17 yaşımdayken bir grup çocuk beni sandalyeye bağlamış, okul kravatıyla gözlerimi kapatmış ve yüzüme bir kamera dayamıştı. Bunun kulağa korku filmi başlangıcı gibi gelidğini düşünüyor olabilirsiniz çünkü gerçekten de öyleydi. Tek farkı bu film sadece 12 dakika uzunluğundaydı ve bir gencin kaçırılan bir kadınla ilgili kötü hazırlanmış, İleri Düzey Eğitim Genel Sertifikası'nın (Birleşik Krallık'ta lise düzeyinde eğitimi tamamlayan öğrencilerin sorumlu tutulduğu mezuniyet yeterliliği -ed.n.) ilk yılındaki medya çalışmaları projesinin çıktısıydı ve ben de bir şekilde kendimi bunun içinde bulmuştum.
Sinemacılar heyecanla, "Korkmuş görün!" diyordu.
Sanki kötü bir şey olacağından endişeleniyorsun gibi! Ağla!
Repliğim olup olmadığını hatırlamıyorum. Ama varsa bile "yardım edin" ve "oh hayır"dan öteye gitmemiştir.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Kısa süren oyunculuk deneyimimi uzun süre düşünmemiştim. Sonra The Idol'ın ilk bölümünü izledim ve senaristlerin bir şekilde çocukluğumun o basit sinema eserine rastlayıp "İşte anlatılması gereken bir hikaye!" diye düşünüp düşünmediğini merak ettim.
Euphoria'nın yaratıcısı Sam Levinson'ın yönettiği, Sky'ın en yeni dizisini seyretmeyenler için The Idol, Lily-Rose Depp'in canlandırdığı sorunlu pop yıldızı Jocelyn'in hikayesini anlatıyor. Geçirdiği sinir krizi ve annesinin ölümü sonrası Jocelyn pek de iyi durumda değil. Fotoğraf çekimindeki pop yıldızının saniyeler içinde üzüntü, neşe, cazibe ve dehşet arasında gidip geldiğini gördüğümüz açılış sekansında bu çok açık.
Ancak sadece birkaç dakika sonra cinsiyetçilik, şöhret ve kadınları toplum gözünde bir yere koyma biçimimiz hakkında bazı güçlü noktalara değinmeye çalışırken dizi, iğrenç bir kadın düşmanlığı, sömürü ve istismar hikayesine dönüşüyor. Hicvettiği kalıpları aynı zamanda destekliyor gibi görünmeseydi, bu asil bir girişim de olurdu.
Jocelyn'in bir fotoğraf çekiminde çıplaklıkla ilgili madde ve evrakları baştan yazmak zorunda kalmadan göğüslerini neden gösteremediğini sorduğu açılış sahnesi, kadının kendi üstündeki hakimiyetini sorguluyor. Bu onun bedeni, elbette bedenini kontrol eden de o olmalı. Pekala ama kadının bedeni üzerinde kimin söz sahibi olduğunu tartışmaya açma beklentisi, bölümün geri kalanı boyunca sergilenen tüm o gereksiz çıplaklıkla baltalanıyor.
Sabah uyandığında Jocelyn'in göğüslerini ve kıçını görmemize gerçekten gerek var mı? Kendi evinde, dans sahnesi provasını göğüs uçlarını zar zor kapatan bir sutyen ve etek diye giydiği küçücük bir kumaş parçasıyla yapmasına gerçekten gerek var mı? Ve hangi kadın gerçekten tangayla uyuyor?
Aslında Jocelyn'e dair hiçbir şey özgün durmuyor. Konuşma tarzını düşünün. Jocelyn'in en yakın arkadaşı Leia (Rachel Sennott), dağınık görünse de Jocelyn'le duygusal ilişki yaşaması muhtemel Tedros'tan (Abel Tesfaye, namı diğer The Weeknd) bahsederken, "Tecavüzcüye benziyor" diyor ve Jocelyn şu cevabı veriyor:
Evet, onun bu yönünü seviyorum.
Bariz olanı doğrulamak için beni Google'da arama yapmaya iten şey işte bu replik oldu: Evet, bu dizide (eğer varsa) az sayıda kadın yazar mevcuttu. IMDB'ye göre senaryonun büyük kısmını Levinson, Tesfaye, Reza Fahim ve Joe Epstein yazarken, Neon Şeytan'ın (Neon Demon) senaristi Mary Laws "bilinmeyen sayıdaki" bölümde ve Clara Mamet de bir bölümde hikaye editörü olarak yer almış.
Jocelyn bir karakterden ziyade geleneksel açıdan çekici, 4 erkeğin basiretsizliği ve genç kadın fantezilerine hizmet eden bir hiç. İlk bölümde onun hakkında gerçekten öğrendiklerimiz sigarayı sevmesi, kıyafetlerden nefret etmesi ve erkek zevkinin berbat olmasından ibaret. Elbette "yaralı" bir kadın olduğu hissini alıyoruz. Ancak şimdiye kadar neden ya da nasıl bu hale geldiğine dair çok az bilgi sunuldu.
Duygusal açıdan Jocelyn'in içinde bir şeyler ölmüş: Yüzünde sperm olan bir fotoğrafı viral olduğunda bile çoğunlukla sadece omuz silkiyor. Bir kadın karakterin erkek bakışıyla bu kadar küstahça tasvir edildiğini görmek sarsıcı.
Belki de bunların hiçbiri şaşırtıcı olmamalı. Ne de olsa The Idol daha gösterime girmeden aylar önce tartışmalara karışmıştı. Rolling Stone Mart 2023'te çeşitli gecikmelerden, yeniden yazımlardan ve yaratıcı yöndeki değişiklik nedeniyle yönetmen Amy Seimetz'in aniden ayrılmasından kaynaklanan, setteki toksik ortamla ilgili iddiaları içeren bir ifşa yayımlamıştı. Bazı haberlere göre Seimetz'in diziden ayrılma sebebi, aynı zamanda yapımın ortak yaratıcısı olan Tesfaye'nin dizinin "kadın bakış açısına" çok fazla kaydığını düşünmesiydi.
Pekala, artık endişelenmesine gerek yok çünkü The Idol'da kadın bakış açısı diye bir şey yok. Bunun amaçlarının bir parçası olduğunu hissediyorum: Genellikle kadın bakış açısından yoksun bir sektör olan şov dünyasında genç bir kadın olmanın sapkın ve korkunç gerçeklerini ortaya koymak. Ancak kendi başrolünüz yürüyen bir çift memeden biraz fazlasına indirgendiğinde amacınızda başarısız oluyorsunuz.
İyi yazılmış çok sayıda kadın karakterin yer aldığı Euphoria'dan biliyoruz ki Levinson bundan daha iyisini yapabilir. Toplum Tesfaye hakkındaki kararını henüz vermedi. Ama 5 bölüm daha var ve bekleyip görmemiz gerekecek.
https://www.independent.co.uk/voices
Independent Türkçe için çeviren: Kerim Çelik
© The Independent