O söz yanlış, "İnsanlar içinde yaşadığı coğrafyanın kaderidir!"

Prof. Dr. Uğur Batı Independent Türkçe için yazdı

Resim: İlham Enveroğlu, Nimrod and Anatolia, 100 cm X 140 cm, Painting, Oil On Canvas

Ben Profesör Doktor Uğur Batı. Karar Bilimi Uzmanı ve After Parti En Genel Başkanıyım. 

Daha sorulurken cevaplanamayan soruların köşesine hoş geldiniz.


Geçen yıllardaki "Şaman Duası" adlı resim sergisinde Prof. İlham Enveroğlu, Merkez Asya'nın kalbinden Anadolu'ya uzanan köklü bir kültürün hikayeci/mitsel sembollerle üslup, renk, çizgi ve dokuların uyumunu, modern soyutlamalarla izleyicisine sunuyordu.

Enveroğlu'nun eserleri coğrafya eserleriydi. Şamanist kaynaklı orijinden figürlü/metaforik, farklı sematiklerdeki anlatımları bir "patchwork" gibi bize tarihi sunuyordu:

Nerden geldik? Nereye gidiyoruz?

Enveroğlu çizgisinde tıpkı 2 bin yıl öncesi gibi, tıpkı Şamanlarınki gibi olan bir değerler silsilesini "mistik" bir donanımıyla soyutluyordu.

Bence bu remilerde kritik olan İlham Enveroğlu ruhuydu.

Orta Asya, Azerbaycan, İran, Türk kaynaklarını ressam kendinde bulunulan bulunan Şaman ruhu ve kimliğiyle birleştiriyordu.
 

Resim İlham Enveroğlu, Mystic Anatolian Dreams, 260 cm X 210 cm, Painting, Oil On Canvas (2).jpg
Resim: İlham Enveroğlu, Mystic Anatolian Dreams, 260 cm X 210 cm, Painting, Oil On Canvas 

 

Şaman estetiğine yaslanan bir tutum ve sezgiyle ürettiği çalışmaları hem konu hem de plastik değerler açısından ikircikli bir şekilde gelecek resmi gibiydi, geleneğin yeni bir söylemi niteliğindeydi.

Ressamın geliştirdiği özgün teknik ve- kolay, izleyiciye sunduğu yeni ve farklı simgeler aracılığı ile günümüz plastik sanatlarının denge ve değerlerini göz ardı etmeksizin çağdaş yorumları içeriyor.

Bir nevi atlas gibi olduğunu düşündüm Prof. Enveroğlu resimlerinin.

Coğrafi, kültürel, anlamsal bir atlas... Geçmişten bugüne gelen kültürel bir "kaderi" sunuyor bize.

Olumsuz bir anlam yüklemiyorum burada kadere. Olumlu ve olumsuz olanın tüm anlamları diyelim buna.

"Coğrafya kader atlası" diyelim ve çağrışım yaptı. O zaman soralım mı size;

Coğrafya gerçekten kader mi?
 

İlham Enveroğlu, Ruh Kuşu ve Şaman, 75 cm 75 cm, 2013.jpg
Resim: İlham Enveroğlu, Ruh Kuşu ve Şaman, 75 cm 75 cm, 2013

 

Ah biz insanlar ah! Yaşamak istiyoruz, ölmemek istiyoruz, iyi olmak istiyoruz, unutmak istiyoruz ya da bilmiyorum, bu tip şeyler.

Yaşamı düşününce bunca çilenin sonu değil mi bir avuç toprak?

Bence bizim ölümden yana korkumuz yok tek korkumuz unutulmak!

O da çoğumuzun kaderinde var. Peki başka ne var kaderimizde?

O zaman şimdi soracağız kaderimizle ilintili bir şey;

Coğrafya gerçekten kader midir?

Bu sözü biraz değiştirsem;

Ya insanlar içinde yaşadıkları coğrafyanın kaderiyse?

Anlamaya çalışalım.

Bu dünyaya ıslak, çıplak ve aç olarak geliriz! Daha sonra bazılarımıza daha kötü şeyler olur… Belki de çok kötü şeyler!

Dünya gerçekten acıtan bir yer. Bugün dünyanın kanunu dediğimiz şey, büyük sineklerin delip geçtiği, küçüklerin de takılıp kaldığı bir örümcek ağı gibidir.

Rezillik ve aptal insanlar. Hepinizden nefret ediyorum çoğu zaman dünyayı bu hale getirdiğiniz için!

Yaşamınızda öyle insanlarla karşılaşıyorsunuz ki, ortak özelliklerini düşündüklerinde kendilerinde şeytanı apaçık buldukları için ondan nefret ediyorlar.

Şeytan kendilerinin daha iyi versiyonu olduğu için, şeytan kadar işinde iyi olamadıkları için...

Bunda yine en büyük suç bizim. Sanırım modern zamanların en iç acıtıcı şeylerinden biri, fikirlere, ideolojilere, insanlara ifratla, ahmaklıkla bağlanmak, onlara tapmak, bu nedenle de kendini unutmak yönünde olan eğilimdir.

Neyse, çeşitli doğal felaketler, kazalar, savaşlar, tecavüz, işkence, açlık, adaletsizlik ve terörizmin yaygın olduğu bir dünyada bazıları için hayatta kalmak şanstır, bazıları için şanssızlık!

Bunun belirleyicisi ne kadar acı duyduğunuzdur. Acı insana en yakın duygudur derler.

Neticesinde tüm arzular ihtiyaçtan, bu nedenle yoksunluktan, en nihayetinde de hep acıdan doğar...
 

Resim İlham Enveroğlu, Cloudy Anatolian Tales, 100 cm X 140 cm, Painting, Oil On Canvas (2).jpg
Resim: İlham Enveroğlu, Cloudy Anatolian Tales, 100 cm X 140 cm, Painting, Oil On Canvas

 

Bütün bunlara rağmen derinlemesine düşünecek olursak yaşama şansı insana hiçbir bedel ödemeden verilmiş en büyük armağandır.

Sınırlı bir süre için verilen bu hediye edilmiş zamanın içini nasıl dolduracağımız bizlere bırakılmıştır.

Bazen başarabileceğimizi bazen başaramayacağımızı düşünürüz. Bu zihindeki bir şeydir.

Baskın Fütürist felsefeci Aldous Huxley ne der:

Aerodinamik yasalarına göre, o tombul ve tüylü arının hiç uçmaması gerekiyordu. Herhalde bunu ona hiç kimse söylemedi ki uçuyor...


Başımıza gelen her şey konusunda sadece dünyayı yargılamak şüphesiz haksızlık olur çünkü misafir olarak geldiğimiz bir yerde umduğumuzla değil belki de bulduğumuzla yaşamayı öğrenmeliydik.

Şükrederek, kabullenerek. Tevekkül içinde, tefekkürle, yüksel bir ferasetle. Ya da isyan etmeliydik.

Adaletsizliğe, eşitsizliğe, kötülüğe. Yalana isyan etmeliydik.

Peyami Safa'nın eşsiz kaleminden döküldüğü gibi:

Yalana her şey isyan etmelidir. Eşya bile!

Damlardan kiremitler uçmalıdır, ağaçlar köklerinden sökülüp havada bir saniye içinde toz duman olmalıdır, camlar kırılmalıdır, hatta yıldızlar düşüp gökyüzünde bin parçaya ayrılmalıdır.

Ama hangisini tercih edersek edelim şükür ya da isyan!

En iyisini yapmalıydık!


Oysa öyle mi yapıyoruz?

Bugün insanlar açıkça kandırılmak istiyor. Gerçeklikten, yaşamaktan korkuyorlar çünkü. Bu yüzden hep kitle kültürünün kucağına bırakıyorlar kendilerine.

Magazin, şovlar, fallar, ritüeller ve diğer saçmalıklar. Öyle ki onlara yalan söylediğinizde sizi daha çok seviyorlar, en çok sizi seviyorlar.

Gerçekleri hatırlatırsanız sizden uzaklaşıyorlar, bazen sizden nefret bile ediyorlar.
 

Resim İlham Enveroğlu, Nimrod and Anatolia, 100 cm X 140 cm, Painting, Oil On Canvas (2).jpg
Resim: İlham Enveroğlu, Nimrod and Anatolia, 100 cm X 140 cm, Painting, Oil On Canvas 

 

Bu bağlamda dünya ne iyi ne de kötü bir yerdir. Dünya her zaman olduğu gibi bir yerdir ve onu iyi ya da kötü yapan bizim algılarımızdır.

Bazen önünüzdeki fırsatlar ya da sorunlar sizin bakışınızdan bir kova su gibi görünür.

Lakin bu bir sineğin bakış açısından sonsuz bir okyanus, bir filin bakış açısından bir bardak su, bir melek balığının gözünden ise nefes aldığı yuvasıdır.

Aslolan ne olduğu değil, sizin nasıl gördüğünüzdür. Ancak, algılarımızın bir kısmının yaşantılarımızla belirlendiği gerçeğini düşünürsek yaşamın hepimize aynı cömertlikle fırsatlar sunduğunu söylemek inandırıcım olmaz.

İçine doğduğumuz aile, koşullar, çevre, coğrafya, toplum, kontrolümüz dışında kalan yaşam olayları gibi etkenler ortaya çıkan mimariyi etkileyen değişkenlerdir.

İbn-i Haldun derler ya, "Coğrafya kaderdir" diye, bence öyle değildir, insanlar içinde yaşadığı coğrafyanın kaderidir. 

Size benim düşüncelerimle ama harika bir filmle sesleniyorum.

Momentos, Nuno Rocha tarafından yazılmış ve yönetilmiş bir kısa film. 'Hayat güzeldir' konsepti bu eserin ana temasını oluşturuyor.

Yönetmen film için ''Bir saniyeliğine her ne yapıyorsanız bırakın ve hayatın ne kadar güzel olduğunu hissedin'' diyor. 

Elealı Zenon, Hypanis ırmağında sadece bir tek gün yaşayan küçük canlılardan bahseder. Bu canlılardan sabahın saat dokuzunda ölen, genç; akşamın altısında ölen, yaşlanmış olarak ölmüş sayılır.

İzafiyet her yerde var. Özellikle ölümde ve yaşamda. Bazılarımız sadece yaşar gibi yapıyoruz.

Bazılarımız ise öldükten sonra bile ölmemiş oluyor aslında. Demek ki izafiyeti belirleyen kişinin yaşarken gerçekleştirdiği eylemler.

"Dünya, sonsuzluğun içinde küçük bir parantezdir" derler. Öyledir de. O nedenle bu sonsuzluğu bilip, parantezle de ilgilenmek gerekir.

Bunun için dünya hakkında düşünmek gerekir. Bir yaşam farkındalığına sahip olmak gerekir.

Daha iyi yaşamanın yolu, kötü düşünceleri öldürmekten geçer. O zaman bize de "Öldürün o zaman" demek düşer.

Sonuçta, güzel dualar, güzel ruhlardan; güzel düşünceler, güzel kişilerden ileri gelir. Bir sır vereyim.

Güzel olabilecek tek insan da sizsiniz. Siz güzelseniz herkes güzel, her şey güzel. Ya da tam tersi!

Bakın ne diyorum: O diyarda insanlar, ruh ikizi diye bir hülyayı aramak için harcadıkları zamanı, kendilerini tamamlamak için yaşasalardı, diğer yarıları şu ana dek çoktan bulmuş olurdu onları.

Ben de herkes gibi yıllarca ruh eşimi aradım, sonunda eşsiz bir ruhum olduğunu fark ettim.
 

Prof.İlham Enveroğlu Çiziyor.jpg
Prof.İlham Enveroğlu çiziyor

 

İnsanların duygularını yenebileceği fikrine odaklandığı Nietzsche Ağladığında adlı kitabında Irvin D. Yalom da şöyle diyor:

Yaşarken yaşayın! İnsan yaşamını tamamlayıp öldüğü zaman, ölüm taşıdığı dehşeti yitirir! İnsan doğru zamanda yaşamazsa, asla doğru zamanda ölemez.

Cennette yeriniz garanti olsa (her şeyi bırakarak, sevdiklerinizi, sahip olduklarınızı, küçük kızınızın güzel gözlerini, annenizin sıcak elini, yaşamınızı, her şeyi) hemen şimdi gider misiniz? Muhtemelen hayır. 


Neyse. Bitiriyorum. Bitiyorum!

Başlarken demiştim. Ben Profesör Doktor Uğur Batı.

Karar Bilimi Uzmanı ve 3 boyutlu düşünce ahtapotuyum.

Ve hepinize şöyle sesleniyorum:

Biz size düşünmeyin demiyoruz, hobi olarak yine düşünün.

Ve büyük düşünün ki seneye de düşünürsünüz!
 

Prof. İlham Enveroğlu.jpg
Prof. İlham Enveroğlu

 

Bu makalede resimleriyle bize ilham olan Prof. İlham Enveroğlu kimdir?

1970 yılında Azerbaycan'da doğan sanatçı, 1989-Azerbaycan Devlet Ressamlık Mektebi'ni bitirerek ardından Azerbaycan Mimarlık ve İnşaat Mühendisleri Üniversitesi Mimarlık Fakültesinden mezun oldu.

1995 yılından itibaren eğitim ve sanat hayatını Türkiye'de sürdüren sanatçı, İç Asya'nın derinliklerinden Anadolu'ya uzanan köklü Türk kültürün DNA şifrelerini çözmeğe çalışırcasına, mitolojik sembollerle renk, biçim ve dokuların ahengini çağdaş soyutlamalarla sunuyor.

Enveroğlu, üzerinde yaşadığımız toprakların kültür birikiminden esinlenen yaratıcılık arayışlarında, çağdaş Türk resminde olması gereken değerleri sorguluyor.

Yurtiçi ve yurtdışında otuza yakın kişisel sergi açan ve yüze yakın uluslararası karma sergiye katılan, uluslararası ödülleri de bulunan Prof. Dr. İlham Enveroğlu, Konya Selçuk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde Öğretim Üyesi olarak görev yapmaktadır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU