Kır saçlı ve gözlüklü adam tanık kürsüsünden "Yazıklar olsun!" diye bağırıyor. Sesi yaşlılıktan kısık ve öfkeden de boğuk çıkıyor. Belki hırsla yerinden kalkıyor, belki de yumruğunu havaya sallıyor. Öfkesinin nedeni Manhattan adliyesinde karşısında oturan bir kadın. Milyonlarca dolar tehlikede. İtibarlar tehlikede. Netflix hukuk dramasına yakışır bir sahne, başroldeki önde gelen film yıldızı sayesinde daha da fazla. Yalnız bu sefer rol yapmıyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Yukarıda bahsi geçen tanık kürsüsündeki kır saçlı adam Robert De Niro, 1 Kasım'da öğleden sonra New York'taki bir mahkeme salonunda gerçekten de "yazıklar olsun" diye bağırdı ve hemen ardından da kamuoyunda büyük yankı uyandıran hukuk davasına başkanlık eden yargıçtan mırıldanarak özür diledi. İki kez Oscar kazanan 80 yaşındaki oyuncuya, eski yönetici asistanı ve yapım şirketinin başkan yardımcısı Graham Chase Robinson tarafından ciddi duygusal sıkıntı ve itibar zedelenmesi nedeniyle 12 milyon dolarlık tazminat davası açıldı (Robinson'un 1,26 milyon dolar tazminat almasına hükmedildi -ed.n.). Robinson, onun istismarcı bir patron olduğunu iddia ediyor. İddiaları ("saçmalıkları") reddeden De Niro, Graham'ı şirketin yüklü miktarda parasını kendi seyahat ve yemek giderlerine harcamakla suçlayarak ona 6 milyon dolarlık tazminat davası açtı. Graham ayrıca "mesai saatlerinde kaytarmak ve Netflix'te hayrete düşürecek kadar uzun saatler boyunca dizi izlemekle" suçlanıyor.
Duruşmadaki tüm muhabirler, geçen hafta ifade vermeye başladığından beri De Niro'nun öfkeli olduğunu belirtiyor. Ünlü oyuncu sinirli, gürültücü, huysuz, bunalmış, küçümseyici ve hazır cevaptı. TMZ'nin deyimiyle "tepesi atmıştı". Robinson'un avukatlarından biriyle arasında geçen özellikle "asabi tartışmanın" ardından yargıç devreye girerek De Niro'ya (ve avukata) seslerini yükseltmemeleri gerektiğini hatırlatmak zorunda kaldı. Mahkeme salonundaki bu davranışın çok sevilen aktörün farklı bir yönünü dünyaya gösterdiğini söylemek cazip olsa da De Niro her zaman Hollywood'un mükemmel huysuz yaşlı adamının ta kendisi olmadı mı?
Sıkı Dostlar (Goodfellas), Casino, Taksi Şoförü (Taxi Driver) ve son olarak Dolunay Katilleri (Killers of the Flower Moon) gibi filmlerdeki kariyerinin dönüm noktası olan rolleriyle, belki de kendi kuşağının en iyi aktörü olan De Niro, 60 yıl boyunca, yalnız bir adam, sert bir adam, saçları bile beyazlamadan kır saçlı bir huysuz olarak ün yaptı. ("En İyi Huysuz Rolleri"ne adanmış koca bir makale var). Ekran dışında da bu imaj devam ediyor. De Niro aptallara katlanacak bir tip olmamasıyla bilinir. Söz konusu aptal ister Donald Trump (tipik olarak tek kelimesi olan aktör, alışılmadık derecede yüksek sesli bir eleştirmendir) ister iyi niyetli gibi görünen ama kafası karışık bir muhabir olsun.
De Niro 2015'de, Radio Times'a verdiği bir röportajdan "negatif çıkarım" nedeniyle fırlayarak çıktıktan sonra manşetlerde yer almıştı. Gazeteci Emma Brockes'a göre De Niro, bir soruya ("Nasıl oluyor da otomatik pilotta olmamayı başarabiliyorsunuz?") itiraz edip, kayıt cihazını kapatmasını isteyip koltuğundan kalkmış ve "çılgınca" yürümeye başlayıp oradan çıkmış. De Niro, Brockes'a "Başından sonuna kadar. Negatif çıkarım. Başından sonuna kadar ve ben bunu yapmayacağım. Bunu yapmayacağım hayatım" dedikten sonra odadan çıkarken ona eşlik edecek birini bulmak için kafasını kapıdan çıkarmış. Brockes daha sonra, röportajlarla geçen uzun bir günün ardından haklı olarak "huysuz ve bitkin" olan De Niro'ya "anlayış" gösterdiğini söyledi fakat onun "düşmanlığını ve kibrini" eleştirdi.
Aynı yıl De Niro, her ikisi de Wall Street Journal gazetesinin Yenilikçi Ödülleri'ne katılan Flickr ve Slack'in CEO'su için kelimeler seçmişti. Teknoloji kralı Stewart Butterfield, "asosyal entel ödülünü" kabul ederken salondaki koltukları dolduran "süper modeller ve film yıldızları" hakkında konuşarak sahneye çıktı. De Niro'ya doğrudan hitap etmeden önce "San Francisco'dan çok uzaktayız" dedi ve ekledi:
Uçakta Baba 2'yi (The Godfather: Part II) izledim... Don Fanucci'yi öldürdüğünüz sahneyi beğendim.
De Niro'nun bu neşeli yorumlardan etkilenmediği belliydi. Butterfield'dan sonra sahneye çıkarak şunları söyledi:
Son konuşmacı her kimse... Biz oyuncuları... ünlüleri biraz küçümsediğinizi düşündüm. Sadece sana açıkça belirtmek istiyorum. Ve kim olduğun umrumda bile değil.
Tüm bunlar (mahremiyet tercihi, röportajlarda çabuk sinirlenmesi ve insanları azarlama isteği) De Niro'nun genel imajını Hollywood'un huysuz aile reisine çevirdi..
De Niro'ya eksantrikten endişe vericiye kadar değişen her türden suçlama yöneltildi. (Mahkeme, bir keresinde Robinson'dan gece 11'de Uber'le lüks Nobu suşi salonundan kendisine "özel" bir martini getirmesini istediğini duydu). Yelpazenin diğer ucundaysa aktörün Robinson'dan sırtını kaşımasını istemesi gibi "istenmeyen gereksiz fiziksel temas" iddiaları yer alıyor. Robinson bunun yerine bir sırt kaşıyıcı kullanmasını istediğinde, aktörün şöyle yanıt verdiğini söyledi:
Senin yapış şeklini beğeniyorum.
De Niro, bir ya da iki kez yapmış olabileceğini itiraf ettiği talebin "asla saygısızlık ya da müstehcenlik" içermediğini belirtti. "Yazıklar olsun" patlamasına neden olan bu özel iddiaydı; De Niro, kendi adına en çok herhangi bir cinsel patavatsızlık imasından rahatsız olmuş görünüyordu.
Associated Press'ten Larry Neumeister şöyle yazdı:
De Niro zaman zaman bir şeyi kesin bir dille inkar eder fakat daha sonra bunda gerçeklik payı olabileceğini, öne sürüldüğünden farklı bir şekilde kabul ederdi.
Buna bir örnek, oyuncunun "asla istismarcı davranmadığını" ilan etmesi olabilir. Bu beyan kişinin kelimeyi bu tanımlamasına bağlı zira De Niro daha sonra Robinson'un "yüzüne karşı sür**k" demiş olabileceğini kabul etti ve bir keresinde, kendisine Kaliforniya'daki önemli bir toplantıyı hatırlatmaması üzerine onu "azarladığını" ve muhtemelen ona "şımarık velet" dediğini itiraf etti.
BBC'nin aktardığına göre aktör, büyükannesinin cenazesindeyken Robinson'u iki kez aradığı (çünkü genç oğluna otobüs bileti almasını istemişti) iddiaları üzerine şu yanıtı verdi:
Ne olmuş yani?
De Niro, Robinson'dan "ne var ne yok" (Noel ağacını süslemek ve kıyafetlerini onarmak da dahil) her şeyi yapmasını istediği yönündeki iddialarla ilgili mahkemeye şunları söyledi:
Ondan her şeyi makul bir şekilde istedim. İşinin sınırları içinde. Ona binanın önüne in ve yerleri sil demiyorum, yani bunların hepsi saçmalık.
Onunla telefonda konuşurken idrarını yaptığı iddialarınıysa reddetti ("Hadi oradan!").
De Niro her zaman huysuz bir ihtiyar oldu (sürekli çatık kaşları hiç şüphesiz karakterinin ve çekiciliğinin bir parçası) fakat bu dava aktörün üzerindeki perdeyi biraz daha kaldırıyor ve bize görünüşte zararsız bir tanımlamanın (huysuz gibi) neleri maskeleyebileceğini hatırlatıyor. Belki de dikkate alınması gereken daha kötü bir şey var.
https://www.independent.co.uk/arts-entertainment
Independent Türkçe için çeviren: Gökçe Uçak
© The Independent