Sendikalaşma, toplumun belirli kesimlerinin sistematik çabaları ile çoğu zaman yıkıcı, verimsiz ve ekonomiye zarar verici olarak göstermeye çalışıldı. Sendikaları kötü veya en azından gereksiz olarak göstermeye yönelik bu çaba karşılık da buldu.
Aslında sendikaların bu olumsuz tasviri, sendikaların bazen işverenlerin otoritesine ve gücüne karşı bir meydan okuma olarak görülebilmesinden kaynaklandı.
Sendikalar, işçi haklarını örgütleyerek ve savunarak, işverenlerin kendi isteklerini tek taraflı olarak çalışanlarına dayatmalarını zorlaştırınca bu, sendikalarla işverenler arasında çatışmalara ve gerilimlere yol açtı.
Bu da sendikaları olumsuz bir şekilde göstermeye çalışanlar tarafından istismar edildi.
"Sendikalar yalnızca belirli iş türlerinde çalışan veya belirli sorunları olan işçiler için uygundur" görüşü ağır bastı.
Oysa işin ekonomik ilişkisi, sendika olsun ya da olmasın, işçilerle patron arasında çekişmeli bir ilişkidir.
Bu olumsuz dinamiği yaratan şey, sendikadan daha ziyade her iki tarafın sahip olduğu farklı çıkarlardır.
Günümüzün ihtiyacı: Beyaz yakalı sendikası
Dünyanın birçok yerinde üyeliklerdeki istikrarlı düşüşe rağmen sendikalar, azalan maaşlar, sosyal sorunlarla bir geri dönüşün eşiğinde olabilir.
Hatta kapsamı genişleyerek teknoloji ve hizmet endüstrilerinde, emek örgütlenmesinin daha önce tabu olduğu kurumlarda kendini gösterebilir.
Teknoloji, konaklama, hizmet ve kültür gibi geleneksel olarak sendikasız sektörlerde çalışan beyaz yakalı işçiler, büyüyen bir işçi hareketinin yüzü haline gelebilirler mi?
Bu mümkün olabilir. Çünkü, işgücü piyasasında daha fazla beyaz yakalı çalışan var.
Kuruluşundan bu yana sendikalar emek yoğun imalat, sanayi, inşaat ve madencilik gibi zor işlerle ilişkilendirildi ancak, daha fazla beyaz yakalı işçinin işgücüne katılmasıyla bu durum değişebilir.
Kaldı ki Amerikan işgücünde böyle bir eğilim ortaya çıktı: bilgiye dayalı endüstrilerde çalışanlar da dahil olmak üzere beyaz yakalı işçiler sendikalar oluşturmak için bir araya gelmeye başladı.
Birçok gelişmiş ekonomide doktorlar, avukatlar, mühendisler, öğretmenler ve diğer ofis çalışanları gibi,profesyoneller de dahil olmak üzere beyaz yakalı çalışanları temsil eden sendikalar bulunuyor.
Aslında beyaz yakalı sendikalar, birçok gelişmiş ekonomide hizmet ve bilgi çalışanlarının sayısı arttıkça giderek daha önemli hale geliyor.
Gelecek nesil el emeği gerektiren işler istemediğini belirtiyor
İş piyasasının ve işgücünün dinamiği değişiyor. Genel olarak gelecek nesil el emeği gerektiren işler istemediğini belirtiyor. Dolayısıyla bu endüstriler daralıyor.
Çalışma yaşamından çıkmaya başlayan baby boomer kuşağı mavi yakalı ve bedensel hizmet işlerinde çalışan, daha az eğitimli insanlardan oluşuyor.
Onların yerini alan genç neslin çoğu daha eğitimli ve bu tür işlerde çalışmaya daha az istekli.
Bu faktörler, iş piyasasında daha fazla beyaz yakalı işçinin sendikalara katılma fırsatlarının olmasına yol açıyor.
Adil ücret talebi artık sadece mavi yakalılarda değil, tüm sektörlerde öne sürülen bir tartışma haline geldi
Dünyada gelir eşitsizliği artıyor. Gelir eşitsizliği, eğitim eşitsizliği, fırsat eşitsizliği gibi eşitsizliklerde makas, kapanması mümkün olmayacak kadar açılmış durumda.
Son 40 yılda işgücü piyasası iyi eğitimlileri giderek daha fazla kayırıyor. Bu da daha fazla ve daha az eğitimli çalışanlar arasındaki gelir farkını önemli ölçüde artırıyor.
Eşitsizlik genel olarak üç kanal aracılığıyla gerçekleşiyor: teknoloji işgücü talebini rutin, düşük, orta düzey becerilerden yeni, daha yüksek düzeyli becerilere kaydırdıkça artan ücret eşitsizliğiyle birlikte işgücü gelirinin daha eşitsiz dağılımı gerçekleşiyor.
Otomasyon ve ücretlerin firma kârlılığından ayrılmasıyla birlikte gelir, işgücünden sermayeye kayıyor.
Artan piyasa güçleri ile tekelleşen firmaların yararlandığı ekonomik rantlarla sermaye geliri daha eşitsiz dağılıyor.
Daha eğitimli beyaz yakalı işçilerin mavi yakalı işçilere göre daha yüksek ücrete, daha iyi çalışma koşullarına ve daha fazla iş güvencesine sahip olduklarına dair bir yanlış kanı var.
Beyaz yakalı çalışanlar nispeten iyi ücret alsalar da iş yeri ortamı veya işletmenin işleyişi hakkında çok çeşitli başka endişelere sahiptir.
Gerçek şu ki, beyaz yakalı profesyonellerin artık mavi yakalı işçilerle her zamankinden daha fazla ortak noktası var.
Durağan ücretler, uzun çalışma saatleri, iş- yaşam dengesinin olmaması, tükenmişlik, iş güvenliği, çalışma koşulları işçilerin sendikalaşma ve toplu pazarlık yoluyla çözmeye çalıştığı işyeri sorunlarıdır.
Kovid-19 salgını, eşitsizliklerin ortaya çıkarılmasında ve beyaz yakalı işçilerin örgütlenme çabalarının hızlandırılmasında kesinlikle önemli bir rol oynadı.
Beyaz yakalı çalışanlar sendikalara karşı daha bilinçli ve destekleyici
Geleneksel olmayan endüstrilerin daha sendikalı hale gelmesinin bir başka nedeni de yeni nesil beyaz yakalı işçilerin sendikaların kendilerine nasıl yardımcı olabileceği konusunda daha bilinçli hale gelmeleridir.
Bu sektörlerdeki iş yerleri geleneksel olarak sendikasız olduğundan, işçiler sendikaların ne olduğundan ve işçiler için ne yaptıklarından habersiz olma eğilimindedir.
Sendikalarla ilgilenen ve sendikaları destekleyen, sosyal açıdan daha bilinçli, genç kuşakların işgücüne katılmasıyla bu durum değişecek görünüyor.
Sendikalaşmaya son derece açık olan, yüksek eğitimli profesyonel işçilerden oluşan tamamen yeni bir sınıfın karşımıza çıkabileceğine işaret ediyor.
Birçok insan sendikaların geleceğinin bu olduğunu düşünüyor.
Modern çağda sendikaların hareket edebileceği bazı yollar
21'inci yüzyılda sendikalar, işçi haklarını korumada, adil muameleyi, daha iyi iş-yaşam dengesini, iş yeri hijyenini savunmada ve insanları intikamcı yönetimden korumada hayati bir rol oynayabilir.
Modern çağda sendikaların hareket edebileceği bazı yollar şu şekilde:
Teknolojiyi kucaklayın: Sendikalar, üyelerle bağlantı kurmak, etkinlikler düzenlemek ve çalışanların sorunları hakkında bilgi paylaşmak için teknolojiyi kullanabilir.
Ayrıca iş piyasası eğilimlerini daha iyi anlamak ve işverenlerle daha etkili bir şekilde pazarlık yapmak için veri analizini kullanabilirler.
İşverenlerle iş birliği yapın: İşverenleri düşman olarak görmek yerine, sendikalar hem çalışanlara hem de işletmelere fayda sağlayacak çözümler bulmak için onlarla iş birliği içinde çalışabilir.
Sendikalar, işverenlerle güçlü ilişkiler kurarak güven inşa edebilir ve işçilerin seslerinin duyulmasını sağlayabilir.
Üyeliği çeşitlendirin: Sendikalar, esnek ekonomi ve geleneksel olmayan istihdam düzenlemeleri de dahil olmak üzere yeni endüstri ve sektörlerdeki çalışanlara ulaşabilir.
Sendikalar, çok çeşitli işçileri/çalışanları temsil ederek işin değişen doğasını daha iyi yansıtabilir ve tüm paydaşların endişelerini giderebilir.
Sosyal adaletin savunucusu: Sendikalar kolektif güçlerini çevresel sürdürülebilirlik, ırk ve cinsiyet eşitliği, gelir eşitsizliği gibi daha geniş sosyal adalet konularını savunmak için kullanabilirler.
Sendikalar, diğer sosyal adalet hareketleriyle uyumlu hale gelerek toplumda değişim, daha fazla kabul ve yumuşak güç için daha geniş bir koalisyon oluşturabilir.
Eğitim ve öğretimi vurgulayın: Sendikalar, üyelerine yeni beceriler geliştirmelerine ve iş piyasasındaki değişikliklere uyum sağlamalarına yardımcı olmak için eğitim ve öğretim sağlayabilir.
Sendikalar, üyelerinin gelişimine yatırım yaparak onların uzun vadeli istihdam edilebilirliğini sağlamaya ve ekonomik büyümeyi teşvik etmeye yardımcı olabilir.
5 yıl sonra organize işçiliği düşündüğümüzde aklımıza ilk olarak mavi yakalı işçiler gelmeyebilir.
Bunun yerine teknoloji fabrikalarındaki veri analistlerini, robotik mühendislerini düşünebiliriz.
Sonuçta değişimin gerekli olduğunu kabul etme ve çalışanlarının gerçekten ne istediğini dinleme sorumluluğu kuruluşlara düşüyor.
Şirketlerin sendikalar hakkında inandığı pek çok şey, sendikaların gerçekte nasıl çalıştığına dair bir anlayıştan ziyade, geçmişteki özellikle kötü deneyimlerin anekdotlarından geliyor.
Genel olarak sendikaların işin değişen doğasını ve modern istihdam piyasasını yansıtacak şekilde hareket etmesi gerekiyor.
Sendikalar, teknolojiyi benimseyerek, işverenlerle iş birliği yaparak, üyelikleri çeşitlendirerek, sosyal adaleti savunarak, eğitim ve öğretimi vurgulayarak 21'inci yüzyılda iyilik için bir güç olmaya devam edebilir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish