Anayasa Mahkemesi'nin 'ŞERAFETTİN CAN ATALAY' kararını, Yargıtay 3. Ceza Dairesi hukuki değeri yok diyerek uygulamama kararı aldı.
Aynı zamanda Yargıtay 3. Ceza Dairesi kararın 16. sayfasında öyle ifadelere yer veriyor ki, Anayasa Mahkemesi'nin söylemlerini terör örgütleri söylemleri ile eş tutuluyor!
Bu karar altında imzası olan hakimler derhal yargılanmalıdır!
Hukuk eğitimi olmayan vatandaşlar dahi Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olduğunu bilmekte iken Yargıtay 3. Ceza Dairesi de pek tabii bilmektedir.
Madde 153 uyarınca;
Anayasa Mahkemesi kararları yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.
Yani ezcümle Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin Anayasa Mahkemesi kararını uygulamak dışında hukuken bir seçimi olmaz, olamazdı!
Anayasa 148'inci maddesinde güvence altına alınan "bireysel başvuru hakkı" apaçık yok sayıldı!
Hukuka, anayasaya, demokrasiye bir darbe indi.
Türk hukuk tarihinde ilk defa Anayasa Mahkemesi'nin tanınmadığına ilişkin bir karar verildi.
Apaçık siyasi ve hukuka aykırı olan bu karar bile isteye ikinci kez verildi.
Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımamak, hukuku tanımamaktır.
Vandallık ve hukuk tanımazlık, keyfilik artık son noktaya vardı.
Bu mesele Can Atalay'ın şahsının değil, herbir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının meselesi haline geldi.
Can Atalay siyasi olarak asla aynı çizgide olmadığım bir kişi olmasına karşın, hukuku, anayasayı, demokrasiyi savunmak bir hukukçu olarak görevimdir.
Kişilerden bağımsız olarak hukuk her zaman gereğini yerine getirmeli.
Nasıl Engin Alan ve diğer kararların verildiği zaman uygulamada bir sorun olmadı ise bugünde olmamalı idi.
Hukuk bu denli yok sayılır, en yüksek yargı kararlarına karşı hukuki değeri yok diyerek hüküm yazılabilir hale gelinirse, bunun sonucu hepimizi etkiler.
Enflasyonun açıklandığı bugünde gelen hukuksuzluk, başta ekonomiyi olumsuz etkileyecektir.
Hukuka güvenin olmadığı bir ülkeye yabancı yatırımcı gelmeyecek, döviz- borsa, ticaret olumsuz etkilenecek ve silsile halinde fakirleşme artarak sokağa, vatandaşa inecektir.
Bugün ses çıkarmak her vatandaşın bizatihi vatandaşlık borcudur.
AK Parti'li hukukçular bugün en çok sorumluluk alması, tepki koyması gereken kişiler arasında geliyor.
Hükümet olmanın sorumluluğu ile yaşanan yargı krizinin sonucunu da öngörerek hukuka en yüksek perdeden sahip çıkılması gerekiyor.
Bunu yaparken kişilere, siyasi yorumlara girmeden salt hukuka sahip çıkmak dahi kıymetli.
Eylemsizlik, anayasal hak olmasına karşın eylem yapmamak ise muhalefetin cesaret göstermesi gereken bir alan haline geldi.
Sosyal medya üzerinden çıkan seslere kulak verilmeli, vatandaşın iradesini toplu şekilde gösterebileceği meşru ve yasal yollar bulunmalı.
Son zamanlarda yaşanan milliyetçi gençlere yönelik ölçüsüz tutuklama tedbirleri ve korku iklimi ancak ve ancak cesaret ile aşılabilecektir…
Bozulan kantar gün gelir sizi tartar.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish