Arşiv kayıtlarına göre Osmanlı coğrafyasında takriben 500 yıllık bir mazisi olan Afrika kökenli vatandaşlarımız tarihte "Arap" veya "Zenci" olarak anılsalar da günümüz de Afro-Türk adıyla tanınıyorlar.
Ekseriyetle Yavuz Sultan Selim'in Mısır ve havalisini fethiyle denizcilikten tekaüde ayrılanlar emeklilik yıllarında Ege sahillerine yerleşerek bölgede tarım ve hayvancılıkla uğraşıyorlar.
Bu kesim Afro-Türklerin genelini oluşturmakta olup İstanbul'da saraya köle olarak getirilen ve sarayda yükselen hadım ağalarından farklı. Zira asker olarak vazife yaptıkları için kölelikle pek ilgileri olmamış.
Bunlardan başka Cezayir'in Fransızlar tarafından işgaliyle Ege ve Akdeniz sahillerine yerleştirilen Cezayir asıllı halka vatandaşlık verilerek Adana, Mersin ve Şam gibi diğer Osmanlı şehirlerinde iskan edildiler.
Elimizdeki belgelerden anlaşıldığı kadarıyla, bazen orduda bir pilot, sarayda bir görevli, sporda bir pehlivan ya da futbolcu olarak karşımıza çıkan Afro-Türkler, Osmanlı Devleti döneminde Ege bölgesine yerleştirildikleri için günümüzde torunları da o havalide birleşip günümüzde İzmir'de bir dermek kurabildiler.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Hakikaten, şayet yolunuz Ege kıyılarında bir köy ya da kasabaya düşerse kahvede Ege şivesiyle konuşan bir kara benizli vatandaşa denk gelebilirsiniz.
Ben ilk defa İzmir'de okuduğum 2001-2002 yıllarında Karşıyaka Kemalpaşa Cami'nin arkasında tuhafiye işiyle uğraşan orta yaşlı Afrika kökenli bir teyze ile tanışarak Afro-Türklerin tam manasıyla varlığından haberdar olmuştum.
İlerleyen senelerde uzmanlaşmak üzere Güney Afrika'ya taşınmam sebebiyle Afro-Türklerle ilgili saha araştırmalarını ancak Türkiye tatillerimde ifa edebildim.
Keza 2017 yılında Bergama'da bir Afro-Türk kahraman olan Mavro Ali Osman Efe'nin mezarını keşif için araştırma yaptığımda şehirde bir kıraathanede Afrika kökenli bir vatandaşımıza rastlamıştım.
Bergama şehir mezarlığındaki Ali Osman Efendi'nin mezarı ile Üsküdar'da Özbekler Tekkesi önünde duran diğer bir kahraman Zenci Musa'nın kabri bize bu insanların tarihe geçmiş vatanperver hikayeleri hakkında ipuçları veriyor.
2023 Mayıs ayında İstanbul Üniversitesi'nin bir daveti vesilesiyle geldiğim son Türkiye ziyaretimde İzmir'in bazı ilçelerini gezip Bayındır, Ödemiş ve Tire gibi güzide yerlerinde Afro-Türk vatandaşlarımızla tanışma fırsatı buldum.
İzmir Konak'da bulunan Afro-Türk Derneği'nin faaliyetlerini bize dernek başkanı sayın Şakir Doğuluer Bey anlattı.
Afro-Türk Derneği Başkanı Şakir Bey'le beraberiz. Merhabalar efendim. Bize kendinizi tanıtır mısınız lütfen?
Merhaba Halim Hocam, hoş geldiniz. Ben Şakir Doğuluer, 1955 yılında İzmir Bayındır ilçesi Hasköy'de doğdum. İlk okuldan sonra çalışmak üzere İzmir'e geldim. Şu anda İzmir'de ikamet etmekteyim. İki oğlum var. Emekliyim. Afro-Türk Derneği'nin başkanlığını yapıyorum.
"Afro-Türklerin Anadolu'daki tarihlerinin Fatih Sultan Mehmet dönemine kadar uzandığını biliyoruz"
Atalarınız hakkında elinizde bilgi mevcut mu? Afrika kökenli vatandaşların Osmanlı coğrafyasındaki serüveni hakkında neler söylemek istersiniz?
Efendim, 1840 yılında ailemiz nüfus kaydına göre Konak semtinde oturuyordu. Konak derken bugün Kadifekale, Agora, Eşrefpaşa, Çimentepe tarafları. Giritlilerle samimi bir çevrede yaşamışlar. Anne tarafım Ödemişli.
Dedem beni 7-8 yaşlarında Agora'ya götürürdü. Orada Giritlilerle sohbet ederdi. Halen orada benim yaşlarımda olan Giritliler bizi tanırlar. Hatta o dönemde ziyaret ettiğimiz Giritli komşularımızın evini gidip Agora'da buldum. Çocukluğumuzda o evde kalmışlığım vardır. Onlar da köye gelir bizleri günü birlik ziyaret ederlerdi.
Babamın dedesi nüfus kaydına göre Arabistan doğumlu ama bildiğimiz kadarıyla aslen Sudanlıdır. Anne tarafım da Afrika kökenli ancak anne tarafımın köklerine henüz ulaşamamış olmakla beraber, onun da Sudan kökenli olduğuna dair bilgimiz var.
Dernek çalışmalarımızla ulusal ve uluslararası akademik kaynaklardan edinebildiğimiz bilgilere dayanarak, Afro-Türklerin Anadolu'daki tarihlerinin çok eskiye, Fatih Sultan Mehmet dönemine kadar uzandığını biliyoruz.
Sudan kökenli atalarımızın yakın tarihteki Afrika-Osmanlı ilişkileri daha çok 1800'lü yıllara, yani Osmanlı İmparatorluğunun Mısır, Sudan, Orta Afrika, Etiyopya'yı kapsayan Habeşistan'a kadar dayanıyor.
Bununla birlikte Türkiye'deki Afro-Osmanlıların ve Afro-Türklerin pek çok farklı yolla geldiklerini de öğrendik. Ticaret yoluyla gelenler, savaş köleliği yoluyla gelip daha sonra azat edilenler, I. Dünya Savaşı sırasında saf değiştirip Osmanlı ordusuna katılan askerler ve aileleri, Mısır Hidivi Abbas Paşa'nın maiyetinde tarım işçisi olarak çalışmak üzere Muğla Dalaman'a getirilenler, Hac ibadeti sırasında getirilenler, at terbiyecisi ve benzeri uzmanlıkları olduğu için getirilmiş olanlar, Trablusgarp Savaşı'nda Osmanlı askeri olarak savaşmış olanlar ve aileleri ve halen öğrenmekte olduğumuz farklı yollarla gelmiş olanlar vs…
Anlıyorum efendim. Şimdi şöyle bir soru sormak istiyorum. Az önce size takdim ettiğim bir kitabımda 150 yıl önce Erzurum'dan Ümit Burnu'na giden bir Osmanlı İslam aliminin hayatını ve Güney Afrika'daki mücadelesini kaleme almıştım. Ebubekir Efendi Cape Town'da vefat ettiği zaman ölüm kaydına Malay Priest yazıyordu. Halbuki o, ne Malayi idi ne de priest. Kendi mektuplarını "Turkish Professor" diye imzalayan adam ölünce orada hükümetin sizi gördüğü gibi kaydediliyordu. İngiliz sömürge hükümeti etnik kimliğini hiçe sayarak onu belli bir sınıfa koydu. Çocukları kayıtlarda renkli ya da Malay diye sınıflandırıldı. Torunları ayrı otobüslere bindiler. Beyaz insanla aynı sokakları, sahili bile paylaşmadılar. Beyaz insanla evlenmek yasaktı. Siyahi halk Avrupalı sömürgeciler tarafından Hristiyan edildiği halde beyaz adamla aynı kiliseye gitmeye layık görülmedi. Aynı okula gidemediler. Türkiye'de böyle şeyler olmadığını biliyoruz. Fakat bir de sizden dinlemek isteriz. Mesela öğretmen size ilkokulda, "Karaoğlan sen geç arkada otur" dedi mi? (Gülüşmeler) Herhangi bir ırkçılığa maruz kaldınız mı? Sizden dinlemek isteriz.
Hayır, hayır, kesinlikle olmadı. Hatta beni sempatik görenler olmuştur. Dediğim gibi 1960lı 70li yıllarda annem okulda hademeydi. Öğleyin makarna yapar tüm okulu doyururdu. Herkesin annesi gibiydi. Hatta okulun müdürünün yeni doğan kızına ablam ve annem baktı. Kardeş gibi büyüdük. Yıllar geçti biz onlarla halen görüşürüz. O samimiyet halen devam eder.
Askerlik yaptınız mı? Bir Afrika kökenli vatandaş olarak bize askerlik anılarınızı anlatır mısınız? Askerlikte ten renginizden ötürü herhangi bir ırkçı ya da alaycı bir tavırla karşılaştınız mı?
Şimdi Hocam ben tornacı olduğum için beni mesleğime göre uygun bir yere göndermelerini bekliyordum. Yüzbaşı gelince beni gördü ve hoşuna gitti. "Sen nerelisin" diye sordu, "İzmirliyim" dedim. Yazıcıya "Tamam bunu benim bölüğe yaz", "Seni onbaşı yapalım mı?" dedi. "Olur komutanım" dedim. O arada arkadaşlar "Ulan Arap hadi iyisin, şansın var, komutan seni sevdi" gibi bana takıldılar.
Yani bilakis komutan yakınlık gösterdi ve onun bölüğüne yazılmamı istedi. Fakat tornacı olduğumu duyunca üzülerek mesleki eğitimi olanların ilgili yerlere gönderileceğini söyledi. Yoksa onun bölüğünde yüzbaşının postacısı olacaktım.
Fakat bonservisim olduğu için dağıtımım Ankara'dan bekleniyordu. Akşam yatakhaneye geçtik. Yatakhane sorumlusu bile "Beğen bir yatak, istediğin yerde kal" dedi. Vallahi aynen böyle oldu... Ben "fark etmez" dedim. "Yok, sen istediğin yerde kalacaksın" dedi. Öyle rahat ettim.
Ha tabi arada şöyle şeyler oluyordu. Adam hayatında hiç Afro-Türk görmemiş gelip şaşkınlıkla bakar sorardı. Sen nesin nerelisin diye. Fakat kesinlikle ırkçı bir yaklaşıma maruz kalmadım. Sadece bazen şaşıranlar garipseyenler oldu.
Sanatçı Salih Güney de bizim bölükteydi. O sanatçı olduğu için daha rahat askerlik yaptı tabi. Hakkari'de şehirde insanlar toplanıyordu bazen beni görünce. Soruyorlardı nesin kimsin diye! Görmemişler tabi. Ben de yolda gelirken yol tozluydu karardım biraz deyip şakalaşıyordum. Tireli biri geldi buldu beni hemşerim diye. Ortak arkadaşlarımız çıktı. Halen de görüşürüz. Kısaca askerlikte hep güzel anılarım oldu.
Afro-Türkler Osmanlı kaynaklarında "Arap" ya da "zenci" olarak geçiyor. Sizin derneğinizin Afrika kökenli vatandaşları Afro-Türk olarak tanımlaması ne zaman başladı?
Afro-Türkler genellikle halk arasında yanlış bir şekilde "Araplar" olarak bilinirlerdi. Kendileri de bu söylemi aşağılayıcı bulmamış kabullenmişlerdi. Hatta bunun olumlu bir örneği olarak, Aydın civarında efelik yapan Afro-Zeybeklerden biri için Koca Arap Zeybeği adında bir türkü yakılmış ve bunun için zeybek oyunu da yaratılmıştır.
Osmanlı kaynaklarındaki "zenci" tabiri muhtemelen Zanzibar'a dayanmaktadır ve halk arasında yerli siyahiler için pek kullanılmaz.
Derneğimizin 20 yıla yakın çalışmaları sayesinde daha doğru bir tabir olan Afro-Türk ismi benimsenmiş ve artık ulusal ve uluslararası alanda bu isim kullanılmaktadır.
Afro-Türk Derneği'nin gayesi ve hedefleri neler? Bu konuda devletten ne kadar destek aldınız? Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinden beklentileriniz nedir?
Afro-Türk Derneğimizin temel amacı Afrika'ya uzanan köklerimize dair tarihsel, kültürel bilgilere ulaşmak, ülkemizdeki Afrika kökenli topluluklara ulaşıp onların hikayeleri kaydetmek ve bir Afro-Türk-Osmanlı tarihi çalışmasını, üniversitelerin, akademisyenlerin de desteğiyle oluşturmaktır.
Bu konuda epey yol aldık ama hiçbir maddi kaynağı olmayan bir dernek olarak kapsamlı çalışmaları destek olmaksızın yapma imkanımız yok.
Mayıs ayında iki gün süren bir etkinlik olan tarihsel ve uluslararası Dana Bayramımızı 4 yıl Kültür Bakanlığının desteğiyle, ayrıca Belediyelerin ve uluslararası kuruluşların (elçilik ve STK'ların) desteğiyle yapmaya çalıştık.
Son 4 yıldır da İzmir Konak Belediyesi'nin desteğiyle gerçekleştirdik. Bu yıl yine Konak ve İzmir Büyük Şehir Belediyelerinin katkılarıyla yapmayı düşünüyoruz.
Her yıl kutladığınız Dana Bayramı hakkında neler söylemek istersiniz? Dana Bayramı halen Afrika ülkelerinde kutlanıyor mu?
Dana Bayramı mayıs ayının bir ya da ikinci haftasında, diğer bahar bayramlarına benzeyen ama Osmanlı'da ve özellikle İzmir'de Afrika kökenlilerin iki hafta süresince kutladıkları benzersiz bir bayramdı. Dayanışmayı, bir araya gelmeyi, paylaşmayı, kaynaşmayı, yardımlaşmayı ifade ediyordu.
İzmir'in Kadifekale'sinden Tamaşalık'a inen bir güzergahta sokaklarda gezdirilen bir dana ile bağışlar toplanır, bu esnada çeşitli etkinlikler yapılır ve son gün dana kurban edilerek tüm ahalice ziyafet sofrasında yenirdi. Bayrama Afrika kökenli olan olmayan tüm ahali katılırdı.
Cumhuriyetle birlikte unutulmuş bu geleneği biz sembolik olarak canlandırdık ve 15 yıldır yine mayıs ayında iki gün olmak üzere kutlamaya başladık.
Birinci günde fotoğraf sergisi, ulusal uluslararası akademisyenlerin katıldığı panel, İzmir'in merkezinde çok sayıda Afro-Türk 'ün katıldığı kortej yürüyüşü ve bir konser düzenliyoruz. İkinci gün şehrin civarında yeşil alanda 300-400 yerli ve yabancı kişinin katıldığı bir piknik oluyor.
Dünyanın çeşitli ülkelerinde Afrika kökenli vatandaşlar ırkçılığa maruz kalırken Türkiye'de önde gelen sporcular, askerler ve sanatçılar yetişti. Bunlardan özellikle İzmirli Ahmet Ali Çelikten dünyanın ilk pilotu olarak tarihe geçti. Onun gibi değerlilerimizi tanıtmak için neler yapılmalı?
Bu yıl Dana Bayramı ve sonrası için "Tarihte İz Bırakan Afro-Türkler" isimli bir proje yaptık. Bu proje için Afro-Türk sahne ve ses sanatçılarından, milli sporculara, yöneticilere, heykeltraşlara, ressamlara, devlet adamlarına ulaştık. Yaşayanların kendileriyle, vefat etmiş olanların aileleriyle görüştük. Hepsinin biyografilerini oluşturduk.
Eski zamanlardaki Hacı Beşir Ağa gibi tarihsel figürlerin biyografilerini araştırmayla tamamladık. Böylece artık elimizde Esmeray'dan, Mehmet Güçlü'ye, Hacı Beşir Ağa'dan Ahmet Ali Çelikten'e, Kuzgun Acar'dan Sibel Sürel'e, Melis ve Sait Sökmen'e daha onlarca kişiye dair özel fotoğraflarla birlikte biyografiler var.
Bu fotoğraflar ve biyografik bilgileri bu yıl Dana Bayramında bir sergiyle halka açmak ve daha sonrasında bu materyalin kitap-katalog olarak basımı sağlamak ilk hedefimiz.
Sonrasında bu sergiyi İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlere ve yurt dışına taşımayı düşünüyoruz. Böylece Afro-Türklerin ülkemizde, yurt dışında daha çok tanınmasını, dahası tarihe bu kadar değerli katkıları olmuş onlarca kişinin okul kitaplarında yer almasını istiyoruz.
Afro-Türk Derneği başkanı olarak son sözlerinizi almak isterim. Teşekkürler
Biz Afro-Türkler olarak hem Türk halkına hem de Batı'ya gerçek hikayemizi anlatmak isteriz. Tarihte nasıl vatanperver bir etnik unsur olarak ülkemize bağlı yaşadıysak yine öyleyiz.
Ve devletimiz destek olursa Afro-Türk Derneği olarak Türkiye'nin bu mazisini doğru hikayelerle dünyaya tanıtabiliriz. Bütün bu çabamıza devletin, hükümetin, belediyelerin, sivil örgütlerin katkı vermesini elbette isteriz.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish