ile sınırlı biçimde süreceği, büyüyerek sürme özelliği pek göstermese de acele karar vermemek, izlemek gerekiyor.
Savaşla ilgili derin ve kapsayıcı çözümlemelere ihtiyaç olduğu çok açık, üstelik savaş karşıtlığı artıyor ama yaygınlaşan savaş suçlarının önünün alınamadığı da bir gerçek…
Devletler, özellikle Ortadoğu'da, devlet olmaktan çıkmış gibi…
Bir şekilde talan ve çökme organizasyonlarına dönüşmüşler gibi bir görüntü veriyorlar.
Savaş olgusuna daha bilinçli bakış zayıf…
Savaş suçları kavramı var ve bu kabul ediliyorsa da en önemlisi, savaşın kendisinin başlı başına bir suç olduğu anlayışı zayıf.
Makyavelli'den doğru savaşa bakış…
Sivil ve askeri yaşam taban tabana zıt olduğu gibi alışkanlıkları, âdetleri, sesi farklı olduğu bir gerçek.
Herhangi bir şiddet eylemine hazırlanan kişi sivil giysi giyemez; bunu efemine sayabilir.
Eskiden böyle değildi. Askeri değerler de el üstünde tutulurdu:
"Yeteneği küçümsememek, askeri disiplinin yöntemlerine ve kurumlarına değer vermek, yurttaşların birbirlerini sevmelerini sağlamak, hiziplere bölünmeden yaşamak, kamu çıkarını özel çıkarların üstünde tutmak" 3 şeklinde bir tutum egemendi.
Askerliğe barış zamanında devam edilmezdi; askerler savaş öncesi mesleklerine dönerlerdi, ordular yurttaş milisleriydi.
Makyavel bazı ilkeleri şöyle sıralar:
Komuta tek kişilik olmalıdır, çünkü bu kurumda ani kararlar gereklidir. Her ordunun belkemiği kuşkusuz piyadedir, süvari ve topçu yararsızdır. 4
Bir ordu kurmak için gerekli bazı şeyler vardır: Adam bulmak, bunları silahlandırmak ve örgütlemek, onları hem küçük hem büyük gruplar halinde talim ettirmek, barındırmak, onlarla yürüyüş halinde veya sabit pozisyon alarak düşmanı karşılamak.
Askere yurttaşlar alınmalıdır, gönüllülerden iyi adam çıkmaz, en kötü askerler bunlardır. İşe yaramaz, tembel, denetlenemez, tanrıtanımaz, baba otoritesinden kaçmış, küfürbaz, kumarbaz, kötü yetiştirilmiş olurlar. Kuşçular, balıkçılar, aşçılar, fuhuş düşkünleri, zevki sefa meraklıları -bunlardan iyi asker olmaz. Çiftçiler, demirciler, itfaiyeciler, marangozlar, kasaplar, avcılar, vs. tercih edilmelidir. En yararlısı da köylülerdir. 5
Prens'in XII. bölümünde değişik ordu tipleri sayılır: Yerli ordular, paralı askerler, destek birlikleri. İkinci ve üçüncü yararsızdır; ancak birincisine güvenilebilir.
Bütün devletlerin temel yapıları iyi kanunlar ve iyi ordulardır.
İyi ordu yoksa iyi kanunlar da yoktur; iyi ordu varsa iyi kanun da vardır. 6
XIII. bölüm de ordu tipleri üzerinedir.
XIV. bölüm, bir hükümdarın askeri meselelerde nasıl davranması gerektiği üzerinedir.
Bir hükümdar savaştan ve onun metotlarından ve pratiklerinden gayrı hiçbir amaç ve kaygı taşımamalı ve kendini başka hiçbir şeyle meşgul etmemelidir.
"Barış zamanında askerlik meseleleriyle savaş zamanından daha çok meşgul olmalıdır." Bu kategorik tanım, hükümdarı komutana indirgemektedir. "… açıktır ki hükümdarlar kendilerini askerlik mesleğinden çok hayatın inceliklerine verirlerse güçlerini kaybederler." 7
Bu demektir ki yönetimin esası askerliktir. İktidarın temeli de askeri güçtür.
Zaten Makyavel'in düsturlarından biri de yönetimin rızaya ve iknaya değil, güce ve cebire dayalı olmasıdır.
Tam bir militarizm tasvir ediliyor. "Hükümdar, birliklerini disiplinli ve idmanlı tutmanın yanı sıra, sık sık ava çıkmalı, böylece hem bedenini güçlendirmeli hem de araziyi tanımalıdır." 8
Erasmus'tan doğru savaşa bakış
Alt başlığı "Dulce Bellum İnexpertis" (Savaş, Onu Bilmeyenler için Tatlıdır) olan Savaşa Karşı olmaya göre savaştan daha melun, daha sefil, daha yıkıcı, daha acıtıcı, daha dehşet verici, kısaca insanın başına gelebilecek daha kötü bir şey yoktur:
Doğanın barış ve iyilik için yarattığı insanlar nasıl olur da bu denli vahşi iradeyle ve delice öfkeyle birbirini imha etmek üzere saldırır?
Doğa, daha doğrusu Tanrı, bu yaratığı savaş değil arkadaşlık, tahrip değil sağlık, kötülük değil iyilik için yaratmıştır.
Doğa, diğer bütün hayvanlara kendi zırhlarını vermiştir. Sadece insan dünyaya çaresiz gelir; çıplak, zayıf, narin, zırhsız, yumuşak et ve düz cilt.
Organlarının hiçbirinde savaş veya şiddet için tedbir yoktur, tümüyle başkalarının yardımına muhtaçtır. Doğa ona gözyaşı, dil ve muhakeme de vermiştir.
Savaş hırsızlık, yağma getirir. Çocuklar doğranır, yaşlı kadınlar azaptan ölür, dürüst kadınlar dul kalır. Çocuklar babasız kalır.
Erdem kalmaz, kanunlara saygı gösterilmez. Hırsızlar, soyguncular, katiller ortaya çıkar. Ve savaş bulaşıcı bir hastalık gibi yayılır.
Hayvanların en vahşileri bile -aslanlar, kurtlar, kaplanlar- kendi aralarında savaş etmezler. Bir köpek başka bir köpeği yemez.
Oysa insan için en acımasız ve zalim hayvan yine insandır. Vahşi hayvanlar kendi organlarıyla dövüşürler; biz insanlar silahla dövüşürüz.
Üstelik, hayvanlar teke tek dövüşürler ve kavga kısa sürer. Vahşi hayvanların, insanın yaptığı gibi bir defada yüz bin canı kesmesi görülmüş şey midir?
"Bugün soygun sayılan şeyin eskiden savaş kabul edildiğini" söyleyen Erasmus'a göre savaş, çok sayıda adamın birbirini kesmesinden başka bir şey değildir. Yine de durmadan savaş ediyoruz: Şehire karşı şehir, prense karşı prens, halka karşı halk, kuzene karşı kuzen, kardeşe karşı kardeş, oğula karşı baba. Hristiyan adama karşı Hristiyan olmayan bir adam, bir Hristiyana karşı başka bir Hıristiyan. 9
Dünyada dostluktan ve sevgiden daha tatlı ne var?
"Barış, bütün iyi şeylerin anası ve babasıdır."
"Savaş, birdenbire her şeyi yıkar, tahrip eder, zevkli ve haklı olan her şeyi bitirir." 10
Barış zamanında tarlalar sürülür, bahçeler ve bağlar canlanır, hayvanlar otlaklarda mutlu gezinir, kırda malikâneler neşelenir, kentler bayındır hale gelir, refah artar, kanunlar uygulanır, din canlanır, hak hüküm sürer, nezaket artar, zanaatkârlar çalışır, fakir adamın rızkı artar, zengin adamın refahı daha insanca olur, dürüst bilgi yükselir, gençliğe iyi öğretim verilir.
Yaşlı insanlar huzur içinde olur, genç kızlar mutlu evlilikler yapar, analar iyi çocuk yetiştirdikleri için kutlanır, iyi adamların refahı artar ve kötü adamlar daha az kötülük yapar.
Ama ne zaman savaşın zalim fırtınası üstümüze gelir, işte o zaman muzırlık seli her şeyi örter, üstünden geçer, boğar.
Erasmus, Deliliğe Övgü adlı eserinde de aynen şunları yazar:
Savaşı yüceltenler filozoflar değil parazitler, pezevenkler, soyguncular, katiller, köylüler, moronlar, borcu olanlar ve diğerleridir. 11
"Modern, realist, pragmatik" politika kuramının kurucularından kabul edilen Makyavel'in savaş teorisi yıkım ve ölüm getiriyor, Erasmus'un barış teorisi hayatı yüceltiyor:
Yaşamın kendisinden daha tatlı ve değerli ne olabilir?
Makyavel ise yaşamın ve insan haklarının (tabii başkalarının ve mağlupların) önemsenmemesi ağır basar. Düşmanı öldürmeden süründürmek lazımdır:
İlhak edilen devletleri elde tutmak için Prens’in gidip orada yerleşmesi veya koloniler kurması, her halükârda fethedilen yerlerdeki halkı çok ezmemesi gerekir. Çok ezerse, o halkta öç alma isteği uyandırır. Az zarar verirse öç alma isteği o kadar kuvvetli olmaz. 12
Ve: "Ele geçirilen topraklarda yapılması gereken kötülüklerin hepsi bir defada yapılmalı, zamana yayılmamalıdır. Zulüm nasıl olsa yapılacağına göre, işi bir defada bitirmeli, yoksa hep yapılacak gibi algılanır." 13
Seküler bir düşünür kabul edilen Makyavel pek de öyle değildir:
Din orduları kontrol etmeye, plebleri teşvik etmeye... yarar.... Bütün akıllı adamlar Tanrı'yı arkalarına alırlar.
Ve: "Prens'in görevi halkın Tanrı'dan korkmasını sağlamaktır."
Gerçekten virtüöz bir Prens olabilmek için, devletin bekası için her ne gerekliyse onu yapmaya istekli ve hazır olunmalıdır. 14
Kısacası Makyavel anlayışına göre, "Sonuç almak için her aracı kullanmak mubahtır, ahlakilik aranmaz." 15
1. Makyavelli, Savaş Sanat'ı (1-3-4-5-6-7-8-12-13-14-15)
2. Erasmus, Savaşa Karşı (2-9-10)
3. Erasmus, Deliliğe Övgü (11)
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish