Cehennem, acı çektiğimiz yer değildir;
Acı çektiğimizi kimsenin duymadığı yerdir.
Hallâc-ı Mansûr'un asırlar öncesinden tarif ettiği cehenneme bakılırsa, bugün o cehennemin yeri tam olarak Gazze'dir diyebiliriz.
Zira orada yaşanan insanlık dramının herhangi bir tarifi olmadığı gibi, orada yükselen çaresiz feryatları duyan vicdanlı bir kulak da yok maalesef...
Hatta her nasıl oluyorsa artık acısı ağırlaştıkça Gazze'nin dünyanın kulakları daha bir sağırlaşıyor sanki.
Bu durumu kabul edemeyen vicdan sahibi pek çok insan, dünyanın dört bir tarafında uyuyan sağır vicdanları uyandırmaya çalışıyor ve daha önce pek çok yerde ölen insanlığımız bu kez de Gazze'de bir daha ölmesin diye protesto gösterileri ile birlikte kitlesel yürüyüşler düzenliyor.
Ne yazık ki onca çabaya rağmen, çoğu göz, kör; çoğu vicdan, sağır hâlâ.
Tüm bu olanlara bakınca körler ülkesinde ayna sattığımızı ve sağırlar diyarında davul çaldığımızı görüyorum aslında.
Medyadan gördüklerimiz ve duyduklarımız bile bizi insanlığımızdan utandıracak cinsten.
Düşünün ki Gazzeli anneler, çocuklarının saldırılarda ölme ihtimalini düşünerek tanınmaları için ellerine ayaklarına onların adlarını yazıyorlar artık. Bu utanç hepimize yeter de artar.
Ne var ki İsrail her geçen gün bambaşka bir utanca daha imza atmaktan geri durmuyor ve daha da acımasız bir şekilde saldırılarının dozunu arttırıyor.
Öyle ki savaşta dahi vurulamaz denilen hastaneler vuruluyor; okullar, ibadethaneler, su depoları ve santraller bombalanıyor ve sivil yerleşim yerleri yerle bir ediliyor, hatta savaştan kaçan sivilleri taşıyan konvoylar bile hedef alınarak gökten ölüm yağdırılıyor.
Daha net bir ifadeyle Siyonizm'in narsist ruhlu canavarları, bebek, çocuk, kadın, yaşlı ve hasta demeden savunmasız bir halka soykırım uygularcasına savaş suçu sayılabilecek ağır günahlar işlemekte tereddüt göstermiyor.
Üstelik tüm bunları dünyanın gözü önünde hem de vicdanlarımızla dalga geçercesine yapıyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Evet, İsrail eliyle her geçen gün daha da acımasız bir hal alan zalimane bir işgalin iştahı ile başlatılan çok kirli bir savaş var!
Evet, işgalle birlikte Filistinlilerin yüreğinde katlanarak büyüyen ve değdiği yeri yakıp kül eden dayanılmaz bir acının feryadı var!
Ne var ki tüm bunların sebebi olarak neden çoğumuz sadece Siyonizm'i suçluyor ve neden yalnız ve yalnız İsrail devlet terörünü lanetliyoruz ki?
Tüm bu yaşananlara asıl sebep olan sadece Siyonist İsrail midir acaba?
İsrail'e "dur" diyebilecek tek bir gücün bile ortada olmadığı bir yerde laneti hak eden sadece İsrail olabilir mi sizce?
Neden hiç kimse onlara, "Müslüman halkların yaşadığı bu acıların asıl müsebbibi sizsiniz ey zalimler! Haydi, hesap verin!" demiyor ya da diyemiyor?
Neden kimse tüm açıklığıyla "neden?" diye sormuyor ya da sorgulamıyor?
Asıl sorgulanması ve cevap aranması gereken bu değil midir?
Bugün terörist sadece narsist ruhlu Siyonist İsrail yönetimi midir?
Yahut laneti tek hak edenler İsrail'i koşulsuz destekleyerek insanlığa bir utanç lekesi olarak düşen emperyalist oryantalistler midir sadece?
Peki ya bu coğrafyada yaşayan halkları kendi vatanlarında yaşayamaz hale getirip onları bu canilerin merhametine muhtaç hale getiren ve onları aciz ve güçsüz bırakarak ölümlerini izlemekle yetinen zalim yönetim ve rejimler de en az Siyonist İsrail ve narsist emperyaller kadar suçlu değil midir?
Zira "Sebep olan yapan gibidir."
O halde niye sadece Siyonist İsrail lanetlensin ki?
Müslüman halkları bu denli bölük pörçük eden ve onları birer aciz zavallılara dönüştüren kendi içlerindeki bu zalimler lanetin en büyüğünü hak etmiyor mu?
Gerçek olan şu ki;
Bugün hemen hemen her Müslüman devletin kendi içinde zulmettiği bir Filistin'i ve Filistinlisi var.
Adeta her biri içindeki kimsesiz bir Filistin'e zulmeden küçük bir İsrail gibi duruyor.
Şimdi dönüp kendimize şu soruları soralım ve bu sorulara vicdanlarımızla cevap verelim:
Hakkın ve adaletin Kudüslerini yıkan, kendi halkına bile acımadan onlara kan kusturan devletler ve yönetimler mi gidip Gazze'yi bu cehennemden kurtaracak?
Kudüs'ün yetimleri olan mazlum Filistin halkını yakan bu acımasız ateşe su serpecek?
Kalbi; güç, iktidar ve hırsla kaskatı kesilen ve kendinden başka kimseye yaşama hakkı tanımayan zalim Siyonistlerden pek de bir farkı olmayan bu zihniyetlerden mi medet umuyorsunuz gerçekten?
Hatırlayın lütfen!
Hz. Ömer adaletiyle, Selahaddin-i Eyyubi ise merhametiyle Kudüs'ü kucaklamış ve onun kanayan yaralarını bu mucizevi merhemlerle sarıp sarmalamışlardı.
Evet, Ömer'in Kudüs'ü, sarsılmaz adaletiydi!
Selahaddin'in Kudüs'ü ise aşılmaz merhametiydi!
Şimdi söyler misiniz:
Ey Âlemi İslam'ın halifesiyim diyen Türkler!
Ey Âlemi İslam'ın hamisiyim diyen Farslar!
Ey Âlemi İslam'ın efendisiyim diyen Araplar!
Ey Alemi İslam'ın fedaisiyim diyen Kürtler!
Sizin Kudüs'ünüz neresi?
Şayet sizin Kudüs'ünüz, Ömer ve Selahaddin'in adalet ve merhametiyse buyurun beri gelin.
Kudüs'e de Gazze'ye de o merhamet ve adaletinizi getirin.
Yok, hayır, sizin Kudüs'ünüz bunlar değil de ırkınız, mezhebiniz, gücünüz ve hırsınızsa o halde öte gidin ve önce kendi içinizde ırkından, mezhebinden yahut fikrinden ötürü zulmettiğiniz o zavallı Filistinlileriniz için kendinizi hesaba çekin ve onlara merhamet göstermeyi öğrenip adaletle hükmedin ve öyle Gazze'ye gelip Filistin'e barış ve adaleti getirin sonra da haddi aşan zalim İsrail'e barış ve insanlık dersi verin.
Değil mi ki; "Herkesin putu kendine şirin ve
Herkes başkasının putuna İbrahim."
Şimdi kendi putuna şirin, başkasının putuna İbrahim kesilen siz ikiyüzlülere bütün açık yürekliliğimle soruyorum:
Kendi halkına acımasız bir firavun gibi davranan sizler, Filistin halkına el uzatan bir Musa olabileceğinizi mi düşünüyorsunuz sahiden?
Bilmem hiç merak ettiniz mi 1947 yılında kurulan İsrail, kurulduğu günden beridir Altı Gün Savaşları da dahil olmak üzere, sizce kaç Müslüman'ın kanını akıtıp canına sebep oldu?
Ve sonra bir başka soru...
1947'de İsrail kurulduktan sonra Müslümanların kendi içinde birbirleriyle olan çatışmalarda kaç kişi öldü haberiniz var mı?
Bunları hiç merak edip araştırdınız mı?
Müsaadenizle ben söyleyeyim:
İsrail kurulduğu günden bugüne değin resmi rakamlara göre yaklaşık 50 bine yakın Müslüman, Siyonist İsrail'in saldırılarında hayatını kaybetti.
Ne var ki Müslüman devletlerin ve halkların kendi içinde yaptığı savaş ve çatışmalarda ölenlerin sayısı 12 milyonu aştı.
Ne tuhaf ve utanç verici bir tablo öyle değil mi?
Koca bir asırdır birbirini yiyen ve birbirinin acısına bıyık altından kıs kıs gülenler mi gidip Gazze'yi zalim İsrail'in zulüm çizmesi altından kurtaracak?
Siz ancak birbirinizi yemeyi ve birbirinizin acısına kör, feryadına sağır olmayı bilirsiniz!
Ama mevzu Mescid-i Aksa olunca hemen ümmet olduğunuzu hatırlar ve "Kahrolsun İsrail" diyerek sokakları inletirsiniz.
Muhakkak ki masum insanların canına canice kasteden İsrail lanetin en büyüğünü hak ediyor; bunda hepimiz hem fikiriz ama Allah aşkına söyler misiniz;
Birbiriniz içinde 12 milyon insanın canına kastederken neredeydiniz?
Bu canilikleri işleyen kendi içinizdeki zalimleri neden lanetlemediniz söyler misiniz?
Biliyorum ki Mescid-i Aksa ve Kudüs o topraklarda olmasaydı böylesine bir tepkiyi de vermeyeceksiniz.
Kızmayın ama bunu cidden biliyorum.
Bunu nerden mi biliyorum?
Ölümü elma koklayarak tadan Halepçeli Kürtlerden biliyorum.
Onlar, sizden bir zalimin elma kokulu ölümünü tadarken siz, "dilsiz şeytan" kesildiniz ve o vahşeti görmezden duymazdan geldiniz.
Öyle ki hemen ertesi gün toplandığınız o adı sözde İslam İş Birliği Teşkilatı toplantısında Halepçe Katliamı'na dair tek bir kelime bile konuşmadınız, öylece susup kaldınız.
Ve en acısı ne biliyor musunuz?
Bugün o "zalim" dediğiniz Siyonist İsrail kadar bile olamadınız.
Sizin sustuğunuz ve görmezden geldiğiniz o katliama ses çıkaran ve sokaklarda yürüyerek Saddam'ı lanetleyen üç beş ülkeden biriydi İsrail.
Ve ne ilginçtir ki insanlık suçu işleyen zalim Saddam'ın heykeli dikilen yer de şu an başka bir zalimin zulüm çizmesinin altında inleyen Filistin'di.
Ve o zalimin heykelini Batı Şeria bölgesinde Kalkilya Meydanı'na diken de ne yazık ki Filistinli bir liderdi.
Bunu nerden mi biliyorum?
Çin zulmünün ateşinde yanan sesi duyulmayan Doğu Türkistanlı Uygurlardan biliyorum.
Onlar o acıyı çekerken ve sizlerden destek beklerken sizin Birleşmiş Milletler'de hazırlanan ve Çin'in Uygur Türklerine uyguladığı zulmü kınayan metne imza atmamanızdan biliyorum.
Hatırlayın o metne 21 ülke imza atmışken o kınama metninde tek bir Müslüman ülkenin imzası yoktu.
İşte oradan biliyorum ve söylüyorum.
Bunu nerden mi biliyorum?
Myanmar'da soykırıma uğrayan on binlerden biliyorum.
Orta Afrika'da satır ve palalarla doğranan sabi bedenlerden biliyorum
Bosna'da, Çeçenya'da, Afganistan'da yok edilenlerden biliyorum.
Irak'ta, Suriye'de milyonların petrole kurban edilmelerinden biliyorum.
Yemen'de açlıktan ölen 80 bin çocuktan biliyorum.
Evet, hepsinde sustunuz.
Duymazdan bilmezden geldiniz.
Dediğim gibi, Mescid-i Aksa ve Kudüs, o topraklarda olmasaydı birçoğunuz Filistin'de yaşanan İsrail zulmüne bu denli tepki göstermeyecektiniz.
Bu kadar konuşmayacaktınız.
Halepçe'de, Doğu Türkistan'da, Myanmar'da, Yemen'de olduğu gibi susacaktınız ve umursamayacaktınız oradaki acıyı yine.
Unutmayalım; acının gözyaşının dini, ırkı, coğrafyası yok.
Acı, acıdır ve masumların öldürüldüğü her yer kötüdür.
Evet, insanlık olarak mazlumluğumuz, kendimize olan zalimliğimizdendir.
Acizliğimiz, güçsüzlüğümüzden değil, bölünmüşlüğümüzdendir.
Yenilgimiz, bizi biz yapan değerlerden kopmamızdandır.
Gerçek manada kardeş olamamamızdandır.
Kudüsleri Gazzeleri ağlatanlar; sizsiniz, biziz, hepimiziz!
Biz birbirimizi ağlattıkça, birbirimizi aldattıkça Kudüsler de Gazzeler de hep ağlayacak.
Ağlamasın Kudüsler,
Ağlamasın Gazzeler,
Ve sonra mezarlarda büyümeyi beklemesin çocuklar.
Artık zulmeden bir İsrail değil, yüzü gülen çocuklar büyüsün.
Ve neşeyle huzurla yürüsün bu kadim topraklarda.
Zarif yürekli güzel bir adamın dediği gibi;
Çocukları ürkütülmüş bir dünyanın denizi mavi olsa ne yazar, olmasa ne yazar...
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish