19 Eylül'de Azerbaycan'ın Karabağ'a yönelik şeffaf bir şekilde yürüttüğü ve dezenformasyona yönelik ciddi tedbirler aldığı anti-terör operasyonunun Batı başkentlerinde ve basın-yayın organlarında ele alınış biçimi bir kez daha iletişim stratejisinin önemini ortaya koydu.
Karabağ'da yaşayan etnik Ermenilerin gönüllü ayrılmalarını "etnik-temizlik" olarak nitelendiren Batılılar, 1992 yılında Hocalı'da yapılan katliamı, insanların üzerlerindeki giysilerle canlarını kurtarmak pahasına kaçtıklarını, Birinci Karabağ Savaşı nedeniyle 1 milyon Azerbaycan Türkü'nün yerlerinden edildiğini ise görmezden gelmeyi tercih etmişti.
Aynı çevreler mesele Türkiye olunca da konuyu tarafsız bir şekilde ele almak ya da yansıtmak yerine mevcut önyargılar üzerinden değerlendiriyor.
Peki neden Türkiye ve Azerbaycan haklı oldukları durumlarda asılsız suçlamalara maruz kalıyor?
Yazılarımda daha önce de değindiğim üzere ABD başta olmak üzere Batı'ya yönelik olarak önyargıların giderilmesi amacıyla kapsamlı bir strateji izlenmesi yararlı olacaktır.
Üç ayaklı strateji
Türkiye özelinden gitmemiz gerekirse bu stratejinin üç ayağı olmalıdır.
Birincisi, yurtdışında yaşayan Türk toplumunu birleştirmek ve Türkiye'ye müzahir diğer diasporalarla birlikte hareket etmesini sağlamak.
İkincisi ise, karar alıcılara, karar alıcıları yönlendirenlere ve medyaya yönelik izlenecek stratejidir.
Üçüncü ayak da Batı toplumlarına yönelik Türkiye'nin yumuşak gücünü ortaya koyan bir stratejidir.
Bunu yaparken üçüncü ülkelerdeki hedef kitlelerini ve kültürel kodlarını iyi anlamak, verilecek mesajları bu doğrultuda hazırlamak önemlidir.
Türk toplumunu ortak paydada bir araya getirmek
Birincisi ve belki de en zoru yurtdışında yaşayan Türk toplumunu bir araya getirmek olacaktır.
Farklı sosyo-ekonomik çevrelerden gelen, farklı yaşam tarzlarına sahip Türkler yurtdışında birlik içerisinde hareket etmek ve ortak paydada buluşmak yerine farklılıklar üzerinden birbirlerini ayrıştırmayı tercih ediyor.
Bu durum bazı ülkelerde diğer diasporalara kıyasla hem nicelik hem de nitelik olarak fazla olan Türk nüfusunun diğer diasporalara göre daha pasif kalmasına neden oluyor.
Esasında devletimiz Türk diasporalarını bir araya getirmek için farklı ülkelerde farklı çalışmalar yürütüyor.
Örnek vermek gerekirse, ABD'de kurulan Türkiye-Amerika Yönlendirme Komitesi (TASC) ABD genelindeki tüm derneklerin bir çatı altında toplanmasını sağlamak amacıyla kurulmuş bir yapı.
Ancak bazı dernekler söz konusu oluşuma katılmaktan imtina ediyor. Bu da birlik içerisinde hareket edilmesini ve zaten sınırlı olan kaynakların etkili bir şekilde kullanılmasını zorlaştırıyor.
Burada yapılması gereken Türkiye'nin ve Türk toplumunun temel çıkarları doğrultusunda belirli konularda ortak hareket edebilmesini sağlamaktır.
Bu, ABD özelinde 1915 Olayları ve/veya Türk-Amerikan ilişkilerinin geliştirilmesi olabilir. Zira bazı konular Türk toplumunun tamamını etkilemektedir.
Misal olarak, ABD'deki siyasetçiler için 1915 Olaylarıyla ilgili bir tasarı görüşüldüğünde sadece Ermeni toplumu temsilcilerinin hazır bulunması, Türk tarafından kimsenin olmayışı, Türk toplumunun 1915 Olaylarını bir soykırım olarak zımnen kabul ettiği anlamına geliyor.
Bu doğrultuda, çatı örgütle ülke genelindeki diğer dernekler arasında hızlı harekete geçebilecek bir iletişim ağı oluşturulmalı, ayrıca Türkiye'nin temel tezlerinin anlatıldığı profesyonel sosyal medya hesaplarıyla da hem Türk toplumuna hem de evsahibi ülkenin toplumuna yönelik zamanlıca ve doğru bilgi paylaşılmalıdır.
Eğer siyasilere yönelik mektup kampanyası yapılacak ise, toplum sosyal medya hesapları üzerinden bu mektuba ulaşarak tek tık'la sadece isimlerini girmek suretiyle kampanyaya katkı sağlayabilmelidir.
Devlet üzerine düşeni tabii ki yapmalıdır ve yapmaktadır, ancak devletimizin yetkilileri ve yurtdışında görevli diplomatlarımız da bulundukları ülkelerdeki Türk diasporasının yarattığı/yaratacağı etki kadar güçlüdür.
Örnek vermek gerekirse, Çin'in Los Angeles Başkonsolosu Çin'in Vaşington Büyükelçisi'nden daha güçlüdür, zira Los Angeles'taki Çin diasporası çok güçlüdür ve ülkesine sahip çıkmaktadır.
Kaliforniya'nın Çin'le ekonomik, ticari ve sosyal ilişkileri de bu doğrultuda daha kuvvetlidir.
Öte yandan, Türk diasporasının tek başına hareket etmesindense Türkiye'ye ve Türklere müzahir ülkelerin diasporalarıyla birlikte hareket etmek de çarpan etkisi yaratacaktır.
Bu doğrultuda, diplomatik temsilciliklerimiz ve/veya derneklerimiz üzerinden söz konusu diasporalara erişim sağlayarak ortak hareket edilmesinin sağlanması önemlidir.
Devletin de güçlü diasporalara sahip ülkelerle aynı doğrultuda hareket etmesi elzemdir.
Karar alıcılar ve kanaat önderleriyle temas ve işbirliğinin artırılması
İkinci ayak ise karar alıcılar, karar alıcıları etkileyen düşünce kuruluşları, medyaya yönelik düzenlik ve yoğun bir strateji belirlenmesidir.
Bu bağlamda, yine ABD özelinden gidilecek olunursa, hem ABD Kongresi, hem de Eyalet Meclislerindeki siyasetçilerle düzenli dirsek temasında bulunularak Türkiye'nin tezlerinin doğru bir şekilde aktarılmasının sağlanması, Türkiye'den Kongre'ye sık aralıklarla farklı konularda TBMM heyetlerinin gönderilmesi, aynı şekilde ABD Kongresi ve Eyalet Meclislerinden siyasetçilerin Türkiye'ye davet edilmeleri, gerektiğinde kültürel gezi de içerecek şekilde programlar tertip edilmesi, Kongre'deki Türk-Amerikan Dostluk Grubu üyelerinin sayısının artırılmaya çalışılması yararlı olacaktır.
Ayrıca, Türk toplumunun genç nesillerinin bulundukları ülkelerde siyasette de yer almaları teşvik edilmelidir.
Buna ek olarak, Türk toplumunun bulundukları ülkede vatandaşlık alarak oy verme imkanını elde ederek siyasi bir güç haline gelmeleri de teşvik edilebilir.
Aynı şekilde ABD'de Yönetimi, Kongre'yi ve kamuoyunu etkileme potansiyeline sahip olan düşünce kuruluşlarıyla yakın işbirliğine gidilerek düzenli olarak içeriği iyi hazırlanmış, propaganda gibi görülmeyecek programların düzenlenmesi, bu düşünce kuruluşlarının Türkiye hakkında önyargılı olmayan yayınlar çıkarmalarının sağlanması faydalıdır.
Yine ABD'den örnek vermek gerekirse, ülke genelindeki prestijli üniversitelerde Türkiye kürsülerinin açılmasının sağlanması, buna göre uygun kaynak ayrılması Türkiye konusunda daha objektif akademik makalelerin, kitapların yayınlanmasına imkan sağlayacaktır.
Basın yayın organlarıyla çok yakın ilişkiler geliştirilmesi, yüksek tirajlı gazetelerin köşe yazarlarıyla düzenli temasın sağlanması, bu kişilerin Türkiye'ye davet edilmeleri, basın-yayın kuruluşlarına Türkiye'nin yumuşak gücünü yansıtacak reklamlar verilmesinin de belirli önyargıları kırmaya ve Türkiye hakkında daha tarafsız haberlerin yapılmasına katkısı olacaktır.
Türkiye'nin yumuşak gücü
Türkiye'nin yumuşak gücüne gelecek olursak, ülkemiz tarihi ve kültürel zenginlikleri açısından gerçekten eşsiz.
Bu zenginliğimizin, köklü geleneklerimizin yankı yaratacak büyük etkinliklerle yurtdışında tanıtımı Türkiye'nin geniş kitleler tarafından tanınmasına ve sevilmesine yol açacaktır.
Bu çerçevede, belirli fonlar ayırılarak hedef ülkeler saptanarak bir öncelik sırasına göre ses getirecek kültürel etkinlikler yapılması şüphesiz çok yararlı olacaktır.
Dış misyonlarımızın son derece sınırlı ödenekleriyle ya da çoğu zaman misyon şeflerimizin kendi imkanlarıyla yaptıkları mütevazı etkinliklerin yankısı sınırlı kalmakta, ev sahibi ülkelerdeki hedef kitlelere ulaşılamamaktadır.
Kaynak sıkıntısı yaşanması halinde yurtdışıyla iş yapan iş insanlarımızın da ülkelerinin tanıtımına katkıda bulunmaları bir seçenek olarak değerlendirilmelidir.
Türkiye'nin yumuşak gücünü oluşturan bir diğer unsur da son yıllarda dünya çapında başarı elde eden Türk dizileridir.
Latin Amerika'dan Ortadoğu'ya geniş bir coğrafyada gösterilen dizilerimiz yabancıların dizilerin çekildikleri mekanları görmek üzere ülkemize akın etmelerine yol açmaktadır.
Bu alanda yakalanan başarının sürdürülmesi elzemdir.
ABD'de hala birçok insan Gece Yarısı Ekspresi filminin etkisinden kurtulamamıştır.
Türkiye'nin, tüm dünyayı etkileme potansiyeli olan Hollywood'la da ilişkilerini geliştirmesi bir gerekliliktir.
Zamanında Türkiye'de büyük film platolarının oluşturularak yabancı prodüksiyonların Türkiye'de yapılmasının sağlanması yönünde bazı projeler vardı.
Bu projelerin, eğer tamamlanmamışsa, yeniden hayata geçirilmesi, büyük yapımların bir bölümünün Türkiye'de geçmesi yönünde film şirketlerine vergi muafiyeti de dahil bazı kolaylıklar sağlanması da ülkemizin dünya çapında tanıtılması için eşsiz bir fırsat sağlayacaktır.
Türkiye'nin tüm bunları yapacak etkin kurumları ve insan kaynağı mevcuttur.
Koordineli bir şekilde ilgili tüm kurumların katılımıyla belki de yukarıda belirtilenden çok daha büyük bir çerçevede günümüzün teknolojik imkanlarından da istifade ederek yeni bir iletişim stratejisine gidilmesi önyargıları tamamen kıramasa da belirli çevrelerde Türkiye'nin doğru algılanmasına imkan sağlayacaktır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish