ABD yargısı cevabı arıyor: IŞİD'in Reina saldırısından Twitter sorumlu tutulmalı mı?

Mahkeme ne karar verirse versin, pek çok kişinin sosyal medyanın kamusal yaşamdaki rolünden memnun olmadığı açık

(Jeff Chiu/AP)

Sosyal medya ağları terör kurbanlarına ne borçlu? Aşırılıkçılar sosyal medyayı takipçi kitlesi oluşturmak ve saldırganlara ilham vermek için kullanıyorsa, şiddet patlak verdiğinde teknoloji şirketleri sorumlu olur mu? Twitter, Google ve Facebook gibi şirketler potansiyel terörist içerikleri kaldırmak için proaktif mi davranmalı yoksa henüz gerçekleşmemiş saldırılarla ilgili spesifik şikayetler alana kadar beklemeli mi?

ABD Yüksek Mahkemesi bu hafta birbiriyle bağlantılı iki davanın sözlü savunmalarında bu çetrefilli soruları ele alacak.

Siz ve mahkeme bu ikilemin neresinde olursanız olun, alınacak kararlar dikkatinize değecektir. Davalar terörizmle ilgili olsa da milyonlarca kişi için çevrimiçi konuşmanın çalışma biçimini etkileyecek.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Çarşamba günü Yüksek Mahkeme'de görüşülecek Twitter, Inc.-Taamneh davasında, 2017'de Türkiye'de gerçekleşen IŞİD saldırısında hayatını kaybeden bir kurbanın yakınları, uluslararası terörizmden zarar gören ABD yurttaşlarının, "bilerek destek sağlama" suretiyle aşırılıkçı şiddete "yardım ve yataklık eden" kişilerden tazminat talep etmelerine imkan tanıyan Terörle Mücadele Yasası (ATA) kapsamında Twitter, Google ve Facebook'a dava açtı.

IŞİD'in İstanbul'da bir gece kulübünde öldürdüğü Nawras Alassaf'ın aile üyeleri, bu şirketler olmasaydı "IŞİD'in son birkaç yıl içinde patlayarak büyümesi ve dünyanın en korkulan terörist grubu haline gelmesinin mümkün olamayacağını" savunuyor. Davada sözkonusu teknoloji firmalarının, bu talihsiz simbiyotik ilişkiyi haberler, Kongre'de verilen ifadeler ve ABD hükümet yetkililerinin sosyal medya ağlarına yaptığı üst düzey uyarılar biçiminde "çığ gibi büyüyen kamusal bilgi" vesilesiyle çok iyi bildiği vurgulanıyor.

Başlangıçta bir alt mahkeme, ailenin bir iddia oluşturamadığını tespit ederek davayı reddederken 9. Temyiz Mahkemesi, Alassaf'ın ailesinin, şirketlerin hizmet şartlarının terörizmi yasakladığını kabul etmesine ve akrabalarının sorun yaşadığı belirli bir gönderi olmamasına rağmen sosyal medya firmalarının, IŞİD'in genel yükselişine yardım ve yataklık ettiğini makul bir şekilde savunduğuna karar verdi. Teknoloji şirketlerinin temyize götürdüğü davayı, Yüksek Mahkeme geçen sonbaharda ele aldı.

Sosyal medya garip bir yaratık: kısmen kişisel günlük, kısmen haber platformu, kısmen yarı kamu hizmeti, işverenlerden nüfuz sahiplerine ve aşırılık yanlılarına kadar herkes için mükemmel bir işe alma ve pazarlama aracı. Teknoloji şirketlerinin ne zaman sorumlu tutulacağına yasal olarak karar vermeyi bu kadar zorlaştıran da işte bu amorfluğu ve her yerde bulunabilmesi.

Sosyal medya firmaları, milyonlarca küresel kullanıcılarından bazılarının konuşmalarını proaktif şekilde kısıtlamamanın, teröristlere bilerek destek sağlamakla aynı şey olmadığını savunuyor. Biden Yönetimi de mahkemeye sunduğu mahkeme dostu belgesinde (mahkeme dostu ya da amicus curiae belgesi; Anglo-Sakson hukukunda bilirkişi raporu ve uzman görüşünü kapsayan terim -ed.n.) benzer argümanlara yer verdi.


Öte yandan aralarında Knight First Amendment Institute, ACLU, Electronic Frontier Foundation ve diğerlerinin de bulunduğu bir hak savunucusu gruplar birliği kendi dava özetinde, teknoloji şirketlerini bu şekilde terörizmden sorumlu tutmanın istemeden de olsa "platformların ev sahipliği yaptığı ifade hakkını önemli ölçüde daraltacağını ve ABD Anayasası Birinci Değişikliği'yle (düşünce ve ifade özgürlüğünü güvence altına alan Anayasa maddesi -ed.n) ilgili ciddi endişelere yol açacağını" savunuyor.

Bu birlik aile lehine verilecek bir kararın, teknoloji şirketlerinin rahatsız edici içeriği elemek için herkesin gönderilerini önceden taraması, gazetecilerin ve aktivistlerin terör gruplarıyla ilgili son derece makul gönderiler yüzünden fişlenmesi veya üst düzey içerik düzenleme algoritmalarının en ufak sorumluluktan kaçınmak için çevrimiçi tartışmayı engellemesi gibi bir dizi muhtemel etkisine işaret ediyor.

Yine terör kurbanlarının ailelerinin açtığı benzer bir dava olan Gonzalez-Google'da, farklı bir yasa olan 1996 tarihli İletişim Uygunluk Yasası'nın 230. maddesi kapsamında benzer sorular soruluyor. Mahkemeler bu yasayı teknoloji şirketlerini sosyal medya sitelerindeki kullanıcı içeriğiyle ilgili sorumluluktan koruyacak şekilde yorumlarken, şirketler de çok sayıda davayı engellemek için bu yasayı kullanıyor. 230. madde ilk kez Yüksek Mahkeme tarafından ele alınıyor.

Muhafazakar eğilimli mahkeme bu yasaların doğru yorumunun ne olduğuna karar verirse versin, burada sözkonusu olan ahlaki meseleyi gözden kaçırmamalıyız: Bu ailelere göre adalet gerçekten neye benziyor ve onların bireysel haklarıyla Amerikalılar olarak özgürce işleyen kamusal söyleme yönelik kolektif hakkımızı nasıl dengeleyeceğiz?

230. maddenin bu şirketleri incelemeden koruduğu tespit edilse ya da ATA'nın uygunsuz bir iddia olduğu kabul edilse bile siyasi yelpazenin her yerinden birçok kişinin, sosyal medya şirketlerinin kamu hayatına zarar verip sonuçlarından kaçındığını düşündüğü bir gerçek.

Google davasında olduğu gibi Ted Cruz ve Joe Biden ne sıklıkla benzer sonuçları savunuyor? Minnesota Üniversitesi'nden Alan Rozenshtein'ın kısa süre önce USA Today'e söylediği gibi bu tarz ifade davaları "çok tuhaf koalisyonlar" oluşturmayı başarıyor.

Geniş çapta kabul edilen bir görüşü tanımlamanın başka bir yolu bu. Bunlara dikkat etmeliyiz zira bugünlerde bu tür görüşlerin sayısı çok az. Bunlar, yaygın şekilde hissedilen sorunların belirtileri ve yeni olasılıkların yol haritaları.



https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: İpek Uyar

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU