Bilindiği üzere Osmanlı Devleti döneminde Afrika ülkelerinden Anadolu topraklarına gelen Afrika kökenli halklar Osmanlı topraklarında yerleştiler.
Osmanlı devrinden günümüze yadigar kalan Afrika kökenli vatandaşlarımız, Türkiye'de I. Dünya Savaşı ve Türk İstiklal Harbi'nde vatan müdafaasına katıldılar ve ülkeye büyük hizmetler ettiler.
Bunlardan Pilot Ahmet Ali, Zenci Musa, Dayı Mesut, Arap Osman Ali Efe gibi kahramanlar yanında Dursune Șirin veya Başpehlivan Mustafa Yıldız gibi başka sahalarda da ülkemizde yetenekleriyle tanınan münevverler bulunuyor.
Tarihte 1453 İstanbul'un fethinden 1922 İstanbul'un düşman işgaline kadar vardılar. Artık Afro-Türkler olarak seslerini duyurmaya ve kültürlerini yaşatmaya çalışan Osmanlı Devleti'nin bir yadigarı Afrika kökenli vatandaşlarımıza mikrofon tuttuk.
Halen çoğunlukla Ege ve Akdeniz bölgesinde yaşayan bu aile mensupları 2006'da Mustafa Olpak idaresinde Ayvalık'ta Afro-Türk derneğini kurdular.
Dernek Mustafa Olpak'la birlikte 2007'de İzmir'e taşınmış ancak 2010 yılında İngiltere'de bulunan bir kurumdan destek alınarak kurumsallaşma olanağı bulmuş ve proje üretmeye başlamışlardır.
İlk yıllarda Mustafa Olpak'ın kendi hikayesini anlattığı "Kenya, Girit İstanbul -Köle Kıyısından İnsan Biyografileri" kitabı TRT 2 tarafından belgesel olarak çekilmiş ve bir ilk olmuştu.
Yine bu süreçte Avrupa Birliği desteği ve Tarih Vakfı ile "Sessiz bir geçmişten sesler" isimli 100 kişilik bir sözlü tarih projesi yapıldı.
Dernek, özellikle toplumun gelişmesi ve daha çok bilinçlenmesi için kadınlar, ve çocuklarla ilgili farklı projeler yapmış, halen ulusal ve uluslararası sivil toplum örgütleri ile farklı projeler geliştirmeye devam ediyor.
Afro-Türklerin güzide simalarından Beyhan hanımefendiyle hem sohbet etmek hem de röportaj yapmak üzere sözleştik. Bu defa İzmir'in simge anıtlarından Konak'taki Saat Kulesi'nin önünde buluştuk.
Her buluşmamızda bana sanatçı Esmeray'ı hatırlatan Beyhan hanımla bir taraftan Kemeraltı'nda Afro-Türk derneğine doğru yürüyüp diğer yandan sohbet ettik.
Dernekte bizi bekleyen başkan Şakir Bey'le selamlaştıktan sonra sohbete olmazsa olmaz Türk çayıyla devam ettik.
Efendim merhabalar, sizi tanıyabilir miyiz?
Ben Beyhan Türkkollu 1965 yılında İzmir'in Tire İlçesi'nin Yeniçiftlik Köyü'nde doğdum. Bizim yaşadığımız çevrede nüfus yoğundu ve ten rengimizden ötürü hiçbir şekilde garip karşılanmadık.
Ben 13 yaşına kadar Tire'de yaşadım.1980'li yıllarda eğitimime devam etmek için ailem İzmir'e taşındı. Kestelli ortaokulu ve Namık Kemal lisesinde okudum.
9 Eylül Üniversitesi Aydın Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksek Okulu mezunuyum Üniversiteyi de Aydın'da okudum.
Bugün bile ilkokul, ortaokul, lise ve üniversiteden hala görüştüğüm arkadaşlarım vardır.
Peki atalarınız hakkında ne kadar geriye gidebiliyorsunuz, bilginiz nedir?
Anne tarafından büyük büyük annemiz 1850'lerde Yunanistan'a (Orta Makedonya da Kareferye'ye Selanik'e yakın) getirilmiş. Fakat nereden geldiğini henüz bulamadık.
Büyük ihtimalle köle olarak gelmiştir. Azat edildikten sonra Mehmet isimli bir beyle evlenmiş. Üç kız ve bir erkek çocukları olmuş.
Kızlardan biri benim anneannemdi. O da Arnavut kökenli dedemle evleniyor ve mübadele döneminde İzmir Bayındır'a yerleşiyorlar.
Baba tarafım ise büyükbabam Afrika kökenli. Doğum yeri olarak Arabistan diye yazıyor fakat o ifadenin de kesinliğinden şüpheliyiz. Sanki ezbere kaydedilmiş gibi geliyor.
Büyükannem ise Yörük Türklerindendi. Benim ailem 3 farklı kültürün genlerini taşıyor. Ve ben bu çeşitliliği çok seviyorum.
Benim ailemde en koyu siyahtan en açığına, sarışından renkli gözlüsüne bütün renkleri görebilirsiniz.
Efendim bütün aile yakınları Tire'de mi?
Artık köyde ve Tire'de çok az akrabamız kaldı. Hemen hemen hepsi İzmir'e taşındı iş ya da evliliklerden dolayı.
Bizim aile farklı kesimlerle yapılan evliliklerden ötürü esmerliğini özellikle anne tarafımda kaybetti diyebilirim. Altıncı nesil yeğenimin çocuğu var 2 yaşına girdi, tamamen beyaz tenli oldu.
Sizlerin genel olarak Osmanlı'ya bakışınız nasıl?
Osmanlı üç kıtada 600 yıl hüküm sürmüş en büyük imparatorluklardan biriydi. Bu üç kıtadaki bütün halklar ve kültürler bir arada müthiş bir kültür mozaiği oluşturmuşlar.
Özellikle biz yani Afro-Türkler bu dünyaya çok iyi entegre olmuşuz. Anadolu kültürüne Osmanlı'nın Afrika ile ilişkileri çok farklı boyutta olmuş her zaman fakat Cumhuriyet'in anlamı diğer bütün topluluklar gibi bizim için de çok büyük.
Çünkü biz de Cumhuriyetle birlikte yasalar önünde eşit Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak yaşıyoruz. Eskiden toplumda Arap olarak nitelendirildik ama şimdi bir kimlik oluştu.
Afro-Türk kimliği. Yani ailem ve ben Cumhuriyetçiyiz ve Atatürk'e minnettarız. Öyle söylemek isterim.
Bunu şu sebeple sordum. Sultan Abdülhamid döneminde Osmanlı muhafız alayında çok fazla Afrika kökenli komutanlar, askerler var. İzmir'in simgesi gibi duran Kızlarağası hanı dahi bir Afrika kökenli Beşir ağanın eseridir. O sebeple arz ettim. Artık dünyanın her yerinde bu konuları farklı yorumlamak isteyenler var. Bence Afro-Türklerin Türk siyasi hayatında da vekil ya da elçi olarak olması gerekir. Bu manada T.C Hükümetlerinden Afro-Türklerin beklentisi nedir? Ne olsa iyi olur dersiniz?
Şimdi Hocam Türkiye'de yirmiden fazla etnik grup var ve biz bu grubun belki sayı olarak en azlarından biri olmakla beraber etnisite olarak en dikkat çekeniyiz.
Bizim dezavantajımız ortak bir dil birliğinin olmamasıdır. Yani Nijerya kökenli bir Afro-Türk ile Sudan kökenli birinin Anadolu'da ortak dili Türkçe olmuş.
Bu sebeple Türk kültürüne çok iyi entegre olmamız söz konusu. Tabii ki bizim de bu kültüre ve tarihe bir katkımız var. Bunun ilk okullarda öğretilmesini isteriz.
Elbette bir kültür elçisi olsa çok hoş olur. Bu sene düşündüğümüz "İz Bırakanlar" sergisinde bu konuda bazı tanıtımlarımız olacak zaten.
Teşekkür ediyorum Beyhan Hanım. Son olarak neler söylemek istersiniz?
Hocam öncelikle böyle bir fırsatı bize verdiğiniz için çok teşekkür ederiz. Biz oldukça sınırlı imkanlarla iyi işler yapmaya çalışan bir sivil toplum örgütüyüz. Siyasi hiçbir amacımız yok.
Türkiye'de kaybolmaya yüz tutmuş ama çok değerli bir Afro-Türk kültürü ve tarihi var. Bunun ulusal ve uluslararası alanda tanınmasını ve bilinmesini istiyoruz.
Devletimizden, yerel yönetimlerden ve sivil toplum örgütlerinden destek bekliyoruz.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish