AB ülkelerinde sosyal ve siyasal çalkantılar: "Duy sesimizi!" denilecek bir Avrupa yok artık

Faik Bulut Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe 

Haziran, temmuz, ağustos ve eylül ayları boyunca Avrupa Birliği ülkelerinde yerli ve yabancı medya açısından gözden kaçan/kaçırılan veya görmezlikten gelinen yeni gelişmeler yaşandı, yaşanıyor.

Dış dünya, özellikle de Türkiye'nin yanı başındaki Avrupa siyasal ve sosyal çalkantılara ev sahipliği yapıyor.

Ülkemiz kamuoyu ve medyası ise Türkiye-AB-NATO-ABD eksenli haberlere yoğunlaşmış durumda.

Oysa olup bitenler bizi hem etkiliyor hem de yakından ilgilendiriyor.

İklim aktivisti Ganime Gülmez, 25 Haziran 2023 tarihli mesajında bu çalkantıların birçok konu ve olayın öncüsü olmasından hareketle önemli bir noktaya dikkat çekiyor: 

En büyük tehlike, uyanan gençlik tüm dünyada! Gençlere, buralarda da göz açtırmama hedefindeler. Dün yine yaka paça toplamışlar çocukları. Ne olursa olsun,  dünya gençliği savaşlara ve doğa katliamına, yeni ve her yeri harabeye çevirecek enerji sistemine karşı ayakta…
 

BM Genel Kurulu öncesinde New York'ta 10 binlerce insan, fosil yakıtlarını protesto etti.jpg
BM Genel Kurulu öncesinde New York'ta 10 binlerce insan, fosil yakıtlarını protesto etti

 

Farklı etkinlikler: Yürüyüş, protesto, grev ve gösteriler

Tam da burada konuların ayrıntılarına değinmenin vaktidir. Bazı örnek olaylarla bu tür etkinliklerin içinden gelen Ganime Gülmez'in anlatımlarıyla devam edelim:

Frankfurt Bockenheim'daki tarihi basımevi binası "restore edilemez, masraflı" denilerek hakkında yıkım kararı çıkarıldı.
 

Toprağın Sonu Hareketi mensupları,  yıkılacak tarihi basımevini koruyorlar.Frankfurt. .jpg
Toprağın Sonu Hareketi mensupları, Frankfurt'ta yıkılacak tarihi basımevini koruyorlar

 

Toprağın Sonu Hareketi binayı işgal ederek içinde-dışında tüm gün festival türü bir etkinlik gerçekleştirdi:

"Bu duvarlar bizim yazın tarihimiz, yıktırmayacağız!" diyorlar. Ertesi günlerde de yeni bir direnme ve eylem alanına gittiler. 

10 Eylül 2023 tarihinde hükümetin fosil yakıta destek vermesini protesto eden 10 bin kadar iklim savunucusu, Den haag (Lahey) şehrine giden otoban üzerinde polis tarafından engellendi.

Protestoculara tazyikli su sıkıldı. 2 bin 400 kişi gözaltına alındı…
 

Çevre ve İklim savunucuları gösterisi.jpg
Çevre ve İklim savunucuları gösterisi

 

İklim protestocularının ilk eylemi değil bu. Temmuz 2022'den bu yana sekiz kez sokak gösterileri yapmışlar.

Organize edenler ise, iklim sistemindeki bozulmanın yol açtığı biyolojik çeşitlilik, sosyal ve çevresel çöküş riskine dikkat çekerek hükümetleri hareket geçirmek maksadıyla kurulan Extinction Rebellion (Yok Oluşa İsyan/Yok Oluş İsyanı) isimli bir kuruluş. 

Aktivist Ganime Gülmez'e göre;

Bu can çocuklar hepimiz için, tüm insanlık-tüm yeryüzü için tüm yürekleriyle meydanlardalar...
 

Bir protesto anı-Almanya.jpg
Bir protesto anı, Almanya

 

Son aylarda başta Almanya olmak üzere birçok AB ülkesinde ciddi sosyal, ekolojik, siyasal ve ekonomik temelli itirazlar/protestolar/eylemler yaşanıyor.

Şöyle ki:

  • AB Mülteci Reformu'na karşı merkezi paneller düzenlendi. İhtisaslaşmış kurumlar ortak bildirge-önerge yayınladılar, miting yaptılar. Eylemler diğer alanlara yayıldı. 
     
  • Almanya Sendikalar Birliği, Asgari Ücret Komisyonu'nun AB Asgari Ücret normlarına uymayan kararına karşı çıktığını açıkladı.  
     
  • Yeni Hastane Reformu yapılacak: İçeriği özelleştirme! Sağlık emekçileri 4 Temmuz'da Düsseldorf'ta merkezi eylem yaptılar.
     
  • Ver.di (Almanya'daki Birleşik Hizmetler Sendikası) çatısı altındaki işkollarının büyük bir bölümü süresiz greve gitmek istiyor. Birçok şehirde, "Sendikalarda daha kararlı bir mücadeleye" çağıran toplantılar yapıldı. 
     
  • Ver.di, havayolları kapsamında çok büyük firmalar altında çalışan kadrolu işçiler için, hayli yüksek maaş artırımını içeren bir sözleşme imzaladı. "Büyük başarı" denilerek övülen sözleşme, sadece bir avuç insanı kapsıyor. 
     
  • İşçiler-emekçiler isyanlarda! Sendika yöneticilerine, "Utanın, utanın! Alt tabakayı yerin dibine soktunuz, hem de aylardır sürdürdüğümüz direnişimize rağmen!" dediler.
     
  • Sağlıktan eğitime, ulaşımdan temizliğe birçok işkolunda "süresiz greve gitmekten başka çaremiz kalmadı!" sesleri yükseliyor.
     
  • Asgari Ücret Komisyonu, AB normlarına uymayan bir karar aldı. 
     
  • Koca Hamburg Limanı kısmen satışa çıkarıldı! Yaklaşık 3 bin işçi, "Burası bizim limanımız, sizin kumarhaneniz değil!" diyerek sokağa döküldü. DGB'nin gençlik kolları da okullarda eylem yaptı.
     
Hamburg Limanı'nın satışa çıkarılmasını protesto eden işçiler.jpg
Hamburg Limanı'nın satışa çıkarılmasını protesto eden işçiler

 

  • Rügen'de direniş çadırları kurulmaya başlandı. "Tüm dünyada LNG (yüzer dolum tesislerine sıvılaştırılmış doğalgaz nakliyatı) sistemine hayır! Fosil yakıtlar yeni sömürgeciliğin dizginsizce meşrulaştırılmasıdır. Irkçılığa, sömürüye, politik baskılara hayır!" sloganlarıyla harekete geçildi. 
     
LNG sistemini protesto eden İklim aktivistleri.jpg
LNG sistemini protesto eden İklim aktivistleri

 

  • Toprağın Sonu Hareketi'nin organizasyonunu yaptığı bu direniş için (tüm materyallerle, yaklaşık 26 bin bilim insanının raporlarıyla)  önceki eylemlere ait koca bir dosya hazırladılar. 
     
  • Tutsaklarla Dayanışma kurumlarından (Rote Hilfe de dâhil), "Gazetecilik Anayasal Bir Haktır" denilerek kurulan resmi komisyona ilaveten sayısız kurum da bu kampta yerlerini aldılar. 
     
  • 'İklim Grevi'ne gidilen tüm şehirlerde, Almanya ve diğer ülkelerde kampa katılamayanlar eylemleriyle destek verecekler. Dünya çapında bir kampanya bu.
Brezilya eski Başkanı Bolsonaro'nun Amazon ve yerlileri imha politikasını protesto eylemi-Londra.2021.jpg
Eski Brezilya Başkanı Bolsonaro'nun Amazon ve yerlileri imha politikasını protesto eylemi, Londra.2021

 

FFF (Future For Fridays-Gelecek İçin Cumalar) hareketi kongresi, 8-12 Ağustos tarihleri arasında Lüneburg'da gerçekleşti. Kongreye katılım çağrısı şöyleydi: 

Bir hareket olarak beş yıldır sürekli sokaklara çıkıyoruz ve bu harekete katılan insan sayımız şimdiden inanılmaz bir rakama ulaştı.

Kömür madeninden kopma, kazanılacak bir iklim davası ve milyonlarca insan sokaklarda…

Lüneburg'da hepinizle bir araya gelmek istiyoruz. Deneyimleri paylaşacağız, başarıları kutlayacağız, uzmanlarla öğreneceğiz, yaratıcı eylemler başlatacağız ve birlikte güzel vakit geçireceğiz.

İçinden geçtiğimiz dönem politik olarak çok önemli. Federal Hükümet ve uluslararası fosil şirketleri uzun süredir başarılarımıza saldırmaya çalışıyor ve boş sloganlarla 'her şeyin kontrolleri altında olduğunu' iddia ediyorlar.

Bu sebeple, hemen şimdi bu güç birleştirmeye başlamamız önemli. İklim Adaleti, hemen şimdi!

 

Londra polisi 2021 yılındaki çevre-iklim eylemi sürecinde toplam 303 kişiyi göz altına almıştı. Kaynak-aawsat.com news.jpg
Londra polisi 2021 yılındaki çevre-iklim eylemi sürecinde toplam 303 kişiyi göz altına almıştı

 

Ayrıca hapishanelerdeki antifaşistlere karşı işkence yapıldığı belgelenmiş; buna yönelik eylemler de söz konusu.

Siyasi düzlemdeki en tartışmalı siyasi gelişme ise şöyle:

CDU (Almanya Hıristiyan Demokrat Birliği) Başkanı Friedrich Merz'in "Yerel çalışmalarda (ırkçı-faşist) AfD ile ortak çalışmalardan yanayız!" yolundaki açıklaması, medyada sürekli tartışılmıştı. 

Gelişmeler üzerine Almanya'nın en bilinen sanatçılarından, Magdeburg protestolarına destek açıklamaları geldi.

Yıllarca bisikletle ülke ülke gezen, tükenmek üzere olan dilleri-müzikleri keşfe çıkan, göçmenlerle çeyrek asırdır ortak çalışan müzik grupları da Magdeburg'da toplandı.
 

Göç politikalarına karşı bisikletli protesto.jpg
Göç politikalarına karşı bisikletli protesto

 

"Sağa Karşı Büyükanneler" grubundan 400 kadın, parlamento binası önündeki protestoların startını verdi ve Magdeburg'da konaklayıp protestolara katılacaklarını ilan ettiler.  

Nazi karşıtı gruplar yarım saatlik bir hava uçuşuyla (uçakla) AfD'yi protesto etti. Ertesinde tam günlük uçuş yaptılar ve sağcı-ırkçı AfD'lilerden bolca küfür yediler.   

68' Kuşağı'ndan Avrupalı sanatçılar, yukarıdaki eylemleri takdirle karşılayıp destekleyen bir bildiri yayımladılar. 

 

Medya Özgürlük Yasası: Basına sansür ve özgürlüklerin kısıtlanması

Ağustos ayında AB Medya Özgürlüğü Yasası'na ilişkin çerçeve, tüm itirazlara rağmen Haziran ayında belirlenmişti:

Yasal-resmi portalda "önerilerinizi bekliyoruz" denilerek sözde "demokratik" bir süreç başlatıldı. 

400'ü aşkın kurum, Dijital Medya Yasaları dönemindeki detaylı çalışmalarının-itirazlarının katkılarıyla ortak bir bildirge hazırlayıp detaylı, kısa-öz bir döküm sundular. Yasanın kabul edilemez olduğunun altını çizdiler.

Bu öneriler: Eylül-ekim arası yasa yapıcıları tarafından "dostlar pazarda görsün" tavrının ötesine geçmeyecek bir biçimde değerlendirilecek.

Ardından Avrupa Seçimleri öncesi, 2024 Mayıs ayında tüm sınırları belirginleştirilecek.

Avrupa Seçimlerinin ardından Avrupa Parlamentosu da seçilince:

Tepeden, tam bir darbe olarak jet hızıyla uygulanmaya başlanacak. Her zaman olduğu gibi, "Demokratik bir süreç işlettik" denilerek belirlenen yola devam edilecek. 

Nitekim 2 Ağustos günü, Freiburg'da 2017'den beri süren bir dava çerçevesinde 4 yayıncının evi basıldı.

2017'de bu yayıncıların arşivlerine direkt İçişleri Bakanlığı tarafından el konulmuş ve bu yasa dışı saldırı basın emekçileri tarafından merkezi olarak protesto edilmişti. 
 

Üç maymunu oynayan bağımlı basın.jpg
Üç maymunu oynayan bağımlı basın

 

Adım adım ilerlenerek, iş ev baskınlarına dek vardırılmış; "Indymedia Linksunten" portalının arşivcileri, "yasaklı bir derneğin örgütsel bütünlüğünü sağlama" aramasına tabi tutularak gözaltına alınmıştır. 

Süreç 129, yani anti-terör yasaları kapsamında sürdürülecek dava Karlsruhe Mahkemesi'nde görülüyor. Bu davayı ibretlik bir "EMSAL DAVA" haline getirmekte kararlılar.

Hiç ihmal etmeden adım adım, maddi-manevi büyük bir emek harcadı güvenlik-istihbarat birimleri bu işe. Stuttgart'tan Köln'e, Frankfurt'tan Berlin'e kitap yakma gibi, arşivlerin tamamı-radyo yayınları bile yakılmış.

Yılların yayıncıları, "Arşivler toplumun hafızasıdır, bu hem çevrimdışı hem de çevrimiçi alanda geçerlidir!" sloganıyla mücadele startı vermişler.

Amaç, özellikle Almanya'da gündemi oluşturan konulardan biri de AB ülkelerinde "ulusal güvenlik" adına basın özgürlüğünün kısıtlanmasıdır.
 

Münih protestoları.jpg
Münih protestoları

 

Dijital Medya Yasası maddelerindeki açıklar kapatıldı. Yüz binlerce gerçek abonesi olan siteler dün itibariyle daha yoğun sansürlendi.

Sansürlenen sayfalar, 21 Haziran'da çıkan açıklamaları yayınladılar: Bahsedilen yasalar çıktığından bu yana yoğun itirazlar yapmıştı basın örgütleri. Avusturya'da yüz yıllık Wien gazetesi kapandı. 

AB Konseyi, ilkesel olarak gazetecilerin devletin Truva atlarıyla (Facebook, Twitter ve YouTube) izlenmesini öngören Medya Özgürlüğü Yasası (MÖY) konusundaki tartışmalı tutumunu belirledi.

Böylece bu Truva atlarının görevleri MÖY yoluyla netleştirilmiş oldu.  

65 basın ve sivil haklar örgütü, kamuoyuna duyurdukları ortak bildirgeyle AB Bakanlar Konseyi'ne, planlanan devletin Truva atları işlevli bir gözetimi içeren ayrıntıları olan Medya Özgürlüğü Yasasını gazetecileri fiili olarak korumak üzere işlevsel kılma çağrısı yaptı. Ancak bu çağrı karşılığını bulamadı.

AB üye devletlerinin hükümet temsilcileriyle oluşturulan bir platform, güvenlik kurumlarının diğer şeylerin yanı sıra, "ulusal güvenlik" nedenleriyle medya temsilcilerini gözetlemesine izin veren MÖY konusundaki çizgisini net bir biçimde ortaya koydu.  

Buna göre: Avrupa Birliği üye devletlerinde 45 milyondan fazla kullanıcısı olan çok büyük çevrimiçi platformların operatörleri, medya hizmeti verenlerin, kendilerini ayrıcalıklı olarak tanımlamalarını sağlayacak şekilde işlevsel olmalılar.
 

Basına sansüre karşı pankart.jpg
Basına sansüre karşı pankart

 

Örneğin, bu ağdan yararlanan operatörler, editoryal olarak üye devletlerden ve üçüncü dünya ülkelerinden bağımsız olduklarını ve kabul görmüş standartlara göre çalıştıklarını beyan etmek zorundalar.  

Yerel Yayıncı Dernekleri, örneğin Facebook, Twitter ve YouTube'un, medya kuruluşlarına dair içerik görüntüleme özgürlüğüne sahip olabilecekleri daha kapsamlı bir "medya muafiyeti" için uzun zamandır mücadele etmekteydi. Ancak bu talep de sonuçsuz kaldı.

Nihayetinde, Bilgisayar ve İletişim Endüstrisi Derneği (CCIA), böyle bir ibarenin AB Parlamentosu ile müzakere edilmesi gereken Konsey taslağına girmemesinden duyduğu memnuniyeti belirtmekten çekinmedi.  

Yasadaki boşluklar açık kaldı, açık bırakıldı. Bu yasal açıklar, basın kılığına giren kötü niyetli kişiler tarafından kullanılabilir. Böyle yazıp bırakmışlar. "Kötü niyetli kişiler"in kimler olabileceği ise herkesçe malum!

Teknik işletimlerden ifade özgürlüğüne dek kapsamlı bir arşiv var. Türkiye de bu ağın içinde zaten. Savaşla birlikte firmalar güvenlik ağına uygun bir şekilde merkezileştirildi. 

Sözün özü, Ganime Gülmez'in kara mizah türündeki tanımlamasında yatıyor:

Avrupa Birliği Medya Özgürlüğü Yasası noktasında şu gerçek var: Bu diyarlarda kılıf hazırlanır ve minare kılıfına küt diye uydurulmaz. Uzun hazırlıklar yaparlar. Bu hazırlıkların son noktasına gelindi. Belli bir ülkesi kalmadı artık bu işin, merkezi-her ülkede aynılaşacak. Direkt büyük firmaların ağında bir kullanım alanındayız.


Bugün 20 yaşında olan bir genç, ola ki resmi-hukuki bir soruşturmaya tabi tutulması gerekirse; telefon-internet kullanmaya başladığı andan itibaren tüm işlemleriyle denetim altına alınabilecek.

Telefonundan-bilgisayarından silsin ya da silmesin; önemli olan merkezde muhafaza edilen kayıtlardır. 

Elinizde resmi-mühürlü-patentli arşivleriniz de olsa; eğer bu arşivler bakanlık tarafından yakılmışsa, mahkemelerde bir delil işlevine sahip değil.

Tam tersi de geçerli: Eğer bu arşivleri siz silmişseniz ve bakanlıklarda kayıtlıysa, mahkemelerde delil olma işlevine sahip.

Yeni yasaların misyonu, insanın kendi iradesine yabancılaştırılması, iradi bir faktör olmaktan çıkarılmasıdır!

Buralarda -dijital ortamda ya da dijital verilere dayanarak- önce "bayrak" davalarıyla başlattılar bu işi: Bir yandan Kürtlere bayrak davaları açtılar.

Diğer yandan Avrupa yerlilerine "SSCB Kızıl Bayrağı"nı amblem olarak kullanmayı dahi yasakladılar. 

Bunların dışında, yaşamın her alanında, bu kapsamda sayısız dava türevi dosyalara eklendi.

Sağcı-ırkçı AfD partisi, "sosyal medya" ortamından şikâyetlerde bulunarak arttırdı bu dosyaları.

Almanya'nın onlarca şehrinde, yüzlerce "dijital dava dosyası"nın resmi olarak kabul görmesini sağladılar.

Bu saldırılara karşı ihtisas yapan avukatlar bir Hukuk Bürosu dahi oluşturmak zorunda kaldı.  

Dijital Medya Anayasası'nda: "Basın-ifade özgürlüğü" çerez gibi bir gündem olarak kaldı.

Yüzlerce kurum, hem de resmi önergelerle itirazlarını dile getirse de bunların hiçbiri resmi bir değerlendirmeye tabi tutulmadı.  

AB Medya Özgürlüğü Anayasasının içerisine "özgürlük" terimi yerleştirildi. Özgürlüğü savunan herkesi "terörist" ilan edecek sayısız yasa dallandırıldı-budaklandırıldı.

AB üye ülkelerini kapsayan bir "Güvenlik Yasası" güzergâhı oluşturuldu. Almanya sınır kontrollerine başlama adımlarını attı.  

Böyle bir zamanda şekillendirilen bu yasal süreçte, hem de Avrupa çapında: Özellikle Antifaşist Birlik ve İklim Aktivistlerine yönelik ev baskınları dönemi başlatıldı. Uluslararası şirketlerin sahipleri tarafından gazetecilere davalar açmaktalar.

Tüm bu dava zincirleriyle birlikte, sayısız yasanın kılcal damarları da "emsal dava" dosyaları da resmi-onaylı bir zincir olarak hukuk cephesinde meşrulaştırılmış oldu.  
 

İklim ve Çevre kirlilği için acil durum gösterisi-. Londra, .jpg
İklim ve Çevre kirlilği için acil durum gösterisi, Londra

 

İltica yasalarında değişiklik: AB Mülteci Reformu!

Uluslararası İnsan Hakları Örgütü, Uluslararası Af Örgütü, ProAsyl, Seebrücke olmak üzere 77 kurum (Kiliselere bağlı kurumlardan, Yunanistan-Tunus-Libya'ya dek oluşturulan dayanışma ağlarındaki kurumlara dek bir zincir), Avrupa Mülteci Konseyi'ne verdikleri önergelerin özetini içeren ortak bir metin oluşturdular. 
 

Hollanda polisi, iklim aktivistlerine tazyikli su sıkıyor. Fotoğraf-AFP.jpg
Hollanda polisi, iklim aktivistlerine tazyikli su sıkıyor / Fotoğraf: AFP

 

Yunanistan, Belarus, Türkiye, Libya, Tunus başta olmak üzere çok sayıda ülkede sınırlara çekilen duvarları, tel örgüleri ve oluşturulan güvenlik ağının ilkelliğini-pervasızlığını fotoğraflayıp arşiv olarak da bu başvuruya eklemişler.

SPD (Almanya Sosyal Demokrat Partisi), "İltica yasalarının sıkılaştırılması, ülkeyi terk ettirme işleminin hızlandırılması, burada tutulanların hızla yurtdışı edilmesi ve İltica Yasaları Reformu'nun derhal hayata geçirilmesinin zorunlu hale geldiği" yönlü bir önerge verdi.

Bu önerge hemen yasallaştırılacak: Öncü yine Almanya!
 

Mülteci ve kaçak göçmen akınına karşı Avrupa Duvarlar Birliği oluşturuldu. Fotoğraf-evrensel.net_.jpg
Mülteci ve kaçak göçmen akınına karşı "Avrupa Duvarlar Birliği" oluşturuldu / Fotoğraf: evrensel.net

 

Ne tesadüf, aynı süreçte gazeteler "İltica kamplarında yoğun saldırılar!" gündemli haberleri koydular manşetlere...

Halka, "Memlekette çatışmalar çıkıyor bu yeni gelenler, yabancılar yüzünden!" mesajı verip, istatistiki veriler sunuyorlar.

En radikal yabancı sağcılar, projelerle-ödeneklerle-fonlarla da güçlendirilerek korunmaya devam ediliyor bu diyarlarda...

Sadece 2023'te iltica kamplarına yoğun 80 saldırı olmuş ve 39 yaralı var. Hepsinin sebebi şöyle sunuluyor: "İdeolojik farklılık vs." 
 

Hessen bölgesinde işçi yürüyüşü.jpg
Hessen bölgesinde işçi yürüyüşü

 

Mülteci hakları savunucusu ünlü kuruluş Pro Asyl olup bitenin özetini açıklıyor: 

Siyasi söylemin daha da sağa kaydığı, 'merkezden' politikacıların da ırkçı söylemler kullandığı, sığınma yasasının birbiri ardına sıkılaştırıldığı bir ortamda, insanlar yabancı düşmanı düşüncelerini şiddet eylemlerine dönüştürmeye cesaret edebilirler. Bunu geçmişte çok sık gözlemleyebildik. Ne yazık ki toplumumuz muhtemelen bu durumu hiçbir zaman öğrenemeyecek.

Ganime Gülmez, olayların içinden gelmesi sayesinde yakın ve uzak tanıklıklara dayanan gözlemlerde bulunuyor:

Bunun dışında Almanya'daki 300 bin Afganistan-Türkiye-Suriye-Irak kökenli insanın; yıllardır geduldete (hoşgörü-tolerans) gösterilen yani kalmasına müsamaha edilen kadın, erkek, çocuk-genç; hiç fark etmiyor. Bunların da jet hızıyla elenmek zorunda olduğu belirtildi. Hem de büyük öfkeyle. 

Belediyelerden üniversitelere dek yaklaşık bir 15 yıldır 'ABD entelleri korumuştu. Nice akademisyen-yazar, bilim adamı-sanatçı orada hayatına devam etti. Hem tarih yazdı, hem çalıştı. Sürgün kapsamında kabul edilecek politik kesim bu olmalı. 'Diğer göçen kesim de hemen işe başlayabilecek bir işgücü niteliğinde olmalı…' gibi muazzam araştırmaları tartıştırdılar.

Şimdiyse Almanya-Türkiye gibi aralarında anti-terör anlaşması imzalanmış ülkelerden politik sebeplerle gelenler dâhil muhtemelen herkes hemen iade (ülkesine geri gönderme) kapsamına alınacak. 

Zaten son yıllarda, kadın-erkek kaç HADEP'li oralardaki havaalanlarının iade kodeslerini görüp İnsan Hakları Örgütleri'nin çığlıklarıyla güç bela kurtarılmıştı.

Her iki İranlıdan birinin iltica başvurusu reddediliyor. Bu her gün 10 bin İranlının ülkesine geri gönderilmesi anlamına geliyor.

Reform kapsamındaki diğer ülkeler de bunu 'alım kotaları'na uygun gerekçelendirecekler. Yol haritası belli zaten! Böylece İnsan Hakları çerçevesindeki tüm sözleşmelere elveda! Zira yeni yasaların hepsi de İstanbul Sözleşmesi'ne aykırı, Cenevre Mülteci Sözleşmesi'ne aykırı... Ve en tepede Reform Yasaları var. 

Aynı kapsamda Bayern Eyalet Başkanı'na 'hapishane prosedürü' açıklamaları da yaptırıldı. Artık uzun uzun iltica sebebine ilişkin tahkikat yapılıp-hukuki bir süreç işletilmeyecek. Ülkesinde yaşayabilirliğine karar verilenler, hapishanede bir tek hücreye yerleştirilip, 28 gün içerisinde geldikleri yere gönderilecekler. 

Bu 28 gün itiraz süresi! 28 günde hukuki bir itiraz gerçekleşebilir mi? Kişinin dosyalarının Almancaya çevrilmesi, geldiği ülkeyle kıyaslanması vb. 28 günde imkânsız. Reklam gibi hapishaneler de sergileniyor artık; olay kanıksatıldı.

 

İklim Sözleşemesi Pariste imzalandı Berlin'de feshedildi pankartı.jpg
"İklim Sözleşemesi Paris'te imzalandı, Berlin'de feshedildi" pankartı

 

G7 ve G20 zirveleri ya da doğa ve iklim kirlenmesi

Önceki G7 (Hiroşima'da düzenlenen 19 Mayıs 2023 tarihli Zirve) ve G20 buluşmalarına yönelik İklim Hareketlerince gerçekleşen protestolara bakıldığında, tüm dünyanın tasavvur dahi edilemeyecek maddi-manevi bakımdan bir OHAL dönemine sürüklendiğini görmek hiç de zor değil.

9-10 Eylül 2023 tarihlerinde Yeni Delhi'de gerçekleşen G20 Liderler Zirvesi öncesinde gündemin içeriği de tanıtıldı:  

Bu zirve tüm G20 süreçlerinin ve yıl boyunca bakanlar, üst düzey yetkililer ve sivil toplum arasında gerçekleşen toplantıların bir sonucu olacak. Yeni Delhi Zirvesi'nin sonunda, liderlerin ilgili bakanlar ve çalışma grubu toplantılarında tartışılan ve üzerinde anlaşmaya varılan önceliklere olan bağlılıklarını teyit eden bir G20 Liderler Bildirgesi kabul edilecek.
 

Hindistan'da düzenen son G20 ülkeleri sembolü.jpg
Hindistan'da düzenen son G20 ülkeleri sembolü

 

Bu çerçevede, önde gelen sanayileşmiş ve gelişmekte olan ülkeler grubu (G20) üyesi ülkeler Hindistan'da Enerji Bakanları düzleminde toplandı.

Bu toplantının sonuçları basına sadece şu şekilde yansıdı:  

İklime zarar veren fosil yakıtların aşamalı olarak kaldırılmasına yönelik bir yol haritası üzerinde anlaşma sağlanamadı.  Cumartesi günü (9 Eylül) Hindistan'ın Goa eyaletinde düzenlenen toplantının sonuç belgesinde, kömürün özellikle iklime zarar veren bir enerji kaynağı olduğunun bahsi dahi geçmedi.


Federal Almanya Ekonomi Bakanı Robert Habeck ise yaptığı basın açıklamalarını sadece Rusya'nın tutumunu eleştirmekle sınırlı tuttu.  

Bu haberler üzerine İklim Hareketleri bu toplantıya; "Bize daha fazla sel, daha fazla yangın, daha fazla deprem ve daha fazla ölümden başka hiçbir şey vadetmiyorsunuz!" diyerek büyük bir tepki gösterdi. Gazetelerde bu gündem çerçevesinde yayımlanan haberlere verili-somut yüzlerce yorum yağdırıldı.  

İklim Hareketleri çatısı altındaki örgütlülükler, izleyen süreçte düzenlenen kongre ve konferanslarında yeni stratejik yönelimlerini tüm bu gelişmelere paralel belirleyecekler. 

Karar ve sloganları ağustos başında tespit edilmişti: Salonlardan sokaklara! Fosil ticaretine son!

Neredeyseniz orada: 15 Eylül'de İklim Grevi'ne! Çin'deki sel! Neredeyse 34 milyon insanı evsiz-barksız bırakmış; Fransa-Almanya çatır çatır yanıyor!

15 Eylül öncesindeki iklim grevi için açıklama şöyleydi: 

Bizlerin, dünyanın dört bir yanında yaşamakta olan insanların, iklimin korunması için ayağa kalkması ve tüm insanlığa dürüstçe, hızla eyleme geçmenin acilen gerekli olduğunu göstermesi, hiç bu yıl kadar acil-önemli olmamıştı. Bu nedenle, Küresel İklim Grevi için (15 Eylül), neredeyseniz orada, bu grevi örgütleyip harekete geçmeye çağırıyoruz.


İklim Hareketleri çatısı altında bulunan hareketlerin bir kısmı, "konferans" misyonu biçtikleri eğitim-eylem kamplarını nihayetlendirdiler.

Yıllık eylem planlarını da belirlediler. Avrupa'da beklenen iklim felaketleri hakkında bir plan yapılmış, felaket haritası çizilmiş: Önümüzdeki 5 yıl her yerde felaket! 

Bu arada FFF (Gelecek İçin Cumalar) hareketi çatısı altında farklı grup ve oluşumlar yer alıyor. Dolayısıyla stratejik yönelim noktasında aralarında tartışmalar da yaşanıyor.
 

FFF yani Gelecek İçin Cumalar hareketi, sokak gösterisinde.jpg
"Gelecek İçin Cumalar" hareketi (FFF), sokak gösterisinde

 

Ancak yakın dönemde düzenlenen kongrelerinde stratejik yönelime uygun kararlar aldılar. 

Mesela antifaşist kümeler, bulundukları şehirde "radikal" oldukları düşünülüyorsa, güçlü oldukları yerde merkezi olarak bu greve mutlaka katılıyorlar.

Eylem çizgilerinin kesintisiz sürmesi açısından gerçekleşen mücadeleler yol işareti işlevi görecek.  
 

FFF sözcüsü Nele Evers, iklim eylemlerini başlatıyor.jpg
FFF Sözcüsü Nele Evers, iklim eylemlerini başlatıyor

 

Aynı düzlemde Toprağın Sonu Hareketi (Ende Gelände) 30 Temmuz-6 Ağustos tarihleri arasında Hannover'de konferans niteliğinde bir kamp gerçekleştirdi.

Bu kamp 150 atölye çalışması, konser ve film gösterilerinin ardından, çeşitli protesto eylemleriyle bitti.
 

Toprağın Sonu Hareketi, Münih'te çevreci eylemler.jpg
Toprağın Sonu Hareketi, Münih'te çevreci eylemler

 

Aktivistler, kampta oldukları Hannover'de Ezdî katliamının yıldönümü nedeniyle düzenlenen protestoya da katıldılar.  

Hareket sloganı şuydu:

Savaşsız, İklim Krizsiz ve Kapitalizmsiz Bir Gelecek İçin: İklim Mücadelesi Sınıf Mücadelesidir!
 

Değişitirilen Mülteci yasalarına karşı Almanya'da  mitingler yapılıyor .jpg
Değişitirilen Mülteci yasalarına karşı Almanya'da mitingler yapılıyor

 

Yeni mülteci yasaları doğrultusunda duvarlar örüldü, sınırlar hapishane oluverdi, göç alımının kotaları-kriterleri belirlendi: Yerli halkın önemli bir bölümü, kadrosuz işçi-emekçiler olarak emekli olana kadar çalışabilir halde kalacak. 

Mülteci hakları savunucusu Avrupalı kuruluşlar, "Böyle bir Avrupa istemiyoruz!" eylemleri gerçekleştiriyorlar.

Ruhsuz robotlar ve canlı cesetler mekânına dönüştürülen Avrupa ise artık "Duy sesimizi!" diye seslenilen Avrupa değil artık.

Dijital Dünya'daki yeniden yapılandırma aracılığıyla Yeni Dünya Anayasası'nı da tamamladılar.

Mutlu "borsa, piyasa ve kâr" haberlerini duymaya hazırlanın! 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU